cem can'ın "fair play yemin istemez: fan-etik yazıları" kitabından;
etkisi skordan acayip
acayip bir maç oldu. goller acayip bir kolaylıkta, alışılmadık ölçüde basit bir gerçekçilikle atıldı. acayip bir skor oldu.
nutkumuz tutuldu...
maçın tanığı olan herkes kişisel standartlarını kaybetti. herkesin her türden zeka puanları ıskontoya uğradı. fena halde afalladık, salaklaştık.
sevinçte ve üzüntüde tatmin olamadık. tutuklaştık, tökezledik. azacaklar azamadı, yırtınacaklar yırtınamadı, isyan edecekler isyan edemedi, galipler muzaffer gibi değildi, mağluplar mazeret düşünmedi hiçbir şeyi savunamadı.
yalnızca fatih terim sorumluluk üstlendi, zaten maçtan hafızamızda kalan en çarpıcı futbol görüntüsü de terim'in kulübeden çıkıp sahayı enine kat ederek mutlak ve derin bir yalnızlık içinde aslında kendi kalbine doğru yaptığı yürüyüş idi. terim de galatasaray da o yürüyüş boyunca çok değişti, çok yol aldı...
türkiye daha öncesinde bilmediği, hazır olmadığı acayip bir futbol olayıyla karşılaştığı için afalladı.
gerçekliğine sonradan varılacak, önemi veya önemsizliği sonradan anlaşılacak bir maç oldu.
futbolun kendini algı dışı bırakan hali, saraçoğlu stadında en elle tutulur kalan şiddet faktörünü öne çıkarttı: şiddetin çevresinde yer alan herkese tepki var. şiddet yanlılarına da, şiddeti önleyemeyenlere de. şiddet severler de kendilerini savunamıyor, yöneticiler de. kimse de kendini artık ayrıcalıklı ve dokunulmaz hissetmiyor.
6-0'lık skor, etkisini acayip bir şekilde yansızlaştırarak, darbeyi futbolun en geri kalmış kesimine vurdu...
kimse gizlenemiyor: medyada "aşırı güvenlik" diye uydurma bir tanımla sunulan bütün polisiye taktikler gene boşa çıktı. standart dışı ve haksız bir uygulamayla fiziksel çatışma ortamının önlenmesine çalışıldı. yaygınlaşma, toplumun içlerine sızma özelliği çok daha büyük, orta vadede toplum yapısında daha kalıcı ve yıpratıcı etkilere sahip olan duygusal şiddet tamamen serbest bırakıldı...
polis, her türden şiddete karşı aynı sorumlulukla yaklaşmayı bilmediği için nerede ne kusuru olduğunu bir türlü kavrayamıyor, ahlaki cinayetlerin faillerini gözaltına almıyorlar. polis istatistikleri kırık kalpleri ve inançsızlaşan ruhları kaydetmiyor.
saraçoğlu stadında sayısız cinayet teşebbüsü oldu. cinayetler fikirsel olarak tamamlandı, eksik kalan eylemler de ya görmezden gelindi ya da örtbas edilmeye çalışıldı.
sahaya atılan bıçağı tam bir sorumsuzlukla, tam bir profesyonellik dışı işgüzarlıkla avucuna sotelemeye çalışarak, güvenlik görevlilerine teslim etmeyen kemal dinçer, tamamlanmamış bir cinayet girişiminin yardakçısı mıdır değil midir?
o bıçak eğer bir galatasaraylıyı yaralasa veya öldürse, aynı kemal dinçer hastane ya da mezarlıkta yüzünü hangi sahte hüznün acısıyla gölgelendirecekti?...
6-0 bir fenerbahçe galibiyetidir ama bireylerin galibiyetleri kulüplerinin galibiyetlerine değil, insanlığa karşı belledikleri sorumluluk inancına bağlıdır.