mehmet demirkol'un "tae han min guk: 2002 dünya kupası mektupları" kitabından;
8 haziran
şenol güneş'i terk ediyorum
seul - brezilya-çin maçı için seogwipo'ya gitme niyetim, dönüş uçağında bilet bulunamaması nedeniyle bir hayale dönüştükten sonra, kendimi türk milli takımı'na adamaya karar verdim. bizimkilerin kaldığı tower hotel, seul'un kuzeyinde. öğle saatlerinde şenol güneş'in basın toplantısı var, oyuncularla görüşmekse yasak. daha doğrusu onlar kimseyle konuşmak istemiyor. şenol güneş, kısa bir girişten sonra "buyrun, sorular..." diyor. "ne gibi bir sistem değişikliği düşünüyorsunuz?" tipinde sorulara, "maçlardan önce bunu söylemiyorum" cevabım veriyor. "rakibinizin artıları ve eksileri nelerdir?" diye soranlara "ben onları çok seyrettim, iyi tanıyorum" diyor. bir ingiliz gazetecinin açtığı kapıdan bizimkiler de girip, konu yıldıray'ın ilk maçta kenara alınmasına verdiği tepkiye gelince, "kasetten izledim, kendisine de sordum. ortada bir isyan yok" sözleriyle kapatmaya çalışıyor. sonuç olarak, konuşacak pek bir şey kalmıyor. "kosta rika çin'i yendi, 3 puan aldı, biz yenildik, puanımız yok. demek ki, kosta rika'yı yenersek..." gibisinden ilkokul aritmetik derslerini dinliyoruz. sıkılıyorum... bu kendimi lakıma adama işi çok uzun sürmüyor.
otelden çıkıyor, çarşıya dalıyorum. namdaemun çarşısı... bir tur istiklal caddesi sayılabilir. güzel bir alışveriş merkezi en lüks tüketim maddeleri ile işporta bir arada. her ülkenin mutfağına ait restoranlar da mevcut ben tabii, görev icabı kore işine takılıyorum. ortalık genç kaynıyor... haya çoluk-çocuk demek daha doğru. üzerlerindeki üniformalara bakılırsa, kore'de cumartesi günleri yarım gün eğitim olmalı.
namdaemun da, bizim büyük caddelerden farklı düşeyler var nasıl söylemeli, misal geçen gün hamur işleri sergisi ve yarışması vardı, dün de dünya kupası tişört dizayn yarışması... ortam şenlikli, çok hoş...
hyundai cumhuriyeti
önceki gün jeonjuda öğrendim, şehrin futbol takımıhyundai motors jeonbuk'muş. şaşırtıcı... dünyada bir şirketin bu kadar baskın olarak varlığını hissettirdiği bir başka ülke var mıdır, bilmiyorum. nereye gitsek aynı marka... hyundai bankasından para çekip, hyundai taksiye binip, hyundai benzin istasyonuna uğruyorsunuz. hyundai otele gidiyor, hyundai asansörle odanıza çıkıp, hyundai televizyonunuzu açıyorsunuz... camı açıyorsunuz, karşınızda hyundai blokları!
paella sevenler için bibimbap
ah bahsetmeyi unuttum. bugünün mönüsünde, önceki gün jeonju'da yediğim özel bir yemek var. şehre girerken bakmıştım, sağım-solum çeltik tarlasıydı... yemek de bir tür pilav doğal olarak... sebze ve etlerle karıştırılmış pirinç. "jeonju bibimbap" diyorlar. bu yemek hanedana lâyıkmış, bir tür hünkârbeğendi yani.. doğrusu karayiplilerin ve güney abd'lilerin jambalaya'sına ya da ispanyolların paellasına benziyor. ama biraz daha farklı, daha baharatlı gibi... tavsiye ederim. nerede bulacaksanız!
avusturya maçı gibi
brezilya, çin'i mağlup ederek ikinci turu garantiledi gibi. onlar için son maç eğlencelik olacak ve sakat vermemeye çalışacaklar ki, bu da bizim kosta rika'yı mutlak yenmemiz gerektiğine işaret ediyor. orta amerikalılar içinse beraberlik, az da olsa manalı. şenol güneş'in verdiği izlenime göre, bu akşam alpay'ın yerine emre ve hakan ünsal'ın yerine ergün forma giyecek. 4-4-1-1 gibi oynayıp, orta sahanın sağında ümit davala'ya görev verilecek. tabii eğer basına açık antrenmanlarda bir kandırmaca yapılmıyorsa... okan sakatlığı nedeniyle yok.
kosta rika'nın maça 3-5-2 ile başlaması muhtemel. ilk maçta iyi oynamayan, kaleye sadece 1 şut çekip, onda da çerçeveyi bulamayan, derin savunma içinde kaybolan paulo wanchope'un böyle devam etmesini umuyoruz. hiçbir şey yapamayan rolando fonseca'nın da... ama eğer bir düzelme göstereceklerse, başta savunmanın önünü tutacak olan tugay'a, sonra göbekteki ümit ve emre'ye büyük iş düşecek. çok çabuk ve akıllı olmaları gerekiyor. kart ve penaltı doğuracak hareketleri yaptırmayı bilen ticolar'a doğru ve zamanında müdahalelerde bulunmaları şart. kosta rika kanatlardan ani çıktığında boşa kaçmayı ve savunmada derinlik olmadığında kolay adam geçmeyi bilen bir takım. ama bunun için oyunun kontrolünü eline geçirmesi gerek. durum bu olunca, oyunu iyi kontrol edebilen bir avrupalı karşısında yeterli bir ekip değiller açıkçası. bizim az yaptığımızı, oynatmamaktan çok oynamayı becerdiğimiz taktirde, işleri zor olacak. hücumu iyi destekleyip, özellikle oyunu hızlandırıp, boşluk yaratabilirsek, bu maçın kolay geçmemesi için hiçbir neden yok.
karşılaşmanın karakteristiği istanbul'da oynadığımız avusturya maçına çok benziyor. o stratejiyi uygulayabildiğimiz taktirde rakibi dağıtabiliriz. ama ya orta saha, o orta saha olmazsa? misal, ümit davala'nın ne vereceği konusunda ciddi soru işaretleri var. o maçın yıldızlarından okan yok. ayrıca tugay'ın oyunu yavaşlatma hastalığı sürüyor. yani emre, yıldıray ve hasan'ın rakibi zorlayacak bir sürat, çabukluk ve yaratıcılık ortaya koymaları şart. ve tabii kanatların hücumu destekleyip, hakan şükür'ün de artık birşeyler yapması elzem.