yaklaşık 1,5 ayın ardından, tanıl abilerdeki deplasman tribününe doğru yola çıkarken aklımda (mecburiyetten) yapmam gereken iş değişikliğinin ayrıntıları ve can sıkıntısı vardı. bu yüzden maç aynı zamanda benim için, biraz olsun aklımın farklı yerlere kaymasını sağlayacaktı.
sert cinnah yokuşunun paralelinde yer alan sokakları tırmandıktan sonra tribünümüze vardığımda maçın 5. dakikaları oynanıyordu ve uzun bir aradan sonra tanıl abinin oğlu ışık da tribünlerdeki yerini almıştı. geç gelmenin cezası olarak ilk 10 dakika, kadroyu ve kimin nerede oynadığını öğrenmeye çalışmakla geçti. fakat şanslıydım ki, maç oldukça ortada ve sakin bir şekilde akıp gidiyordu.
32. dakikaya kadar bu seyirde devam eden maçta tek ilginç olan şey, kasımpaşa tribünlerinin maçla ilgilenmek yerine, tekbirler, “şehitler ölmez” tezahüratları ve gezi olayları sırasında kafasına gelen biber gazı kapsülü nedeniyle aylardır verdiği yaşam mücadelesini kaybeden 15 yaşındaki berkin elvan'ın cenaze töreninin ardından çıkan olaylarda hayatını kaybeden burak can karamanoğlu’nun ismini söylemeyi tercih etmesiydi.
maçın ilk ciddi pozisyon 32. dakikada stanku’nun orta sahaya yakın bir yerden jimmy’le topu buluşturduğu nefis ara pasından sonra jimmy’nin milli takımdan arkadaşı ısaksson’u akıllıca çalımladıktan sonra topu filelere göndermesiydi.
sonrasında maça bir kere daha orta saha mücadelesi ve sükûnet hâkim oldu. ilk yarı neredeyse bitti bitecek derken viudez’in alkaralar kalesinin sağındaki çaprazdan kullandığı serbest atışta topun, akıllara sığmaz bir şekilde önce sola, sonra sağa doğru falso alıp dahlin’i yanıltmasıyla ilk yarının skoru belli oluyordu.
ikinci yarı daha uyuz ve vasat bir maç seyrettik. iki takımın da yaptığı “olağanüstü” top kayıpları, bir türlü orta sahayı aşamayan, olgunlaşmadan ölen pozisyonlar gırla giderken kasımpaşa’nın golü geldi. fakat yan hakemin kaldırdığı ofsayt bayrağı ile gol değer kazanmasa da, tekrarlarda ante’nin ofsayta düşen oyuncu ile aynı çizgide ya da birazcık önde olduğunu görüyorduk. gol nizami gibiydi.
maç berabere bitti bitecek derken stanku’nun sağ kanattan çıkarak oyunu hızlandırması ve akabinde ceza alanı içinde güçsüz bir şekilde yerden yaptığı ortanın iki kasımpaşalının ayaklarının arasından tıngır mıngır yuvarlanarak mervan’a ulaşması ile kırmızı-siyahlılar bir kere daha öne geçerken, elimde çaydanlıkla yaptığım çay servisine ara verip televizyona kitlenmiş ve aklımda “gol olursa” nasıl sevineceğimi düşünüyordum. haliyle pek sevinemedim. tekrara yetişmek için çaydanlığı koşar adım mutfağa bırakırken aksu abla gülümseyerek, “gol attınız” dedi, ben de “evet ama elimdeki çaydanlıkla sevinemedim doğrusu” dedim. bunun üzerine aksu abla, totemlerimizle hafif kafa bularak, “bundan sonraki zor maçlarda totem olmasın bu?” diyerek gülümsedi. ben ise, “yok ben bu totemi asla kabul etmem” diyerek cevap verdim. içeri geçip olayı tanıl abiye aktardığımda, ciddi bir şekilde, “oldukça zorlu bir totem olur mali!” dedi gülüştük.
sonrasında kasımpaşa’nın en azından bir puan diyerek, yaptığı göreceli olarak boş yüklenişi sırasında kazandığı serbest vuruş için topun ardına bir kere daha viudez geçti. ama bu sefer topu dahlin kontrol etti ve oldukça vasat geçen maçtan gençlerbirliği 3 önemli puanla ayrıldı.
maç sonrası tanıl abi sarı-yeşil çubuklu etiyopya milli takım formasını gösterdi. oldukça farklı bir tasarımı ve oldukça renkli bir görüntüsü vardı çok hoşuma gitti. evden ayrılırken, nisan’da oynayacağımız daha rahat bir maçta, tanıl abinin etiyopya, benim mali ve ışık’ın burkina faso formalarını giyip tribündeki yerimizi almaya karar verdik. eğer gerçekleştirebilirsek oldukça renkli görüneceğiz