dünkü kocaeli deplasman organizasyonu benim için 07.15'te başladı.kapının önünden otobüse binerek deplasman yolculuğuna başladım.çankaya'da aktarma yapıp 07.35'te de kuğulu'ya vardım.burada utku'yla buluştuk.fatih abi'nin gelmesiyle de kızılay'dan adem'i aldık.
ulus üzerinden doğrudan istanbul yoluna çıktık ve d-100 otoyol kavşağından anadolu otoyolu'na daldık.anadolu otoyolu'nun gerede'ye kadar olan bölümü daha bir güzel.ancak özellikle yeniçağa sonrasından başlayarak dağların da etkisiyle o ankara-gerede arası görece iyi yoldan çıkıp arası beton bariyerli biraz daha basit bir otoyola giriyoruz.tabi düzce'yi geçince otoyol eski düzenine geliyor,güzelleşiyor.otoyol bize 4 mevsimi yaşattı.güneş,kar,sis,yağmur,bulut,güneşli hava,işte bunların hepsi 340 km boyunca karşımızdaydı.
otoyolda epey hızlı ilerledik.08.00'de girdiğimiz otoyoldan 11.30'da izmit doğu'dan çıkmış olduk.tabi bu arada otoyolda ismailoğlu tesisleri'ni ararken öyle bir yere girdik ki sormayın.biraz sonra anatomicilerin anlayabileceği bir foto gelecek.o kemik neydi öyle!
bu arada yolda cavcav'ın 06 v 5001 plakalı arabası yanımızdan 200 kilometee hızla geçti. 8o cavcav'ın kurallara uyması gerekli. :) otoyolda en fazla 120 kilometre.
izmit doğu'dan girişimizle d-100'e çıktık.haritadan inceledğim ve kendimin de hayatımda tek kez istanbul'a arabayla gidişimden bildiğim kadarıyla stadyum şehrin batısındaydı,derince'ye yakındı.dolayısıyla derince yönlü tabelalar işimizi görürdü.ancak yine de bir ara işi garantiye almak için şehrin içine kısa bir dönüş yapıp insanlardan bilgi aldık.nitekim insanlar da bizi doğruladı ve derince yönlü tabelaları izlememizi söyledi.
izmit yapılaşma olarak pek hoşuma gitmedi.deniz ve dağ arasında sıkışmış bir şehir.ancak şehrin doğusu biraz ovalık,o alanlar yine fena değil.izmit'in yapılaşması da çok kötü.hele o kavşaklar!aman melih başkan'ıma eleştiri yok!melih başkan'ımın mühendislik hatalarıyla dolu kavşakları bile kocaeli'nin en iyi kavşağından iyiyidir. izmir insanlarının ağzıysa bildiğiniz istanbul türkçesi.hiç bir yerde bu kadar net istanbul türkçesi duymadım.
efendim derince tabelalarını istikrarlı izlememiz sonucu izmit'i bitirip derince ilçesine girdik.tam da bu sırada stadın yerini bir kez daha soralım derken stadın ışıklarını gördük.e arabayı da sağlam bir yere koymak gerekliydi.sağolsun oradaki buz pateni pisti görevlileri arabayı içeri aldı.oradaki polis ve görevlilerle epey muhabbetimiz oldu.bir görevli çiçekdağlı'ymış,kendisi benim azcık da olsa kırşehirli olduğumu bildi,kendisini tebrik ettim açıkçası.
arabayı park ettikten sonra stad etrafındaki köftecilerde bir köfte yiyebilirdik.nitekim ilk gördüğümüz köfteciye girdik.ancak buranın köftesi idare ederdi.ben bile köfteyi ancak acı ve domates sosuyla tatlandırdım.tabi acı yiyorum ki stadda sesim gür çıksın. :d ancak bu köftecinin bize ayaküstü kazık atma girişimini adem abi anında fark etmese kocaeli hazinesine fazladan 4 milyon lira kazandırıyorduk.
köfteciden çıkıp konuk takım tribününe giderken hemen o içerideki sahada oynanan karşılaşmada paf takımımız kocaelispor paf takımından 2. golü yedi,gözlerimizle gördük.konuk takım tribünü yolunda bir köfteci daha gördük.ama buradaki köfteler mis gibi kokuyordu.üstelik diğer köftecinin köftelerine benzemez gibiydi.fatih abi'nin gazıyla burada ikinci köftelerimizi yedik.ama inanın utku'yla adem abi kendilerine çeyrek yaptırmışlar,ben onu yarım sandım.yani ekmekleri oldukça büyük.üstelik tadı da tam tükürük köfte.ilk köftecinin pek de iyi olmayan köftelerinden sonra bu köfteler şahaneydi ve gerçekten de güzeldi açıkçası!
ilerledik ilerledik ve konuk takım taraftar girişini bulduk.yolda ihtiyarlarla karşılaşıp selamlaştık.fatih abi'nin akrabası olgu abi istanbul'dan gelmişti.stada girecektik.ancak o nasıl bir giriş!şengül hamamı'nda bile 3 kapı var.buradaysa stada girmek için bildiğiniz 4 kapı aştık.hamama mı giriyoruz ne dedim.
