taraftarın yurtsuzluk hissi türkiye’de kulüpler taraftarların e-bilete yeterli ilgi göstermemesinden yakınıyor. spor yazarı tanıl bora, avrupa’daki taraftar boykotlarından hareketle türkiye’deki uygulamanın geleceğini kaleme aldı. 28 ağu 2014 güncelleme 09:57 tsi aljazeera.com.tr
avrupa liglerinde yeni sezon başladı. ingiltere’de yedinci kümeye tekabül eden kuzey küme bir’de fc united of manchester, dördüncü hafta sonunda orta sıralarda yer alıyor. lig iki’de (dördüncü küme) afc wimbledon fena başlamadı, başaltını zorlayabilir. avusturya üçüncü lig batı grubu’nda austria salzburg, altı haftada altı galibiyetle lider.
bu üç garibanla niye ilgileniyorum? ortak özellikleri, endüstriyel futbola karşı protesto hareketinden doğmuş olmaları. üçü de, kulüplerini tamamen ticarileştirmekle ve taraftarları kaale almamakla suçladıkları yönetimlere küsen taraftarlarca kurulmuştu.
en kıdemlileri afc wimbledon, onuncu yılını deviriyor. 2003’te wimbledon’un yeni sahibinin kulübü 90 kilometre uzakta bir beldeye taşıma kararına isyan eden taraftarlar, ertesi yıl kendi kulüplerini kurdular. afc‘nin resmi açılımı “association football club”; modern futbolun ilk çıkışındaki ismine nostaljik bir gönderme. fakat “a fan‘s club” (taraftarların kulübü) veya “another football club” (öteki/başka futbol kulübü) anlamlarına da göz kırpıyor bu kısaltma. takım düzdüler, sponsor buldular, dokuzuncu kümeden başladılar, dörde kadar çıktılar. dört bini aşkın seyirciye oynuyorlar.
fc united of manchester, 2005’te, kulübün amerikalı işadamı glazer tarafından satın alınmasıyla iyice geleneğinden kopup “şirkete” dönüştüğünü düşünen, özellikle biletlerin olağanüstü pahalılaşmasına kızan manchester united taraftarlarınca kuruldu. 10’uncu kümeden başladılar, 2008’den beri yedinci ligdeler. seyirci ortalamaları 10 bini geçiyor.
austria salzburg da 2005’te, kulübü satın alan red bull firmasının takımın adıyla beraber amblemini ve renklerini de değiştirmesine katlanamayan taraftarlarca, otantik adı ve geleneği yaşatmak üzere kuruldu. mahalli amatörden başladılar, hızla üçüncü lige kadar çıktılar.
bir muhalif taraftar kulübü daha
bu sezon öncesinde, bu üçlüye almanya’dan bir halka eklendi. kurucu çekirdeği, hamburger sv’nin en önemli taraftar gruplarından, müthiş koreografileriyle dikkat çeken “chosen few” (bir avuç seçilmiş) oluşturuyor. yıl başındaki kulüp kongresinden, futbol biriminin ayrı şirket olarak örgütlenmesi kararı çıkması, onları bu yola sevk etti. üyelerin oluşturduğu kongrenin karar ve denetim yetkisinin böylece devre dışı bırakılması, kulübün artık “onların” (sevenlerinin, taraftarlarının) olmaktan çıkması anlamına geliyordu, chosen few sözcülerine göre.
chosen few daha mayıs’ta, önümüzdeki sezon kulübün profesyonel futbol birimine tribünde destek vermeyeceğini açıkladı. grubun birçok üyesi kombine kartını iade etti. sonra bir adım daha atıp, onlar da kendi kulüplerini kurmaya karar verdiler. temmuz’da hfc falke’yi kurdular. bu adla, hamburger sv’nin kurucu bileşenlerinden biri olan 1906‘lı falke (şahin) kulübünün hatırasını selamlıyorlar. takımlarını oluşturup 2015’te amatör kümeye başlamayı hedefliyorlar.
