stada geldiğimde tanıl abi, (ekstra kombinesinin bu haftaki sahibi) kübra, necdet abi, (ekstra kombinesinin bu haftaki sahibi) yeğen alperen’i beni bekler vaziyette buldum. hemen totem kapımız olan 8 numaraya doğru ilerledik. bu sırada kübra, “bu sezon hiç maç izleyememiştim, ilk olarak elazığ maçını ardından da geçen hafta tribünde eses maçını izledim. isabet 2de2 yaptık. yani takımın kazanma sebebi benim!” dedi. ben de buna karşılık alperen’in son haftalardaki şans yüzdesini öne sürdüm, gülerek stadyuma giriş yaptık.
içerideki polis kontrolünde ilk kez görevli, kimliğimi sordu. ben de şaşırarak, “neden?” diye soru ile karşılık verdim. “isminize bakacağım” dedi. gösterdim, “tamam” dedi ve geçtim. sonrasında bizimkilere anlattığımda tanıl abi şaşırırken, alperen, “bana da sordular” dedi.
son 2 haftada 6 puan alsak ve geçen hafta eskişehir’e karşı güzel oynamış olsak da yine, aklımda “en iyi sonuç beraberlik” diye geçiriyordum. mehmet özdilek, kazanan takımda değişiklik yapmamıştı. hakemin başlangıç düdüğü çaldığında ben alperen’e dönüp “zec gol atmalı yoksa iyice yok olup gidecek!” dedim. o da, “inşallah” demekle yetindi.
35. saniyede yerden tıngır mıngır kendisine doğru gelen topa hareketlenen ramazan’ın ayağının kayması ve akabinde henrique’nin gol ile maça yenik başladık. afallamıştık! ben ise aklımdan, “tribünden böyle bir pozisyon da izledim ya bir daha gam yemem (!)” diye geçiriyordum.
sonrasında takım oynamaya çalıştı. arzulu ve istekliydiler. pozisyon üstüne pozisyon girişiminde bulunuyorduk ama gol gelmiyordu. tabi bu arada trabzonsporlu futbolcular çok erken golü buldukları için afallamış ve “bir an önce bitse de gitsek” moduna girmiş gibiydiler. uğur’un çaprazdan şutuna tüm tribün gol diye havaya fırlamıştık ama top yan ağlarda kalmıştı. ha gol geldi, ha gelecek derken, ben alperen’e, “bu maçta zec atar, penaltı ve kırmızı kart da olur” diyerek müneccimlik özelliğimi göstermeye çalıştım!
derken penaltı oldu ama trabzon’un lehine! skor 2-0 olunca tüm gardımız düşmüştü. artık bu maçın dönüşü olmazdı. takım ufak bazı hareketler yapsa da pek skor değişeceğe benzemiyordu. 45+’da zec’in kafa ile arkaya aşırttığı topu stancu’nun kontrolü ve iki trabzonlu arasında topu bir sağa, bir sola çekerken, bir anda kaleci ile karşı karşıya kalıp, şık bir çalım ve akabinde filelere göndermesi ile yeniden fişimizi elektriğe bağlamış olduk!
ilk yarıda hakemin penaltı kararına ve ardından ilk yarıda yediğimiz 5 sarı karta tüm tribün olarak yoğun tepki gösterdik. ama devre arasında televizyon başındaki arkadaşlarla konuştuğumuzda, penaltının doğru olduğunu ve sarı kartların da çoğunun doğru karar olduğunu öğrenecektik. tek handikap, 2-0’dan sonra uğur’un düşürülmesini hakemin es geçmesiydi!
ikinci yarının ilk 5 dakikasında biraz geriye yaslansak da sonrasında takım oldukça istekli oynamaya başladı. bu arada trabzon’un 61. dakika şovu sırasında tüm tribünün gayri ihtiyari bir şekilde ayağa fırlayıp 3-4 dakika aralıksız, “lay lay lay lay lay, saldır gençlerbirliği!” tezahüratı ve akabinde serbest vuruştan gelen topa ahmet’in nefis kafa golü ile stad adeta yıkıldı!
“üç üç üç” sesleri ardından takım şiddetini düşürmeden yüklenmeye devam etti. ama biraz sonra oyun dengelendi. trabzonsporun kullandığı serbest atışta topun serkan tarafından uzaklaştırılışı ve bir anda jimmy’nin topu alıp sağa doğru ilerleyip kalecinin sağından filelere göndermesi ile kendimizden geçiyorduk!
sonrasında takım oldukça akıllıca top tutup, baskı yemeden zamanı tüketiyordu. 90+1’de topu saklayan stancu’ya bosingwa’nın attığı tekme ve gördüğü kırmızı karttan sonra oldukça sakin bir şekilde oyundan çıkması bizi oldukça şaşırttı. zaten oyundan çıkması neredeyse 2 dakika sürmüştü ve akabinde maç 3-2 lehimize tamamlandı.
tribündeki coşku görülmeye değerdi. birçok kişi hoparlörlerden çalışan ankara havası ile coşuyordu. biz ise birbirimize bakıp, “şaşırmaya devam ediyoruz!” diyorduk. kaan abi ise, “ilk kez tribünden trabzon galibiyeti izliyorum” diye seviniyordu.
çıkışta tanıl abi, hafta içinde yazdığım ve ilk 8 haftada rezilleri oynayan takımın m. özdilek’ten sonra şahlanmasının nedenlerini sorguladığım yazımı okuduğunu söyledi. ( http://www.mehmetalicetin...11/zihniyet-degismedikce/) ben de bunun üzerine bir kere daha, “abi gerçekten ne değişti ya?” diye sordum. “metin diyadin’e yazık oldu” dedi!
çıkışa doğru ilerlerken tanıl abi, “kombinem bundan sonra kübra’nın!” dedi. bunun, üzerine kübra, “3de3 oldu. yani gençlerbirliği neden kazanıyor anladınız umarım!” diye ekledi. ben de, “tamam o zaman bundan sonra kombine senin!” dedim. istanbul’dan “koşa koşa” maça yetişen tanıl abi, “iş totemden açılmışken, sakın beni her maç öncesi istanbul’a göndermeyin ha!” diye ekledi. gülüştük.