ilk basımı 2002 olan "dünya kupası" kitabında güntekin onay'ın "'90 italya'yı italya'da izlemek" başlıklı yazısından;
çeyrek final eşleşmeleri de belli oldu... açıkçası hiçbir maç o kadar cazip değildi... ev sahibi italya, maçlarını roma'da oynuyordu ve irlanda ile eşleşmişti. ayrıca roma çok uzaktı... arjantin-yugoslavya, kamerun-ingiltere ve çekoslavakya-almanya maçları da para harcamaya değmezdi. çare yoktu... yarı finalleri bekleyecektik...
maradonalı arjantin, penaltılarla da olsa yugoslavya'yı elerken; italya, irlanda'yı 1-0'la geçti. bu iki takım yarı finalist olmuşlardı ve yarı final maçı napoli'de oynanacaktı. diğer yarı final ise yine torino'daydı ve ingiltere-almanya rakip olmuşlardı. kupanın en heyecanlı maçlarından biriydi ingiltere-almanya maçı... gascoigne'li, waddle'lı, lineker'lı, platt'lı ingiltere daha iyi oynamasına ve bir topu direkten dönmesine rağmen kazanamadı, maç 1-1 bitti. penaltılarla ilk finalist belli oldu: almanya.
biz ise italya-arjantin maçı için çoktan napoli'deydik... napoli'deki maç uzun yıllar akıllardan çıkmayacak bir boyut kazanmıştı. halk ikiye bölünmüştü. fanatik napoli taraftarları ve italyanlar...
şimdi diyeceksiniz ki napoli taraftarları italyan değil mi?
napoli belki nüfus olarak italya'nın üçüncü büyük şehriydi, ancak güneyli ve fakirdi... zengin ve kibirli kuzeyliler, yıllarca napolilileri adam yerine koymamış ve her fırsatta aşağılamışlardı... güneye yakın olmasına rağmen başkent romalılarda öyle... hatta napolililer kuzeylilere göre italyan bile değildi! çoğu onları, hırsız, köylü, balıkçı diye aşağılıyordu...
o yıllarda dünya futbolunun 1 numarası maradona, napoli'de oynuyordu ve mavi-beyazlı takımın tarihinde kazandığı iki şampiyonlukta da başrol oynamıştı ('87 ve '89 yılları).
hatta müthiş bücür napoli'ye uefa kupası bile kazandırmıştı. yıllarca ezilen napoli halkı için inanılmaz bir mucizeydi bu... 65 yıl boyunca bir sıra takımı olan napoli, maradona ile zengin kuzeylilerin takımlarına; juventus'a, milan'a, ınter'e, torino'ya, sampdoria'ya meydan okuyor onları yeniyordu! hatta kendilerinin en büyük düşmanı aşırı sağcıların takımı verona'yı ve nefret ettikleri, başkentin ekipleri roma ile lazio'yu da sürekli deviriyordu... tüm italya'daki napoliler maradona'yı taparcasına seviyordu... zaten italyan göçmeni bir ailenin çocuğu olan, buenos aires'in kenar mahallesi fiorita'da büyümüş maradona da onlardan biriydi.
maradona, italya-arjantin maçı öncesi medyaya işte bu olay yaratacak beyanatı verdi:
"napoli halkı! san paulo stadı'nı doldurun ve 364 gün sizi unutan, sadece bugün için hatırlayan italyanları değil gelin size büyük mutlulukları yaşatan, sizden biri olan maradona'yı destekleyin..."
işte maradona, verdiği bu beyanatla italya'yı karıştırdı. tüm ülke ayağa kalktı. çizme maradona'yı küstahlıkla suçlarken napoli kenti bile ikiye bölündü. bu tartışmalar sürerken diego'nun takımı arjantin, italya'yı penaltılarla eledi ve finale kaldı. maradona bir kez daha başarmıştı. maç öncesi yarattığı gerginlik arjantin milli takımına yaramıştı. ancak maradona, zaten napoli haricinde nefret edildiği italya'da bu açıklamasıyla kendi ipini iyice çekmiş oluyordu... (müteakip yıllarda maradona'ya, başta medya ve diğer güçler adeta savaş açtı, arjantinli yıldız için italya macerası noktalandı.)
tekrar kupaya dönüyorum... biz de mutluyduk. çünkü arjantin'i desteklemiş ve bir kez daha çıplak gözle maradona'yı izlemiştik. bu arada finalin adı da belli olmuştu: almanya-arjantin...
