çok keyifliydi... teknik analiz yapacak değilim, bilgim bunun için hiç de yeterli değil, o yüzden duygularımı karıştırdım işe :) çünkü bu maçta olmak, pardon, bu maçta gençler tribününde olmak, bu tribünü tanımak çok güzeldi..
tanımak diyorum, çünkü benim için bazı ilkleri bereberinde getirdi bu gençler-rize maçı..
ilk kez ankarada bir maça gittim, gençlerbirliği maçına da ilk kez gitmiş oldum.
ilk kez bir bayan tarafından futbol maçına davet edildim. aslında bunu pek yadırgamamak gerektiğini gençler tribinünü, bay/bayan ne kadar kaliteli bir taraftar topluluğunun oluşturduğunu görünce anladım.
dört atacağız diye konuşmuştum, ilk kez tuttu :) sanırım gençlerbirliği bu sezon bir maçta hiç dört gol birden atmamıştı. bu da bu sezon bir ilk.
ilk kez gençler tribününde bulunup tezahüratlara zevkle katıldım. skorun da tribüne etkisi vardır tabi ama gerçekten bütün maç boyunca hiç susmadılar ( susmadık :) ). bazı tezahüratları ilk kez duymanın şaşkınlığı da hoştu; herkes birbirine sarıldı ve salınarak cenaze marşı söylenmeye başladı. şaşkın bakışlarıma cevap geldiğinde çok eğlendim. ağır matem havası birden yerini vizontele filminin müziğiyle birlikte coşkuya bırakmıştı. hızlı tempolu alkışlarla birlikte, gençelerbirliği sen çok yaşa, canım feda olsun sana, hiçbir şeye değişilmez senin sevgin bu dünyada...
bir diğer tezahürat ise taraftarı betimliyordu: tapmadık asla paraya pula, ne de kahpe bizansaa, ölürüz gençler uğruna ah bide şampiiyon olsaa..
tabi takımı da ateşlemek lazım; saldırın, durmadan, bu taraftar arkanızda her zaman, gençler'e rahat yok, ankara'da … devamında küfür yok (bütün maç hiç küfür duymadım zaten) ama buraya yazmayayım, merak eden maça gelsin.
bakın maça ilk kez gelen ben, aldığım keyifle başkalarını da maça davet eder oldum. soğuk bir pazar günü yorgan altı kahve-gazete-televizyon keyfi yapmak dururken, ankara’da bu soğukta maça mı gidilir? iyi ki gitmişim, beni maça çağıran berna ve mehmet ali’ye sevgilerimle..
bu arada, ilklerden biri de bu siteye ilk yazışım, devamı da gelicek inşallah :)