ilk basımı 2009 yılında olan mehmet yılmaz'ın "samsunspor: kırmızı beyaz siyah" kitabından;
muhammet teoman taş'ın "samsunspor'u tutmak" başlıklı yazısından;
1997-98 deki beşiktaş maçı da unutulmazdı. samsun'dan gelen birkaç otobüs taraftarımız ve istanbul'daki samsunsporlularla birlikte eski açık'ta bize ayrılan çift katlı tribünde maçı izledim. o gün cenk'in golüyle 1-0 kazanmıştık. istanbul'da geçen günlerimde oradaki taraftarlarımızla her zaman gurur duydum. sadece memleket birlikteliğinden ibaret olmayan, samsunspor aşkının ne olduğunu bilen ve yaşayan kişilerle tanıştık.
yeri geldi sakarya deplasmanına esenler'den şehirlerarası otobüsle gittik; yeri geldi inönü, kadıköy, ali sami yen'de iki bin kişi takımımızı destekledik. aşırı soğuk ve yağışlı bir galatasaray maçında otuz beş kişiyle de maç izledik. saçma bir kararla bizi stada almadıklarında bir başka galatasaray maçını mecidiyeköy'deki bir kafede atkı ve formalarımızla stadın yanı başında ama takımımızı destekleyemeden televizyondan seyretmenin sıkıntısını da birlikte duyduk.
samsunspor varken istanbul'un gönüllü yalakalığını yapmanın bir anlamı olmadığını gösteren. ama çoğunluk yine bunlarda. güce tapanlar, kolayı seçenler... o yüzden ben tatillerde istanbul'dan memleketime geldiğimde hep iğrendim bu tiplerden. kraldan çok kralcı, istanbulludan çok ıstanbulcu olanlardan. şu an yine samsun'dayım ve halen televizyon başına formalarla geçip tezahürat yapan tipleri zavallı buluyorum. sözde büyük takımları tutmakla büyük adam olunduğunu, hayattaki başarısızlıklarını kapatacaklarını sanan, hazır başarılara konmaya çalışan zavallılar hepsi değilse de mühimce bir kısmı.
oysa samsunspor benim her şeyim. her şeyden önde gelir samsunspor, yazıyı yazarken sadece bunu söylemek geldi içimden.