bu maçtan 5 gün önce, şike soruşturmasında teknik direktörü ve bir yöneticisinin adı geçen beşiktaş kulübünün başkanı yıldırım demirören, federasyon başkanı oldu. bu hamleyi temiz futbol'un ölümü olarak nitelendirenler de var...
* * *
uefa’ya temiz futbol mektubu: bu bir temiz futbol arayışıdır!
türk futbolu, temmuz 2011’den beri büyük bir kaos içerisinde. türkiye’deki kirli futbolun temizlenmesini isteyen ve bir yerden başlanması gerektiğine inanan bizim gibi birçok futbolsever gelişmeleri ilgi ile takip ediyor. fakat her geçen gün “temiz futbol” umutlarını yitiriyorlar. çünkü yetkililer sürekli topu taca atıyorlar. gelinen noktada, yeni futbol federasyonu başkanının “gerekirse avrupa’ya gitmeyiz. ne olacak?” gibi şok edici açıklamaları ile türk futbolu avrupa’dan dışlanma tehlikesi ile karşı karşıya.
işte bu yüzden, önce futbolsever, ardından da iki tane gençlerbirlikli taraftar olarak erdem ceydilek ile ben mehmet ali çetinkaya, uefa’ya “temiz futbol” istediğimizi dile getiren bir mektup hazırladık. ilgili mektubu kendi imzalarımızla hem postaya verdik hem de uefa.com’a e-posta attık.
ben türkiye’de yaşayan bir futbolseverim. bu ülkede futbolu takip eden herkes bugüne kadar birçok kez şike söylentisi duydu, okudu, izledi. fakat bunların neredeyse hiçbiri yetkili makamlarca ciddiye alınmadı ve üzerine gidilmedi. hiçbir şey yokmuş gibi davranıldı ve yola devam edildi. bu yüzden de futbola olan güvensizlik her geçen gün büyüdü. birçok futbolsever futbola küstü. hatta futboldan nefret etti. bugün ülkede oynanan hiçbir maçın hak edilerek kazanılmadığı düşünülüyor.
temmuz 2011’de başlatılan şike soruşturması, benim gibi türkiye’deki futbola hiçbir güveni kalmayan futbolseveri umutlandırmıştı. çünkü soruşturma kapsamında türkiye’nin “dokunulmazlar” dediği 3 büyük kulübünden ikisinin de adı geçiyordu. hatta birinin başkanı ve diğerinin teknik direktörü ile önemli bir yöneticisi gözaltına alınmıştı. büyük bir merakla soruşturmayı takip etmeye başladık.
sadece son 4 ayın kapsama alındığı soruşturmada, tablo o kadar vahimdi ki, adeta yıllardır neden futbola güvenmediğimiz kanıtlanıyordu. özerk futbol federasyonumuzun iş bu kadar ayyuka çıkmışken bir kere daha “onları” koruyamayacağını düşünmeye başlamıştık bile.
ama olmadı! futbol federasyonu, her adımda topu taca attı. işi sürekli uzattı ve sulandırdı. soruşturmada adı geçen takımlar hakkında ne pozitif ne de negatif hiçbir net açıklama yapmadı. türk futbolunda büyük bir kaos yaşanırken ligler kör-topal başlatıldı.
son genel kurulda “benim fenerbahçeliliğim tartışılmaz” diyerek kendini savunan özerk futbol federasyonumuzun başkanı, topu bir kere daha taca attı ve istifa etti. istifasının ardından birinci tanıkların ağzından federasyon başkanının fenerbahçe’yi düşürmemek için verdiği amansız mücadele yazılıp çizildi.
bugün şike soruşturması kapsamında teknik direktörü ve önemli bir yöneticisi yargılanan beşiktaş’ın başkanı, federasyon başkanı seçildi. seçim öncesi basına yansıyan ilk açıklamalarında “uefa ile anlaşacağız. anlaşamazsak türk takımları avrupa’ya gitmez ne olacak!” gibi inanılmaz sözler sarf ediyor.
