ilk basımı 2004 olan islam çupi'nin "olaylar, sağbekin lahana dolmasını yemesiyle başladı" kitabından;
"rüştü cihat'laşırsa fenerbahçe şampiyon olur"
fenerbahçe'nin efsane kalecisi cihat arman'la şimdiki rüştü rençber arasında korkunç benzerlikler var.
efsane eldiven cihat yağsız bir vücuda, iri kemikli bir organizmaya sahip, uzunca boylu ve yüzü zayıf bir fotoğrafa malikti. tıpkı rüştü gibi...
pozisyona sinirlilik gösterme, kendi defans oyuncuları ile göz ve mantık üstüne kurduğu hegomenya yönünden al cihat'ı vur rüştü'ye...
birkaç süper oyun ve tek başına "maçı kurtaran aslan" oluşunun akabinde cihat ta rüştü de çok basit sayılara muhattap olmakta...
buna futbolun her döneminde top konuşan ağız hep aynı kelimeyi kullanırdı: "pis gol..."
* * *
cihat arman 1940 - 1950 döneminden çıkıp bu fenerbahçe takımının kalesinde dursa idi, bir lig boyunca 10'dan fazla gol yemez ve fenerbahçe'yi kesinlikle şampiyon yapardı.
o cihat arman'ın fenerbahçe'sini tutan genç, kaleciye olan hayranlığından, mevkii ne olursa olsun mahalle çift kalelerinde mutlaka topu elle tutmayı denerdi. arman'a duyulan hayranlıktı bu...
cihat hem klası ve kaybetmediği formu ile kalecilikte bir doruk, hem de kıyafeti ile modada bir numara idi.
lacivert ve sarının tonları ile duruş yerlerinin değiştiği kazaklar giyer, başına beyaz bir kep geçirirdi. zemeri kışlarda maçlar sahada tehir olduğunda cihat kaleye geçer fenerbahçe forvetlerinin attığı şutlarda yarım saat bir kalecilik resitali yapar, bu gösteriden sahaya gelen tüm futbolseverler bir maç seyretmişcesine keyif alırlardı.
rüştü de 600 bin kişilik bir istanbul'da yaşasa idi, rüştü de 4 - 5000 kişi toplayan büyük maçlarda takımlar sahaya çıktıktan sonra tehir olsa idi, her fenerbahçeli genç arsalarda hangi mevkide oynarsa oynasın mutlaka kaleci özlemini gidermek için topu elle tutar. cihat'tan sonra bir rüştü modasına makas açardı.
* * *
şimdi yıl 1997'nin sonudur.
türkiye liginin bir yılı türkiye santrasının ortasında yedi gün bitiminde yeni bir haftaya başlamaktadır.
dört büyüklerin kadro olarak en hafifine sahip fenerbahçe ligin 12. haftasında rakiplerinin çok önünde lider olmasına rağmen, hiçbir sarı-lacivertli taraftar göğsünü gere gere "artık şampiyon olduk" diyememektedir.
çünkü ekip takım değil, tuttuğun anda hangisi eline gelir, hangisi sahada kalır belli değil...
belli olan tek garanti kaleci rüştü... fenerbahçe file bekçisi ligdeki 17 takımla tek başına mücadele ediyor.
tıpkı 50 yıl önceki efsane abisi cihat arman gibi...
rüştü bundan sonraki birinci devre maçlarına, ondan daha çetin geçeceği kolaylıkla söylenebilen ikinci devreye cihat ar-man'a benzeyen bir "kaleci tavrı" koyarsa fenerbahçe şampiyon olur.
koyamazsa "mazallah" derim, ancak...
11 kasım 1997
not: yazıdan öncesi son fenerbahçe maçına yazdım...
fener şen dönüyor:1-0 sarı lacivertliler fazla etkili olamadığı karşılaşmada okocha'nın golüyle 3 puana ulaştı. kaleci rüştü vanspor ataklarına başarıyla karşı koyarken galibiyette büyük pay sahibi oldu. 61’inci dakikada kırmızı kart gören sabin ilie takımını 10 kişi bıraktı...
tek gol okocha'dan
daha önce oynadığı dört deplasman maçını kazanıp, bursa ile berabere kalan fenerbahçe, lig sonuncusu vanspor'u rakip sahada devirerek başarılarına bir yenisini ekledi. vanspor ataklarına başarıyla karşı koyan kaleci rüştü galibiyetin baş mimarı olurken, fener'in tek golünü 44. dakikada okocha kaydetti. sabin ilie 61. dakikada kırmızı kartla oyun dışı kaldı.
fenerbahçe deplasman başarılarına bir yenisini daha ekledi. sarı lacivertliler, ligde galibiyeti bulunmayan vanspor'u okocha'nın golüyle yenerek liderliğini sürdürdü. rüştü'nün başarılı kurtarışlarıyla yıldızlaştığı maçta, üst üste iki sarı kart gören sabin takımını 10 kişi bıraktı.
3. dakikada ercüment ceza alanına girerken erol'u çalımlayarak önünü açtı. bu futbolcunun sol köşeye gönderdiği topu rüştü yatarak bloke etti.
5. dakikada metin'in ceza alanı dışından şutunda rüştü yükselerek tehlikeyi önledi.
17. dakikada yusuf'un kale önüne ortaladığı topu ercüment müsait durumda auta gönderdi.
