evde herkes inanmıştı. arsenal'ın o zamanlar ismi vardı ama galatasaray buraya kadar geldiğine göre çok güçlüydü, en azından arsenal'dan zayıf değildi. bu maçta hagi'nin yumruğunu unutamıyorum. maçın en güzel kısmı ise penaltılardı. son penaltıyı kullandığımızda bir bağırdım, maçlara hiç bakmayan annem bile çok sevindi. ertesi gün okulda (hollanda'da) hava attık tabi...
17 mayıs belgeselinde ilk yarini sonlarinda arif erdem'in yakaladigi pozisyonda daha musait durumda olan hakan sukur'e vermeyip sol ayagiyla topu kaleye gondermesine fatih terim'in devre arasinda serzenisi bir hayli komik. 'ulan sag ayagin cok iyiymis gibi bide sol ayaginla kaleye vuruyosun. hakan bombostu'
mactan sonra arsenal takimi galatasaray soyunma odasina 1 kasa sampanya gonderir. sampanyalari getiren arsenal yoneticisi sole der 'bunlari kendimiz icin almistik ama siz hakettiniz'.
bi arkadaşın evinin balkonunda izliyoduk. ev giriş kat. popescu golü attığında, direk ayağımızda terliklerle balkondan dışarı atlayıp kızılaya gitmiştik. zaten gerisini hatırlamıyorum. tafi'nin çıkardığı gollere hala inanamadığım oluyor. hele henry'nin bi şutu varki, resmen "hand of god" çıkarmıştır o şutu.
dakika 3: dev finalde ilk tehlikeli atak g.saray'dan geldi. soldan gelişen atakta hagi, ceza alanına ortaladı, arsenal savunmasından dönen topa arif vurdu, top rakip oyuncuya çarparak kornere çıktı.
dakika 16: g.saray'ın sağ çaprazda kazandığı serbest vuruşta hagi, solundaki arif'e çıkardı. arif'in mükemmel vuruşunda arsenal savunmasına çarpan top kornere çıktı.
dakika 27: arif, sağ kanatta aldığı topu, penaltı noktası üzerindeki hakan şükür'e gönderdi. sırtı kaleye dönük duran hakan'ın röveşata denemesinde meşin yuvarlak üstten auta çıktı.
dakika 43: sağdan gelişen atakta, arsenal ceza alanı önünde hakan şükür, ümit'e pas çıkardı. ümit, solundaki arif'e verdi. arsenal savunmasının ofsayt beklentisi sırasında bomboş pozisyonda kalan arif, inanılmaz bir vuruş yaparak topu auta gönderdi. ve kaçan bu pozisyondan sonra ilk yarı golsüz berabere sona erdi.
dakika 48: okan'ın ara pasında ceza sahasına giren hakan şükür kaleyi gördüğü anda sert vurdu, top yan direkten döndü.
dakika 69: galatasaray atağında topla son buluşan capone kaleye yöneldi, uzak mesafeden sert vuruşunda meşin yuvarlak kaleci seaman'ın müdahalesiyle kornere çıktı.
dakika 85: maçın en önemli pozisyonunda hakan şükür, sağdan ümit'in verdiği topla buluştu. ceza alanında kendisini takip eden adams'ı geçti, ancak tam bu sırada ayağı kayınca vuruşunu yapamadı ve seaman topa sahip oldu.
dakika 90: g.saray'ın, arsenal ceza alanı sağ çaprazında kazandığı serbest vuruşu hakan şükür kullandı, şutunda top yan ağlarda kaldı. ve normal süre golsüz sona erince uzatma dakikalarına geçildi.
dakika 91: arsenal atağında henry, sol kanattan sıfıra kadar indi, kale alanına ortasında kanu topa vuramadı. altın gol kuralının uygulandığı uzatmada da ilk yarı 0-0 berabere sona erdi.
dakika 108: galatasaray kalesinde yaşanan tehlikede parlour sağdan ortaladı, henry altıpasın köşesinden yükselerek kafayı vurdu, taffarel mükemmel bir kurtarışla gole izin vermedi.
dakika 112: soldan hakan şükür sıfıra kadar inip kale önüne ortaladı, topa kimse dokunamayınca galatasaray, altın golden oldu. ve maçın uzatma dakikaları da golsüz bitince penaltı atışlarına geçildi.
ilk penaltıyı kullanan ergün, topu ağlara gönderdi. ardından suker'in vuruşunda top yan direkten döndü. g.saray'da ikinci vuruşu hakan şükür gole çevirdi. arsenal, parlour'la durumu 2-1 yaptı. ümit, çok soğukkanlı kullandığı vuruşla g.saray'ı 3-1 öne geçirdi. ve arsenal'de vieira'nın penaltı atışı üst direkten döndü. son kez topun başına gelen popescu skoru ilan etti: 4-1. ve galatasaraylı futbolcular, uefa kupası'nı kaldırdı.