biletler 10 liraydı.zaten bu fiyat da sezon başında belirlenmiş fiyattı.biletleri alıp asıl kapıdan içeri girdik.girişte polis pankarta göz ucuyla baktı,güvenlik görevlisi oldukça efendi bir insandı,o adana'daki kutup ayısından sonra bu adamcağız şöyle bir aradı mı aramadı mı desem,öyle usuleten arama.adamcağız beni o kadar az aradı ki içeri bol bol bozuk para ve çakmak soktum.tabi bunları sahaya atmak amaçlı sokmuyoruz,tamamen sigara ve harcama gereksiniminden.
stada girdiğimizde karşımızda mehmet galip ve iki tanıdığı vardı.
hemen seferi keçiler pankartını asmalıydık.nitekim pankartı saman iple bağlamıştım ki kolay asılıp sökülsün.ama teller bize biraz engeldi.o zaman da güvenlik görevlisi sahanın içinden bize yardım ederek pankartı tel engeli olmaksızın asmamızı sağladı.sonrasında olgu abi'nin gençlerbirliği bayrağını da astık.sonra da oraya iki tane büyük kırmızı siyah bayrak asıldı.
karşılaşma öncesi gelenler git gide artıyordu.karşılaşmaya 15 dakika kala saydığımda yaklaşık 45 taraftar vardı.sonra paf takım da tribüne geldi.ve bu sayımımdan sonra yine gelenler oldu.bir polisin çocuğu geldi,dışarıdan gelen vardı.yani toplamda sanırsam en az 50 taraftar+20 paf takım+5 paf takım görevlisi+2 polis çocuğu gibi bir sonuç ortaya çıktı.tribünde güvenlik görevlileri ve polis dışında en az 75 kişiydik ki bu oldukça iyi bir rakamdı.gelenlerin ayağına sağlık.
benim bildiğim kadarıyla kocaeli'ye herkes geldi.ihtiyarlar,dernek,maraton orta,haydi gençler oradaydı.bizden de istanbul'dan özhan ve gökhan,akşit abi,ercüment abi,nevzat abi,olgu abi,oğuzhan (ceylan) abi gelmişti.mehmet galip de zaten önce ordu'dan istanbul'a,sonra kocaeli'ye gelmişti.bunun yanısıra tribünde hiç tanımadığım insanlar gördüm.birisi kız arkadaşıyla gelmişti.kendisiyle konuştuğumda 6 yıldır kocaeli'de olduğunu ve kendisinin gençlerbirliği taraftarlığını bana aktardı.kız arkadaşını da alıp tribüne gelmiş.kocaeli taraftarı için aman dikkat bize değil ama başkasına yaptıklarını biliyorum,nolur nolmaz dedi.
karşılaşma öncesi tek tek oyuncuları çağıramadık ama hepsini onlar soyunma odasına giderken uğurladık,iyi dileklerimizi ilettik.bu sırada zenci oyuncularımız birbirine çok benzediğinden hepsini karıştırdık.utku bruce diyor,ben addo sanıyorum,yok momha çıkıyor.olsun yine de galiba momha'ya derdimizi anlattık,kendisine sevgimizi ilettik.
karşılaşma başladı.ilk 10 dakika efe abi'nin de belirttiği gibi kocaelispor taraftarı çok coşkuluydu.hele ki maraton tribünü.ancak 12.-13. dakikada oyuna dengenin gelmesi ve o ilk 10 dakikalık hızın tükenmesi hem tribünde hem oyunda dengeyi sağladı.biz de kocaelispor taraftarı sustuğunda en ufak bir boşluğu bile değerlendirerek takıma sesimizi duyurduk.
ilk gol geldi,çıldırdık.
devre arasındaysa tribüne ne çaycı ne simitçi uğradı.ikinci yarının başında ancak bir sucu ve acıbademci geldi.her ne kadar acıbademcinin acımbademleri badem yerine unla da yapılmış olsa bir taklit için oldukça başarılı ve ucuzdu.adamı bu yüzden içimden tebrik ettim. :)
ikinci gol de gelince artık kocaelispor tribünleri haliyle sustu.bu sırada biz de tam gaz tezahürata başladık.yaklaşık 10 dakikalık bir tezahürattı bu.tabi bu sırada kocaelispor tribünlerini kızdıracak ve onları küçük düşürecek her hangi bir tezahürat zaten geleneğimizde yok,yapmadık.hatta onlara karşı körfez tezahüratı da yaptık,sağolsun onlar da alkışlarını esirgemedi.kocaelispor tribününün hakkını da verelim,hakeme karşı tabi ki tepkileri var ama ne küfür ne başka bir şey.oldukça güzel bir tezahürat dizgisi izlediler.bize karşı her hangi bir olumsuz hareket hiç olmadı.ayrıca tezahüratlardan bazıları çok ilginçti,maratondan sanki bir elektronik aletten geliyormuşçasına ekolu ses bile çıkardıklar.
