maç öncesinde, “artık çıkışa geçmeliyiz!” diyerek ufak da olsa bir umut taşıyordum. maçın ilk 30 dakikasında pozisyon üretmeye çalışan taraf da bizdik. ama ilk 6 haftada gördüğümüz gibi, “gol atamama becerimiz” üzerimizdeydi.
30’da golü yiyince hem bizim hem de futbolcuların gardları düştü. ilk yarının son 15 dakikası rezaletti!
sanırsınız ki, bernabeu’da real’e karşı oynuyoruz! tüm topları tüm gücümüzle ileri tekmelememiz, defanstan top çıkaramayışlarımız, kalecinin elinden top kaçırması, topa çıkıp çıkmama ürkekliği…
ikinci yarı yine sivas baskılı başladı. bir ara ilk yarının son 15 dakikasını izledik!
sonrasında petrovic’in üst direkte patlayan şutu, stancu’nun kalecinin son anda kurtardığı şutu ve oktay’ın bomboş dışarı attığı top ile umutlansak da sivas bir sürü gol kaçırdıktan sonra kolay bir gol atıp maçı bitirdi.
böylece 7 haftada topladığımız 4 puanla ligin dibine demir attık.
maçı izlerken tek hissettiğim çaresizlik hissi idi. geçen sezon “yuh be!” dediğimiz futbolcuların bile birer birer aklıma gelmesi ve “olsaydı?” diye sormam bile bu çaresizliğimin kanıtıydı!
sevgili yönetimimiz, milli maç arasında (muhtemelen) ilk 7 haftadaki rezaleti aklamak için metin diyadin’i günah keçisi ilan edip gönderecek. tabi bir kere daha kimse, bu takımın neden yıllardır lider bir futbolcusunun olmadığını, her sezon sonrasında giden futbolcuların yerlerinin neden doldurulmadığını, neden hep aynı ülkelerden ve aynı menajerlerden futbolcu alındığını, neden sürekli kariyerinde düşüş yaşayan gurbetçileri topladığımızı söylemeye bile tenezzül etmeyecek. bunun yerine, bir sonraki düşüşte, başarısızlıklarını aklamak için yeni bir günah keçisini takımın başına geçirecekler!
düşmek birilerinden kurtulmaksa, düşelim. emin olun daha iyi!