kuruluş açıklamalarında, dertlerini şöyle özetliyorlar: “profesyonel futbolun özellikle son 15 yıldaki genel seyri, bizi yurtsuz bıraktı. stat adlarının satılması, kulüp adlarının değiştirilmesi, kulüp birimlerinin parça parça pazarlanması, politikacıların istismarı, futbolu sermayenin elinde bir canavara dönüştürdü. artık acı eşiği aşıldı, bu gelişmelere katlanamıyoruz. fakat bu spordan ve onun etrafındaki yaşantımızdan aldığımız zevki feda etmek istemiyor, kendimize yeni bir yurt kuruyoruz.”
boykotçu taraftarlar
almanya’da bir başka bundesliga kulübü, hannover 96 da yeni sezona ciddi bir taraftar boykotuyla giriyor. hannover ultralarının, kulüp yönetiminin onları horlayan, baş belâsı gibi değerlendiren tutumundan sıtkı sıyrıldı, tribünden çekilmeye karar verdiler. kulüp yönetiminde ultraların seslerini bastırmak için hoparlörleri güçlendirme önerilerinin bile dile getirilmesi, başkanın bir iki meşale yakma vakasından hareketle bütün taraftar kitlesi hakkında hakaretamiz konuşması, bu sezon kombinelerinin uzatılmayacağının duyurulması, üst üste birikti.
gerçi grubun tribünde mekân tuttuğu bloklar için kombine satışı sonradan serbest bırakıldı, kulüp gönüllerini almak için hayli çaba gösterdi fakat testi kırılmıştı bir kere. ultralar zaten kulüp başkanının, almanya’da kulüplerin yüzde 49’dan fazla hissesinin belirli bir kişi veya gruba satılmasını önleyen şartı değiştirmek istemesinden rahatsızlar. istenmedikleri yerde olmayacaklarını, 2013/14 sezonunda sadece 2. takım’ı destekleyeceklerini açıkladılar. dördüncü basamak demek olan mahalli kümede mücadele eden 2. takım ile, artık a takımda bulamadıkları duygusal özdeşleşmeyi kurabileceklerini düşünüyorlar.
türkiye’de passolig boykotu
mesele evrensel. futbol, doğuşundan beri bu mücadeleyle iç içe gelişti: futbolun tarihi biraz da “organik” oyunla onun “resmî” biçimi arasındaki çelişkinin tarihidir. bu didişmenin günümüzdeki vesilesi malûm: endüstriyel futbol.
nitekim, türkiye’de de gençlerbirliği’nin taraftar gruplarından alkaralar, hannover ultraları'na benzer bir kararla giriyor yeni sezona. 14 ağustos’ta yaptıkları açıklamayla, bu sezon süper lig’deki takımlarını statta izlemeyeceklerini, onun yerine “altyapıdaki bebeleri” ve hentbol takımını desteklemeye gideceklerini duyurdular. fiilen gençlerbirliği’nin pilot takımı hüviyetindeki, 2. lig’de yer alan hacettepe’nin maçlarını da ziyaret etmeyi düşünüyorlar.
alkaralar’ın boykot nedeni, onlara mahsus bir kapris değil: passolig uygulaması. irili ufaklı birçok taraftar grubu, passolig almayacağını duyurdu. taraftar hakları derneği, bu salı günü, tüketiciyi yanıltıcı eksik-yanlış bilgiler içerdiği, taraftarı şiddet eğilimli göstererek insan onurunu ve kişilik haklarını zedelediği gerekçesiyle passolig reklamlarının durdurulması için başvurdu. dernek mayıs’ta passolig uygulaması hakkında yürütmeyi durdurma kararı aldırmış ancak bu karar bir süre sonra kaldırılmıştı. zira bu uygulama bir “devlet kararı” olarak dikte ediliyor.
