dogan babacan bu maçta bizden kötü puan aldıysa bunun nedeni gökmen'i oyundan çıkarışı olmadı. ama bundan sonraki olaylarda her zamanki soğukkanlılığını unutup bir süre oyun üzerindeki kesin eğemenliğini yitirdiği için puan kaybetti,babacan.
olayda gökmen'in savunmasını yapmak için kimse konuşmazdı,çünkü yaptığı harekette rakibe karşı kötü niyet açıkca görülüyordu.üstelik çokta tehlikeli bir davranıştı.ama hakem daha önce kendisine resmi bir ihtar yapmış değildi. bu nedenle olayda sarı kart gösterse kimse cezayı hafif bulmazdı.babacan,gökmen'e bu ağır cezayı verirken şüphesiz kurallar açısından hata yapmamıştı.ama belkide pskolojik bir hata idi.cünkü gönül isterdi ki böylesine kritik bir maçta bir tarafı on kişi bırakmak için takdir hakkını son sınıra kadar zorlasın...
hayır,babacan gökmen'i çıkardığı için değil sonradan sinirlendiği için şöhretinin gerektirdiği puanı alamadı.
ama sinirlenmek yüzünden puan kaybeden yanlız babacan değildi.yarım yüzyıldan fazla süredir haklı bir şöhreti olan galatasaray seyircisi,,hakeme karşı gökmen'i savunurken fazla sinirliydi.iş bu kadarla kalmıyor,saha kenarında kendini kaybetmişcesine bir davranış içine giren yönetici turgan ece de sinirlenmekte,kendisinden beklenmeyen bir dereceye varıyordu. ece'nin sinirlenişi,"kendini yemek"ten ileri gitmedi şükür ki...
maç sonunda sinirlerini büsbütün kaybetip hakeme saldıran o tek seyirci için söylenecek hiç bir söz yoktu tabii.. ve oldu.
oyun başladığı zaman görülen şey şu olmuştu: galatasaray sahaya rakibinden daha iyi yayılıyordu ve lütfü son haftaların büyük kafacısı gökmen'i tehlikeli alanı dışında durdurmağa kararlıydı.
olaylı onyedinci dakikaya kadar her iki tarafta orta sahada üstünlük kurma cabası içindeydiler bundan ikiside başarı kazanamamıştı henüz...
olaydan sonra,shada ki durgun ve dikkatli oyun birden çığrından çıktı.galatasaraylılar müthiş bir hırsla ayaklanmışlar ve oyun düzenini karmakarışık etmişlerdi.beşiktaşlılar da birden hızlanıvermişlerdi ve zaten mevcut olmayan oyun düzenleri şimdi bir kargaşalıktan başka bir şey ifade etmiyordu.
uzun süre böyle gitti oyun. devrenin sonu kadar geçen süre içinde iki takımın futbolcuları da en az iyi niyetle ve müthiş bir beceriksizlik içinde didişirken,hakem de hem bu maçın,hem de belki hayatının en zayıf yarım saatini geçiriyordu.
beşiktaş'ın golü beklenmez bir anda ve beklenmez bir süprizle geldi: atmışıncı dakikada melih'in soldan ortaya doğru yuvarladığı çapraz top galatasaray ceza sahasının ilersine giderken,adem deparını aldı ve çizğiden iki metre kadar dışarda yetişti. yesin de kalesini bırakmış ceza alanının dışına kadar gelmişti.kim vurdu topa önce? adem mi vurdu da top yasin'in ayağından falso aldı? yoksa yasin vurdu da,top adem'in ayağından geri mi tepti? ne olduysa oldu,müthiş bir falso ile havalanan top gidip galatasaray kalesine yerleşti..
galatasaray teknik yöneticileri kaybettiklerini geri almak için anlaşılmaz bir çare buldular: b.mehmet'i oyundan çıkardılar,enver'i defansa aldılar ve fatih'i ileri çıkardılar.ama bu,sarı kırmızılı takıma bir şey kazandırmadı.
zaman .ama zaman beşiktaş kalesinede doğan ve beşiktaş geri adamlarının inanılmaz bir acemilikle olduğundan da büyük hale getirdikleri karambollarda galatasaray sonuç alamıyordu.ama öte yandan orta sahayı tamamen kaybetmiş olan galatasaray da defansta gedikler veriyordu ve beşiktaş'ın üç ileri adamı bu fırsatları ezip duruyordu.
aydın dizinden sakatlanıp,sahada dolaşmağa başladığı zaman maçın bitmesine daha on beş dakika vardı ve beşiktaş zorlu ve güçlü rakibini artık 9 kişi olarak görüyordu.biraz akıllı ve beçerikli olsalar fark olurdu on beş dakikada.
oysa kamçılanan ve uyanan galatasaray oldu.maçın bitmesine 10 dakika kala ortalarda hayri'nin kaptırdığı topla fatih kaçıp sola yuvarladı.metin aldı,fırlayıp boşaltı verdi önüne ve çaprazdan çaktığı şutla meti'yi yeniverdi.
üzücü olaylarla bitti maç...ama serin kanlılıkla düşünülünce çok kişi edecek ki,babacan olsa olsa bir pskolojik hata yapmış olabilrdi...