halit kıvanç'ın 1983 basımlı "gool diye diye" kitabından;
sahi nedir spikerin sevgilisi?.. maç spikeriyse eğer, "gol"den başka olabilir ki!.. o vıcık vıcık çamurda bayağı güzel goller atmıştı türk futbolcuları kendi aralarında... yokluğun insanı oluşumuz futbol alanında bile belli oluyordu.
mikrofonda bir başka ankara takımının sarı-lacivertlilerle olan maçını anlatıyordum. fenerbahçe de demirspor'u yeniyordu 5 golle. golleri raşit, salim, cenap paylaşmıştı fenerbahçe'de... ancak demirspor 5-0'dan sonra açılıyor ve tam 3 gol de o kaydediyordu... anlattığım ilginç maçlardan biriydi bu... birol ve cahit'in golleriyle maç 5-3 olmuştu, öyle de bitti...
gollü maçlar yıllar geçse de çabuk hatırlanıyor. en çabuk unutulanlar ise, 0-0'lar oluyor. sıfırın değersizliğinden belki...
fenerbahçe maçında gözlerinden sakatlanan d. sporlu yalçın’ı sosyal sigortalar emekliye ayırdı
iki gözün karşılığı 85 lira aylık
bir top çarptı, yalçın gözlerinden oldu… futbol hayatı bitti… ameliyat para etmedi, halâ dünyası bulanık…
emekli futbolcu günde 283 kuruş ile yiyecek, içecek ve hayatını devam ettirecek. profesyonel futbolcular sendikası; bağlanan emekli maaşını iyi bir başlangıç olarak kabul ediyor.
nezih alkış
türkiye'de ilk defa bir futbolcuya maaş bağlandı...
maaş bağlandı...
tekrar ediyorum maaş bağlandı...
çoluğunu çocuğunu geçindirecek, ev kirasını rahatça ödeyebilecek, haftada bir defa sinemaya veya tiyatroya gidebilecek. yılda bir defa elbise diktirebilecek cinsinden bir maaş! günde tam tamına 283 kuruş yevmiye yani...
bu maaşın miktarını işitince ister gülün, ister ağlayın... geçen gün gelmiş demirspor’lu yalçın'a... allı pullu bir zarf.. sevinmiş «işim oldu» diye açmış zarfı.. resmi gazıyı okumağa başlamış. okudukça fenalaşmış, bir tuhaf olmuş. sonunda başlamış gülmeğe.. gülmesin de ne yapsın garip yalçın... çünkü, o resmi yazıda tekaüt olduğu ve de kendisine 85 lira maaş bağlandığı yazıyormuş...
85 lira... ayda 85 lira…
ister gülün, ister ağlayın..
yalçın'ı herkes tanır sanırım 1960 - 1961'de yeşildirek'de oynadı. sonra demirspora geçti. taa 1969 yılının üçüncü ayının dokuzuncu günü öğleden sonrasına kadar o formayı taşıdı. demirspor fenerbahçe ile oynuyordu.
şimdi yalçın’ı dinleyelim..
«santrhaf oynuyordum. bir top geldi. normal bir akındı bu. kestim, vurdum.. şimdi hatırlamıyorum, ya ziya’ya ya cenap’a çarptı. döndü geldi ve yüzüme vurdu.. yerde buldum kendimi. kenara aldılar biraz su serptiler. ayağa kalktım tam yürüyecektim. birden bütün dünyam karardı.. görmüyordum kimseyi. göremiyordum. hastaneye götürdüler beni.. doktorlar iki gün içinde ameliyat şart dediler. ameliyatı olduk. 20–25 günde bir şeyin kalmaz dediler. ne gezer. her yeri gene bulanık görüyordum.. kaderde bu da varmış dedim, çekildim bir köşeye. günlerden bir gün sosyal sigortalarda memurluk yapan eski demirsporlu münir’e rastladım.. «yahu sen sigortalısın sana maaş bağlamaları lâzım» dedi. iki yıl yazışmalar, çizişmeler ankara’ya gidip gelmeler. sonunda «müjde» dediler. «işin oldu»…
işte yalçın’ın hikâyesi. daha doğrusu dramı…
futbol oynadığına da, futbolcu olduğuna da lânet etmiş yalçın..
harç bitti yapı paydos. yalçın’ı tanıyan bile yok. ilgilenen, aylığın artması için çalışan sadece futbolcular sendikası
futbolcular sendikası ama, o da bir yerde güçsüz. kulüp vergi kaçırmak için düşük maaşla kontrat yapar, transfer ücretini düşük gösterir mani olamaz… federasyon ne yapıyorsun demez. sigorta bu kadar az aylıkla nasıl oluyor da bu futbolcuyu oynatıyorsun diye sormaz.. eee sonra… sonra da daha nice yalçınlar 40’ar, 80’er liraya tekaüt olur…