belki bilenler vardır; eskişehir'de soğuk bir akşam, bildiğiniz gibi bir soğuk değildir. öyle bir soğuk ki, tüm üniversite hayatım boyunca, her ekim ayı geldiğinde arkadaşlarımın alay etmesini göze alarak, pantolonumun içine yün külotlu çorap giymeye başlardım. haziran ayı gelene kadar hem de.
eskişehir'in soğuğu, öyle bir soğuktur ki, bir sokak arasında çocukların yaktığı ateşi, ısınmak için iyi bir fırsat olarak görüp, yanaşırsınız yanlarına.
gözleriniz dışarıda denyo faruk'u arar. ona sokulup, "kanyak var mı" diye sormak istersiniz.
sevgiliniz gece size sarılmadan uyuyamaz mesela.
kapalı bir mekandaysanız, sigara içmek için dışarı çıktığınızda bir iki nefes çekip içeri girmek zorunda kalırsınız.
17 kasım 2012 akşamı, yine soğuk bir eskişehir akşamında, zirve hesapları yapan iki takım, eskişehirspor ile fenerbahçe seramoniye çıkarlar. yeni adet gereği her futbolcu ve hakem, yanında süper ligde mücadele eden takımların renklerine bürünmüş, üzerinde saygı yazan tişörtler giymiş miniklerle birlikte. ama dedik ya, eskişehir akşamları çok soğuktur. minik bedenlerin üşüdükleri her hallerinden belli. ellerini ovuşturanlar, titreyenler. önde hakemler, arkada futbolcular, seramoni için sahaya doğru yürürlerken;
en arkada, fenerbahçeli bir futbolcu var.
üzerindeki eşofmanı çıkarıp, yanındaki ufaklığa giydiriyor.
o soğuk eskişehir akşamını, güzel kalbiyle güneş gibi ısıtıyor.
maç kaç kaç bitti, kim nasıl oynadı, hakem maçı nasıl yönetti kavgalarıyla ilgilenmiyorum.
bu akşam, güzel adam listeme birini daha eklemenin mutluluğunu yaşıyorum.