ilk basımı 2004 yılında olan halit kıvanç'ın "futbol! bir aşk..." kitabından;
federal almanya, başarısız başladığı 13. dünya kupasının son gününde turnuvanın ayakta kalan iki başarılı takımından biriydi. öteki de, maradona'nın arjantin'i. kupayı o güne kadar almanlar iki kez kazanmıştı. arjantin ise, sadece evindeki 1978 kupasının sahibi olmuştu. azteca stadı'ndaki müthiş mücadele başlarken dikkati çeken ilk nokta, almanların maradona'nın başına matthaeus'u bekçi olarak koymalarıydı. "önce maradona'yı durduralım, sonrası kolay" taktiği açık açık görülüyordu.
brezilyalı hakem filhol'un yönettiği büyük finalde, iki takım şu onbirlerle başladı:
almanya: schumacher - brehme, förster, jakobs, briegel -berthold, matthaeus, magath, eder - rummenigge, allofs.
maç daha ilk dakikasından itibaren hayli sert bir tempoda oynanacak, bu arada brezilyalı hakem de sık sık elini cebine atarak sarı kartını göstermek zorunda kalacaktı. ilk san kartı, 17. dakikada hakeme itiraz eden maradona görmüştü. az sonra da onu marke eden matthaeus'a çıktı sarı kart... golü kim ne zaman atacaktı? hiç beklenmediği anda geldi gol... burruchaga'nın serbest vuruşundan gelen topa schumacher çıkış yaptı ama tutamadı topu... aynı anda orda bitiveren brown, mükemmel bir kafa vuruşuyla golü attı. bu, aynı zamanda ilk yarının sonucuydu. alman takımında ikinci yarıda allofs'un yerinde völler oynuyordu. 56. dakikadaydık ki... atağı gene maradona başlattı. sahanın her yerinde o vardı zaten... maradona'nın pasını enrique gayet iyi kullandı, topu kendisinden daha uygun durumdaki valdano'ya yuvarladı. valdano da biraz gittikten, aslında yürüdükten sonra kalecinin yanından içeri gönderiverdi schumacher'in son hamlesi fayda etmemişti. yani durum 2-0 olmuştu. maradona'nın takımı fark mı yapacaktı yoksa? hayır hayır!.. 74. dakikadaki bu gole sadece dört dakika sonra bir karşılık geliyor, rummenigge durumu 2-1'e getiren golü atıyordu. sarı kartlar birbirini izlerken, goller de devam ediyordu. maradona ve arkadaşları 2-0'dan 2-1'e düşünce, baştan beri sürdürdükleri tempoyu bir an kaybediyor ve işte bu anda beraberlik golünü de yiyorlardı. bir köşe vuruşundan gelen top kafalarda dolaştıktan sonra, son olarak völler'in vuruşuyla ağları bulunca... tribünler de şöyle bir yerinden doğruluyordu. yoksaaa maradona'lı arjantin 2-0'dan maçı ve kupayı mı verecekti? işte bitime beş dakika kala, evet evet, tam 85. dakikada maradona büyüklüğünü gösteriyor, kaptığı topu güzel bir pasla burruchaga'ya aktarıyor, o da tek başına dalarak gole kadar gidiyordu. öylesine vurmuştu ki... schumacher, o yanından beklememişti topu... goldü bu... arjantin'i ikinci kez dünya şampiyonu yapan goldü. bir kez daha latin amerika'da oynanan finallerde kupa gene orada kalmıştı. maradona ve orkestrası muhteşem konseriyle gönülleri gethetmişti. 3-2'lik bu galibiyet yıllar boyu anlatılacaktı. diğer yanda ise meksika'da muazzam bir karnaval başlamış, halk sokaklara dökülmüştü. arjantin'de milli bayram ilan edilmiş gibiydi. bağırıyorlardı arjantinliler, bir yandan dans ederek... bir yandan içerek... çünkü meyhaneler bedava içti dağıtmaya başlamıştı.
ne diye bağırıyorlardı biliyor musunuz? "arjantin büyük... maradona en büyük..."
sonraki günlerde arjantin'in şampiyonluğunun yankılan sürecek, dünya her gün yeni bir sansasyonla sarsılacaktı. güney amerika'dan dünyanın her köşesine yayılan haberler müthişti:
- buenos aires belediyesi, maradona'ya "üstün vatandaşlık" ünvanı veriyor.