trabzonspor ile gençlerbirliği'nin 49. randevusuna sahne olacak maç...
bugüne kadar 2 takım arasında yapılan 48 maçta, gençlerbirliği'nin 9, trabzonspor'un ise 27 galibiyeti bulunuyor. 12 karşılaşmada ise taraflar sahadan beraberlikle ayrıldılar. gençlerbirliği bu maçlarda 46 gol atarken kalesinde 93 gol gördü.
ankara'de trabzonspor üstün
bugüne kadar ankara'de oynanan 24 maçta, gençlerbirliği 6 galibiyet aldı. trabzonspor ise 11 kere galip geldi. 7 maçta ise beraberlik bozulmadı. bu maçlarda trabzonspor 35 gol atarken, gençlerbirliği buna 25 golle cevap verdi.
bu istatistiğe rağmen son 3 sezondur ekibimiz ankara'da trabzonspor'u mağlup ediyor. gençlerbirliği, 2005-2006 sezonunda 1-0, 2006-2007 sezonunda 3-0 ve 2007-2008 sezonunda 2-1'lik skorlarla ankara'da trabzonspor'u mağlup etti.
farklı galibiyetler
gençlerbirliği, trabzonspor'a karşı en farklı galibiyetini, 2006-2007 sezonunda ankara'da 3-0 ile elde ederken, trabzonspor en farklı galibiyetini 1993-1994 sezonunda trabzon'da 6-0 ile elde etti.
gollü maçlar
en gollü maçlar ise, 1997-1998 sezonunda gençlerbirliği'nin deplasmanda 5-4 ve 1993-1994 sezonunda trabzonspor'un evinde 6-0 kazandığı maçlar.
gençlerbirliği'nin profesyonel ligin başladığı günden bugüne evinde oynayacağı 900. resmi maç. ekibimizin bugüne kadar oynadığı 899 resmi maçtaki karnesi ve maçların kupalara göre dağılımı şöyle;
daha önce evinde oynadığı 899 resmi maçta gençlerbirliği, 451 galibiyet aldı, 258 beraberlik aldı, 190 mağlubiyet aldı, 1442 gol attı, 877 gol yedi, % 50.17 galibiyet oranı yakaladı, % 28.7 beraberlik oranı yakaladı, % 21.13 mağlubiyet oranı yakaladı.
899 maçın; 603 tanesini 1. ligde, 198 tanesini 2. ligde, 14 tanesini 3. ligde, 10 tanesini avrupa kupalarında, 70 tanesini türkiye/federasyon kupasında, 4 tanesini de diğer (cumhurbaşkanlığı, balkan vs.) kupalarda oynadı.
bu maç gençlerbirliği ile trabzon'un 14 kasım tarihinde yapacakları ikinci maç. iki takım daha önce 1992-1993 sezonunun yine 11. haftasında ve yine ankara 19 mayıs stadında karşı karşıya gelmişler ve maç 2-2 berabere tamamlanmıştı... bu akşamki maç da 2-2 biterse gayet enteresan olur :)
gençlerbirliği : recep öztürk, emre balak, abd el-zaher el-saka, lamine traore, hakan aslantaş, daniel addo, burhan eşer, mehmet nas, james troisi, engin baytar, carlos eduardo de souza floresta "kahe" (dk. 76 bruce jose djite)
takımınızın 3 puana çok ihtiyacı var. aynı zamanda takımınızda birçok eksiklik var ki bu yüzden ligdeki 10 maçta sadece 10 puan toplayabilmiş durumda. inişli çıkışlı ama çok da çıkışlı olmayan bir grafik çiziyor...
rakip şampiyonluğa oynuyor. onunda mutlak kazanması gerekiyor. kağıt üstünde takımınızın durumu ve rakibinizin durumu düşününce rakip maçın tek favorisi...
maç başlıyor ve kağıt üstündekilerin hiçbiri sahada yok. takımınızdaki her oyuncu son derece istekli, arzulu bir şekilde mücadele ediyor. hatta doğru mevkisi olmamasına rağmen sol bekde hakan aslantaş, rakibinin en büyük silahlarından olan yattara'yı öyle bir tutuyor ki görülmeye değer. hatta bir ara çizgiye kadar inen yattara karşısında duran hakan aslantaşı çalımlamak için nerdeyse 1-2 dakika uğraşıyor ama yattara ne hamlesi yapsa hakan'ın cevabı hazır! ardından topu kazanıyor hakan ve tribünler bir anda "hakan, hakan" diye bağırmaya başlıyor...