ülkenin en ciddi spor yazarlarından cemal ersen dahi, “ya bitecek, ya bitecek”çi agresif bir üslupla savundu passolig’i; bu arada bütün eleştiricileri avantacı tribün çetelerine indirgemekten sakınmadı. kulüp yönetimleri zaten “yukarıdan böyle isteniyor” sinyali karşısında hemen “başüstüne” tavrı takınmaya teşneler. bu bakımdan, beşiktaş divan kurulu üyesi levent kulu’nun, passolig uygulamasına karşı çıkışının özel bir değeri var.
genel olarak e-biletle ilgili daha önce yazdığım eleştirileri yinelemek istemiyorum. e-bileti ilke olarak reddetmeseniz bile, passolig uygulamasının seyircileri bir kredi kartı müşterisi olmaya zorlayarak tüketici haklarını ihlal eden yanına kenan başaran ısrarla dikkat çekiyor.
“söğüşlenmekten” ve peşin zanlı muamelesine razı edilmekten belki daha önemsiz ama çok saf bir rahatsızlığı dile getirmekten kendimi alamıyorum: niçin kolaylaştırmıyor, zorlaştırıyorsunuz? nedir bu formalite, bu kayıt kuyut? insanın küçük yeğenini alıp ilk maçına götürmesi gibi mübarek bir an’aneyi (şayet hâlâ mümkünse!) neden ruhsata bağlarsınız? neden, şehrinize gelmiş bir arkadaşınızı maça götüremeyesiniz? neden taraftarı olarak “sisteme kaydedildiğiniz” takımdan başka bir takımın maçını ziyaret edemeyesiniz? gayet yalın: neden “hadi maça gidelim” diye çıkıp da bir (üst düzey) maça gidemeyesiniz?
ne olacak?
gün aşırı transfer maytapları patlatan trabzonpor’un başkanı, kombine satışının iki binlerde kalmasından yakınıyor. passolig, zaten tantanasına kıyasla pek az seyredilen bir lig olan süper lig’in statlardaki canlı tanıklarını belli ki daha da azaltacak. büyük ihtimalle süper lig ve ptt 1. lig maçlarında tribünlerde kocaman boşluklar göreceğiz. futbol ekonomisi zaten esasen televizyon yayını paralarına dayandığından, belki kulüpler bu işe fazla aldırmayacak. ne var ki seyirci “ambiyans” için de lâzım! televizyon seyircisini tatmin etmek için de statta seyirciye ihtiyaç var.
muhtemelen, “alışırlar” diyorlar. taraftarın maçsızlığa dayanamayacağına, o neşeyi ve o azabı özleyeceğine güveniyorlardır. şampiyonluk ve düşmeme heyecanının bulaşıcılığına bel bağlıyorlardır. boykotçu taraftarların avuçları kaşınacak, karnında kelebekler uçuşacak, kendilerini yurtlarından ayrı düşmüş hissedecek, bir zaman sonra kıyın kıyın stada dönecekler. en azından bazıları. ama ya hamburg taraftarlarının dediği gibi, tribünün artık yurtları olmaktan çıktığını hissediyorlarsa?
rize'de 1'er gole, 1'er puan! 29 ağustos 2014, 22:54 ajansspor.om
çaykur rizespor ile gençlerbirliği arasında oynanan ilk hafta mücadelesinde puanlar paylaşıldı..
::maçtan dakikalar ::
maçın 14. dakikasında gosso'nun pasında topla buluşan nizamettin çalışkan'ın şutunda defans son anda meşin yuvarlağı kornere gönderdi. doğa kaya'nın kullandığı köşe vuruşunda topu defans oyuncuları uzaklaştırdı.
20. dakikada sol kanattan hakan aslantaş'ın yerden pasında, guido koçer'in ceza çizgisi üzerinden sert şutunda top az farkla auta çıktı.
31. dakikada doğa kaya'nın sol taraftan ortasında çaykur rizespor defansının uzaklaştırmaya çalıştığı top guido koçer'de kaldı. bu futbolcunun ceza sahası önünden sert şutunda top, kaleci serkan kırıntılı'nın solundan filelere gitti: 0-1
41. dakikada ali adnan'ın yaklaşık 30 metreden sert şutunda kaleci dahlin'in de müdahale ettiği top üst direğe çarptıktan sonra kornere çıktı.