türk futbol tarihinin dönüm maçıydı ve o gururu hala yasanmaktadır. gerçekleri tarih yazar tarihi de galatasaray sloganı bu maçtan sonra ortaya çıkmıştır.
hala izlerken tüylerimin diken diken olduğu maçtır. penaltıları nasıl izlediğimi tam hatırlayamıyorum, bazı rivayetler var ama... popescu'nun penaltısının ardından babamla öyle bir kucaklaştık ki anlatamam.. sadece aldık baba aldık diye çığlık atıyordum onun ne dediğini bile hatırlamıyorum....
maç günü niğde aladağlar da kampta idim maça yetişebilmek için 3 arkadaş dağdan resmen koşarak inmiştik.fakat genede niğde ye giden son otobüse yetişememiştik.sağolsun bir amca bizi arabasına alıp ucu ucuna niğde merkeze indirdi ve maçı niğde de bir pidecide izlemiştim.ve maç sonunda niğde sokaklarındaki o sevinci tarif edemem.
iş gezisi için ankara'dan sabah tokatta gitmiştik. döndüğümüzde arsenal-galatasaray maçının ilk yarısı felandı ama ankara'yı nufus sayımı günleri haricinde hiç bu kadar sakin görmemiştim. ortalıkta hiç insan yoktu ve kızılay'a dev ekran kurdukları için giriş çıkışları kapatmışlardı. aştiden taksiye atlayıp eve geldiğimde maçın normal süresi bitmek üzereydi. galatasaray maçı alarak türkiye adına bir ilki başarmıştı.
her izlediğimde tüylerimin diken diken olduğu maçtan önce kopenhaven sokaklarının dar edildiği arsenallilere sahada da aynı türden mücadele verilmesi türk tarihine geçmiştir. "t.c. inkılap tarihi" dersi kitaplarında bu maç anlatılmalıdır. şu çılgın türklerde de keşke bahsedilseydi. tüm türkiyenin bir olduğu ender günlerden biriydi. o zaman ne sünni-alevi ne kürt-türk ne de türbanlı-türbansız ayrımı vardı sokaklarda. hepsi kol kola bağırıyordu. ben yine hepsini geçtim fenerlisi beşiktaşlısı yanyana halay çekiyordu galatasaray için.
gerçekleri tarih yazar tarihi de galatasaray marşını bir kez daha yürekten söylettiren bir maç.
üç istanbul takımını hiç sevmeyen benim gibi birinin bile galatasarayı desteklediği maçtır. son metro kaçtığından barın sahibi tarafından eve bırakılmıştık.
galatasaray'in ve türk futbolunun tarih yazdigi uefa kupasi finali.. .. ve büyük zafer .. ve dualarin gözyaslari ile karistigi muhtesem son.. ..ıste arsenal maçi ve kolu çikmasina ragmen kolu çikik bir sekilde karsilasmayi tamamlayan cengaver'in yasadigi unutulmaz dakikalar..
arsenal ile oynadigimiz uefa final maçi futbol hayatimin en önemli maçiydi.. ülke olarak, takim olarak, motivasyon olarak inanilmaz bir heyecan, inanilmaz bir cosku yasiyorduk.. "avrupa'nin en büyügü biziz" diyorduk. ınaniyorduk ve bu inançla finale kadar geldik.. büyük heyecan ve cosku tribünlere de yansimisti muhtesem bir atmosfer vardi..
hagi'nin kirmizi kartla oyun disi kalmasi hem oyun gücümüzü, hem de moral motivasyonumuzu olumsuz yönde etkilemisti.. dogruyu söylemek gerekirse endiselenmeye baslamistik..
arsenal bir ara yüzde yüz bir gol pozisyonu yakaladi.. "tamam golü yedik" derken taffarel fizik kurallarina aykiri bir sekilde inanilmaz bir refleksle topu kaleye girmekten kurtardi.. ıste o an "bu maç artik bizim" dedim. taffarel'in kurtarisi ile biranda maç sonundaki sevinç tablomuzu yasadim gözlerimin önünde.. arkadaslarima teker teker "bu is bitti kupa bizim bu maç bizim" diyerek içindeki inanci onlara aktarmaya çalistim..
zaten bu kurtaristan sonra onlarinda ayni hirs ve sonu gördüm.. maç uzatmalara kalmisti.. çok iyi savasiyorduk.. bir pozisyon sonrasi omzumda dayanilmaz bir aci hissettim..
