golün dışında belli başlı bir harekete rastlanmayan maçta siyah-beyazlılara galibiyeti ahmet'in kafa şutu kazandırdı
kahraman bapçum
ne beşiktaş'ın şampiyonluktaki ümit ve iddiası, ne feriköy'ün bu maçtan önceki yüksek perdeden konuşmaları...
maçı seyrederken bunların hiç birini hatırlamağa imkân yoktu, hele ilk devrenin o insanı deli eden «pır-pır» oyunu yok mu? beşiktaşın gençleşmiş kadrosu ile feriköy'ün öteden beri «delikanlı» olan onbiri doğrusu nefeste ve süratte mükemmeldiler, ama futbolda bir garip çırpınma içindeydiler.
saha ortasında iyi kötü bir «oyun» vardı. fakat netice alacak sahaya geldikleri zaman kaybolup gidiyordu bütün gayretler. beşiktaş hücumları, feriköyün afacan defansı önünde necdet'e kadar bile çok defa gidemiyor, feriköyün hücumları ise beşiktaşın -şampiyonlukta söz sahibi olmak için mutlaka değişmesi gereken- defansı önünde gölge gibi kalıyordu. tâ ikinci devrede coşkun’un, ? aldığı topla çizgiye kadar sokulup kaplanı atlaya atlaya yaptığı ortalara kadar bu böyle devam etti.
gol ve ötesi...
ilk dakikalar her iki tarafa da gol için ümit veriyordu. 18 inci dakikada cevat'ın kendi başına kapıp götürdüğü topu coşkun'a geçirişi beşiktaşın ilk ümidi oldu. ancak coşkun çaprazdan içeri dalarken ayaklarına kapanan necdet'i geçemedi. iki dakika sonra oldukça uzak mesafeden yusuf bir frikik attı: top, boy hizasından ve hiç yükselmeden mermi gibi doğruldu necdet'in kalesine. pozisyonu tâyin edemezdik, acaba necdet gereken yeri tutmuştu da bloke edecek miydi, yoksa kontrpiyede kalır mıydı? fakat bunu düşünmeğe vakit kalmadı. kale ağzında ânide meydana çıkan bir yılan dili gibi ahmet kafasını uzattı. sanki sıyırtma bir vuruş yaptı ahmet kafayla... top ancak yönünü değiştiriyor ve necdet'le beraber bütün defans hiç bir şey yapamıyordu.
sonra aynı oyun... aynı çabalama.. aynı sonuçsuzluk. tam devrenin bitmesine iki dakika kala yusuf’un ceza sahası dışından patlattığı şütü necdet’in yatarak karşılayışı... sanlı‘nın dalıp yüklenişi, necdet'in yattığı yerden düzelip yaptığı iki plonjon... geri gelen topa coşkun'un saldırışı... üst direk... eh!.. devre bitiyordu ama bir iki dakikalık heyecan da görmüştük.
ve ikinci devrede sahadaki oyun biraz daha toparlandı. devre başlar başlamaz sağdan yüklenen feriköylüler, o tarafa deplâse olmuş rıdvan'ın karşı karşıya kaldığı necmiye topu kaptırışı ile maçı kaybediyorlardı. beşiktaş'ın sağdan coşkun'la, soldan yan haf yusuf'un atakları ile gelişen akınlarında şimdi biraz şuur vardı. daha da süratlenmişti oyun. feriköye gelince: 9 numaralı mehmet, sanlı'nın yanıbaşında ve daima kendi yarı sahasında olduğu için alabilecekleri en iyi sonuç tesadüfi bir gol olacaktı herhalde...
beşiktaş ikinci golünü her an atabilirdi, artık. hattâ 75 inci dakikada neredeyse atmışlardı bile: yavuz gerilerden sökmüş getirmiş ve ileride coşkun'un önüne aşırı vermişti. yapayalnızdı coşkun. düzeldi. necdet üstüne geldi. aşırdı necdetten... ve top kalenin yanından dısarı giderken yetişip açtılar...
şampiyonluktaki iddiası ve ümidi ile beşiktaşın, bu maç hakkındaki yukarıdan konuşmalarıyla feriköyün sahada biraz daha iyi futbol göstermelerini beklemek herhalde hakkımızdı...