hermann melville'in ‘‘beyaz balina''sı, kaptan ahab'a karşı işte böyle mücadele etmişti. kaptan ahab, beyaz balina'yı ölümüne kovaladı ve sonunda ona yenildi. ama asıl galip gelen balina değil, insandı. çünkü insanın balinadan farkı tonlarla kilo değil, akıldan ibaretti.
galatasaray dün sahaya gücünün yanında aklını da yansıttı ve izleyenler için birçok soru işareti bırakacak maçta yakalayabileceği çok büyük farkı elde edemese dahi bir avrupa takımıyla türk takımı arasındaki farkı dosta düşmana gösterdi.
takım sahaya bütün varlığıyla yayılıyor ve her tarafta rakibine bastırıyordu. arada sırıtan bir iki isim -ki bunları yazmak için erken buluyorum ve toparlanmalarını bekliyorum- diğerleri tarafından desteklendiği için ortada fazla görünmedi ve durumu idare etti. ancak g.saray'ın yaptığı bir başka şey daha vardı ki, sion karşısında yapılması gereken tek şey de buydu.
benim sayabildiğim kadarıyla g.saray üç kez, ‘‘hızlı hücum'' yaptı. top bursaspor defansını şaşkın ördeklere çevirircesine oradan oraya gitti ve gol vuruşu olarak kaleye yöneldi. ama bu hızlı hücumlarda top kaleye girmedi. demek ki, g.saray'ın noksanı hızlı hücumlarda gol atma yeteneğinin düşük oluşuydu.
ancak ben bu satırları yazdırırken bir hızlı hücum yapıldı ve ilie topu ağlara taktı. bu da gösteriyordu ki sorun, sion karşısında hızlı hücumda atılacak gol yüzdesini yükseltmekten ibaretti.
son olarak şunu söyleyeyim, g.saray'da hagi dışında ergün penbe adında bir futbol virtüozu var.
ama yeteneklerinin farkında değil. eğer bu çocuk kendisine gelirse tüm avrupa'yı kendisine hayran edecektir.