süper lig ekiplerinden gençlerbirliği'nde haziran ayında başlanan kombine kart satışında rekor rakama ulaşıldığı öğrenildi.kırmızı-siyahlı kulüpten yapılan açıklamada, gençlerbirliği ile ilgili “seyircisi, taraftarı yok” ezberini bozacak çalışmaların karşılığının alınmaya başlandığı ifade edildi.
açıklamada, kombine bilet satışına başlanılan haziran ayında, geçen sezon satılan bin 500 adedin çok üzerinde olan 4 bin kombine satışının hedeflendiği, geçtiğimiz hafta itibarıyla ulaşılan rakamın 5 bin olduğu belirtilerek, “bu sezon için kombine bilet satışını sonlandırmış bulunuyoruz. bu sayı kombine bilet uygulamasının başlatıldığı 2002 yılından itibaren ulaştığımız en yüksek rakam” denildi.
kulüp yönetim kurulu üyesi ve saymanı arif ölmez, “yeni yönetim kurulu oluştuğunda bu sezon için kendimize bazı hedefler koyduk. geçen yıl itibariyle bin 500 olan kombine bilet sayısını 4 bine çıkarmayı hedefledik. hedefler gerçekçi olmalı. şu an için baktığımızda hedefimizi yakalamış hatta geçmiş bulunuyoruz” dedi.
ölmez, bu sezon farklı olarak adeta ankaralıların “ayağına gittiklerini”, bunun karşılığını almış olmanın gelecek yıllarda yapılacak hazırlıklar için kendilerini cesaretlendirdiğini dile getirerek, şu görüşleri belirtti:
“alış veriş merkezlerinde stantlar kurduk. maliyeti göze alarak ankara'nın bütün avm'lerinde satış yapabilirdik ve bu rakamın çok üzerinde bir sayıyı tutturabilirdik. ancak bizim için önemli olan çok kombine bileti satmak değil, stadyuma gelen seyirci sayısını arttırmak. tribündeki artış ve kombine bilet satışındaki yükseliş, gençlerbirliği'nin başarısı. kimse gençlerbirliği'ne artan sempatiyi başkalarının yokluğuna atfetmemeli. bu her şeyden önce bizim emeğimizi ve çabamızı küçümsemek olur.”
gençlerbirliği: ramazan köse, dusko tosic, aykut demir, ante kulusic, mehmet sedef, mehmet kara (dk. 54 mustafa kayabaşı), radosav petrovic (dk. 80 artun akçakın), hurşut meriç, jimmy durmaz (dk. 54 özgür ileri), dejan lekic, ermin zec
karşılaşma öncesinde ediz bahtiyaroğlu ve bingöl-erzurum karayolu hacılar köyü mevkisinde, polis aracı geçerken meydana gelen patlama sonucu şehit olan 8 polis için saygı duruşunda bulunuldu. karşılaşmada, ediz'in forma numarasına ithafen, 2'nci dakikada futbolcu için tribün şov yapıldı. açık tribündeki taraftarlar, ediz bahtiyaroğlu formasını temsil eden, üzerinde iki kanadın bulunduğu tribünü boydan boya kaplayan bir pankart açtı. öte yandan atatürk stadı'nın açık tribününe “ediz bahtiyaroğlu tribünü” adı verildi.
her iki takım futbolcuları maç öncesi ısınmak için sahaya, 5 eylül'de geçirdiği rahatsızlık sonucu hayatı kaybeden eskişehirsporlu futbolcu ediz bahtiyaroğlu anısına futbolcunun isminin yazılı olduğu ve fotoğrafının bulunduğu 2 numaralı siyah formayla çıktı. gençlerbirliği takımının futbolcuları, ediz anısına giydikleri formaları eskişehirspor taraftarlarına hediye etti. 7 cüceler grubu da sahaya üzerinde “her zaman kalbimizdesin ediz” yazılı pankartla çıktı. grup üyeleri, eskişehirspor takım kaptanı servet çetin'e çiçek verdi. açık tribünde bahtiyaroğlu için “kanatlanıp uçtuğun yerde bahtiyar ol” pankartı açıldı. eskişehirsporlu futbolcular da seremoniye üzerinde “sevgiler yok olsa da sevgin hep var olacak, ölüm bile güçsüz kalacak” yazılı pankartla çıktı.
