efendim cuma akşamı evden 18.15 gibi çıktım.173 nolu oran sitesi-hilal mahallesi-kızılay-ulus hattındaki araca binerek gar'da erken olmayı umuyordum ki o da ne?evden çıkışım ve ulus'a varışım tam 1 saat 15 dakika.bir ara trene yetişme konusunda düşündüğümü bile hatırlıyorum.
gar'a vardıktan sonra alparslan'ın yan koltuğuna otrudum.adem de arkamızda.şöyle ki biz bilet alırken tren dolu olduğu için yer seçmemiz oldukça zordu, o yüzden trende yer değişikliği yoluyla yan yana oturduk.böylece treni de 20.15'de ankara'dan kaldırdıktan sonra bu 13 saatlik yol oturarak çekilmez diyrek yemekli vagona yol aldık.
yemekli vagonda saat 24.00'e kadar süren tatlı bir muhabbet sonrası artık koltuğumuza dönme zamanı gelmişti.fakat o da ne?yerköy'den binen bayan benim yerimde gözüküyor.sağolsun kendisi bizi kırmadı da kendisini öne yolladık.tren yol alırken ben de gecenin ilk uykusuna dalmıştım.bu sefer niğge'ye vardık ama asıl komedi bundan sonra başladı.niğde'den trene binen ailenin ricasıyla yerimizi onlara verip iki öne geçtik,bu sefer de bizim geçtiğimiz yerin sahipleri geldi.ayıkla pirincin taşını!artık elimizdeki biletlerle trende yer ayarlamaya başladık ve o dolu trende bir ailenin sıkışmasıyla birlikte ayakta kalmaktan kurtulduk.
tren o kadar doluydu ki!biletsiz binenler,ayakata gidenler,yer değiştirenler,polisin getirip bu arkadaşı adana'ya götürün dedikleri.sanırsınız belediye otobüsü!e tabi.bu kadar ucuz ulaşım aracını bizim gibi kimse kaçırmıyor.ankara-adana arası için ücret otobüsün tam yarısı.ama şaka maka süre de otobüsün iki katı. :)
tren ulukışla'ya vardıktan sonra d-100'le bütünleştik.tren yolu ve tüneller,yeni yapılan pozantı-ereğli ayrımı otoyolu ve d-100.hepsi bir vadiden geçmekte.orduların geçtiği bu vadiden şimdi de ulaşım yolları geçiyor.özellikle ölüm yolu olan pozantı-ulukışla arası yeni otoyolla rahatlayacak,avrupa-ortadoğu güzergahında tem çerçevesinde önemli bir projeye imza atılmış olacak.
pozantı sonrası bir tur daha uyku çektim ve uyandığımda çukurova'ya artık yaklaştığımızı anladım.dağlardan yavaş yavaş iniyorduk.istasyon rakımları 340'dan 155'e inmişti.ve en sonunda o yeşil çukurova'nın kuzeyinden asıl ovaya indik.yenice'de mersin yolcuları ayrıldı.artık son hız adana'ya.ancak 08.05'te varması gereken tren duraklarda yolcu yoğunluğu olması dolayısıyla bol bol durmuştu.hatta öyle ki bir arkadaş makinist için köpek kulübesi görse duruyor diyerek teşhisi koydu.
09.00'da adana'ya varmıştık.dışarıda emre'yi tanımak hiç de zor olmadı.kendisi sağolsun bizi karşılamaya gelmişti.
artık kahvaltı zamanıydı.sıkıcı olmayan fakat uzun süren yolculuk sonrası mideler zil çalıyordu.o yüzden hemen gar'ın yanındaki unlu mamülcüye giderek simit-börek-poğaça üçlüsü ve kaçak çaydan oluşan kahvaltıyı afiyetle mideye indirdik.çay da enfesti.çaykur rize çayı hani 1 saatten önce dem almıyor fakat 1 saat sonra içince içine şeker katmaya bile gerek olmuyor ya,işte sabahtan beri kaynadığından acılaması gerek o çay buna karşın tıpkı çaykur rize çayı gibiydi,tadı damağımda kaldı.
kahvaltı sonrası adana turuna başladık.eski adana'ya inmemeye karar verdik ve gezintimizi şehrin d-400 üzerindeki kesiminde daha çok seyhan ilçesinin güneydoğusunda sürdürdük.öncelikle ziyapaşa'dan gezintiye başladık.buradan atatürk parkı'na girdik.atatürk parkı adana'nın tarihi parklarından,oldukça eski bir park.çok güzel bir düzenleme var ve çevre oyuncak yığınlarıyla değil bitkilerle doldurulmuş.örnek nitelikte bir çevre düzenlemesi.
