galatasaray'ın aldığı neticeye bakmıyorum. sahadaki oyun kalıbının yerleşip yerleşmediğine bakıyorum. bunun için daha zamana ihtiyaç olduğunu görüyorum.
türk futbolunun ve futbolcularının ilerleme yaptığını gözlüyorum. samsunspor'un da oyun felsefesindeki inatçılığı ve teslim olmamalarını farkediyorum. galatasaray'da 10 numaralı formayla oynayan felipe'nin, arif'e attığı bitirici pasını ve oyundaki gezginliğini görüyorum. bu futbolcuyu bekleyip bir-iki maç sonra görmenizi istiyorum. galatasaray'ın yediği golde mondragon'un sıkılıdığı için kendi alanı dışına çıkıp birşeyler yapma isteğinin hataya neden olduğunu gördüm. defansta vedat ile sarr'ın uyumunu, sarr'ın her mevkiide oynayabileceğini ve uzun zaman galatasaray'a hizmet verebileceğini anladım. berkant'ın gözükmese bile temposunu hiç düşürmeden devamlı oyun içinde olmasını, ümit karan'ın ‘‘yeter artık ne santrfor arıyorsunuz’’ dercesine hırslı olmasını gördüm. batista'nın bitmeyen enerjisini, ergün'ün galatasaray'da kalmasının ne kadar iyi olduğunu, hasan şaş'ın rakipten kaçışlarını gördüm.
halkalar birleşecek
görmediğim şeylerse, oyun felsefesinin daha oturmuş olmaması, bir takım halkaların saha içinde kenetlenmemesi, hatlar arasındaki iletişimin henüz tam anlamıyla sağlanamamasıydı. samsunspor'un mücadeleci oyunu, pes etmemesi, oyun kalıbından hiç düşmemesi, mağlup olmasına rağmen oyuna devamlı asılmasını alkışladım. tabi daha sezon başı. hazırlık dönemleri başka, lige asılmak başka. buradaki heyecan hiçbir yerde olamaz. onun için zamanla galatasaray bir takım zayıf halkalarını birleştirip bloklardaki halatları sağlama bağlayacak, uzun maratonda iskeleye yanaşmak için bir takım dalgaları yaracak. bundan dolayı diyorum ki, öncelikle felipe'yi bekleyin görün.