28.04.1996 tarhinde 2-0 eskişehirspor'un kazandığı maçtan bugüne kadar eskişehir'de gençlerbirliği ile oynanan lig maçında ilk kez gol atıldı. bundan önce oynanan 4 maç da 0-0 sona ermişti.
9. dakikada eskişehirspor atağında, veysel'in pasında topla buluşan kamara'nın attığı sert şutta, meşin yuvarlak kale direğinin üzerinden auta çıktı.
10. dakikada akaminko'nun pasında gençlerbirliği ceza sahası içine giren kamara'nın şutunda kaleci ramazan, topu kornere çeldi.
11. dakikada tosiç, çalımlarla eskişehirspor ceza sahası önüne kadar geldi. tosiç'in sert şutunda kaleci boffin, topu bloke etmek istedi. dönen topu önünde bulan lekic'in şutunda meşin yuvarlak, kale direğinin üzerinden auta çıktı.
13. dakikada erkan'ın pasında topla buluşan kamara, gençlerbirliği ceza sahası içine girdi. kamara'nın vuruşunda meşin yuvarlak ağlarla buluştu: 1-0
22. dakikada erkan'ın sol kanattan yaptığı ortada gençlerbirliği ceza sahası içindeki necati, topa iyi yükseldi. necati'nin kafa vuruşunda kalenin yan direğine çarpan topu rakip takımın oyuncuları uzaklaştırdı.
30. dakikada tosiç'in sol kanattan yaptığı ortada eskişehirspor ceza sahasında bulanan jimmy, topla buluştu. bu futbolcunun şutunda meşin yuvarlak kale direğinin üzerinden auta çıktı.
34. dakikada petroviç'in ceza sahası dışından attığı sert şutta, kaleci boffin topu kontrol etti.
36. dakikada erkan'ın ceza sahası dışından plase vuruşunda, kaleci ramazan meşin yuvarlağı kornere çeldi.
41. dakikada hurşut'un kullandığı serbest atışta eskişehirspor ceza sahası içindeki lekic, topa iyi yükseldi. lekic'in kafa vuruşunda boffin'in parmaklarıyla dokunduğu top, kalenin üst direğine çarparak eskişehirspor ceza sahasından uzaklaştı.
44. dakikada tello'nun sağ taraftan kullandığı köşe atışında gençlerbirliği ceza sahasındaki necati, topa iyi yükseldi. necati'nin vuruşunda kamara'nın kafasıyla tamamladığı top, filelerle buluştu: 2-0 eskişehirspor, karşılaşmanın ilk yarısını 2-0 önde tamamladı.
49. dakikada tello'nun ara pasında gençlerbirliği ceza sahası içine giren kamara'nın şutunda, kaleye paralel giden topu erkan kontrol etti. bu futbolcunun ortasında hiçbir futbolcu meşin yuvarlağa dokunamadı.
51. dakikada eskişehirspor defansının attığı uzun pasta kamara topla buluştu. kamara'nın pasında da topa hakim olan necati, kaleci ramazan ile karşı karşıya kaldı. bu futbolcunun şutunda meşin yuvarlak kaleci ramazan'ın solundan ağlarla buluştu: 3-0.
53. dakikada tello, yaklaşık 40 metre sürdüğü topla gençlerbirliği ceza sahası önüne kadar geldi. tello'nun plase vuruşunda, meşin yuvarlak kaleci ramazan'ın sağından filelerle buluştu: 4-0.
59. dakikada gençlerbirliği atağında mehmet sedef, topu eskişehirspor ceza sahası içindeki lekic ile buluşturdu. eskişehirspor kalecisi boffin'in önde olduğunu fark eden lekic'in aşırtma vuruşunda, kalenin üst direğini çarpan meşin yuvarlağı eskişehirspor defansı kontrol etti.
73. dakikada tosiç'in sol kanattan yaptığı ortada, eskişehirspor ceza sahası içindeki mustafa kayabaşı'nın vuruşunda meşin yuvarlak ağlarla buluştu: 4-1.
