kenan başaran'ın "arkadan müdahale: 3 temmuz şike davası süreci" kitabından;
"kilit oyuncu" rıdvan dilmen
şike sürecinin en önemli aktörlerinden biri de eski fenerbahçeli futbolcu, bugünün önemli futbol yorumcusu rıdvan dilmen'di.
dilmen, 3 temmuzun ilk dönemlerinde çok fazla "top girmedi". ancak zamanla "topla oynama süresi" de arttı. bu konuda kendisine yapılan eleştirileri "başlangıçta konuşmuyorum diye, şimdi ise neden konuşuyor diye eleştiriliyorum" diyerek göğüslüyordu.
dilmen, aziz yıldırım kadar başbakan erdoğan'ın da yakınında yer alan bir isim. rahmetli turgut özal'ın bile gece yarısı "göresi"nin geldiği dilmen, erdoğan'ın da sevgisine mazhar olmuştu. bunun birincil nedeni dilmen'in kariyeriyse, ikincisinin erdoğan'ın kardeşi mustafa erdoğan ile olan yakınlığı olduğu söyleniyor.
dilmen, aziz yıldırım ile olan dostluğuna rağmen "aziz yıldırım şike yaptıysa selam verem" dediği gibi şike yaptığı kesinleşirse fenerbahçe'nin düşürülmesi gerektiğini de televizyonlardaki konuşmalarında dile getiriyor bu meyanda "kişi-kurum ayrımı"na karşı çıkıyordu. hatta değil bir, birkaç küme birden düşürülesini savunuyordu dilmen! fakat geriye dönülüp bakıldığında dilmen'in, aynı zamanda fenerbahçe'nin süreçten zarar almadan çıkması için açıkçası kariyerini ortay koyduğu da görülüyor. misal, "çözüm" için arabulucuk"tan kaçınmadı. tff başkanı mehmet ali aydınlar ile fenerbahçe teknik direktörü aykut kocamanı bir araya getirdiği gibi, yine kocaman ile birlikte başbakanla görüşmeye girmesi kamuoyuna yansıyan girişimleriydi.
takımıyla 3 ocak 2011'de orduspor deplasmanına giderken ani bir kararla havaalanından geri dönen kocaman, "neden geri döndünüz?" sorularına "alper potuk'un transferiyle ilgili diyerek yanıt vermişti. fakat kazın ayağı öyle değildi. mehmet ali aydınlar, rıdvan dilmen ile görüşüp "puan silme" çözümünü dile getirmiş ancak dilmen, "bu beni aşar" diyerek kocamanı aramıştı. bunun üzerine de kocaman apar topar takımını yolda bırakıp aydınlar'ın maslak acıbadem hastanesindeki ofisine doğru yola çıkmıştı. görüşmeye dair anekdotlarını dilmen, aydınlar ile aralarında çıkan tartışmadan sonra ntvde açıkladı:
"aydınlar 3 ocak 201 l'de beni aradı ve beni altunuzade'deki ofisine çağırdı. iki şey söyledi: 1- 'uefa'ya gittim konuştum fenerbahçe cezasını tamamladı.' 2- ama eksi puan gelecek fenerbahçe'ye.' ben de 'bu konular beni aşar. aykut hoca ile konuşun' dedim. hocayı aradım ve 'hassas bir konu var. mehmet ali bey ile görüşmen lazım' dedim. geldi aykut hoca, aydınlar'ın maslaktaki acıbadem hastanesindeki ofisinde üçümüz oturduk konuştuk. aydınlar, aykut, şampiyonlar ligi'nde veya avrupa kupalarında önümüzdeki sezon varsınız1 dedi. aykut, 'cezamız bitti mi?' dedi. aydınlar da, 'bitti. anlaştım isviçre ile. ama bunu medya yazarsa uefa da yalanlayacak ben de. çünkü biz gizli bir toplantı yaptık, anlaştık' dedi. sonra aydınlar döndü aykut hocaya "yalnız size eksi puan vereceğiz' dedi. aykut hoca da 'neden?' deyince, aydınlar 'yöneticileriniz şike yapmış' dedi. aykut hoca bunun üzerine 'bizi küme düşürün' dedi."
dilmen, fenerbahçe'nin şampiyonlar liginden men edilmesinden sonra aydınlar'a "olmadı başkan" diye bir mesaj attığını çünkü aydınların fenerbahçe'nin avrupa'ya gideceğini söylediğini de hatırlatarak, bu üçlü görüşmede aydınlar'ın fenerbahçe'nin cezasının bittiği söyleyince kendisinden özür dilediğini de aktardı programda. zira dilmen, bu kadar iddianameye rağmen fenerbahçe'nin cezasının bir yılla bitmiş olmasının aydınlar'ın bir başarısı olduğunu düşündüğünü kaydediyor. ancak aydınlar görüşmede fenerbahçe'ye play-off öncesi puan cezası verileceğini söylediğinde şu sözleri sarf ettiğini belirtiyor: "başkan siz ultaraslan sebati'yi tanır mısınız? o senden daha az nefret ediyordur. sizin beni sevmediğinizi biliyorum ama maalesef aynı duygulan ben de size besliyorum."
bu görüşme kamuoyuna üçlünün fenerbahçe'nin düşürülmesi yerine -25 puan cezası verilmesi üzerine pazarlık yaptığı şeklinde yansıdı. kocaman, 21 ocak 2012'de "bunu söyleyenler külliyen yalan söylüyor. ama yalan söylemenin bir cezası, sorumluluğu yok. herkes yalan söyleyebiliyor. 3 temmuz'dan beri o kadar güzel sakız edildik ki... insanlar 'futbol konuşalım' diye birbirlerini kandırıyorlar" diyerek sert bir yanıt verdi. üçlü arasında medya üzerinden başlayan tartışmada dilmen de aydınlar'ın kendilerini yalana konumuna düşürdüğünü savundu. kocaman ise dilmen'in bu görüşmeyi televizyondan deşifre etmesine tepki koyup, "puan pazarlığı yaptığım külliyen yalan" dedi.