42. dakikada lualua'nın pasında sol taraftan ceza alanına giren ali adnan'ın şutunda topu gençlerbirliği defansından ahmet yılmaz çalık, tehlikeli bölgeden uzaklaştırdı.
45+1. dakikada ali adnan'ın kullandığı serbest vuruşta kaleci dahlin topu iki hamlede kontrol etti.
maçın 54. dakikasında sol taraftan tosiç'in ceza sahası içerisine ortasında, guido koçer'in kafa vuruşunda önce kalecinin solundaki direğe çarpan top daha sonra sağ direğe de çarparak oyun alanına döndü.
62. dakikada gençlerbiriliği defans oyuncusunu çalımladıktan sonra sol taraftan ceza sahası içerisine giren holosko, topu boş durumdaki ümit korkmaz'a çıkardı. bu futbolcunun düzgün vuruşunda top filelere gitti: 1-1.
66. dakikada gençlerbirliği yedek külübesindeki sedat bayrak itirazlarından dolayı hakem volkan bayarslan'dan sarı kart gördü.
76. dakikada tosic'in sol taraftan ceza sahasına ortasında, stancu'nun vuruşunda top filelere gitti ancak hakem volkan bayarslan, stancu'nun vuruş öncesinde faul yaptığı gerekçesiyle golü geçerli saymadı.
79. dakikada kazanılan faul atışında, ali adnan'ın yaklaşık 25 metreden sert şutunda top kaleci dahlin'de kaldı.
88. dakikada kazanılan faul atışında, ali adnan'ın soldan ceza sahasına ortasında, giray kaçar'ın kafa vuruşunda top az farkla üstten auta çıktı.
"hakem neden golü vermedi anlamadık.." 29 ağustos 2014 , 23:54 ajansspor.com
gençlerbirliği teknik sorumlusu gökhan gedikali, çaykur rizespor beraberliğini değerlendirdi..
gökhan gedikali, maçta iki ekibin de iyi işler yaptığını vurgulayarak, "maçın en önemli pozisyonu verilmeyen gol. tekrarını seyredeceğiz. hakem neden o golü vermedi anlamadık. pozisyona uzaktı" dedi.
maçta iyi mücadele olduğunu vurgulayan gedikali, "her iki ekip de özverili oynadı. oyuncularımız birbirini tamamlayan genç ve yetenekli bir takım. gelen seyircilere iyi bir maç izlettik ama bizim açımızdan çok önemli bir pozisyonda 3 puanımız gitti" diye konuştu.
ilhan cavcav'ın kardeşinin ölmesine rağmen cenazeden sonra maça geldiğini belirten gedikali, "başkanımız oyuncularımızla geldi maçtan önce konuştu. bizim büyüğümüz. çok duygusal bir andı. allah başımızdan eksik etmesin" ifadelerini kullandı.
gedikali, kırmızı-siyahlı futbolcuların maçta çok sarı kart gördüğünü ve bunu araştıracaklarını sözlerine ekledi.
özdilek: "eksiklerimizin farkındayız.." 29 ağustos 2014, 23:51 ajansspor.com
spor toto süper lig'in ilk haftasında gençlerbirliği ile 1-1 berabere kalan çaykur rizespor'un teknik direktörü mehmet özdilek, "futbolun ana kuralı topa sahip olacaksınız. biz bugün topun peşinde koştuk. 1-1 bu anlamda iyi bir sonuç" dedi.