83. dakikada tosiç'in sol kanattan yaptığı ortada eskişehirspor ceza sahası içindeki lekic topa iyi yükseldi. lekic'in kafa vuruşunda meşin yuvarlak ağlarla buluştu: 4-2. karşılaşma, ev sahibi takımın 4-2 üstünlüğüyle sona erdi.
eskişehirspor teknik direktörü ersun yanal, ''takımın galibiyet iştahı ve arzusu bizi 3 puana götürdü'' dedi.
yanal, düzenlediği basın toplantısında, bir aylık süreçte takımının oldukça zor bir dönem geçirdiğini söyledi.
futbolcuları ediz bahtiyaroğlu'nun vefatının takımını derinden yaraladığını ifade eden yanal, şöyle konuştu:
''bu zaman diliminde oyuncularımızla ayağa kalkmamız ve bu maça hazırlanmamız gerekiyordu. bu maça hazırlık için oldukça zorlandık. tabii ki her canlı bir gün ölümü tadacak. oyuncularımın tutumu ve gösterdikleri sabır adına teşekkür ediyorum. bugün oynayıp, kazandık. zaman zaman takım savunmasında problem yaşasak da ofansif gücümüzü sahaya iyi yansıttık. necati'nin aramıza katılması bizi oldukça rahatlattı. takımın galibiyet iştahı ve arzusu bizi 3 puana götürdü.''
eskişehirspor'un yeni transferi necati ateş ise gençlerbirliği galibiyetinin eskişehirspor camiası için çok önemli olduğunu belirtti.
tello da takımının ediz'i kaybettikten sonra mental olarak zorlandığını ancak gençlerbirliği maçını kazanarak eskişehirspor'un iyi bir takım olduğunu gösterdiklerini ifade etti.
gençlerbirliği teknik direktörü fuat çapa, eskişehirspor karşılamasının ilk yarısının iki takım için de ilginç geçtiğini vurguladı.
takımının eskişehispor'dan daha çok pozisyona girdiğini belirten çapa, şunları kaydetti:
''eskişehirspor attığı gollerden öte pozisyonlara giremedi. girdiğimiz pozisyonları değerlendiremedik ve akabinde golleri yedik. ilk devre orta sahada dengeyi kuramadık. ikinci devre soyunma odasında taktiksel anlamda yapmamız gereken değişiklikleri yaptık. rakibin skoru 4-0 yapması bizim organizasyonumuzu bozdu. yaptığımız değişikliklerle dengeyi yakaladık. maç 4-0 olduktan sonra oyunu bırakmadık.''
gençlerbirliği takımının futbolcusu özgür ileri de eskisehirspor deplasmanın zor olduğunu belirterek, maçı kaybetmekten duyduğu üzüntüyü dile getirdi.
petroviç de takımının kaybettiği eskişehirspor maçından sonraki maçlara daha iyi hazırlanacaklarını kaydetti.
eskişehir atatürk stadyumu'nun ankara 19 mayıs stadyumu'na uzaklığı: 236 km.
fikstür çekildiğinde, bu maça rafi abiyle birlikte gitmeyi planlamıştık. fakat 3. haftadan sonra verilen milli maç arası tüm planlarımızı değiştirdi. 15 eylül'de rafi abiye veda ettikten sonra 16 eylül pazar günü 11 treni ile 3. kez eskişehir deplasmanına yola çıkarken, yan vagonda ömer abim ve 13 yaşındaki oğlu alperen de 2. deplasmanları için (ilki 2009'daki kocaelispor'u 2-0 yendiğimiz maç) yola çıkıyorlardı. yaklaşık 1 saat 45 dakikalık rahat bir yolculuğun ardından gara indiğimizde etrafta birçok gençlerli vardı. en son 2010'daki eskişehir deplasmanımda polisler bizi formalı görünce toplamış ve doğruca stada götürmüşlerdi. bunun bilinci ile bu sefer üzerimizde gençlerbirliği ile ilgili hiçbir şey yoktu. ama ortalarda polis de yoktu.
hava oldukça sıcaktı ve alperen "açım, ölüyorum" gibi cümleler kuruyordu. porsuk'a doğru ilerledik. bir yandan laklak ederken, bir yandan da çiğ börek yiyeceğimiz bir yere bakıyorduk. porsuk turunun başlangıç noktalarından birinin dibinde yer alan bir börekçiye oturup siparişimizi verdik. bu arada alperen benimle raffaello'suna böreğin gerçek adının çiğ mi yoksa çi mi olduğuna iddiaya giriyordu. biraz google araştırmasının ardından alperen, yüzüne yapıştırdığı “acıların çocuğu” ifadesi ile "amca 5 liram var. onu da hatıra atkısı almak için getirdim. ama ne yapayım üçlülerinden alabilirim o paraya" diyordu. “neyse” dedik.