türk futbolunun temizleneceğine olan inancımız gün geçtikçe azalıyor. ilk günlerde “bu ülkede büyüklere hiçbir şey yapılmaz!” diyenler, ne yazık ki bir kere daha haklı çıkmak üzereler. ortada kimsenin üstünü örtemediği bir şeyler var ama kimse bunun adını koymaya cesaret bile edemiyor.
bu dramatik süreç, türkiye’de futbolu yönetenlerin temiz futbolu ve güven ortamını futbol sahalarına getiremeyeceklerini bir kere daha kanıtlanmıştır. bu yüzden temiz futbol isteyenler olarak uefa’nın bu oyuna ortak olmamasını istiyoruz. uefa’nın türkiye’ye temiz futbolun gelmesi için sonuna kadar mücadele edeceğine ve gerekeni yapacağına inanıyoruz. ve yaşananları takip etmeye devam ediyoruz.
saygılarımla,
ingilizce mektup;
subject: a quest for fairplay!
dear sir/madam,
i’m a football fan living in turkey. it is not a secret that football in turkey has been full of match-fixing. everyone has either heard or read or watched the match-fixing stories. unfortunately, none of the competent authorities has taken these claims serious and cracked down on them. all of the actors in the competent authorities have pretended as if everything is fine and by the book of the universal football norms, intentionally or willy-nilly. as a result of this “collective” neglect, so many football fans have turned their back to the games, even started to hate the game. you cannot even find a single football fan who thinks that the games are won deservingly in turkey.
the match-fixing scandal erupted in july 2011 and the following investigation and case gave hope to millions of football-lovers including me as two of the three “untouchables” of football in turkey were also in the investigation file. moreover, fenerbahçe president on the one hand, and beşiktaş coach and member of board on the other, were taken into custody. we started to follow up the investigation with curiosity and hope.
although the investigation only covered the last 4 months, the picture was so calamitous that it was proved that we were so right in having second thoughts about the football in turkey. with a slice of hope, we just started to think that our “self-governing” and “autonomous” football federation will not dare to protect “them” once more, while all the mess was so overt.
but the hopes were destroyed again! football federation preferred to throw the ball out of bounds. they chose to play for the time and to sidestep instead of taking necessary actions. federation did not even make a statement about the mentioned clubs, either positively or negatively. the leagues started perfunctorily despite the chaos.
in the last general assembly of football federation, the former president defended himself through rising that no one should have a suspicion on his fanship for fenerbahçe, and then resigned. following his resignation, the media was full of primary witnesses who were talking about how the former president spent effort to prevent fenerbahçe from relegation.
today, football federation has elected the new head of the federation: the former beşiktaş president, whose coach and an important member of board were judged within the investigation. he was also the one who declared that “we will have an agreement with uefa. if not, turkish teams will not participate to the uefa competitions. it’s not a big deal!”
our belief in a possible cleanup in football in turkey is diminishing each day. the recent investigation has shown that “no one can touch the three bigs” is still a valid and right statement in turkey. there is a mess around that nobody can suppress, but the competent authorities cannot even dare to name it!
the dramatic period of match-fixing investigation has proven that the competent authorities and competent people in turkey lack the capacity and courage to provide a fair play environment. this is why we, as fairplay seekers, want uefa to take an active role in this chaos. we believe that uefa will do its best to bring fairplay to turkey.
we also declare that we will be attentive followers of the process, both in national and international level.
gençlerbirliği kulübü, demokratik kongo cumhuriyeti’nde yürütülen, futbolun profesyonelleşmesi çalışmalarına yardımcı olacak.
demokratik kongo cumhuriyeti’nin ankara büyükelçisi marcel mulumba tshidimba, kırmızı-siyahlı kulübe gelerek, teknik direktör fuat çapa ve yöneticilerle görüştü. aa muhabirinin aldığı bilgiye göre tshidimba, ilhan cavcav tesislerinde gerçekleştirilen görüşmede futbol ligi ve kulüplerin profesyonelleşmesi konularında, çapa ve yöneticiler ile bilgi alışverişinde bulundu.