özdilek, maçın ardından düzenlenen basın toplantısında, liglerin ilk maçlarının zor olduğunu belirterek, "bunu bahane olarak söylemiyorum. kolay değil ritim yakalamak. maçta beklentilerin çok altında kaldık. bu kadar beklemiyordum. ilk yarı 45 dakika kayıptı. ikinci yarı değişikliklerle hareketlendik. rakibin direkten dönen topu ile 2-0 geriye düşebilir, kaybedebilirdik. en azından kazanamıyorsak kaybetmedik" diye konuştu.
eksiklerin olduğunu kabul ettiklerini ifade eden özdilek, "15 günlük ara bize yararlı olacaktır. bazı oyuncular beklentinin çok altında kaldı. yeni anlayışımızı oturturken gelgitler olacaktır. bunun ilacı zamandır. biraz daha çalışmalıyız. eksiklerimizin farkındayız" ifadelerini kullandı.
takım olma yolunda çalışmaları gerektiğini kaydeden özdilek, "ilk haftaların günahı olur ama daha çok çalışmalıyız. futbolun ana kuralı topa sahip olacaksınız. biz bugün topun peşinde koştuk. 1-1 bu anlamda iyi bir sonuç" şeklinde konuştu.
temsilci: ayhan kabakçı, aydın balkanlı, fahreddin selçuk
çaykur rizespor a.ş.: serkan kırıntılı, ousmane viera diarrassouba, koray altinay, kağan söylemezgiller (dk. 46 ümit korkmaz), leony leonard kweuke (dk. 61 deniz kadah ), ali liban abdi (dk. 46 filip holosko), murat duruer, remzi giray kaçar, lomana tresor lualua, ali adnan kadhim al tameemi, kıvanç karakaş
yedekler: aykut erçetin, godfreyitama oboabona, eren albayrak, orhan ovacıklı, deniz kadah
teknik direktör: mehmet özdilek
gençlerbirliği: johan helge dahlin, gosso jean jacques gosso, sorin bogdan stancu, ahmet yılmaz çalık, mervan çelik (dk. 88 irfan can kahveci), nizamettin çalışkan, guido koçer (dk. 77 deniz naki), hakan aslantaş, dusko tosic, hikmet balioğlu, doğa kaya (dk. 80 uğur çiftçi)
yedekler: ramazan köse, sedat bayrak, berat tosun, çağrı bülbül
guido ve stanku iyidi ama yine oyun kurucumuz yoktu
urallarda maçı izlemek için buluşup, televizyonun karşısına geçtiğimiz an ilk dikkat ettiğim şey, tribünlerde çok az seyircinin olması ve belki de daha önemlisi neredeyse hiç tezahürat yapılmamasıydı. passolig rize tribünlerini de vurmuştu. aklıma bir sonraki hafta bursaspor ile oynayacağımız maçta ankara 19 mayıs tribünlerinin nasıl olacağı geldi. zira gençlerbirliklilerin büyük bir çoğunluğu passolig’i protesto edeceklerini açıklamışlardı.
geçen sezon devre arasında takıma katılan isveçli dahlin kaledeydi. geçen sezondaki gibi sağ bek hakan aslantaş, sol bek tosic ve ortalarında ahmet’in yanına 1990’lı hikmet balioğlu eklenmişti. defansın önünde yine geçen yıl olduğu gibi doğa ve gosso vardı. orta sahanın sağında, geçen sezon pek fazla forma şansı bulmayan mervan, ortada nizamettin çalışkan ve solda erzgerbirge aue’dan alınan 1988’li guido koçer bulunuyordu. en önde ise alıştığımız gibi stanku.
son 2 sezonda ortanın ortasında oyun kurucusuz oynayan bir takım olduğumuz düşünülürse, yönetim bir kere daha bu bölgeye herhangi bir transfer yapmayarak bizi yanıltmadı. bu yüzden maç başladığında sürekli kanatlardan gol pozisyonuna girmeye çalışıyorduk. rize ise genelde lualua ile pozisyona girmeye çalışıyor ama pek de etkili olmayı başaramıyordu.