yemekten sonra, her deplasmanda olduğu gibi önce bilet işini halletmek için stadın yolunu tuttuk. ama daha önce geldiğim 2 deplasmandan farklı olarak bu sefer stadın diğer tarafından yani reşadiye cami tarafından stada geldik. ilk kez "stad gişesinde" kredi kartı ile satış yapıldığını görüp mutlu olduk. daha önce bize tahsis ettikleri "portatif" kale arkası tribünü yerine, bu sefer kapalının (şeref tribününe göre) en solunu vermişlerdi. gişe görevlisi dalgınlıkla 15 lira çekti. ben uyarınca teşekkür edip bir 15 daha çekti ve ardından "behzat ç.'de geliyor mu" diye bize takıldı. gülüştük.
biletleri aldıktan sonra 3 saatimizi değerlendirmek için ya odun pazarı'na ya da porsuk'ta tura katılacaktık. pınar'dan ön bilgi ve ural'dan "az önce oradaydık"lı sıcak bilgi aldıktan sonra odun pazarı'nda karar kıldık ve yürümeye başladık.
stada yürüyerek 10 dakikalık mesafedeki odun pazarı'nın ön tarafında restore edilmiş koyu/sert renkli eski evler vardı. onların arkasındaki sokağa girip, yıkık dökük eski evleri gördüğümüzde, ömer abim, "pazarcıların iyi malları öne, kötülerini arkasına koyması gibi olmuş" diyordu. sokak aralarından dolaşarak çağdaş cam sanatları müzesi'ne vardık.
müze, ortasında çeşme bulunan, avlulu, balkonlu eski bir ev idi. içerideki cam çalışmalarından bazıları gerçekten çok ilgi çekiciydi. bir süre inceledikten sonra görevliye başka nereleri gezebileceğimizi sorduk. o da, kurşunlu külliyesi'ni önerdi.
birkaç hediyelik dükkanına uğrayıp bakındıktan sonra ana yola çıktık ve oradan külliyeye doğru ilerledik. bu arada cadde üstünde gördüğüm gecekondu-apartman şeklindeki “kahve evi” çok enteresan geldi.
1525’de yapılan külliyenin içinde en hoşuma giden yerlerden biri lületaşı müzesi idi. özellikle lületaşından yapılmış pipoların üzerindeki çok ince motifler çok başarılıydı.
sema gösterilerinin yapıldığı odanın duvarları ve kubbesi ise çok etkileyiciydi. hiçbir yerde çizim, süsleme yoktu ve sadece tuğla idi. her şey çok sade ve güzeldi.
bir süre banklara oturup meyvelerimizi yedikten sonra stada doğru yola koyulduk. bu arada alperen’in isteği ile karikatür müzesi’ne uğradık. 31. uluslararası nasreddin hoca karikatür yarışması’na katılan 65 eserin yer aldığı müzeyi gezdikten sonra eskişehir atatürk stadına doğru yola devam ettik.
tribüne girdiğimizde kale arkası tribününün 2 katı fiyatı olan kapalıda bize ayrılan yerin açı olarak ankara 19 mayıs stadındaki kale arkalarının en uzak köşesi olduğunu fark ettik. buna özellikle ural çok bozuldu.
yerimize oturup sahaya döndüğümde, önümüzde ısınanların üzerlerinde 2 numaralı siyah ediz forması vardı. önce eskişehirliler sandım ama bir süre sonra bizimkiler olduklarını fark ettim. esesliler de üzerinde benzer bir forma vardı. tribüne gelen bir gençlerbirlikli, saygı duruşunda havaya kaldırmamız için evden gelirken hazırladığı harfleri ve ediz fotoğraflarını taraftarlara dağıttı. bir başka taraftar, içinde badem şekerleri sarılı, kırmızı fileli ve siyah kurdeleli üzerinde “allah rahmet eğlesin” gibi bir yazı bulunan “mevlüt şekerlerini” dağıtıyordu. bu arada bir taraftar da elindeki beyaz torbadan çıkarttığı ve eskişehirli taraftarların gönderdiğini söylediği halleyleri tribüne dağıtıyordu.
açık tribüne "ediz bahtiyaroğlu tribünü" adı verilmiş. tribünün sağındaki (kapalıya göre) ışık direğinin üstünde ediz bahtiyaroğlu'nun fotoğrafı, solunda ise 25 yaşında kalp krizi geçirerek hayatını kaybeden kalecileri sinan alaağaç'ın fotoğrafı asılıydı.
