rahatsızız mehmet ali çetinkaya 06/11/2012 mehmetalicetinkaya.com
15 ekim 2006 pazar sabahı 6-7 arkadaş ile birlikte haydarpaşa’da trenden inip vapurla önce beşiktaş ardından da istiklal’e gitmiştik. ilk iş olarak biletix’ten akşam ki beşiktaş deplasman biletlerimizi alıp dolaşmaya başlamıştık. maça bir saat kala, bize ayrılan tribünden, ilk defa geldiğim beşiktaş inönü stadını inceliyordum. maçın başlamasına kısa bir süre kala, üzerlerinde gençlerbirliği’ni anımsatacak hiçbir giysi bulunmayan 3-4 adam tribüne giriş yaptılar. öncesinde çok umursamasam da, devre arasında sağ tarafımızda bulunan beşiktaş taraftarlarına pis pis sırıtarak küfürlü tezahüratlara başladıklarında oldukça şaşırmıştım! bir süre sonra, beşiktaş taraftarlarından bazıları ters ters baksa da pek umursamadıklarından susup oturmuşlardı. maçın bitmesine 10 dakika kala yanımıza gelen polisler “isteyen şimdi çıksın, yoksa beşiktaşlılar tribünleri boşalana kadar bekleteceğiz” dediğinde aynı kişiler tribünü terk etmişlerdi…
16 eylül 2012 pazar günü, abim ve oğlu ile birlikte 15. deplasmanım için eskişehir atatürk stadındaydım. deplasman tribünümüzde alışık olduğumuz gibi kadınlar, çocuklar ve “eli yüzü düzgün” birçok insan vardı. eskişehirspor skoru 4-0’a getirdiğinde bile (alışkın olduğumuz gibi) kimse, rakip taraftara, oyunculara ya da teknik direktöre küfretmiyordu. sonrasında 2 gol bulduk ve maç 4-2 bitti. bizler çıkış tüneline doğru yol alırken 5-6 kişilik “malum” adamlar “esrarımızı içeriz, uhumuzu çekeriz” tarzında tezahüratlarda bulunuyordu. bir yanımdaki arkadaşlarıma, bir tribündeki insanlara, bir de onlarla baktım. garipti…
28 ekim 2012 pazar günü sinop’ta bir kahvede, deplasmandaki karabük maçımızı izlemeye başladık. ilk yarının sonlarına doğru karabük taraftarlarının bizim tribüne topluca küfrettiğini duyup şaşırdım. çünkü geçen sezon arkadaşlarımızı lokumlarla karşılayarak “hoş geldiniz” demişlerdi. devre arasında bizimkilerden birini aradım. bana ortamın çok gergin olduğunu söyledi. “hayırdır?” dediğimde anlatmaya başladı.
tribün iki katlıymış. bizimkiler alt katta, malum adamlar da üst kattaymışlar. ilk yarının sonlarına doğru bu ekip, durup dururken karabük taraftarlarına küfretmeye başlamışlar. rakip tribün de aynı şekilde cevap vermiş. bu arada bizimkiler üst katı ıslıklamaya ve “küfretmeyin, gençler’e yakışmaz!” diyerek onları susturmaya çalışmışlar. bunun üzerine karabük tribünleri bizimkileri alkışlarken, üst kattakiler bizimkilerin üzerine yürümüş. sataşmalar ve arbede yaşanmış. araya polis girmiş.
maç sonunda tekrar aradığımda, polisin bizimkileri maç bitimiyle birlikte çıkarttığını, diğerlerini ise tuttuğunu söylediler. böylece sağ salim bir şekilde ankara’ya dönüyorlardı…
yazdığım üç olayın, türkiye’de tribüne giden ya da bir şekilde “işin içinde” olan insanlar için oldukça naif anılar olduğunun farkındayım. “ne var ki bunda?” diye hayıflananları da şimdiden duyuyorum.
ama…
2001’den bu yana, 400’e yakın gençlerbirliği maçını tribünden izlemiş olsaydınız. içeride ya da dışarıdaki bu maçların sadece bir tanesinde (o günlerde “cavcav’cı” olduklarından, 5-0’lık manisaspor mağlubiyetinden sonra, başkanı istifaya davet ettiğimiz için, malum adamların bizim tribüne saldırdıkları maçta) kavga çıktığını, tüm deplasmanlarda rakip taraftarların “hoş geldiniz!”leriyle karşılandığımızı, onlarla forma, atkı değiştirip “futbol konuştuğumuzu”, gençlerbirliği tribününün (ne olursa olsun) asla küfretmediğini, küfredene, sahaya bir şey atana anında tepki gösterildiğini, maça gelenlerin çok büyük bölümünün sadece maçla ilgilendiğini ve skor ne olursa olsun eğlenmeye çalıştıklarını bilseydiniz, belki beni daha iyi anlayabilirdiniz.
tribündeki büyüklerimizden devralıp devam ettirmeye ve aktarmaya çalıştığımız “gençlerbirliği kültürü” ile uzaktan yakından alakası olmayan bu adamlardan ötürü rahatsızız. özellikle deplasmanlarda karşımıza çıkmalarından ve bizi küçük düşürücü hareketlerinden ötürü rahatsızız. teknik direktör ile yapılan bir söyleşide ondan bilet isterlerken utancımızdan nereye gireceğimizi bilemediğimizden ötürü rahatsızız…