adını bütün türkiye’nin duymasını sağlayan atletico madrid maçını anlattırıyoruz: “maçın daha başlarında bir penaltı oldu. gürsel abi topu alacak, atışı yapacak diye düşünüyorum. ceza sahası kenarına gideyim de top kaleciden geri dönerse vurabilirim diyorum. fakat gürsel abi bana döndü, ‘halil, git at penaltıyı,’ dedi. alsancak stadında 20 bin kişi var. tellerin önünde oturan seyirciler bile var, her yer tıklım tıklım. o anda o 20 bin seyircinin hepsini omzumda hissettim. çıt çıkmıyor sahada. o andan sonra atmam diyemezsin. üç saniye içinde topu diktim, kendi kendime, ‘ulan halil, kaleyi tutturamazsan senin bombacılığına yazıklar olsun,’ diye söylendim. kaleci sağa sola oynuyordu, yaradana sığınıp bir vurdum. top kalecinin başının üstünden geçip ağları yırtarak dışarı çıktı, tribünlerde çıt yok. hakem santrayı gösterince bütün stat ayağa kalktı. sonra gürsel abi kafayla bir gol atıp durumu 2-0 yaptı." "collar diye bir kaptanları vardı, sol açık. çok çabuk bir adamdı. ilk maçta bizim sağ bek k. mehmet’i paçavra yaptı. oysa mehmet çok çabuk oynardı ve kuvvetli bir oyuncuydu ama sakatlandı. izmir’deki maçtan önce adnan abi akşam beni çağırdı, ‘yarın sağ bek oynayacaksın, en çok sana güveniyorum,’ dedi. benim hayatımı değiştiren bir olaydı bu. maç başladı, ben collar’a iki tane girdim. ne o türkçe konuşmasını biliyor, ne ben ispanyolca. bir şeyler homurdanıyor, ben buna bir giydirdim, taca attım yani adamı. o zaman kart uygulaması yok, hakem birkaç kez bana ihtarda bulundu. ikinci yarıda collar kızdı, gidip hakemin yüzüne tükürdü. hakem de onu dışarı attı. artık maçın sonları yaklaşmıştı; sağ taraftan, açık tribünün oradan bir top aldım. yanlış hatırlamıyorsam luis aragones çıktı karşıma. onu bir çalımladım, baktım solunda top sıçrıyor. yaradana sığınıp mermi gibi bir şut patlattım, top doksandan kaleye girdi. o zaman beni gören herkes anlatıyordu – adana’da, kayseri’de, antalya’da, bütün türkiye ayağa kalkmıştı senin attığın bu golle diyorlardı. o dönemde yabancılara karşı galip gelmemiz zordu, sanki savaş kazanmış gibi oluyorduk.”