31. dakikada stanku - gosso paslaşmasının ardından sağ kanattan içeri hareketlenen guido topla buluştu ve sola doğru kayıp kaleye şutunu çekti. kale direği dibine doğru giden top, kontrpiyede kalan serkan’ın bakışları arasında ağlarla buluştu.
golden sonra alkaralar geri çekilmeye ve rakibini kendi sahasında kabul etmeye başladı. böylece biz de televizyon karşısında her an gol yiyebileceğimize kendimizi alıştırmaya başladık. nitekim, 41. dakikada ali adnan’ın güzel şutunu önce dahlin ardından direk önledi, bir dakika sonra ise yine ali adnan’ın bu sefer çaprazdan şutunu çizgi üstünde ahmet son anda çıkartmayı başardı.
ikinci yarının başında ortada bir oyun seyrettik. 54. dakikada ise tosic’in soldan yaptığı ortaya guido’nun güzel kafası, önce kalenin sol, ardından da sağ direğine çarparak dışarı çıktı. bu pozisyondan sonra guido’nun golü kokladığını düşünmeye başlayarak morallendik.
7 dakika sonra hakan aslantaş’ın hatalı geri pasını holosko’nun kapması ve iki defans oyuncumuzun birden aynı oyuncuyu kapatmaya çalışırken ümit’i ceza alanı içinde unutmalarıyla birlikte topu filelerimizde gördük. oldukça acemice bir gol yemiştik.
bu golden sonraki en önemli pozisyon ise, hiç şüphesiz, tosic’in sol kanattan, yerden yaptığı ortayı stanku’nun, kayarak gelen kaleci serkan’ın üzerinden nefis bir şekilde aşırtarak filelere göndermesine rağmen, volkan bayarslan’ın “öncesinde faul var” diyerek iptal etmesiydi. oysa pozisyonda, bariz bir şekilde uzaktan yakından hiçbir şey yoktu.
sonrasında maç 1-1 sona erdi ve gençlerbirliği sezona hiç değilse 1 puanla başlamış oldu. maçta takımın arzulu olması ve hem guido’nun hem de stanku’nun gol yollarındaki girişkenlikleri moral vericiydi. fakat defansta yaptığımız bariz hatalar ve üst üste üçüncü kez orta sahada bir oyun kurucumuz olmadan sezona başlamamız moral kırıcıydı.
umarım, maçın kadrosunda yer alınmayan romen orta saha oyuncusu antal iyi bir oyun kurucudur da, ileriki maçlarda kanatlarına önlem alınınca, gol pozisyonuna giremeyen kötü bir takım haline gelmeyiz.
heyecanla beklediğim ilk maçı izlemek için koşa koşa kahveye gittim. aynı anda oynanan balıkesir maçını değiştirmeyen kahveciye 10 lira teklif ettim ama fayda etmedi. civarda maçı veren başka yer yoktu. bende çaresizlikle eve döndüm. maçın sadece özetini izlemekle yetinmek zorunda kaldım.
sadece özete bakarak yorum yapmayı hiç sevmem. bu yüzden takımın genelinden ve futbolculardan fazla konuşamayacağım. ilk defa gördüğüm guido koçer dinamik bir futbolcuya benziyor. kalıbı yerinde olan adam görebildiğim kadarıyla hızlı bir futbolcu. attığı golde içeriye doğru sokulmasını beğendim. çizginin dışından vurduğu paralel şut esnasında kaleci doğru köşeye yakındı ve buna rağmen topu izledi. sert bir şuttu. güzel bir gol oldu.
tosic'in ortasında uzak direk tarafındaki koçer topa kafayla vurdu. top boyuna direklerin ikisine birden çarpıp uzağa yöneldi. şanssız olduğumuz anda koçer'in içeriye sokulma özelliğinin yanında kafa vurma özelliğini de görmüş olduk.
yediğimiz gol hatalar zincirinin sonucu oldu. hakan'ın kısa kalan pasında holosko topu kapıp hareketlendi. onu karşılayan yanlış görmediysem hikmet'in markajı holoskoyu köşeye itti. burada ahmet çalık bana göre çok yanlış bir tercih kullanarak kademeye girdi ve aldığı yanlış pozisyon hemen arkalarındaki ümit korkmaz'ı boş bıraktı. holosko ümit'i gördü ve ümit rahat bir şekilde aldığı topu gol yaptı.
son on dakikaya doğru tosic'in kestiği topta stancu'nun golü verilmedi. hakemin faul dediği pozisyonda hangi açıdan bakarsanız bakın temas dahi göremezsiniz. temiz bir golümüzü vermemişti hakem. tabii ki hiç bir ses gelmedi basından. burda güçlü olan haklı çünkü. basın paradan, iktidardan yana. çağın ruhu bu. çaresiz söylenmekten başka yapacak birşey yok. çıkış yolu yok.
