hatice'ye bakan hoca tanıl bora 03/07/2013 radikal.com.tr
fenerbahçe, sadece iç piyasaya çalışacağı bu sezonda teknik direktörlük için ersun yanal'ı seçti. müstesna hocamıza, zorlu görev.
yıl 2003, nisan yağmurlarının sağanak halinde tecelli ettiği bir pazar gecesi, saracoğlu’nda fener-gençler maçı. dünya tersine dönmüş: gençlerbirliği şampiyonluk kovalıyor, fenerbahçe iddiasını kaybetmiş. böyle durumlarda hep olan ‘şey’ olmuş: gençler’in sükseli hocası ersun yanal’ı fener’in ‘alacağı’ lafları çıkmış. maçtan önce sahaya çıkan hocaya fener taraftarı tezahürat ediyor, yüzünde ürkek bir tebessümle tribüne yanaşıyor yanal, boynuna bir sarı-lacivert atkı konduruyorlar. o günlerde biraz ‘kafasının karıştığını’, konsantrasyonunun bozulduğunu kendisi de inkâr etmez herhalde. on gün sonra antalya’daki türkiye kupası finaline sanki son anda hatırlamışçasına maç günü sabahı uçuyor gençlerbirliği, trabzon’a yeniliyor. ertesi yıl, bu defa milli takım teknik direktörlüğü teklifini yeni kabul etmiş olan yanal’ın, o sene valencia’ya avrupa’daki tek mağlubiyetini tattırmış takımı, türkiye kupası finalini yine trabzon’a 4-0 kaybedecek.
2003’te 3. olan, 2004’te blackburn, sporting lizbon, parma’yı eleyen o takımla ersun yanal, gençlerbirliklilere herhalde tarihlerinin en tatlı zamanını yaşatmıştı. yine de pek kolay ‘koyverilen’ o iki kupa finali, içlerde ukdedir. zaten gbt’sindeki problem, ‘iyi başlayıp sonunu getirememe’ değil mi yanal’ın? 2006/07’de 10. haftada liderliğe oturttuğu manisa’yla ligi 12. bitirmesi gibi. kazandığı kupalar: 1998’de yeni salihlispor’la çay belediyesi kaymakamlık kupası, 1999’da denizlispor’la 2. lig şampiyonluğu, 2000-2003’te ankaragücü ve gençler’le üç ankara tsyd kupasından ibaret. peki aykut kocaman fenerbahçe teknik direktörlüğüne atandığında kaç kupa kazanmıştı? hiç.
kıssadan hisse: ersun yanal, sadece neticeye değil ‘hatice’ye bakanların kıymetini bileceği hocalardandır. futbol üzerine sürekli düşünen, araştıran birisi. başka sporlardan, mesela basketboldan da ilham alarak yapar bunu. istatistiği ilk ve en işlevsel kullananlardan biri. genel olarak bilime, teknolojik gelişmelere meraklı. 2004’te tam saha dergisinde kosovalı köklerine atıfla, elinin böreğe yatkın olduğunu söylemişti: takımını, hele bir cevher gördüğü oyuncusunu, hamur gibi yoğurmayı bilir.
hem bir futbol felsefesi var hem de o felsefe içinde yenilenebiliyor. çok açık: bir hücumperesttir, golseverdir. neticecilerden çok haticecilerin gönlünü çalması da bundan. ilk döneminde rakibi pres manyağı yapan şen şatır bir karambol oyunu oynatırdı. günümüz tabiriyle ‘çapulcu futbolu’ diyelim biz buna. galiba manisaspor döneminden itibaren, tikitaka ilhamı kendini göstermeye başladı. bol pas, ama hep ileriye.
ankaragücü’ndeyken istanbul’da hakem gadrine uğradıkları bir fener maçında isyan edip ceketini yere çaldığını hatırlıyorum. o sahne bir istisna; zira hırsını sükûnetle örtmeyi bilir. hırsı rasyonalize etmenin, futbol öğretmenliğinin temellerinden olduğunu en iyi kavrayanlardan biri. saha kenarında tepinmez. tipik bir yanal sahnesi: kararlı adımlarla çizgiye gelip birisine bir tembihte bulunup kulübeye geri döndüğünü görürsünüz.
kocaman’a benzeyen bir yanı, düşünerek ve klişelere teslim olmadan, özgün konuşması. (gerçi futbolun değil ama ‘kişisel gelişim’ söyleminin klişelerine bir meftunluğu var!) demagoji yaptığını, alengirli imalarda bulunduğunu, komplo teoremleri kurduğunu hiç işitmedik. her zaman ‘fair’. keşke milli takımdayken hakan şükür ‘meselesindeki’ tercihini açık seçik anlatsaydı efkâr-ı umumiyeye, muğlak bırakarak lobicilere fırsat vermeseydi. belki o hadise de bir kişisel gelişim tecrübesi olarak heybededir şimdi.
haticeci teknik adamların feriştahı, neticeciliğin şehinşahlığında! ‘berezilya gibi oynama’ arzusuyla cv’sine kupa ekleme baskısı birbirini çelmeleyecek mi, destekleyecek mi? sıkı bir meydan okuma. iki taraf için de.