maçın hemen başındaki saygı duruşu, akabinde 2. dakikada açık tribünün yukarıdan aşağıya doğru açtığı 2 numaralı ediz pankartı ve yanlarına açtıkları kanatları izlemek derken bir türlü maça kanalize olamıyorduk. 13. dakikada ceza sahamızın solunda hurşut’un öylesine/pasif bir şekilde yaptığı hamle ile dede’nin onu geçmesi ve golü atması ile maç izlediğimizin farkına vardık. golden sonra uzun süre beraberlik için bilinçli bir baskı kurduk. lekic’in direkten dönen topu ve hurşut’un sağdan, jimmy’nin soldan getirdiği ve ortaladığı toplarla bir sürü pozisyon harcadık. ama sahaya yansıtılan oyundan ötürü 1-0 yenik olsak da umutluyduk. derken devrenin bitmesine 1 dakika kala eskişehir köşe vuruşundan skoru 2-0’a getirdi.
devre arasında “60. dakikaya kadar bir gol bulursak maça ortak oluruz” hesapları yapıyorduk. ama takım ikinci yarıya oldukça dağınık başladı. tabi esesli topçuların kapalı defans yapmasının bunda etkisi de vardı. derken, ersun yanal takımlarının ortak özelliği olan “topluca hızlı hücum”un 3 tane örneğini arka arkaya yaşadık ve bunlardan 2 tanesi gol oldu. atılan her golden sonra anonsçu golü atan oyuncunun soyadını söylüyor, tribünlerde “ediz” diye ismi tamamlıyordu. skor 4-0 olduğunda tüm gardımız düşmüştü ve daha maçın bitime 35 dakika vardı. tek düşündüğümüz “bari fark olmasa” idi. ardından yapılan değişikliklerle ve tosic’in soldan yaptığı bindirmelerle 2 tane gol bulduk. 83. dakikada fark ikiye indiğinde tekrar maça bağlanıyorduk. birkaç dakika sonra zec’in kaçırdığı gole ise oldukça üzüldük. çünkü fark bire inseydi son 5-6 dakika oldukça çetin geçebilirdi. fakat olmadı ve maç 4-2 sona erdi.
polis bizi bekletirken, biz de ilk kez deplasmana gelen pınar’a maçtan sonra “işte deplasmanlar böyledir. en azından 2 gol attık. dönüş yolu hep sıkıcıdır ama allah’tan mesafe uzak değil” gibi öğütler veriyorduk. ardından arabaya atlayıp dönüş yoluna koyulduk. ural-zeynep ve pınar yol sırasında laklak ederken ben arada dalıyordum. gözlerimi açtığımda konuya devam etmek istiyor ama o gücü bulamıyordum. derken eve ulaştım ve duş alıp, gençler.org’u güncelledikten sonra yatağa girdim. sabah serviste kitap okurken bir ara elim yüzüme gitti ve sakallarımı kesmediğimi fark ettim. oysa dün gece eve vardığımda 2 kere aklıma gelmiş ve 2 kere kendime keseceğime söz vermiştim…
deplasmanın anısı uzun. aylar önceye gidiyor. rafi abinin geldiği günlere. o zamanlardan hayal kurmaya başlamıştık eskişehir maçı yakın olsa ve rafi abi gitmeden birlikte deplasmana gidebilsek diye. fikstür açıklandığında da sevindik. maç dördüncü haftaydı ve rafi abiye yetişiyordu. ama aradaki milli maç haftasını sonradan farkettik ve rafi abi maça yetişemedi.
cumartesi günü rafi abi'yi son kez otelden aldık ve zeynep ile birlikte hava alanına götürdük. uçak yedideydi. beş sularında sarılarak vedalaştık kendisiyle. gözlerimiz dolu dolu ayrıldık ve arabaya bindik. bir kaç kilometre sonra akif kurtuluş'un mihman romanı ile haberdar olduğumuz ve daha önce sadece önünden geçip farketmediğimiz bir bahçede bir şeyler atıştırmak ve kendimizi hafiften toplamak için durduk. üç aylık bir sürecin bitişi, bir başka deyişle bir anının sonu bir başkasının başlangıcı oluveriyordu. kavaklı'da bir duble rakı eşliğinde rafi abi ile son defa, ve bu kez kendi başımıza, vedalaştıktan sonra saat altı sularında yola düşüverdik.