28. dakikada metin'in ceza yayı üzerinden kaleye sert şutunda, top yan direğin yanından auta gitti.
44. dakikada fener’in golü geldi. orta alandan ileriye gönderilen topla buluşan okocha ceza çizgisi üzerinden kaleye şutladı, top filelerle buluştu: 0-1.
55. dakikada erol'un kale önüne ortaladığı topu boliç altıpasta auta gönderdi.
65. dakikada mevlüt'ün 25 metreden çektiği sert şutta rüştü topu son anda bloke etti.
73. dakikada mustafa'nın sağdan yaptığı ortada kaleciyle karşı karşıya kalan sinan topu üstten auta attı.
75. dakikada phiri'nin çaprazdan sert şutu az farkla auta gitti.
83.dakikada altıpasta topla buluşan ali kaleciyle karşı karşıya kalmasına rağmen topu üstten auta gönderdi.
87. dakikada taner kaleciyle karşı karşıya kaldığı pozizyonda topu altay'a teslim etti. karşılaşma f.bahçe'nin 1-0 galibiyeti ile sona erdi.
belediye başkanlarının futbolda en yoğun olduğu 1997 yılında birinci, ikinci ve üçüncü lig’de 29 belediye takımı vardı. bunlardan yedisinin başkanı aynı zamanda belediye başkanıydı.
16 takımdan 11’inin belediye takımı olduğu üçüncü lig üçüncü grup ile 7 takımın bulunduğu dördüncü grup tam bir belediyeler ligiydi sanki.
farklı siyasi partilere ait belediye takımlarının birbirleriyle mücadeleleri ise bir başka oluyordu.
bu dönemde ikinci lig’de mücadele eden istanbul büyükşehir belediyespor ile ankara büyükşehir belediyespor’un başarıları bu iki kentin belediye başkanlan recep tayyip erdoğan ve melih gökçek’e az oy kazandırmadı.
artık taraftarlar da alışmıştı. belediye başkanına oy vermek için yolların yapılması, suyun sağlıklı akması veya çöplerin düzenli toplanması yeterli değil. belediye başkanının kentin takımına destek çıkması, hatta başkanlık koltuğuna oturup kulübü üst sıralara taşıması gerekiyor. ne yazık ki futbolun ön planda olduğu kentlerde vatandaşlar “gol yoksa oy da yok” diyor.
vanspor başkanı abdülkadir sarı , takımının tartışmalı kararlarla yenilmesi üzerine hakemlerin fenerbahçe’yi tuttuklarını söyleyerek “halkı sokağa dökerim” dedi. aynı zaman da van valisi olan sarı’nın bu sözlerinden bir hafta sonra vanspor - antalyaspor karşılaşması oynandı. ( http://www.macanilari.com....0-3_-199719981305--.html) maçta tartışmalı bir son dakika penaltısından sonra taraftarlar tribün demirlerini kırdı. sahaya giren üç kişi de teknik direktör şenol güneş’i yumrukladı.
olayların medyada geniş yer bulması üzerine içişleri bakanlığı harekete geçti ve bakan murat başeskioğlu “mülki idare amirlerinin spor kulüplerinde yönetici olarak görev almamaları, bu görevi yürütenlerin sezon sonunda görevlerinden ayrılmaları bakanlığımızca uygun görülmüştür” dedi.
bu yasak; vali, vali yardımcısı ve kaymakamlar için geçerliydi.
siyasete en çok müdahale eden belediye başkanları ise bu yasağın kapsamı dışında kaldı. çünkü, o dönemde valinin başkan olduğu kulüp sayısı bir, belediye başkanlarının başkan olduğu kulüp sayısı ise 36’ydı. üstelik istanbul, ankara, kocaeli, antalya, kayseri ve gaziantep gibi büyükşehirlerin belediye başkanları aynı zamanda kulüplerin kurucuları ve yöneticileriydi. başeskioğlu, bu yöneticilerle karşı karşıya gelmek istemedi. aksi takdirde, bu şehirlerdeki büyük bir kitleyi karşısında bulacaktı.
belediye başkanlarının futbol kulüplerini desteklemesiyle oluşan haksız rekabeti önlemek için ancak 2004 yılında önlem alınabildi. belediyeler yasası’nda yapılan değişiklikle 2004 yılının sonunda belediye başkanlarına profesyonel kulüp başkanlığı yapma yasağı getirildi. bu görevi yapanların istifa etmeleri için de 1 ocak 2005’e kadar süre tanındı. belediye başkanları da bu tarihten itibaren kulüp başkanlığını bıraktılar.
yasak, belediye başkanlarının kulüplerle ilişkilerinin ve desteklerinin kesilmesini sağlamadı. çünkü, yasaya karşı hemen formül bulundu: onursal başkan ve fahri başkan. yerlerine de yakınlarını ve adamlarını başkanlığa getirerek yine istedikleri gibi futbola müdahale etmeye devam ettiler.
futbolla ilgili hiçbir kulüple resmi ilişkisi bulunmayan ankara büyükşehir belediye başkanı melih gökçek’in ankaraspor onursal başkanı sıfatıyla son iki futbol federasyonu seçimlerini karıştırması, bununla ilgili gizli toplantılar yapması “gölge başkan” formülüne en iyi örnektir.