omzum çikmisti.. degistirelim mi diye sordular "hayir devam edecegim" dedim.. ölsem bile hiç umurumda degildi.. futbol hayatimin "rüya maçinda" bu rüyadan kimse beni uyandiramazdi.. maç penaltilara kaldi.. taffarel faktörü ile "bu is bitti kupa bizim" dedim.. artik bir an önce büyük sevinci yasamak ve kupaya sarilmak istiyordum.. takim arkadaslarimizla birbirimize sarildik.. kalp atislarimiz sanki tribünlerden duyulacak gibiydi.. arsenal iki penalti kaçirdi.. dördüncü penalti için pope gitti topun basina.. vurdu veee topu aglarda gördük... taffarel'in hayati kurtarisinda gözümün önüne gelen muhtesem sevinç tablosunun gerçegini yasiyordum.. ellerimi açarak "allah'im sana sükürler olsun" derken hüngür hüngür agliyordum.. baktim ki fatih hoca da ellerini havaya açmis agliyor.. tüm arkadaslarim gözyaslari içinde sarmas dolas..
tv basindaki milyonlarin ayni duygulari yasadigini düsündüm o an.. onlarin dualari duyar gibiydim.. futbol hayatimdaki en büyük mutlugu yasiyordum.. sükürler olsun.. sükürler olsun..
türk futbol tarihinin gelmis gecmis en büyük basarisi, iste bu dedigimiz, iste bizde variz dedigimiz, iste biz adami böyle yapariz dedigimiz bir macti sen sagol cim bom bize bunu yasattigin icin,..
şampiyon olduktan sonra kendimi tutamayarak alman - sivas kangal cinsi rocky adlı köpeğime galatasaray forması, atkısı, şapkası giydirmiştim. üstelik bir sürü fotoğrafı çektirmiştim fakat formasız! :s koşarken giydirdiğim gs formamın üstüne basarak bir anda yırtılması :d (eski bir formaydı.) .......
şampiyonlar liginde grupta 3.olan takımın uefa kupasından devam etmesi kuralının ilk uygulandığı sezondur.şuana kadar şampiyonlar liginden elenip ,2008-09 sezonu başına kadar grupta 3.olarak uefaya devam eden ve bu kupada final oynayan takımlar şöyle:
1999-00 uefa finalini oynayan her iki takımda şampiyonlar liginden gelmiş.
galatasaray-uefa kupası şampiyonu, h grubunda milanın önünde 3.olarak uefaya devam etti .
arsenal-finalist. b grubunda aik stockholmun önünde 3.olarak uefaya devam etti .
2001-02 uefa finalini oynayan her iki takımda şampiyonlar liginden gelmiş.
feyenoord -uefa kupası şampiyonu. h grubunda spartak moskovanın önünde 3.olarak uefaya devam etti .
borussia dortmund-finalist. b grubunda dinamo kievin önünde 3.olarak uefaya devam etti .
2003-04 olympique marsilya-finalist. f grubunda partizan belgrad önünde 3.olarak uefaya devam etti
2004-05 cska moskova-şampiyon. h grubunda paris st.germainin önünde 3.olarak uefaya devam etti .
2007-08 glasgow rangers-finalist e grubunda stuttgartın önünde 3.olarak uefaya devam etti.
burada ilginç başka bir konuda şampiyon olan galatasaray,feyenoord ve cska moskovanın hep şampiyonlar ligi h grubundan çıkmaları
17 mayıs akdeniz üniv. iktisat fakültesinin kuruluş yıldönümüdür ve her yıl şenlikler yapılır o gece. dekanımız prof. tekelioğlu yine yapılacağını söyledi. "kimse gelmez hocam" dedim, "maç var". "ben getiririm" dedi. ertesi gün her yerde "dev ekranda maç keyfi ve kuruluş yıldönümü şenlikleri" afişleri vardı. hakikaten o akşam okul hiç olmadığı kadar kalabalık oldu. popescu' nun penaltısıyla birlikte şoka girmiştim. ev arkadaşım sezgin beni sallıyordu, kendime geldiğimde "korkutmasana olm kendine gel" diyordu. ilk cümlem "kazandık mı sezgin" olmuştu. "kazandık kazandık" dedi, sonra bir anda enerji patlaması oldu deli gibi bağırıp çağırmaya başladık. meşaleleri aldığımız gbi cumhuriyet meydanına yürümeye başladık. aklımda kalan bir başka anı da hasta fenerli ev arkadaşım arif' in de konvoya bizimle katılmasıdır. sürekli yanımda homurdanıyordu, "nerden kazandılar yandık şimdi 50 sene konuşurlar" ancak karşıdan hatunlu bir grup gelirken benden bile daha galatasaraylı oluyordu.
