çekimlerinde sona yaklaştığımız ve gençlerbirliği'nin 12 yıllık düşüş ve ayakta kalma sürecini anlatan, "döğüşenler de vardı bu havalarda: 1970-1982 düşüş yılları” belgeselimiz hakkında ( http://www.mehmetalicetin...-1970-1982-dusus-yillari/) "ilgililere" bilgi vermek ve antalyaspor maçımızı izlemek için gençlerbirliği eski futbolcular derneği'nde toplandık. emre ve erdem'in hazırladığı yaklaşık 8 dakikalık teaserını izleyip, gidişatla ilgili muhabbet ettik. şans eseri, dönemin kulüp başkanı ve kulübün ayakta kalmasını sağlayan hasan şengel’in de orada olması ( http://www.mehmetalicetin...ez-kahraman-hasan-sengel/) oldukça enteresandı.
bir yandan teaserda anlatılanlara verdiği tepkiler, gözlerinin yaşarması, bir yandan da etraftan gelen sorular üzerine “harun’u 100 liraya almıştım” gibi dönemle ilgili net bilgiler vermesi ve açık ve net orada olması çok inanılmaz geliyordu!
maçın başlama düdüğü ile bir anda ortalık hareketlenmeye ve hızlıca koltukları televizyona doğru çevirip izlemeye başladık. son 5 yıldır antalyaspor’un başında olan mehmet özdilek’in kırmızı-beyazlılara rakip olması, maç öncesi enteresan bilgisiydi. son haftalarda olduğu gibi benim açımdan deplasmanda alınacak bir puan iyiydi. sonuçta kötü takımdık ve devre arasını bekliyorduk.
maçın başında spikerin “hava sıcaklığı 18 derece” demesiyle birlikte tüm izleyicilerden ahlar-vahlar yükseldi. son birkaç gündür ankara’da -6, -7’lerde dolaşan hava sıcaklığını düşününce bu şaşkınlık ifadelerinin dillendirilmesi de oldukça normaldi. dile kolay iki şehir arasında 24-25 derece oynuyordu!
ilk dakikalarda antalyaspor bastırmaya başladı. özellikle diarra’nın hızlı koşularıyla tehlikeli anlar yaşıyorduk. neyse ki golsüz geçen bu baskı bölümünden sonra oyun dengelenmeye ve akabinde jimmy-tosic-petrovic işbirliğinin meyvesi ile 1-0 öne geçtik. daha ilginci, bu golden 5 dakika sonra bu sezon çok fazla eleştirdiğimiz (maçtan sonra da eleştireceğimiz) zec’in sağdan güzel bir ortası ve petrovic’in farkı ikiye çıkartması olacaktı!
bu golden sonra ara ara rakibe “asistler” yapacak gibi olsak da gol yemeden devreyi kapattık. arada, muhabbetimizin ana maddesi, “nasıl yani?” idi. şaşkındık.
ikinci yarıya antalyaspor orta sahadan oyuncu çıkartıp baros’u almıştı. bir yandan risk ama bir yandan da “kaybedecek bir şey yok” hamlesiydi bu. derken 49’da (defalarca tekrardan izlediğim kadarıyla) tosic’in hafif bir dokunuşu ile antalyasporlu oyuncunun yere düşmesi ve hakemin verdiği penaltı kararı ile canımız sıkıldı. daha kötüsü skor 2-1 olduktan sonra takım olarak paniklemeye ve saçma sapan oynamaya başlamıştık. bu arada antalyaspor inanılmaz gol fırsatlar kaçırıyordu. sıkıntıdan, “gençler taraftarına rahat maç izlemek haram!” diye attığım bir twitten bir iki dakika sonra ante’nin attığı kafa golüyle bir anda havalara fırladık! yerlerimize oturduğumuzda coşkun abi yanındakine, “bitti bu iş!” dediğini duyup, “abi biz gençleriz, daha 25 dakika var. yani bitmez o iş!” diyordum.
sonrasında bir sürü atak harcadıktan sonra 84’de isaac’in bomboş pozisyonda attığı güzel bir kafa golüyle tekrar offlamalara başlıyorduk! gerçekten gençlerlilere rahat maç izlemek haramdı! hele son dakikada uzaktan çekilen sert şutun yerden sekmesi, ramazana çapıp havalanması ve çaprazdan çekilen şutun son anda ramazan tarafından kornere çelinmesi ile oldukça derin bir nefes alıyorduk.
dönüş yolunda necdet, ozan ve tanıl abilerle, iki kere iki farklı öne geçtiğimiz maçı zar zor kazanmamızın ne kadar kötü takım olduğumuzun ispatı olduğunu ve şapkadan çıkan 3 puanın şaşkınlık ve mutluluğundan bahsediyorduk...