kenan başaran'ın "arkadan müdahale: 3 temmuz şike davası süreci" kitabından;
"başbakan'a dokunmayın!"
fenerbahçe başkanı aziz yıldırım, gerek basın açıklamalarında gerek mahkemedeki savunmalarında başbakan erdoğan'ı eleştirmekten özenle kaçınırken camiadan bu yönde gelen tepkilere de set çekiyordu. o "son kale"yi ele geçirmek isteyen tek güç kalıyordu geriye; cemaat! yani cumhuriyetin polisi, askeri, medyası, yargısı, tersanesi ele geçirilmiş bir tek fenerbahçe kalmıştı! onu ele geçirmek için de "3 temmuz tertibi" gerçekleştirilmişti. yıldırım, açıkçası bazı kesimler tarafından son 10 yıla dair yapılan bu genel siyasal okumayı kullanıyordu. ve bu, etkili de oluyordu.
peki fenerbahçe'yi ele geçirmek isteyenler bu operasyondan önce "teslim olması" için direkt veya dolaylı herhangi bir girişimde bulunmuşlar mıdır? yıldırım'ın "konuşacağım" dediği şeyler nelerdi ve neden konuşma zamanı bir türlü gelmemekte? yıldırım'ın savunmasındaki en büyük handikap da bir türlü konuşamaması değil mi? tahliye olduktan ve gerekçeli karar açıklandıktan sonra da yıldırım, esasa dair konuşmadı. yargıtay sürecinin tamamlanması bekleniyor anlaşılan. olumlu karar çıkarsa ne kadar haklı olduklarını anlatacak doğal olarak. ya olumsuz karar çıkarsa? o vakit konuşacak. peki ya söyleyecekleri hakikaten bütün olaylarını seyrini değiştirecek nitelikte olursa? o zaman yıldırıma "neden bugüne kadar sustun, neden mahkemede anlatıp ceza alınmasının önüne geçmedin?" diye sorulmaz mı? hasılı, sürekli ötelemeler iyiden iyiye "aziz yıldırım blöf yapıyor" yargısını güçlendirmekten başka bir şeye yaramadı...