kenan başaran'ın "arkadan müdahale: 3 temmuz şike davası süreci" kitabından;
yıldırım ve ekşioğlu aileleri restleşti mi?
şike davasını izleyen herkes aziz yıldırım ile ilhan ekşioğlu arasındaki soğukluğu hissedebiliyordu.
iki ismin savunma stratejileri çok farklıydı. yıldırım, daha önce de belirtildiği gibi, davayı bir şike davası olmaktan çıkartıp siyasal ve tarihsel boyutlar katarken; ekşioğlu, daha kişisel bir savunma stratejisi izliyordu. ikilinin arasının sportif yargının verdiği kararlar nedeniyle açıldığı söylenebilirdi. ekşioğlu, mahkemede kulüpte her şeyin başkanın bilgesi dahilinde yürüdüğünü söylerken, sportif yargının yıldırım'ı suçsuz bulup ekşioğlu'nu ise suçlaması bu savunmaya ters düşüyordu. tabir caizse ekşioğlu, mahkemede ofsayta düşürülüyordu. çünkü sportif yargıya göre ekşioğlu, başkanından habersiz kendi kafasına göre hareket eden bir yöneticiydi. ekşioğlu, son savunmasında şöyle diyordu hâkime:
"etik kurulu raporu ile günah keçisi kabul edildim. futbolun kirli olduğunu iddia edenler varsa, ben kirletmediğim gibi, benim üzerimden temizlenmesine de şiddede karşı çıkıyorum. ben etik kurulu raporunu da, kurulunu da tanımıyorum."
yıldırım ve ekşioğlu'nun cezaevinde de çok fazla iletişime geçmediği konuşulurken, mahkemedeki savunmalar nedeniyle iki ismin aile fertleri arasında da gerginliklerin ve restleşmelerin yaşandığı duyumları vardı. öyle ki, şike davasının son duruşmalarında ekşioğlu'nun çok gergin olduğu ve dava birkaç duruşma daha sürse sürpriz gelişmelerin yaşanabileceği konuşulur olmuştu mahkeme koridorlarında! ekşioğlu'nun mahkemede "ben de insanlarla evimde yüz yüze konuşsaydım bu kadar tape'm olmazdı" demesi de manidar bulunmuştu.
yeni yönetime yıldırım'ın almak istemediği iddia edilen ekşioğlu, cezaevinden çıktıktan sonra sadece bir kez yönetim kurulu toplantısına katıldı. ekşioğlu, adı yönetimde olsa da fiilen kulüple eskisi gibi hiçbir şekilde ilgilenmedi...