12 şubat 2012'de kocaman, görüşmeye dair bir kez daha şunları söylüyordu:
"ben görüşme için 'külliyen yalan' demedim. polemikle beslenen bir toplumuz. çok fazla konuşmak istemiyorum. ben böyle puan pazarlığının içinde olamayacağım şeklinde tavrımı koydum. toplantı için cevap vermedim ama toplantıda benim pazarlık içinde olduğum söylenince söylemek istediğim oydu. ben 3 kişinin olduğu toplantıdaki konuşulanlarla ilgili diğer iki kişiye saygılı olarak hiçbir yerde konuşmadım. bunların dışındaki muhatapların yaptığını degerlendiremem."
aydınlar ise "yüzüme başka, arkamdan başka konuşuyorlar" diyerek tepki gösteriyordu. aydınlar, benzer suçlamayı fenerbahçe yöneticilerine de yapıyordu. aydınlar, ağustos 2011'de habertürk'teki "teke tek" programının konuğuydu. bu programa telefonla bağlanan fenerbahçe başkan vekili nihat özdemir, kendisini süreci kötü yönetmekle suçlayınca aydınlar, özdemir'in kendisini daha önce aldığı kararlardan ötürü övdüğünü hatırlattı. nihayetinde futbol oynadığı dönemde attığı çalımlar, zeka dolu gol ve asistleriyle "şeytan" lakabını alan rıdvan dilmen, 3 temmuz sürecinin de perde arkasındaki en önemli aktörlerinden biriydi dilmen'in aydınladın devrilmesi ve yerine yıldırım demirören'in getirilmesinde de aktif rol oynadığı savunuluyordu. dilmen'in bu gücü ise, bahsettiğimiz gibi, başbakan erdoğan'ın kardeşi mustafa erdoğan ile olan dostluğundan aldığı öne sürülüyordu.
demirören'in tff'ye başkan seçilmesinden sonra pfdk ve tahkim kurulu üyeleri değiştirilmişti. pfdk'ya dilmen'in avukatı serdar ölmez'in seçilmesi de manidar bulunuyordu. ölmez, kurulda raportörlük görevini üstlendi. bu, seçimin dilmen'in kurulu etkisi altına aldığını bir işareti olarak görülüyordu. buna mukabil şike davasına dair görüşleri kamuoyu tarafından bilenen ve trabzonsporlu kimliğiyle tanınan yusuf reha alp'in de alınmış olması aynı şekilde ciddi bir eleştiri konusuydu. pfdk'dan trabzonspor açısından tatmin edici cezaların çıkmamasından sonra alp'in istifa etmesi de zaten bir bütün olarak kumlun yapısına dair şüpheleri beslemiş oluyordu. yine tahkim kumlu başkanı seçilen engin tuzcuoğlu'nun da dilmenin yakın arkadaşı olduğu iddia ediliyordu. tuzcuoğlu'nun tahkim kurulu başkanı olmadan önce dillendirdiği ve nihayetinde sürecin bağıtlanmasında çözüm anahtarı olarak kullanılan "şikenin sahaya yansıyıp yansımadığına bakılsın" formülünü dilmen'in başbakan erdoğan'a götürdüğü yine konuşulanlar arasındaydı. dilmen'in şike davasına bakan heyeti de ziyaret etmek istediği de medyaya yansımıştı. habertürk genel yayın yönetmeni fatih altaylı, köşesinden dilmen'e şöyle bir soru sormuştu:
"şike davası diye bilinen dava sürecinde araya bir dostunu koyarak davaya bakan mahkemenin hâkimi mehmet ekinciden 'davayı aydınlatıcı bilgi vermek üzere' randevu istedin mi? ve mahkeme başkanı mehmet ekinci'nin sana yanıtı ne oldu? bu basit sorularıma yanıtı bekliyorum."
"duyumlar"a göre hâkim dilmen'e "şike davasını konuşmaya gelecekse hiç gelmesin" cevabım yollamış! özellikle trabzonspor kanadı dilmen'in sürece bu kadar müdahil olmasına tepki gösteriyordu. televizyonda "spor yorumculuğu1* yapan bir kişinin sürecin bu kadar göbeğinde olması belki eleştiri konusu olabilir ancak her şeyden önce onu bu sürece dahil edenlerin sorgulanması gerekmekte. tabii hayata bu kadar formel yaklaşmanın da bir manası yok. zira 3 temmuz sürecinde arka fonda birçok aktör dilmen gibi "çözüm" veya "çözümsüzlük" için çalıştı, çırpındı. dilmen, bunu sadece açık açık yapmayı tercih eden isimlerdendi. sonuç itibariyle eski tff başkam mehmet ah aydınlar, kendisinin geliştirdiği çözüm paketlerinin hayata geçirilmemesinde en büyük engel olarak rıdvan dilmeni görüyor. zira bu fenerbahçe efsanesinin süreci manipüle ettiğini düşüncesinde...