takımınız aman aman, süper etkili ataklar yapamasa da topu ayağında tutmaya, rakibe pozisyon vermemeye ve bir yandan da pozisyon yaratmaya çalışıyor. bunlardan bazıları bayağı tehlikeli olacak gibi oluyor ama sonuç gelmiyor. rakibin atağını kesip hızlı bir şekilde takım çıkışlarında tribünler hareketleniyor "gençler gençler!" diye... ilk yarı 0-0 bitiyor. kağıt üstündekilerin tam tersi sahada. "gençlerbirliği böyle devam ederse 2. yarı atar bir tane ve maçı alırız" diyor tüm gençler tribünleri.
2. yarı rakip biraz daha istekli. birkaç önemli pozisyon yakalıyorlar ama onlarda pek becerikli son vuruşları sergilemiyorlar. ve işte o an geliyor... 5 dakikada 3 korner ve sanırım 3 tane serbest atış kullanıyor rakip. özellikle serbest atışlar "objektif" bir şekilde tribünden pek de çalınacak şeyler değil gibi geliyor doğrusu ama hakem "çalıyor" işte. ceza alanı içinde 2 trabzonlunun kafasında top sekiyor ve kaleye giriyor. büyük bir soğuk duş etkisi tüm takımınızın tribünlerinde...
ama takımınız bırakmıyor. asılmaya çalışıyor. pozisyon yaratmaya çalışıyor. direkden topunuz dönüyor. derken uzatma anlarında çaprazdan vurulan bir top 1 saniyenin altında bir sürede kaleye doğru giderken tribünler nefesini tutmuş sanki 10 dakika topu izliyorlar ama top auta çıkıyor...
ve son düdük... rakip "kötü gününde de kazanarak" şampiyonluğun en büyük adaylarından biri olduğunu gösteriyor. rakip tribünler çılgına dönüyor. takımınız tribünü ise sessiz, üzgün... herkesin aklında sadece "11 maçta 10 puan... ne olacak bu takımın hali?" diye bir soru geçiyor. sinirlisiniz, mutsuzsunuz ama kızamıyorsunuz ki hiçbir şeye! takım çıkmış elinden geleni yapmış. arzuda var istekte ama olmamış işte, olmamış! saçma sapan bir golle yenilmişsiniz işte!
bu arada rakip oyuncular saatli kale arkası ile kapalının ortasında yuvarlağı kurmuşlar "ankara misket" oynuyorlar... işin ilginci ortaya ilk geçip oynayan da geçen yıl takımınızın formasını giyen "isaac"...
valla ne denilebilinirki? gidisat hicde icler acici degil artik buna biri dur demesi lazim benim genclerim bu degil ya icerde disarda surekli puan kaybi bu sezon genclerin en iyi oynadigi mac diyebilirim ama malesef sonuca gidilemiyor sanirim bu sene duser gibi gencler..
gençlerbirliği- trabzonspor maçına gitmiştim. trbzonsporu solladık geçttik ama onlar yendi. daha doğrusu biz atak yaptık onlar gol attı. 20 kere filan gol diye ayağa kalmışımdır. çok güzeldi.
rüzgarlı sokaktan bir arkadaşı alıp köfteleri mideye indirdikten sonra birlikte stadın yolunu tuttuk.
içimde ne yalan söyleyeyim kazanacağımıza dair bir umut vardı. oyun başladıktan sonra da umudum biraz daha arttı. fakat yetmişinci dakikadan itibaren kondüsyon olarak oyundan düşmemiz gerek polatez gerekse bende ciddi bir endişeye sebep oldu. nitekim yetmiş sekizinci dakikada golü kalemizde gördük. sonrasında da maçı çevirebilecek enerjiyi sahaya koyamayınca yenilmekten de kurtulamadık.
maçla ilgili sanırım hep aklımda kalacak şey, sevgili polatez'in boynundan çıkarıp hediye ettiği polatlıspor atkısı olacak.
takımım için tam anlamıyla bir "yazık oldu" maçıydı.
futbolcularımız çok istekliydi, çok hırslıydı. çok da iyi oynadık ama kaybettik. çok üzgünüm; ama bu sezonki en keyifli futbolu izlediğimi de belirtmek zorundayım. kaybedeceksek de bu oyunla kaybedelim. hep böyle oynayalım yeter ki...
gençlerbirliği-trabzonspor maçında çarpıcı bir olay yaşandı. başkent ekibinin oyuncularından 4 tanesi; diğer 6'sından farklı bir forma ile sahaya çıktı. (kahe, lamine traore, james troisi ve mehmet nas, omuzlarında kalın bir kırmızı şerit olan formayı giyerken diğer takım elemanları omuzlarda sadece çince bir çizgi olan forma ile sahaya çıktı) bu farklılık, karşılaşmanın hakemi fırat aydınus tarafından fark edilemedi ve maç bu formalarla oynandı. oysa aydınus'un gençlerbirliği takımını uyarıp, herkesin aynı formayı giymesini sağlaması gerekiyordu.