atatürk parkı sonrası gaziapaşa caddesi'ne yol aldık ve buradan da sola saparak stad için ilk incelemeyi yaptık.adstore'a uğradık,ali abi atkı aldı ve sonra da konuk takım tribünü yerini bulduk.
bu arada yolda gördüğümüz adana demirsporlular her ne kadar kayseri'yi çeşitli nedenlerden ötürü destekleme kararı almış olsalar da bizi gördüklerinde selamlaştık,konu dönüp dolaşıp geçen seneki 2-2'lik kupa karşılaşmasında onlara gösterdiğimizi konukseverliğe geldi.adana demirsporluların bize sıcak davranmalarına karşın kayserisporlular selam sabah bile vermeksizin bizi geçiyor ve arkamızdan ''ana,gençler'in taraftarı da gelmiş'' türünden şaşkın bakışlar da atıyordu.
karşılaşmaya daha zaman vardı.biraz daha gezebilirdik.bu yüzden fuzuli caddesi üzerinden merkez parkı'na yol aldık,asma köprülerin sallantısını ölçtük.
merkez parkı merkez camii'nin kuzeyine doğru uzananan ve seyhan nehri,fuzuli caddesi,merkez camii üçgeni içerisinde yer alan bir park.her ne kadar kış olsa da güzellikler gözümüzüe çarpıyor.ayrıca seyhan ve yüreğir ilçelerini seyha nehri üzerinden birleştiren asma köprüler de oldukça güzel yapılmış.ah bir de sallantısı olmasa!
bu gezintiden sonra stadın yolunu tutmalıydık.nitekim geldiğimiz gibi geri döndük.fakat o da ne?konuk takım tribünü 20 milyon lira.eh ödeyeceğiz artık.ancak ben içimden kayserispor'a sinirlerimi sunuyorum.bileti alıp stad sahasına girince pankartları açıp polise gösterdik.tam da bu sırada ben daha önce girip pankartları hazırlayayım diye aranayım dedim ki bir de baktım bizi arayacak olan bir polis değil özel güvenlik.fakat o da ne?adam nemrutun,ayının teki.bakın bu dediğim gerçekten doğru.tam bir görgüsüz.özel güvenlik görevlisi bana emirler vermeye başladı.şunu aç,burada ne var,bu kalem ne,pankartı ver,ne yazıyor bunda,aç şunu v.b. adama polis pankarta baktı diyorum adam hala pankartı elliyor,bir şeyler arıyor.elini ayakkabılarımın içerisine sokuyor ve arama sırasında da aramadık bir yer bırakmıyor.sonra da sen kimsin,nereden geldin,adanalı mısın,ankara'dan mı geldin,gençler'in taraftarı var mı?,enayi misiniz bir maça 20 milyon verilir mi,trende 13 saat gelinir mi?.özel güvenliğin arama terbiyesizliği sonrası bir de bu sorular beni bunalttı.adamda tipik bir iktidar sendromu var.eline milleti arama yetkisini vermişler adam da oley,bak ben milleti arama iktidarı sahibiyim diye kendisini bir şey zannetmiş.
bu münasebetsiz güvenlikçiyi atlattıktan sonra staddan içeri girebildim ve tribüne ilk giren sanırım ben oldum.sonra peşi sıra bizimkiler de geldi.ben,alparslan,emre,ali abi,adem,fatih abi,ural reis,cüneyt abi ve arkadaşı ve eşleri,volkan ve arkadaşı,adana'dan iki gençlerli arkadaşımız,tribünde görevli bir polisin oğlu,hürriyet bey ve yakını tribündeydi.toplamda tribünde görevliler dışında 21 kişiydik,21 taraftardık.
karşılaşma öncesi pankartları da astık ve başladık takımı çağırmaya.nas,hakan,ilhan,troisi,kahe,burhan.ancak takımı çağırmaya devam edecektik ki kayserispor+ads bir tezahürat girince bağırışlarımız fayda etmedi.
karşılaşma başlamadan öcne takımların seromonisinde zafer önder ipek tribüne geldi.arada hemen istiklal marşı'nı okuduk.sonrasında zafer önder ipek astığım panlartı sökmemi rica etti.çünkü gözlemci pankartı notları arasına almış ve eğer pankart karşılaşma paşlamadan sökülmezse bu rapora kaydedilip kulübe ceza kesilmesine neden olabilirmiş.ben de tabi ki pankartı söktüm.zaten ankara'ya da pankartı geri getirmeme gibi bir düşüncem varı,onu adana'da bıraktım.
teknik/taktike girmiyorum.
troisi penaltı atacakken bize öyle bir baktı ki.fatih abi de belirtmiş hat-trick diye bağırışlarımız onu o kadar sevindirdi ki!ancak kahe bencilliğine kurban düşüp penaltıyı ve troisi'nin o an için 3 gol atma sevincini heba etti.
