mehmet demirkol'un "tae han min guk: 2002 dünya kupası mektupları" kitabından;
kontrol dışı kosta rika - türkiye
incheon- maç sonrasında yıldıray'ın dediği gibi 'şanssız', şenol güneşin tanımlaması ile sakar' bir gol yemiş olabiliriz. yine teknik direktörümüzün dediği gibi, son anda beklenmedik şekilde çok istediğimiz, bize çok gereklipuanları elimizden kaçırmış da olabiliriz. ama aslında bu maçı kazanmış olsak, bunu hak eden bir oyun oynadığımızdan olmayacaktı.
maç öncesi beklentilerin tersine, oyunu kontrol edip, rakibi tem yatırmayı bilen, çabuk ve hızlı bir futbol ortaya koyamadık. şenol güneş her ne kadar "ilk yanda iyiydik ve istediğimizi yaptık" dese de, pek öyle değil. bunda hakan şükür'ün bilinen hareketsizliğine, yıldıray'ın topu çok gevelemesinin eklenmesinin payı büyüktü. hakan şükür türk futbolunda mücadele eden, her yere koşan kimliğiyle tarihi bir yer buldu kendine. ama o, sanki komario'ymuşçasına durgun bir oyun oynuyor. ve tabii, asla bir romario değil. tüm bunlara yine kanatlara top ak taramamamız torunu eklenince, içinden çıkılmaz bir duruma düştük. yalnızca emre belözoğlu ve hasan şaş rakibi yıpratan adamlar oldular. ama kaleye ümit özat'ın serbest vurusu dışında bir şut dahi atamadan, ilk 43 dakikayı kapadık.
kosta rika ise kendi klasiğinden uzak, bir 4-2-3-1'le sahadaydı. ve hocaları guimaraes'in dediği gibi 'çok savaştılar.' göbeği çok iyi kapattılar. biz de sürekli orayı zorladık. bölgelerini sürekli kaybeden oyuncularımızın verdiği boşluklardan da önce wanchope, sonra da centeno'yla yüzde yüzlük iki pozisyon buldular ama çerçeveyi değil.
ikinci yarıda güneş savunmayı üçleyip ergün'ün orta sahanın soluna, davala'yı da sağına aldı. soldan iyi çıkmaya başladık ama sağda davala sürekli yerini kaybediyordu. bir pozisyonda adamını 60 metre geriden kıpırdamadan izlemesi basın tribününde de infiale yol açtı. onlar bu alanı çok iyi kullanıp özellikle de gomezle gelip pozisyonlar yakalamaya başladılar. bu ara oyunumuzdaki düzelme, orta sahada nispeten daha hızlı çıkışlarla kendini gösterdi. yıldıray'ın yavaşlatıcı etkisi olsa da, 'budweiser maçın adamı' wanchope seçilse de, bizce emre'nin bu ödülü fazlasıyla hak eden oyunu gazel bir gol yarattı. bu çerçeveyi tutan ilk şutumuzdu.
açıkçası, rahatladığımızı zannettik. ama hiç de öyle değilmiş, kotta rika sonraki 13 dakika boyunca bizi oyuna hiç dahil etmeyen zorlu akınlar yaratıp, kalemizi bunalttılar. futbol ilahları bizi seviyordu... medford'un girişini iyi kullanamadılar ama biz de bir türlü oyuna ortak olamadık. başta oyuna değilse de, topa sahiptik. gol sonrası ise her şey kontrolümüz dışına çıktı, ve evet belki 'sakar' bir golle yine kayıp verdik... belki arif'in sonlarda topun üzerine iyi yatamayıp, vuramadığı pozisyon bize maçı kazandırabilirdi ama doğrusu maç boyunca 7 net pozisyon bulan 'zengin sahil'liler oyunun gerçek hakimiydi
şimdi euro 2000'deki gibi bir mucize bekleyeceğiz. ve brezilya'nın, '98'de yaptığı gibi işi hafife almamasını dileyeceğiz. dün çok uğraşıp, oyunun kontrolünü alamadık, şimdi grubun kontrolü de elimizden çıktı.