şu anda gençlerbirliği'nde forma giyen engin baytar'ın maçla ilgisi anısı;
futbolcuların teknik direktör değişikliklerinden ister istemez etkilendiğine dikkati çeken engin, son birkaç sezondur bunun sıkıntılarını çektiklerini ifade etti.
"samet hoca ile ilk kez çalışıyorum. çok memnunuz samet aybaba'dan. futbolcularla birebir diyalogları, antrenmanları ve oynattığı oyun olsun, herşeyinden memnunum. samet hoca ile çalışmalarımız neşeli geçiyor ve çok zevk alıyoruz. bu ortamı da trabzonspor maçına yansıttığımızı düşünüyoruz" dedi.
hoca değişikliğinin her yerde yeni bir kan, yeni bir hava oluşturduğunu vurgulayan engin, "birkaç arkadaşımız yeni yeni kendine gelmeye başladı. açıkçası çok umutluyum. başarılı olacağımıza da inanıyorum" diyerek görüşlerini açıkladı.
engin baytar, iyi oynadıkları, ancak 1-0 kaybettikleri trabzonspor maçı sonrasında bazı arkadaşlarının soyunma odasında ağladığını söyledi.
takımda çok genç futbolcunun bulunduğunu ifade eden engin, "iyi oynanmış bir trabzonspor maçından sonra bırakın beraberliği, galibiyeti hak etmiştik. neticesinde kötü bir gol yedik, yenilince de birkaç arkadaşımız hırsından dolayı gözyaşlarını tutamadı. galibiyet hevesimiz kursağımız da kaldığı için yerlisi de yabancısı da gözyaşı döktü. soyunma odasında böyle bir olay yaşandı. bu da takımdaki değişikliklerin göstergesidir" diye konuştu.
friday night started out okay. just myself, dan the man, guclu and a new man in town, james, at the chopin but we got the beers in and in what should have been an omen for the evening i got pulled over by the cops at the first of the two police checkpoints and was accused of being "alkollu" for having had three beers.
immediately understanding the situation i went "dumb" and let guclu do all the talking. a minute or so later they let me through. at the second police check, the one just inside the stadium, i got through no worries but this time it was james' camera that was the problem... not the camera itself but the battery which the cops thought james was planning at throwing at the linesman (who probably deserved it).
guclu was on hand to save the day the day once more.
finally in and we get to watch genclerbirligi finally play some decent football. we were all over trabzon. pretty much completely controlled the midfield and james troisi was constantly getting past his man (he was subsequently given the highest rating out of the gencler players by hurriyet newspaper).
first half over and no goals though. i was feeling pretty up beat, as were most of the gencler supporters.
second half and a simple breakaway by trabzon led to old ankaragucu boy umit bulut scoring...
time for full on attack and gencler went for it.
shots were being sent wide though and one from a free kick hit the crossbar. match over and it was with disappointment that we left the stadium.
the match had started with gencler fans making the now familiar "management resign" chants. it ended, even though we had lost with calls for the players to take a bow. heads held high, even if the result was disappointing.
gençlerbirliği: recep öztürk, abdel zaher ahmed mohamed hassan elsaka, lamine traore, mehmet nas, james troisi, carlos eduardo de souza floresta (dk. 73 bruce djite), engin baytar, burhan eşer, daniel addo, hakan aslantaş, emre balak
yedekler: nicolas miroslav peric villarreal, mustafa koray avcı, kerem şeras, ergün teber, uğur süvari, soner aydoğdu
teknik direktör: samet aybaba
trabzonspor a.ş.: tony mario sylva, tayfun cora, rigobert bahanag song, egemen korkmaz, hrvoje cale, hüseyin çimşir, ceyhun gülselam, gustavo colman (dk. 89 ferhat çökmüş), ibrahim üçüncü (dk. 80 promise isaac), umut bulut, gökhan ünal (dk. 86 adnan güngör)