bu arada gençlerbirliği’nin demokratik kongo cumhuriyeti’nde futbol okulu açmasının da gündemde olduğu, bu konunun sonraki görüşmelerde netlik kazanacağı öğrenildi.
cavcav: "nereden, nereye..."
gençlerbirliği kulübü başkanı ilhan cavcav, demokratik kongo cumhuriyeti’nde profesyonel lig kurulması konusunda kendileriyle görüş alıverişinde bulunulmasının mutluluk verici olduğunu söyledi.
cavcav, aa muhabirine, "bir zamanlar gençlerbirliği’nde siyahi futbolcu oynatmak en büyük hayalimdi. bugün ise afrika futbolunun dizaynı için tecrübelerimize başvuruluyor. nereden, nereye..." dedi.
ucuza aldığı futbolcuları yüksek bonservis ücretleriyle başka takımlara satmasıyla tanınan cavcav, ilk siyahi futbolcuyu transfer ettiğinde büyük mutluluk yaşadığını, gelinen noktada, demokratik kongo cumhuriyeti’yle kurulan köprünün çok önemli olduğunu ve bu ülkede futbol okulunun açılmasının da bu ilişkiyi perçinleyeceğini ifade etti.
ilk 6 birbiriyle oynuyor! mehmet ali çetinkaya 2/3/2012 gencler.org + klasspor.com
süper lig'in 29. haftasında fenerbahçe'ye konuk olacak ekibimiz, rakibi ile lig tarihindeki 78. (13g, 29b, 35m) ve istanbul'daki 39. (3g, 11b, 24m) maçına çıkacak. kırmızı-siyahlılar bundan önce istanbul'da oynadıkları maçlarda 37 gol atıp, 84 gol yemişlerdi.
final maçlarına devam
dördüncülük mücadelesi veren ve 5. sırada yer alan ekibimizin ligde 2. sırada yer alan fenerbahçe ile karşılaştığı 29. haftada, 3. beşiktaş, 4. trabzonspor ile ve lider galatasaray 6. sivasspor ile karşı karşıya gelecek. ilk 6 sırada yer alan takımların birbiriyle oynadığı haftada fenerbahçe'den alınacak puan ya da punların play-off hedefimiz için son derece büyük önemi var.
ligdeki durumları;
28. hafta sonunda topladığı 44 puanla 5. sırada yer alan gençlerbirliği, deplasmanda oynadığı 13 maçta 4g, 3b, 6m aldı. 16 gol attı ve 23 gol yedi. kazandığı 54 puanla 2. sırada yer alan fenerbahçe ise evinde oynadığı 13 maçta hiç yenilmedi ve 11g, 2b aldı. 28 gol attı ve filelerinde 9 gol gördü.
hakemler: tolga özkalfa, serkan gençerler, ekrem kan
fenerbahçe: volkan demirel, reto ziegler, joseph yobo, serdar kesimal, gökhan gönül, emre belözoğlu, miroslav stoch (dk. 60 issiar dia), alex de souza (dk. 74 selçuk şahin), cristian baroni, mehmet topuz (dk. 82 recep niyaz), moussa sow
yedekler: mert günok, orhan şam, özgür çek, henri bienvenu
teknik direktör: aykut kocaman
gençlerbirliği: ramazan köse, aykut demir, ante kulusic, mehmet sedef (dk. 41 ergün teber), yasin öztekin, randall azofeifa, hurşut meriç, soner aydoğdu (dk. 67 mehmet akgün), özgür ileri (dk. 42 oktay delibalta), cem can, herve tum
yedekler: özkan karabulut, murat duruer, ermin zec, ersen martin
teknik direktör: fuat çapa
goller: dk. 2 miroslav stoch (1-0) dk. 20 moussa sow (2-0) dk. 38 miroslav stoch (3-0) dk. 56 emre belözoğlu (4-0) dk. 60 [penaltıdan] soner aydoğdu (4-1) dk. 64 alex de souza (5-1) dk. 68 issiar dia (6-1)
sarı kartlar: dk. 26 serdar kesimal, dk. 61 reto ziegler, dk. 62 alex de souza, dk. 65 cristian baroni (fenerbahçe)
fenerbahçe şükrü saracoğlu stadyumu'nun ankara 19 mayıs stadyumu'na uzaklığı: 437 km.