89'da yapılan irfan-mervan değişikliği benim için hayal kırıklığı oldu. çünkü mustafa kaplan'ın kulübeye aldığı 3 hacettepeli futbolcudan en azından birinin fazla süre almasını beklemiştim. onun dışında antal'ın neden 18'de olmadığını merak ediyorum.
genclerbirligi kick off slightly better than last year!
it is pretty much obligatory for me to start each report of the first match of the league with the statement, "aren't we supposed to be playing cricket at this time of year?"
i didn't last year as i was on holiday, but i did state it in the first line a couple of years ago... which makes it sort of traditional.
so this friday evening i found myself giving a "recharge" talk to turkish cricket umpires. i really admire our turkish umpires. they are becoming as pedantic as any 70-year-old with an mcc law book watching middlesex versus somerset.
"hoçam*. the batsman hits the ball and it hits a bird in the air, flying west, or possibly south-west, and is then caught by a fielder who is falling over the boundary but he/she manages to throw it back to another fielder, while the first fielder has not made contact with the ground outside of the boundary, and the ball then lodges in the pocket of the second fielder... is the batsman out? if not how many runs should be awarded. what signal should be given?"**
i then reply.
"that's an interesting question ayşe, and one i'd love to address, bur we don't have quite enough time at the moment. keep that question in your head and i shall address it after our session this evening. at the same time though, please note that we all junior umpire candidates and so can we get back to the idea that if a batsman hits the ball, and the ball is caught, the batsman is out? any questions? no? good! lets get onto to the much more important point of how to umpire sledging."
but this is a football blog and occasionally we talk about football here. well, the ankaragucu lot on this blog talk a lot about it.
rizespor 1 - 1 genclerbirligi
so i missed the first half completely thanks to the time it took to explain what and why are the restrictions on leg side fielding (thanks douglas jardine). i then showed up at su'dem pub to find that no one was there. i rang orcan to find that he was watching the match on a dodgy webstream and that various people were down at the beer bus. good news was that gencler were winning 0-1.
a 15-minute walk down to the beer bus and it was great to see the old faces of maksut, halil, erdem, cengiz, bulent etc etc. it was the usual small crowd of alkaralar fans and it was great to see them all again.
"so how are we playing?", i asked.
"better than we expected," was the reply and with that reassurance it was time to order beer.
we should have gone two ahead but a header from ????? hit the post... and then hit the other post... evil
arr... we seemed to be okay. we were definitely attacking but rize seemed to be pretty crap. we had a goal disallowed for absolutely no reason!!!!!!. and then we gave away the easiest of goals. hakan aslantaş must be having nightmares tonight after making the world's worst ever pass back to a teammate.
okay. we looked okay in the second half and the referee was completely stupid in not allowing us a second goal. at the same time though we were not penetrating properly. our first half goal only came because our new guy guido koçer hadn't heard that gencler players are by law not allowed to shoot from outside the box. he will learn.
a point away. last year we lost the first match of the season, again away to rizespor. so i guess this year couldv'e benn worse.
there is no "top flight" football next week, probably due to turkish cricket matches, but we will be back the week after with a home match against bursaspor. the circumstances around the match could be interesting. many people are boycotting the new passolig system (me included).
during the week i had better post an explanation as to why i won't be getting a passolig card and therefore won't be going to gencler matches this season... my old post here pretty much sums it up though
my guess is that this year is going to be pretty bad for atmosphere at football games. maybe not for ankaragucu though... the new rules don't apply for them.
* it is bloody cool to be called "hoçam".
** not out. the fielding side didn't appeal. no signal needed. the batting team scores as many runs as they ran. (or something like that... i think!)