karşılaşma bitince takımı çağırdık.tabi önce cavcav'a gidildi,koray cavcav'ın elini öptü.sonra da takım bize geldi.karşılıklı tezahüratlar başladı.sonra tribüne yaklaşık 7 forma atıldı.bu formalardan 2'sine elim değdi ama tabi formaları önce başkası tarafından ve daha sertçe tuttuğu için formalarda her hangi bir hak iddaam olamazdı.bu sırada hakan'ın adem abi'yi göstererek attığı formayı polisin alıp fırlatması yanlıştı.orada polis damdan düştü.
tribünde polis bizi 10-15 dakika bekletti.bu zaten doğal bir şey.sonra kapılar açıldı.polis yine genel anlamda gayet olumluydu.ankara'nın polisine bak sonra gel bir de anadolu polisine bak.hatta o sırada erdem (denk) abi'nin polisle yol verme meselesini duymuştum,burada polisler bize yol veriyordu sağolsun.
polisin ayrıntı olarak iki saçmalığından birincisi bir polisin adem abi'nin formasını kesmesi ve ikinci olarak da tribünde sigara içme yasağıydı.üzeri açık tribünde sigara içmek yasak,aşağıda olan kapalı girişte sigara içmek serbest. 8o
pankartları polisin bıçağıyla ipinden kestik ve yanımıza aldık.tribünden çıktık.herkes ayrıldı.biz tam yolda yürürken ne görelim:pektemek!mustafa'yla bir fotoğraf çektirdik.kendisine sakarya'ya mı dedim,evet dedi.uğurlaştık,ayrıldık.
arabaya ilerlerken sağda takım otobüsünü gördüm.haydi içeri gidelim dedik ama bir de baktık kapı kapalı.o sırada sağda mahallenin çocukları oradaki gsgm lojmanı bahçesinden otobüse bakıyordu.biz de oraya geçtik.bir de ne görelim.ileride futbolcu çıkışı girişi var ve kimse orada durmuyor.koştuk ve takım otobüsünün olduğu bölüme yanaştık.bu sırada önce doğan abi'yle konuştuk.sonra fotoğraflar çektik.ah benim makinanın şarjı bitmeseydi!neyse,fotoğraflar adem abi'de,o filmleri tab ettirince fotoğrafları siteye koyacak.
önce içeriden hakan çıktı.adem abi'yle hakan epey sohbet etti.hakan'ın elini sıktık. sonra içeriden bir kafile daha çıktı.
troisi'ye tebrikler demeye çalıştım.ingilizcesi ''congratulations'' olan şeyi ''congralations'' olarak söyledim.yani ''kongıracieyşınz'' gibi bir şey söyledim.olsun,troisi beni anladı,teşekkür etti,thanks dedi.
momha içeriden çıkıyordu.kendisine ''we honored for you'' dedim.amacım ''seninle gururlandık'' demekti.bağlacı yanlış kullansam da memo ne demek istediğimi galiba anladı ve ''and you'' dedi.zaten benim ismimde onur'du. :lol: (bu soğuk espiri de mansiyon ödülüne layıktır)
bojan'a teşekkürlerimizi ilettik,el sıkıştık.
kahe'yle fotoğraf çekindik.
bruce'la da fotoğraf çekindik.önce benim makinayla denedik,ancak benim makinanın şarjı bitmişti.benim makinanın şarjının bittiğini bruce'a söyledik,bunun sorun olmadığını belirtti.adem abi'nin makinayla fotoğraf çekildeikten sonra bruce epey anlaşılır bir biçimde ''sağolun abiler'' diyerek otobüse bindi. :)
hakan adem abi'yi çağırdı,satın aldığı baton simitlerden beşini bize ikram etti.bayağı da güzeldi hani bu similet!kesene bereket hakan! :)
otobüs kalkarken bayrağı açıp takımı uğurladık.
sonra arabayı da alarak kocaeli'de seka park'taki marina kafe'ye gittik.marina kafe sade ama hoş bir mekandı.çayları içtik,akşam da olsa körfezi seyreyledik.burada gerek utku'nun gerek olgu abi'nin arkadaşları bize eşlik etti.
marina kafe sonrası artık yola düştük.ben bir pişmaniye almak istedim.ancak pişmaniyenin ankara'daki en kaliteli pişmaniyeden pahalı ve paket pişmaniyesi olduğunu görünce doğru arabaya bindim.biz burada en baba pişmaniyeyi 12 milyona alıyoruz,şardan'da pişmaniye 6 milyon ki bence şardan'ın pişmaniyesi de güzel,sen kocaeli'de baklava satar gibi pişmaniye sat!oldukça sakıncalı. :roll:
kocaeli'den 18.30'da kalktık,ankara'ya 21.45'te vardık.fatih abi'nin evinin orada inerek kendisini uğurladım ve deplasman yolculuğumuzu da böylece noktaladık.