ilk basımı 2002 olan "dünya kupası" kitabında mehmet demirkol'un "(federal) almanya'yı sevmek" başlıklı yazısından;
78'de almanya'yı değil hollanda'yı seyrediyorum daha çok. maçlar garip saatlerde. saat farkından haberdar oluyorum. hollanda'nın muhteşemliğini anlıyorum. babam "onlar dünyanın en iyi takımı" demişti ya! öyleler. hollanda ile almanya arasındaki farkı çok anlamıyorum. ikisi birbirine çok yakın biliyorum. benzer adamlar olmalı. hepsi sarı kafa hem. atlas üzerinden kasaba kasaba işaretleyerek izlediğim yol, yaptığım sanal ziyaretlerden biliyorum ki, teyzemin emsdetten'deki, münster yakınlarındaki bu kasabadaki evi, hollanda sınırına bir parmak mesafede. başkentinin adını da seviyorum den haag... daha çok sevdiğim, başkentin iki isimli olması, lahey de denebiliyor buraya. pek enteresan.
ankara'da buluşuruz yani malatya'da gibi... komik. çok iyi futbol oynuyorlar. her sabah okumadığım, adeta ezberlediğim tercümanım arka sayfasındaki fotoğraflarda formalarının rengini de görüp vuruluyorum. harikalar... arjantin'i yenebilirler. arjantin kim ki! oraya henüz gitmemişim. sanal da olsa, gemi/uçak kullanamıyorum... finalde yenikler... nanninga girip hemen atıyor beraberlik golünü, rensenbrick'in topu direkten dönüyor. kupa ellerinden kayıyor, kempes'in sevimsiz arjantini'ne gidiyor. arjantin kim ki! hollanda'yı artık sevmiyorum. almanya'dan farklı olmalılar. almanya herkesi yener. bir de şunların yaptığına bak. almanya öyle mi dünyanın en iyi takımlarını yenerler, onlar muhteşem adamlar.