yaklaşık 2-3 sezondur şükrü saraçoğlu'na deplasman yapma fikrim vardı ama bir türlü şartlar uygun düşmemişti. geçen hafta maç tarihleri açıklanınca bir plan yaptık ve maça gidebileceğimize karar verdik. otobüs biletlerimizi aldık. ilginç bir rastlantı olarak, perşembe günü bağış erten arayıp yenilsen de yensen de'ye davet etti. ben de önce aklımdaki 5 arkadaşımı arayıp, programa katılmak isteyip-istemediklerini sordum. hepsinin de uygun olmadığını öğrenince istanbul'da olacağım için arayıp katılacağımı söyledim...
cumartesi günü önce programa katıldım. ardından özge, kuzenim, hakan ve bozkurt ile buluşmak için kadıköy servisine bindim. bu arada bir arkadaşım aradı ve biletix'de gençlerbirliği biletlerinin satılmadığı haberini verdi. deplasmana gittiğinizde en önemli şey bilet olduğundan bir telefon trafiği başladı. bozkurt'a durumu bildirdim, o da fenerbahçe'li bir yönetici ile konuştuğunu ve migros’un yanındaki biletixde satıldığı haberini verdi. serviste beraber yol aldığımız program konuklarından fenerbahçeli tuğba’ya “orası neresi” diye sorduğumda, inince ben sana yardım ederim dedi ve yolculuğumuz başladı…
indiğimiz yerden önce kale arkasına geldik. orada birkaç kişiye sorduk. biletin deplasman tarafında satıldığını söylediler ama biz biletixe bakmak için migros tarafına ulaştık. fakat orada sadece fenerbahçe biletlerinin satıldığını öğrendik. onlar da deplasman tarafına gitmemizi söylediler. stadın çevresinde dönmeye başladık. feneriumun önünden geçerken bir bilet satıcısına sorduk. bize "bulamazsınız beni takip edin göstereyim" dedi. bir süre yürükten sonra bir köprüye geldik. yukarıdan deplasman girişini gösterdi. vızır vızır arabaların aktığı yere inecek bir yer göremedik ve "peki nereden geçeceğiz" diye sorduk. o da tarif etmeye başladı. köprüden aşağı doğru kıvrılan yolu takip edip önce dış, sonra iç ve sonra da tekrar dış korkuluklardan atlayıp karşı yola girmemizi ve akabinde devam edip bilet satılan gişeye ulaşmalıydık. pek inanmak istemesek de sonunda başka yolun olmadığına görüp yola koyulduk.
bir süre sonra deplasman gişesindeydik. ama bu sefer de ilgili kimse yoktu. güvenlikçilere sorduğumuzda "biz bilmiyoruz gelir" dediler. bu arada gişede kredi kartı olmadığını fark edip ceplerimi yokladım ama yanımda 4 kişiye yetecek kadar para yoktu. tuğba'ya dönüp burada banka nerede var dediğimde "buradan çıkıp banka bulmak biraz zor" dedi. akşit abiyi aradım ve durumu izah ettim. o da, “sen satıldığını teyit et bende para var” dedi.
en azından para konusunda rahatlamıştık ama bilet satılıp satılmayacağı konusu hala muamma idi. boynunda "görevli" kartı asılı birilerine seslendik ama bize dönüp baktı, ardından dönüp gitti. bir süre daha bekledikten sonra sonunda gişe görevlisi geldi ve bilet satılacağını öğrendik. akşit abiyi beklemeye başladık.