gece eskişehirde bir arkadaş bizi ağırladı. sabahında ise önce kısa bir odun pazarı gezisi ve sonrasında stad bizi bekliyordu. önce araba için bir otopark lazımdı ve hemen karşı sokakta bir katlı otopark buluverdik. yalnız terk edilmiş izlenimi veren bu yerde en üst kata kadar bir görünmez olup bir ortaya çıkan bir görevli bize rehberlik edince epeyce de ürktük.
biletleri aldıktan sonra barlar sokağında biraz oturduk ve stada geçtik. sokakta ve stad çevresinde epeyce gençlerli vardı. stada girince de yaklaşık 100 kadar gençler taraftarı ile karşılaştık. alkaralar pankartımızı açtık ve umutla yerimizi aldık. fakat çok sürmeden golleri yemeye başladık. o kadar da kötü değildik ama bizim atamadıklarımız geriye bize gol olarak dönüyordu.
dakika 54 olduğunda maç dört sıfır olmuştu. son yarım saat nasıl geçecek diye düşünmeye başladım. eskişehir hala saldırıyordu. neyse o arada bir gol atıık. son dakikalarda bir tane daha. hatta daha sonlarda bir gol daha kaçırdık ki eğer o girseydi bir kaç dakikalık büyük heyecan bizi bekliyor olabilirdi.
maç dört iki bitti ve biz biraz polis tarafından bekletildikten sonra hızlıca yola çıktık. önce pınar'ın teyzesinden eşyalar alındı ve arkada pınar ve mali, önde biz yolculuk başladı. çoğu gibi mutsuz bir deplasman dönüşü oldu. mağlup ve bir açıdan da umutsuz.
bu maçta en çok sevindiğim de rafi abinin mağlubiyete şahitlik etmemesi oldu. neticede bir gün önce namağlup bıraktı takımı ve gitti.
18. deplasman da böylece gece 12 sularında eve varmamız ile sonlandı. neyse maraton'a yetiştik de bir de özetlerden bakma şansım oldu maça.
rahatsızız mehmet ali çetinkaya 06/11/2012 mehmetalicetinkaya.com
(...)
16 eylül 2012 pazar günü, abim ve oğlu ile birlikte 15. deplasmanım için eskişehir atatürk stadındaydım. deplasman tribünümüzde alışık olduğumuz gibi kadınlar, çocuklar ve “eli yüzü düzgün” birçok insan vardı. eskişehirspor skoru 4-0’a getirdiğinde bile (alışkın olduğumuz gibi) kimse, rakip taraftara, oyunculara ya da teknik direktöre küfretmiyordu. sonrasında 2 gol bulduk ve maç 4-2 bitti. bizler çıkış tüneline doğru yol alırken 5-6 kişilik “malum” adamlar “esrarımızı içeriz, uhumuzu çekeriz” tarzında tezahüratlarda bulunuyordu. bir yanımdaki arkadaşlarıma, bir tribündeki insanlara, bir de onlarla baktım. garipti…
bir parça adalet 18 eylül 2012 özhan yüksel klasspor.com
gençlerbirlikliler -daha makro düzeyde "kazanan" bir takım taraftarı olmayanlar- sonuç üzerinden kazanımlar elde etmeyen bir tribünde olmayı en baştan içselleştirmiş, içselleştirebilmişse bu takımın bir takipçisi, izleyicisi, taraftarı olmuş futbolseverler. dolayısıyla memnuniyeti "anlı şanlı şampiyonluklarda" değil, daha küçük ölçekli tatminkarlıklarda arayan bir güruh. 3'te 2'si dahi dolmamışken maçın 4-0'ı bulması, gençlerbirliği taraftarlarında bir parça kırgınlık ve kızgınlık yaratsa da, gençlerbirlilikler o kendilerini doğru yerde hissetmelerini sağlayacak başat etkenlerden biri olan "güzel futbol"u gördükleri için memnun ve umutlu terkediyorlardı eskişehir'i.