bülent gürsoy'un piknikte dömivole kitabında yer alan "futbolun değişimi" yazısından;
yakın futbol tarihimizdeki en büyük değişim galatasaray'ın uefa kupasını kazanmasıyla başladı. bir yerlerde farklı bir dünya keşfettik. o günlerde çok az bir kitle türkiye ligi'ndeki rakibi için, avrupa kupalarında başarısızlık temenni ederdi. galatasaray kupayı kaldırdığı gece, tüm türkiye'de herkes sokağa çıktı. onlar için galatasaraylı olup olmamaları çok da önemli değildi. bir türk takımı başarılı olmuştu ve tüm avrupa'yı dize getirmişti. uluslararası bir maç için deplasmana çıkarken, maç günü gazetelerinde sanki kurtuluş savaşı'na gidiliyormuş gib manşetlerin atıldığı bir ülkenin evlatlarıydık. bir savaş daha kazanılmıştı. artık hangi takımın taraftarı olduğumuz önemli değildi. kutlama konvoyunda bir fenerli ile bir cimbomlunun araçları çarpışsa bile araçtan dışarı çıkıp, göbek atasımız vardı.
sonra birileri bu zaferi türkiye ligi'ndeki ezeli rakipleri için kullanır oldu. ama hani onlar da kutlamışlardı bu zaferi. yoksa kendilerine ait olmayan bir zafer miydi kutladıkları? son yıllarda adının önüne milyon dolarlar alarak isim koyduğumuz türkiye ligi, işte bu yüzden bugün anamızın ligi oldu çıktı. bir küçümseme ifadesi olarak algılansa da, yine de analarının liginde şampiyonluk için kıyasıya yarışa devam ettiler, edecekler. ama büyü bozuldu, artık kimse kendi takımından başkasını desteklemiyor avrupa'da. ama kazanılan her puan onlar istemese de, türkiye hanesine yazılmaya devam ediyor.
ahmet çiğdem'in takımdan ayrı düz koşu kitabında yayınlanan "yarın yine borçlarım olacak, ama bu akşam kral benim" 'oyun' üzerine 'demarke' düşünceler başlıklı yazısından;
giga popescu'nun, david seaman'ın koruduğu kalenin sağ alt köşesine bütün gücüyle vurduğu topun gol olmasından sonra yüzünü, ruh halini ve tepkilerini en çok merak ettiğim insan, futbol üzerine en güzel kitabı, "fever pitch"i yazan nick hornby'ydi. hornby'nin, arsenal'in bir türk takımına, galatasaray'a yeniliyor olmasına üzüldüğünü, bunu kendisine mesele ettiğini sanmıyorum. zira arsenal'in tarihinde daha karanlık sayfaların da mevcut olduğunu biliyorum. george graham'li birkaç yılı dışarda tutarsak, arsene wnger gelinceye kadar sıkıcı ve büyüklük sanrısına kapılmış bir londra rakımı olarak hayatını orta sıralardaki istikrara adamış bir takımdı arsenal.
hornby'yi o gece sabaha kadar ağlatan şey, eminim, martin keown'ın claudio taffarel'in burnunun dibinden vurduğu topun kaleye değil de tribünlere gitmesi ya da patrick veira'nın penaltısının direkten dönmesiyle yüzünde beliren "bu maçı nasıl kaybettik" ifadesiydi. futbolun en iyisinden bu ve benzeri ifadelerden okumayı öneren hornby, fever pitch'de futbolu ve futbola taraf olan herkesi anlamamıza yardımcı olacak bir ayrım yapar. futbolu sevmekle, futbol üzerinde düşünmek farklı şeylerdir. bu ayırımın, futbolun konuşulmasında, tartışılmasında önemli bir işlevi vardır. futbolu sevenler ve futbol üzerine düşünenler birbirleriyle uzlaşmaz karşıtlıklar içerisinde olmayabilirler ama birbirlerinin tepkilerini anlamaya, hoşgörmeye ve bağışlamaya nadiren eğilimli olurlar. ancak oyunun kutsallığının korunması konusunda her iki kanatta da türdeş istekler vardır ve bu isteklerin yarattığı irade birliğinin, futbola egemen olmaya başlayan tecimsel atağı engellemek amacında buluşacaklarını ümit edebiliriz.
not: sonradan nick hornby, tony adams'la yaptığı bir mülakatta son yılların en iyi kadrosuna sahip arsenal'in galatasaray'a yenilmesinini acı olduğu konusunda hemfikirdir.