bir süre sonra akşit abi aradı ve stada geldiğini ama deplasman tarafını bulamadığını söyledi. taze tecrübeliler olarak olayı "normal” karşıladık. ben telefonu tuğba'ya verdim. anlatmaya çalıştı. bir süre sonra tekrar aradı ve sonra tekrar... yaklaşık 15-20 dakika sonra telefonum çaldı açtım, "malicim seni görüyorum. köprüdeyim. şimdi nereden geleceğim oraya" diye sordu. hafif gülümsedim ve ardından 3 korkuluktan atlayıp yolu geçip buraya geleceğini söylediğimde akşit abinin tepkisini görmeliydiniz...
sonunda akşit abi geldi ve biletlerimizi aldık. ardından yolu takip ederek karşı yönden deplasman tarafına yürüyerek biraz daha rahat gelebileceğimizi öğrendik. bizimkilerle bulaşacağımız ve bir şeyler atıştıracağımız çiya'ya doğru tuğba ile birlikte yol aldık. tuğba beni restorandın önünde bıraktığında kendisine çok çok teşekkür ettim. çünkü çok çok büyük bir incelik göstermişti. ben tek başıma ne bilet alacağım yeri ne de dönüş yolunu bulabilirdim. onun için de deplasman tribününü yerini öğrenmek zorlu ama enteresan bir anı oldu kanımca…
uzun süredir görüşemediğim bozkurt k. yılmaz ve bizim ekiple buluştuk. bir şeyler atıştırdık. muhabbet ettik ve 18:15 gibi yola koyulduk. bozkurt bizi sağ salim girişe kadar yönlendirdi ve soğuk esen rüzgar eşliğinde tribüne ulaştık. 2 katlı tribünün önce üst ve küçük tarafı açıktı. açıdan ötürü birkaç kere yer değiştirdik. tam yerimizi bulduk ki büyük taraf da açıldı ve oraya geçtik. tribünlerin üstündeki ısıtma panelleri çok hoşuma gitti. stadyum kutu gibi görünüyordu ama bizim bulunduğumuz tribün hem açı olarak hem de filelerden ötürü ciddi ciddi “dışlanmış bölge” gibiydi. sanki stadyumda değil de uzaktan bir yerden maç izliyor gibiydik. garipti…
ilk golün hem erken olmasına hem de vuruşa çok şaşırdık. “olsun atarız dert yok” diye düşünüyordum. tam toplandık derken fark ikiye çıktı. sonra birkaç pas yaparken 3 oldu ve bizim açımızdan maç bitti. ikinci yarı “çocukça” yenilen gol ile fark 4’e çıktığında, maçın ardından bekleteceklerini düşünerek kaçıncı dakikada çıkalım diye düşünmeye başladık. penaltıdan gelen golle biraz rahatlasak da, 5 ve 6. gol iyice canımızı sıktı ve 70. dakikada dışarı çıktık.
metrobüste giderken telefonuma mesaj düştü. hangi fenerli arkadaş diye düşünürken tanıl abinin yazdığı "sıkma canını" mesajını gördüm. içim ısındı...
yol sırasında hakan’ın viyana’dan bir arkadaşı aradı ve penaltı golünden sonra lig tv’nin onu (ve muhtemelen bizi) gösterdiğini söyledi… yol boyunca ve tüm akşam maçla ilgili geyikler yapıp moral bulmaya çalıştık. ama açıkçası 2006'da ankara'da 5-0 yenildiğimiz manisaspor maçından sonra beni en çok hırpalayan yenilgi oldu...
işin en garip yanı da, maçtan önce ne, sezon başından beri izlediğim gençlerbirliği'nin böyle ağır bir yenilgi alacağını, ne de, inişli çıkışlı bir grafik çizen fenerbahçe'nin böyle bir galibiyet alacağı aklımın ucundan bile geçmezdi...
pazar günü güzel bir kahvaltı ve ardından dolaşarak gidilen yeniköy’de yenilen güzel bir balık ve akabinde dönüş yolu…
kısacası maç dışında her şey güzeldi…
dip not: fenerbahçe şükrü saraçoğlu'ndan önce gördüğüm 14 stad sırasıyla şunlar: ankara 19 mayıs, cebeci inönü, mudanya ilçe, beşiktaş inönü, sakarya atatürk, yenikent asaş, bursa atatürk, san siro / giuseppe meazza, santigao bernabeu "maç yoktu. stat turu ile gezdim", konya atatürk, eskişehir atatürk, 5 ocak, ali sami yen, samsun 19 mayıs.