gençlerbirliği'nin geçtiğimiz sezonun son haftalarında büründüğü minimal futbol anlayışının bir ürünü olan, deplasmanlarda temkinli başlama isteği uğruna topta rakibin hakimiyet kurmasına pek de ses etmeyen anlayışı bu sezon da yerli yerinde durmaya devam ediyor. gol her ne kadar hurşut'un fahiş hatasını içerse de, asıl irdelenmesi gereken meselenin bu olduğu aşikar. burada kritik olan nokta rakibiniz size oyun üstünlüğünü kabul ettirmeden önce, sizin oyun üstünlüğünü koşulsuz bir şekilde rakibinize vermeniz. daha metaforik bir üsluba girişirsek, size sansür uygulanmadan önce sizin otosansürü devreye sokmanız söz konusu. fuat çapa'lı gençlerbirliği'nin edindiği bir başka alışkanlık da maçlara uyuşuk başlanması ve gol yedikten sonra uyanışa geçilip, farkındalığın o anda sağlanabilmesi. golün şokunu atlattıktan sonra ikinci golü yiyene kadar sahada olan gençlerbirliği, taraftarın ersun yanal'lı dönemden beri beklediği gençlerbirliği'ydi. taraftarlar geçici misafir tribününün tam karşısında yer alan skorboard'a nakşedilecek bir düz çizgiyi beklerken, gençlerbirliği'nin yapamadığı tek somut hareket olan çizgi değişimini, eskişehirspor, savunmadaki bir vurdumduymazlık sonucunda gerçekleştirdi. devre arasında futbol seyyahı eduardo galeano'nun "tanrı rızası için, güzel bir maç" yalvarışı, gençlerbirliği tribünlerinde "tanrı rızası için, bir parça adalet" şeklinde tezahür ediyordu.
ikinci yarının ilk bölümünde atılacak bir golle maça geri dönme planları yapılırken, bir ersun yanal alamet-i farikası olan kontrataklar sonucu gençlerbirliği ligdeki ilk mağlubiyetini de büyük ölçüde görmüş oldu. buna rağmen, tosic'in harika servisleriyle farkın ikiye indirilmesinin ardından, yine tosic imzalı bir atakta zec net pozisyondan yararlanabilse küçük çaplı bir mucizenin gerçekleştirilebilmesi mümkün olabilirdi.
gençlerbirliği adına günün en iyisi olarak dusko tosic'i belirleyebiliriz. son yıllarda murat kalkan ve ergün teber gibi vasat oyuncular nedeniyle yaşanılan sol bek karamsarlığı çok kısa bir sürede çözülmüşe benziyor. tosic, defansif istikrarı ve güvenilirliğinin yanı sıra, hücum gerekliliklerini sağlamada da kusursuz. gençlerbirliği adına kaydedilen gollerde "özgür attı" veya "lekiç attı" ifadelerinin yerine, "tosic attırdı" ifadesi daha doğru olacaktır.
hem bu maçın hem de bu sezonun hayalkırıklığı ise şüphesiz hurşut. gençlerbirliği'ndeki ilk döneminde kusursuz bir yeteneğe sahip olduğunu kanıtlasa da, bu yeteneğini oyun içine kanalize etmede yetersiz kalıyordu, adeta bu yeteneği ziyan ediyordu hurşut. fuat çapa geldikten sonra ise hurşut futbol bilgisini geliştirip, oyunu ayaklarından çok aklıyla oynamaya başlayınca kariyerinin en etkileyici sezonunu geçirmiş, ligin de en tehlikeli oyuncularından biri haline gelmişti. bu sezonsa tekrardan fuat çapa öncesi oyun zekası düşük oyuncuya dönüş sinyalleri veriyor. tribünün en sevilen oyuncusu olan hurşut'un, oyun alanında takımın önündeki bir engel haline gelmeye başlamadan önce, teknik kadronun bu soruna dair bir çözüm bulması en elzem problemlerden biri şu aşamada.
gençlerbirliği ilk haftada alınan tek galibiyet ile ikinci haftadaki akhisar belediyespor maçlarında kötü oynayıp, taraftarlar arasında huzursuzluğa yol açmıştı. fakat ardından gelen orduspor ve eskişehirspor maçlarından sadece bir puan çıkarılmış olsa da, oynanan oyun neticesinde gençlerbirlikliler ilk iki haftaya göre daha iyimser bir yaklaşıma sahipler. takımın zorlu kayserispor, istanbul bbsk ve galatasaray karşılaşmaları öncesi mersin deplasmanında alacağı bir galibiyet kısa vadede özgüvenin kazanılması ve bu zorlu periyodun kazançlı atlatılması; daha uzun vadede de sezon hedefinin belirlenmesinde çok büyük bir belirleyici olacak.
