mehmet demirkol'un "tae han min guk: 2002 dünya kupası mektupları" kitabından;
4 haziran
yol arkadaşım kim young-joo
gwangju - bizim brezilya maçının ardından, ulsan'ın merkezine bir saat uzaklıktaki (ya da 40 bin won) otele varıp üç saat uyuyabilmiştim ancak... bu tavşan uykusuyla yetinip, gwangju'ya yola çıkmam gerekiyordu. zira türkiye'nin ilk maçının bitmesiyle benim işim bitmiş değil. kalktım çıktım yola. havaalanındaki bankların birinde, afyonum patlamamış bir seklide otururken, vitor melo pereira gelip karşıma oturuverdi. hani su portekizli hakem... ne oluyor demeye kalmadan, yanındakileri de fark ettim: yan hakemler krishnan ve fernandez ile bizim maçın başrol oyuncusu hakem kim young-joo! gözlerimi ovuşturdum. evet, o, doğru görüyorum!
hakem dörtlüsü ile seul'e aynı uçakta gideceğiz ama soru sormamız yasak. sorsak bile onların cevap vermesi yasak. rotterdam'dan kore'ye gelmiş dörtlü bir türk grubu var. onlar yasak-masak tanımıyor.
"yanlış yaptın hoca!" diyorlar, önce gülümsemekle yetiniyor kim. sonra bizim çocuklar itiraz ve sorularını artırıyorlar;, bir şeyler söylemeli artık. "bu sizin fikriniz' diye geçiştiriyor koreli hakem.
aslında bilmiyorum, benim de kafam karışık bu penaltı konusunda. çok itirazlar edildi ama bence olabilir gibi o pozisyona penaltı verilmesi çok da garip gelmiyor bana. bir de şu durum var. "dışarıda çekmeye başlayıp, içeride düşerse penaltı" diyorlar. ya tam tersi olursa? diyelim, luizao topu aldı. o şuada ceza alam içinde ve alpay formasından çekiyor. luizao, ondan kaçarken ceza sahası dışına çıktı ve orada düştü. ne olacak? bu soruya bayağı takılmışım. ulsan'dan seul'e hemen aktarmayla gwangju'ya varıyorum. tribünde erman hoca. gidip soruyorum hemen. "nerede düşerse, orası geçerlidir" diyor. e, mantıklı... o zaman bu pozisyon penaltı.