galatasaraylı bülent eken ağabeyimi hem sever hem sayarım. o da lüleburgaz’a geldiğinde mutlaka bana uğrar. galatasaray a milli takımımızda ve italya’da oynadığı futbol yıllarını zevkle anlatır. işte sizlere iki güzel anısı…
galatasaray’da futbol oynuyorum. antrenmanlarımızı ali sami yen’de yapıyoruz. sahamızın karşısı alabildiğine tarla. tarlanın da sahibi hasta galatasaraylı. beni de çok seviyor. bir gün bülent oğlum bu tarlayı sana satayım dedi. baba ne istiyorsun? sana tamamı beş bin lira. baba ben sana yarın cevap veririm. parama baktım dört bin liram var. iki idareciden de 500’er lira alsam bu iş tamam. ertesi gün, antrenman bitti, duşumu aldım giyiniyorum. futbolcu arkadaşlarıma da bu müjdeli haberi vereyim dedim. arkadaşlar sahamızın karşısındaki tarlayı satın alıyorum. arkadaşlar bana “bülent bu konuda gerçekten ciddi misin? koskoca istanbul’da yer bulamadın, şu allah’ın parapat kırından tarla mı alacaksın? bizim antrenmanlara bile ne kadar zor şartlar altında geldiğimizi biliyorsun.” biz vazgeçtik tabi. yaa kardeşim, keşke arkadaşlarımı dinlemeseydim. bugün mecidiyeköy’ün bir bölümünün sahibi olacaktım. *** italya’da futbol oynuyorum. çok güçlü bir kadroya sahibiz. italyanların dünyaca ünlü artisti sophia loren ile komşu olduğumu öğreniyorum. takımda banko oynuyorum. çok koşuyor, çok çalışıyorum. bir gün antrenmandayım. türkiye’den milliyet gazetesinden halit kıvanç gelmiş. saha kenarında bekliyorlar. hocam gidebilirsin dedi, izin verdi. ben gitmedim. neyse çalışma bitti. halit kıvanç biraz sitem eder gibiydi. öyle ya, benimle röportaj için türkiye’den gelmişlerdi. tam o sırada arjantinli orlant yanımızdan geçiyordu. halit kıvanç’a, “bak, bu arjantin milli takımının en önemli futbolcusu. ben bu adamı makas ettim. eğer form düşer, bu adam takıma girip beni takımdan keserse ben soluğu türkiye’de alırım. antrenmanı neden bırakmadığımı şimdi anladın mı?