3. gol sonrasında troisi'ye baktım ki ne göreyim.çocukcağız deli gibi koşuyor.hem de bizim tribüne.formayı çıkarmış,sallıyor,coşuyor,arkasından bruce deli gibi koşuyor.troisi hemen bizim tribünde biz de hemen jet gibi aşağıda.tellerdeyiz,troisi bağırıyor,haykırıyor,bruce gol gol gibi bir şeyler söylüyor.sevinçten delirmişiz.mükemmel bir duygu.teller kopsa da kucaklaşsak,çocukcağızı neredeyse bağırımıza basacağız.çok mutlu olduk.
karşılaşma bitecekken de topuz adlı canavarın troisi'ye isabet etse sakatlayacak hareketine tanık olduk.terbiye yoksunluğu bu olsa gerek.ondan sonra da karşılaşma bitip de biz takımı çağaralım derken saha içinin yine allak bullak kayserispor'un ertuğrul'dan beri gelen çirkefliğine sahne olduğunu gördük.hatırlayın,kendileri burada 90+3'de yedikleri golle 3-2 yeildikleri karşılaşma sonrası hakeme topluca saldırmış ve halem polis eşliğinde sahadan çıkabilmişti.
karşılaşma boyunca kayserispor'u destekleyen adana demirspor'u gördük.en son olaylarda ''gençler şaşırma,sabrımızı taşırma'' adlı tezahürat o durumda o kadar komik kaçmıştı ki.ne taşacak sabır ne başka bir şey.o ortamda o tezahürat beni oldukça güldürdü.
karşılşma bitip de diğer tribünler boşalıyorken biz hala tribündeydik.malum bekleyeceğiz.ancak bu sırada polis bizi ıslanmayalım diye alta davet etti.bir polis amirinin emri altında örgütlenmişl olan bizim tribünün polisleri bence oldukça kibardı.hatta öyle ki adamcağızlar dışarıda biz pankartları açmasak neredeyse bir şey demeyecek kadar sakindi.çıkışta nereden geldiğimizi falan sorup çok değil 10 dakika içinde hemen kapıları açtılar.bazı polislerle muhabbetim de oldu.birisi turan güneş'te çalıştım dedi.ne işi abi,karakol muydu dedim.yok dedi.abi orada çok banka var,orada sivil olarak bankaların olduğu yerlerde mi dolaşıyordunuz dedim,eh öyle bir şey dedi abi.bunun dışında polislerle çok konuştuk,epey muhabbet ettik.çıkışta da kendilerine topluca teşekkür ettik.
aslında polis böyle olmalı.toplumun düzeni elbette önemli ama toplumun bir parçası olarak bireyin de rahatlığı sağlanmadıktan sonra toplumun düzeni önemli ölçüde eksik olur.işte adana'daki polisler de toplum düzenini saplamanın yanısıra bireye de saygılı polislerdi.
bunun dışında sizin de bildiğiniz nedenlerden ötürü adana demirspor kayserispor'u destekledi.çıkışta ali abi tandığı bir adana demirsporlu'ya niçin kayserispor'u desteklediniz diye sorunca kendisinin ''abi sebebi var'' cevabı hoştu.