gençlerbirliği lig tarihi boyunca 5. kez bir maçta 6 kez filelerinde gol gördü. en son 12 yıl önce (1999-00 sezonunda) galatasaray'a deplasmanda 6-0 yenilmişti...
fenerbahçe lig tarihi boyunca 19. kez bir maçta rakip fileleri 6 kez havalandırdı. en son 6 gol attıkları maç; 2010-11 sezonunda evlerinde oynadıkları ankaragücü maçı idi.
maçı evde izlemek için herşeyi hazırlamış (beni bilenler neyi kastettiğimi anlamıştır) ve fenerli arkadaşların telefonlarını şöyle bir yoklamış olarak maç izlemeye başladım. ve ilk dakikada bir şokla kendime geldim.
neyse, futboldu bu ve her şey olabilirdi. bu umutlu halim ikinci golden sonra bile sürdü. fakat üçüncü golden sonra artık bitse de gitsek havasına girdim. hani evde izlemesem 3-0 geriye düştükten sonra staddan ayrılan ve aldıkları kupayı göremeyen liverpool taraftarları gibi ortamdan ayrılmayı bile düşündüm. totem totemdir diyerek. ama evden gidemedim tabi.
ikinci yarı ile fena başlamadık diyordum ki geldi dördüncü gol. sonra beş, altı. arada biz de bir penaltı attık ama gerçekten ufak bir nüanstı bu gol sadece.
maç biterken pınar'ı aradım. adamlar durmuyorlar diye. ya dedi. beş yemişiz. dedim altı oldu. canlı skor siteleri bile yetişemedi gol yeme hızımıza yani.
maç sonu iki espri aklımdaydı. 8-0 yenildiğimiz ingiltere maçlarından. birisi yediğimiz ilk gol için:
"yapma ramazan daha kadroları saymadım"
diğeride sürecin tamamı için:
"maç bitti ve biz hala gol yiyoruz"
iki de not aktarayım maçla ilgili bende iz bırakan. belki kimileri bunu profesyonellik sınırında görecek ama kart sınırındaki oyuncuların bilerek kart görmesi gerçekten etik değildi. ve taraftarların açtığı "sel gelme lan ayı" pankartı bir sonraki galatasaray maçı açısından oldukça manidardı. güldüm.
stoch onu unutmadı, işte özel teşekkür... 7/1/2013 sporx.com
fifa tarafından yılın golü ödülünü alan fenerbahçeli miroslav stoch, yaptığı açıklamada goldeki 'aslan payı'nın alex de souza'da olduğunu ifade etti.
spor toto süper lig'de geçtiğimiz sezon gençlerbirliği'ne attığı gol, fifa tarafından 2012'nin en güzel golü seçilen fenerbahçeli miroslav stoch, ödül töreninin ardından verdiği röportajda duygularını aktardı.
slovak oyuncu çok mutlu olduğunu ifade ederken golde kendisine o dönem fenerbahçe forması giyen alex'in yaptığı asiste dikkat çekti teşekkürlerini sundu.
stoch, "fantastik bir duygu. ilk 3'e girmeyi beklemiyordum. bana oy veren herkese teşekkür etmem lazım. eğer onlar oy vermeseydi ben burada olamazdım. bu ödülü bana oy veren insanlar sayesinde kazandım." şeklinde konuştu.
başarılı oyuncu gol anını anlatırken en büyük payın korneri kullanan alex'te olduğunu dile getirdi: "aslında büyük pay eski kaptanımız alex'te. korneri kullandı ve bana mükemmel bir top gönderdi. ona teşekkür ediyorum. ben de ceza alanı dışında bekliyordum. top bana doğru geldiğinde sadece gol atmayı düşündüm. 2 ya da 3 oyuncu üzerime doğru geliyordu ve topu kontrol etme şansım yoktu. aklımdan geçen tek şey şut atmaktı eğer kontrol etmeye çalışsaydım topu kaybedebilirdik ve kontra atak yiyebilirdik. top vurdum ve sanırım daha iyi vuramazdım..."
