şu anda hislerimi anlatabilmem için türkçe de dahil olmak üzere herhangi bir dilin yeterli olduğunu sanmıyorum.
hayatımın kalan kısmında biri çıkıp bana, ‘‘mutluluk nedir?’’ diye sorsa, hiç düşünmeden, ‘‘94. dakika’’ diyebilirim, kısa bir cevap olarak.
dün, bu güzel fakat bahtsız ülke, tarihinin en ama en mutlu gününü yaşadı. tarih yazmak, gelecek yazmak, bunların hepsi bir kenara. yaşadığım ve gördüğüm mutluluğu hakikaten tarif edemem. beni sevindiren tek şey, galibiyet değil. çok afedersiniz ama, şu anda maç analizi yapacak durumda değilim. maç analizi yapamam belki ama, şunu da söylemeden geçemeyeceğim. dünya kupası'nı ilk maçından beri seyrediyorum. seyretmediğim bir maç yok.
kırmızı-beyaza boyayın
ben böyle bir futbol görmedim. turnuvanın en iyi oynayan takımı, bu maç dikkate alınırsa, kesinlikle ve kesinlikle türkiye. ergün'ün, bülent'in, alpay'ın soğukkanlılığından mı bahsedeyim, emre'nin, hasan'ın, ümit'in müthiş hırsından mı, bilemiyorum. aslına bakarsanız, gazeteden arayıp, yazı istediklerinde, ‘‘köşeyi kırmızı-beyaza boyayın, olsun gitsin’’ demek istedim. çünkü samimi olarak konuşuyorum, ruh halimi anlatacak kelime yok. ağzımı kulaklarımdan koparabilsem ve dudaklarımı biraraya getirebilsem, belki konuşabileceğim. ama bu, mümkün gözükmüyor. ben, hayatımda böyle güzel bir gün yaşamadım.
milli takım'ın forveti
bu arada ilhan mansız, milli takım'ın forveti olduğunu bir kez daha kanıtlamış oldu. ilhan mansız sana ne diyeyim, bilemiyorum. kendine uygun bir iltifat seç. altına imzamı atmazsam şerefsizim.
yarı finalde ne olur? finale çıkar mıyız? çıkarsak kupayı alır mıyız? inanın şu anda bunları zerre kadar düşünmüyorum. benim önümde doya doya yaşanması gereken bir zafer sevinci var. müsaadenizle kutlamaya gidiyorum.