çıkışta tabi ki bu galibiyet üzerine adana yemeden olmazdı.nereye gitsek diye düşürken oradaki bir adana demirsporlu'dan kling usta'ya gidin teklifi geldi.biz de vali yolu caddesi'nden ilerleyip killing usta'ya vardık.burası açık bir dükkandı.yanında da taksi durağı vardı.önce sofra soğanlar ve salatalarla donandı.sonra 1,5 fiyatına 2 porsiyon adanalar geldi.kebap yağını süzmüştü.tabi kebabın yağını süzdüğü ekmekler de geldi.aman allah'ım.müthiş bir acılı adana ve yanında da yine acılı şalgam.fatih abi dayanamadı,şalgamı ayrana çevirdi,benle ali abi acıya devam.bırakın kebapları kebabın yağını sürdüğü ekmekler bile et lezzetindeydi. :wink:
kebapları yedikten sonra artık çayları da içebilirdik.çaylar hemen arkadan geldi.bunlar da sabahki gibi kaçak ve güzeldi.zaten adana kaçaklar memleketi.elektrik kaçak,çay kaçak,oh götür vergiden ne ala!o sırada çaycının adanasporlu olduğunu öğrendik.adam çok matraktı.adana demirsporlu kebapçılar biz daha büyük camiayız falan derken çaycı,''kardeşim sen onu bunu boşver de demirspor kaçıncı ligde,demirspor adanaspor'un muhatabı mı,biz bank asya,siz 2. lig,anca fethiyesporla falan uğraşıyorsunuz'' deyiverince ortalık koptu.çaycı bize de şataştı ve hani sizde arık vardı eroinman,noldu ona deyince gülüp kırıldık.bir de bizi kızdırmak için kayseri iyi oynamış falan diyordu.çok matrak adamdı.
o sırada kebapçı sizi eski bir gençlerli'yle tanıştırayım dedi.hemen oradaki taksi durağından gıyasettin abi'miz geldi.gıyasettin göden.gıyasettin abi'mizle 30-40 dakika sohbet ettik.kendisi şöyle anlattı:''burada futbol oynuyordum.sene 1970.bir gün eve giderken adamın biri bana karşıdaki arabadan seni çağııyorlar dedi.gittim.adam kendisini tanıttı ve seni ankara'daki kulüplerden biri istiyor,gelir misin dedi bana.ben de gençlerbirliği diye mi sordum.adam da evet dedi.gençlerbirliği'ni biliyordum.gençlerbirliği deyince millet ankara gençlerbirliğ derdi.gençlerbirliği'nde 6-7 sene kaldım.o zaman tuzcuoğlu başkandı.takımda ileride görev aldım.ileride sağda solda her yerde oynayabiliyordum.'' gıyasettin abi'miz tabi ki duygulandı.dünyaya bir daha gelsem yine topçu olurum dedi.kendisi adana'da denizli güvenspor başkanıymış. (denizli güvenspor adana'nın denizli mahallesi'nde.orayı zamanında çok su bastığı için denizli demişler) fatih terim'i de tanıyormuş ve terim için zamanında daha da hırçındı,eşi onu uysallaştırdı dedi.bu muhabbet sonrası gıyasettin abi'mizle fotoğraf çekildik.alparslan kendisine kupa hatıra atkısı hediye etti.gıyasettin abi isterseniz sizi gideceğiniz yere bırakayım dedi,kendisine teşekkür ettik,vedalaşıp ayrıldık.
kebaplar sonrası gar'a yol aldık.daha vakit vardı.sabahki o müthiş çaydan bir kez daha içebilirdik.bu çayı da höpürdeterek trene seyreyledik.benim çok uykum gelmişti.hemen daldım.hatta öyle ki alparslan gece biletçi kontrole gelince beni uyandıramamış,cüzdanı cebimden zar zor almış,cüzdanı geri vermiş ancak ben neredeyse baygın olduğumdan cüzdanı bile cebim yerine göbeğimin üzerine koymuşum.bir güzel 6,5 saatlik uyku sonrası uyanınca bir de baktım ki kayseri boğazköprü yolcu transfer yerindeyiz.sonra yeniden uyudum.kırıkkale'ye kadar aralıklı olarak uykuya deva.saat 06.30'da kırıkkale'deydik.iyi dedim,sat 08.05'de yani belirtilen saatte ankara'dayız.ne mümkün?elmadağ'da yarım saat bekle,kayaş'a gel orada trenin samsun yolu'ndaki köprü yapımı nedeniyle 35 dakika beklyeceğini öğren.babamöı aradım ve gelip bizi almasını rica ettim.alparslan'ı oradan belediye otobüsne bindirip yurduna yolladım.babam da gelip bizi aldı ve doğukent caddesi'nden doğrudan çankaya'ya çıktık.eve vardığımda saat 09.30'du.evden çıkalı 39 saat olmuştu.şöyle bir siteye girdim,kahvaltı ettim.öğlen 1'de bir yatmışım ki kalkış gece 11.o kadar yorulmuşum.sonra da gece boyu siteye bak ve ders çalış ve sabah sınaava gir.
sonuçta 39 saatinin 26'sı trende de geçse de bu deplasman çok iyi oldu.troisi'nin o sevinci ve bu galibiyet her şeye değdi.yeni hedefse kocaeli!