stoch, idmanlarda ceza alanı dışından şut denemesi yaptığını ifade ederken, "geçen sezon ceza alanı dışından birçok gol attım. ama bu tarz bir gol için evet çalışmanız da gerekiyor yine de şansa da ihtiyacınız var. ben de hem mükemmel vurdum hem de şanslıydım. sonuç çok temiz oldu." ifadelerini kullandı.
alex de souza'da dün gece stoch'u tebrik edenler arasındaydı.
fenerbahçeli miroslav stoch, puşkaş yılın en iyi golü ödülünü kazandığı golü gençlerbirliği'ne atarken, o ödül getiren golün diğer taraftaki kahramanı ramazan köse dha'ya özel açıklamalarda bulundu.
ödülden dolayı stoch'u tebrik etme fırsatı bulamadığını belirten ramazan "sizin vasıtanızla stoch'u tebrik ederim" dedi. ramazan gol anında yaşadıklarını şöyle anlattı:
"maçın daha 1. dakikasında beklemediğimiz bir orta ve stoch'un da beklemediğimiz sertlikte vuruşu ile golü yedim. alex'in ortasıydı sanırım, güzel bir orta yapıldı ve stoch da çok güzel vurdu. stoch'u da sizin vasıtanızla tebrik ederim. dereceye girip yarışma başladığında internetten takip ettiğimiz kadarıyla farklı bir duyguydu bu benim için...tekrar golü hatırladım, gözler önüne serildi. çok iyi vurdu ve top çok iyi yere gitti."
bundan sonra stoch'a karşı çok daha dikkatli olacağım
kaleci ramazan, madalyonun öbür yüzünde kendisinin olmasını çok önemsemediğini belirterek, "bir çok oyuncu güzel goller atıyor, bir çok kaleci de güzel goller yiyor. bu böyle sürecek, futbolun güzelliklerinden birisi de bu" diye konuştu.
ramazan köse golü tüm dünyanın defalarca seyrettiğini ve hafızalara kazındığını da dile getirirken, bundan sonraki ilk fenerbahçe - gençlerbirliği maçında stoch ile ilk karşılaştığında konuşmak istediğini söyledi. ramazan sözlerini, "bundan sonra stoch'a karşı çok daha dikkatli olacağım" diyerek bitirdi.
temsilci: yusuf çelik, haydar özdemir, mustafa arda
fenerbahçe a.ş.: volkan demirel, reto pirmin ziegler, emre belözoğlu, joseph michael yobo, moussa sow, miroslav stoch (dk. 59 issiar dia), alexsandro de souza (dk. 74 selçuk şahin), cristian mark junio nascimento oliveira baroni, mehmet topuz (dk. 81 recep niyaz), serdar kesimal, gökhan gönül
yedekler: fehmi mert günok, henri bienvenu ntsama, özgür çek, orhan şam
teknik direktör: aykut kocaman
gençlerbirliği: ramazan köse, mehmet seyfettin sedef (dk. 42 ergün teber), aykut demir, özgür ileri (dk. 42 oktay delibalta), ante kulusic, cem can, yasin öztekin, soner aydoğdu (dk. 67 mehmet akgün), randall azofeifa corrales, hurşut meriç, herve germain tum
yedekler: özkan karabulut, ermin zec, murat duruer, ersen martin
