cem can'ın "ilkelerimizi kim yazacak?: fan-etik yazıları 2" kitabından;
beşiktaş'ın imkânsız isyanı
beşiktaş liverpool'daki ağır sonucun ardından tam bir sessizliğe büründü, lige paf takımıyla devam etme kararından vazgeçti, kamuoyu da olgun bir bekleyiş içinde yarayı deşmeden beşiktaş'ın tekrar, sağlıklı bir şekilde oyuna katılmasını bekliyor.
ancak...
bir hakemin kararına benzer şekilde, yaşamda da yapılan yanlış yorumlar, yapılmış hatadan da derin sorunlar yaratabilir.
beşiktaş, fenerbahçe maçından sonra ligden çekilme kararını açıklayıp federasyona da kararlı bir dille şartlar koyduğu zaman medyada birçok kalem ve yorumcu bunun öfke içinde alınmış bir karar olduğunu ve vazgeçilmesi gerektiğini söylediler. karardan (başka bir zorunluluk nedeniyle, liverpool'da oluşan koşullar yüzünden olsa bile) vazgeçilmesi üzerine dosya da kapatıldı.
oysa gayet kritik bir karar olan "ligden çekilme" dosyasının futbolun yararı için iyice bir incelenmesi gerekirdi.
çünkü unutulan bir şey var,
beşiktaş gene bu sezon içinde demirören'in ağzından "takımımızı ligden çekebiliriz" diye bir açıklama yapmamış mıydı? bunun üzerine de yazılar yazılmamış mıydı? açıklamanın ardından bu durum sinan engin'e de sorulmuş, engin de "çekilebiliriz veya pafla devam edebiliriz, bir şeyler düşünürüz..." dememiş miydi?
beşiktaş'ın lige paflarla devam etme kararı hiç de öfke ile alınmış refleksif bir karar olmayıp, haftalar boyu zihinlerden uzaklaştırılamamış, düzeltilememiş, üstesinden gelinememiş bir yargının/davranış eğiliminin yeniden ortaya çıkmasından başka bir şey değildir!
burada önemli olan iki karar arasında geçen sürede "çekilme" yönündeki "karşı tavra" yönelik bir gözden geçirmenin yönetim kurulu ya da beşiktaş çevrelerinde neden etkin bir şekilde yapılamadığı olmalıdır.
bir olumsuzluğu ya da riski kronikleştiren bir iletişimsizlik, bir fikir üretimsizliğinin beşiktaş'ın önemli sorunlarından biri olduğu da mutlaka görülmelidir.
beşiktaş gibi bir kulübün ligden çekilmesi, mutlaka ciddi, önemli ve deprem gibi etkili bir hareket olabilirdi. eğer karar sağlam ve somut bir gerekçeye dayanıyorsa... ve eğer bütün yollar tüketildiyse...
kesin olarak, kasten, şamar oğlanı gibi davranılan bir kulübün şampiyonluğa oynama hakkının gasp edildiğinden emin olunduğu takdirde ligden de çekilinebilir; ayrımcı bir yönetim sisteminin düzeltilmesi için zorlayıcı bir ortam yaratılabilirdi. yansızlığı kontrol edilemeyen bir sistemde alt dereceleri kabullenmekle, onurluca bir protesto ve sistemi onarma ortamı yaratma pahasına kendi kararıyla alt ligde oynamak hiç de yaralayıcı olmayabilirdi. beşiktaş karakteri belki daha da güçlenebilirdi...
buna karşın, beşiktaş yönetiminin etraflıca tartışma ortamı aramadığı da ortada. onlar yalnızca "ligde iki takım yaratılmak isteniyor." iddiası ile maçlarında hakem hatası görmemeyi şart koşarak federasyonun tutumunu maç sonuçlan üzerinden görmek istediler...
saçmaydı tabii...
kendileri de emin olamadılar ki hep ara bölgede kaldılar. nasıl ki paf takımıyla oynamak kulübü değil, a takımı "haksızlıklardan" korumaktan başka şey değil idiyse, keçeci'nin istifasını ve arzuman'ın hakemliği bırakmasını şart koşmaları da aynı derecede çözüm üretmekten uzaktı. hatta federasyonun keçeci ve arzuman'ı beşiktaş'ın şartlarına uyarak uzaklaştırması halinde bile...
ne olacaktı ki yani o zaman?
sistemi dönüştürmeyi amaçlamak yerine kişileri hedef almak ancak bir sonraki puan kayıplarına kadar geçerli olacak bir çözüm değil miydi?
öncelikle herkes için; türk futbolu ve bütün kulüpler için yarar sağlayacak çözümler üretme doğrultusunda hareket etmek, daha olgun fikirler üretilmesini sağlayacaktır...
yoksa tek yönlü, tek boyutlu ve tutarsız istekleri kimsenin yandaş olması olası değildir...
böyle imkânsız isyanlar en çok sahiplerini zor durumda bırakacaktır...