ilk deplasmanım 2009'daki kocaelispor - gençlerbirliği maçıydı. ailecek gebze'de dayımları ziyarete gitmiştik. babam ziyaret tarihinin maçla çakışmasını sağlamıştı. dayım ben ve babam arabaya atlayıp kocaeli'ne gitmiştik ve 2 golle 3 puan almıştık. ankara-eskişehir arasında hızlı tren yapıldığından dolayı babam sıklıkla günübirlik eskişehirspor maçına gitmek istediğini dile getiriyordu. ilk deplasmanımızdan 3 sene sonra 2012-2013 sezonunun 4. haftasında eskişehirspor maçına gidecektik. 16 eylül pazar günü saat 11'de trene binmiş ve eskişehir’e doğru yola çıkmıştık. yan vagonda amcamda bizimle birlikte yola çıkmıştı. yolculuk 1 saat45 dakika sürmüştü. gara inince birçok genlerbirliği taraftarı olduğu gördüm. indiğimiz andan itibaren başlayan "yemek yiyelim, açım" gibi yakınmalar sonuç verdi ve ilk olarak çiğ börek yemeye karar verdik. porsuk çayının başlangıcına yakın bir börekçiye oturduk ve sipariş verdik. ben bir önceki gün internette eskişehir hakkında yaptığım araştırmaya dayanarak böreğin isminin çiğ değil çi olduğunu iddia ettim. yemek yedikten sonra biletlerimizi almak için stada doğru yürümeye başladık. biletlerimizi alırken gişe görevlisi bize "behzat ç.'de geliyor mu?" diye sordu. maç saatine kadar olan zamanda önce odun pazarına gittik. ön taraftan restore edilmiş, renkli ve eski evler vardı. arka sokaklara doğru gittiğimizde ise yıkık dökük evleri gördük. bunun üzerine babam "pazarcıların yaptığı gibi iyileri öne, kötüleriyse arkaya koymaları gibi olmuş." demişti. buradan sonra çağdaş cam sanatları müzesi'ne ondan sonra kurşunlu külliyesi'ne gittik. külliyeye doğru giderken yolda gördüğümüz iki katlı, renkli ve gecekonduyu andıran "kahve evi" çok ilgimi çekmişti. külliyeden sonra benim isteğim üzerine karikatür müzesi'ne uğradıktan sonra stada doğru yürümeye başladık. içeri girdiğimizde ısınan tüm futbolcuların üzerinde 2 numaralı ediz forması vardı. birkaç dakika sonra saygı duruşunda kaldırmamız için harfler ve mevlüt şekeri dağıtılıyordu. (mevlüt şekerini saklıyordum ta ki 2 hafta önce kardeşim yiyene kadar.) bundan sonra eskişehirsporlular tarafından bize gönderilen halleyler dağıtılıyordu. maçın 2. dakikasında tribün tarafından açılan ediz forması pankartı ve yanlarına açtıkları kanatlar oldukça güzeldi. 13. dakikada dede'nin attığı gol bizi kendimize getirdi ve maça konsantre olmamızı sağladı. ardından lekic'in direkten dönen topu ve bunun dışında birçok pozisyon harcadık. devrenin sonlarına doğru skor 2-0 oldu. atılan her golden sonra golü atan oyuncunun soyadı anons ediliyor, tribünlerde ismi "ediz!" diyerek tamamlıyordu. skor 4-0 olduğunda maçın bitmesine daha 35 dakika vardı ve daha falza gol yemek istemiyorduk. tosic'in yaptığı bindirmeler sonucunda 2 gol bulduk. maç 4-2 bitti. amcam son düdükten sonra bana "üzülme böyle durumlarda en azından yeni yerler gördük diye düşüneceksin." demişti. önce eskişehirsporlular sonrada biz çıktık. dışarıda tüm gençlerbirliklileri tren garına götürmek için bekleyen bir otobüs vardı. trene bindik. yolculuk boyu uyumuştum. ankara'ya dönüp gardan dışarı çıkınca otobüslerine doğru yönelen gençlerbirliği futbolcularını gördüm ve çok mutlu oldum. onlarda maça hızlı tren yoluyla gitmişlerdi. eve döndüğümüzde anneme aldığımız hediyelik eşyaları verdik. ben hatıra olarak aldığım eskişehirspor atkısını ve maç biletini odama çıkardım. bileti koleksiyonuma ekledim, atkıyı da diğer atkılarımın yanına koydum. vakit çok geç olmuştu sonraki gün okul olduğu için erkenden yattım.