maçtan dakikalar fenerbahçe maça golle başladı. 2. dakikada sağdan korner atışı kullanan alex'in ceza yayının önünde bulunan stoch'a gönderdiği topu, slovak futbolcu gelişine güzel bir vuruşla ''90'' diye tabir edilen iki direğin birleştiği yerden filelere gönderdi: 1-0. 13. dakikada cristian'ın ceza alanı dışından vuruşunda, top üstten auta çıktı. 20. dakikada fenerbahçe farkı 2'ye çıkardı. bu dakikada sağdan mehmet topuz'un ortasında, ön direğe koşan sow, kendisini takip eden aykut'a rağmen zor pozisyonda topa gelişine şık bir vuruş yaptı. meşin yuvarlak kaleci ramazan'ın müdahalesine rağmen ağlara gitti: 2-0. 23. dakikada ceza yayı içinde topla buluşan soner'in vuruşunda, meşin yuvarlak direğin üzerinden auta çıktı. 28. dakikada cristian ile paslaşarak ceza yayına gelen alex'in yerden şutunda, top direğin yanından az farkla auta çıktı. 34. dakikada alex'in soldan ortasında ceza alanı içinde yobo'nun vuruşunda, kaleciden dönen topu sağ çaprazda kontrol eden sow, bir kez daha kaleye gönderdi. yine kaleci ramazan'dan dönen meşin yuvarlak, ceza alanının dışına çıktı. 38. dakikada alex'in sağdan kullandığı korner atışında, kaleci ramazan'ın yumrukladığı topu ceza alanı dışında sol çaprazda kontrol eden sow, meşin yuvarlağı stoch'a gönderdi. slovak futbolcu, ceza yayının solundan yerden sert bir vuruşla, meşin yuvarlağı ağlara göndererek, kendisinin 2., takımının 3. golüne imza attı: 3-0. 45+1. dakikada hurşut'un sağdan ortasında, ceza alanı içinde tum'un kafa vuruşunda, kaleci volkan demirel üzerine gelen topu kontrol etti. karşılaşmanın ilk yarısı fenerbahçe'nin 3-0 üstünlüğüyle tamamlandı. 53. dakikada orta sahanın sağından alex'in yerden uzun pasında bir anda kaleciyle karşı karşıya kalan sow'un vuruşunda, ileri çıkan kaleci ramazan'dan dönen topu, savunma uzaklaştırmak istedi. ceza alanı içinde mehmet topuz'a çarpan meşin yuvarlak direğin yanından auta çıktı. 56. dakikada kaleci ramazan'ın hatasıyla, fenerbahçe farkı 4'e çıkardı. bu dakikada taç çizgisinin yanında serbest atışı bekletmeden kullanmak isteyen kaleci ramazan'ın vuruşunda, top önündeki alex'e çarptı. alex'den dönen topu uzaklaştırmak isteyen ramazan'ın vuruşunda, bu kez meşin yuvarlak emre'de kaldı. emre, topu sağ kanattan uzun bir vuruşla boş kaleye gönderdi: 4-0. 59. dakikada ceza alanı içinde topla buluşan hurşut, ziegler'in müdahalesiyle yerde kaldı. bu pozisyonda hakem tolga özkalfa penaltı noktasını gösterdi. 60. dakikada penaltı atışını kullanan soner, meşin yuvarlağı filelere gönderdi: 4-1 64. dakikada ceza alanı içinde dia'nın kontrol edemediği topu alan kaptan alex, gençlerbirliği savunma oyuncuları arasında yerden düzgün bir vuruşla, topu direğin dibinden filelere göndererek, farkı 5'e çıkardı: 5-1. 68. dakikada gökhan gönül'ün sağdan ortasında, ceza alanı içindeki dia topa dokunarak, meşin yuvarlağı filelere gönderdi: 6-1. 79. dakikada ceza alanının sağ çaprazından azofeifa'nın kullandığı serbest atışta, top üst ağlara çarparak auta çıktı. 83. dakikada dia'nın pasıyla ceza yayı üzerinden topla buluşan cristian'ın sert şutunda, kaleci ramazan topu tokatlayarak uzaklaştırdı. 86. dakikada ceza alanı içindeki sow ile paslaşan cristian'ın vuruşunda, top az farkla direğin yanından auta gitti. fenerbahçe, iki yarıda attığı 3'er golle karşılaşmadan 6-1 galip ayrıldı.