ilk basımı 2004 yılında olan halit kıvanç'ın "futbol! bir aşk..." kitabından;
14. dünya kupası'nda iki finalist de, uzatmalı maçlardan sonra penaltı atışlarıyla belirlendi. bu, futbol tarihinde ilk kez oluyordu. napoli'deki italya-arjantin maçında heyecan yaratan noktalar çoktu. bir kere, ev sahipleri finale kalacak mıydı? ya da turnuvanın en renkli takımı olarak gösterilen maradona'lı arjantin, kupaya el uzatabilecek miydi? bu yarı final öncesi kamplarında konuştuğum italyan futbolcuları sonuçtan emin görünüyor, bir tek finalde karşılarına gelebilecek almanlardan korkuyorlardı. bu maçın başka özelliği, maradona-schillaci savaşına meydan vermesi olacaktı. kaleci zenga'nın "gol yemezlik rekoru da, merakla beklenen olaylardan biriydi. işte napoli maçına çok hızla giren italya, gole ulaşmakta da çok gecikmemişti. "golün adı, toto" diyen italyanlar, gerçekten golü schillaci ile atmış, 1-0 öne geçmişlerdi. dakikalar ilerledikçe, zenga da rekorunu yeniliyor, maier'i geçiyordu. son rekorun sahibi, alman milli takımı'nın eski kalecisi maier, iki kupada 474 dakika gol yememişti. zenga, 475. dakikaya da gol yemeden ulaştığında çok mutluydu. maier'i geride bırakmıştı. rekor büyüyordu, zenga'nın kalesinde 475 derken 480, 490, 500, 510 dakikadır gol girmiyordu. tam 517. dakikaya ulaşmıştı ki, zenga... sarışın, şirin arjantinli golcü caniggia kale önünde bitiveriyor... ve topu italyan ağlanna yollayarak zenga'ya "yeter!" diyordu. 517 dakikalık rekor yeterdi. işin ilginç yanı, o ana kadar kusursuz oynadığı için herkesin övdüğü italyan kaleci zenga, caniggia'nın attığı golde büyük hata yapmıştı. tüm otoriteler, italyan kalecinin çok hatalı bir çıkış yaptığında birleşiyordu. zenga'nın yediği gol, maçın gidişini değiştirecek, 1-1'lik durum, oyunun uzamasına neden olacaktı. sonrasında penaltı lar başlayacaktı. maça hızlı başlayan italya giderek bu temposunu kaybetmiş, arjantin ise tam aksine, ilerleyen dakikalarda bayağı iyi oynamaya başlamıştı. penaltılar öncesinde, italyanların büyük kozu schillaci'nin ayağına kramp girmişti. bir başka penaltıcı ferry'nin de lifi atmıştı az önce... bu durumda penaltı atma görevi, bu iş için pek uygun görülmeyen donadoni ile serena'ya kalmıştı. ikisi de, italyanları korktuklanna uğratacak donadoni de, serena da penaltıyı kaçırınca, italya da kupa trenini kaçırmış olacaktı. arjantin yedek kalecisi goicoechea bir anda turnuvada adı geçen kalecilerden biri oluyor, tam iki penaltı kurtararak alkış topluyordu. italya için rüya bitmişti. sonrasında sokaklardaki coşku bir anda kaybolacak, sevinçle bağırıp yürüyen kalabalıklar evlerine çekilecekti. ertesi sabah italyan gazetelerinin çok geç çıkmasının nedeni ise açıktı: italya'nın galibiyetinden emin olarak, "büyük finaldeyiz" başlıklı zafer sayfaları hazırlayan basının hevesi kursağında kalacak, nerdeyse gazeteler kupanın adını bile anmayacaktı. kaç zamandır bütün vitrinleri süsleyen italya '90 hatıra eşyası da bir anda yok olmuştu. alelacele kaldırmışlardı hepsini vitrinlerden...
ilk basımı 2002 olan christian eichkler'in "futbolun beceriksizleri ansiklopedisi" kitabından;
di biagio, luigi, 1998 dünya kupası çeyrek finalinde, duran topa gerilerek öyle bir vurmuştu ki, top direğe çarpmış ve italya üçüncü kez bir dünya şampiyonasından penaltılarla elenmişti: 1990'da arjantin'e karşı yarı finalde (donadoni kaçırınca), 1994'te finalde brezilya'ya karşı (di biago'nun kısmen adaşı olan baggio şansını kullanamadığında) ve son olarak 1998'de fransa'yla oynadıklarında.
ilk basımı 2002 olan christian eichkler'in "futbolun beceriksizleri ansiklopedisi" kitabından;
zenga, walter, dünya şampiyonası boyunca tek bir hata yaparak ve tek bir gol yiyerek, takımının şampiyonluk şansını yok etmişti. italya, 1990'da kendi ülkesinde, gol yemeden beş maçtan galip ayrılmıştı. dünya şampiyonalarında böyle bir başarıyı daha önce hiçbir takım yakalayamamıştı. ve yarı finalde arjantin karşısında 1-0 öndeyken, maradona büyük bir ustalıkla caniggia'yı boşa çıkardı; kaleci zenga kale çizgisinden ayrılmakta kararsız kalınca durum 1-1 oldu. penaltı atışlarında da donadoni şansını kullanamayınca, bütün italya ağladı.
"sizi afrikalı olarak gören italya'yı mu tutacaksınız yoksa size büyük mutluluklar yaşatan beni mi?". dünya futbol tarihinin en çok tartışılan karakterlerinden biri olan armando diego maradona'nın sözleri bunlar. italya'da düzenlenen dünya kupası'nda yarı finalde ev sahibiyle eşleşiyor arjantin. maçın oynanacağı şehir napoli. maradona'nın iki şampiyonluk yaşattığı şehir. en önemlisi güneyden geldikleri için kuzeydeki her maç karşılarında aynı pankartı buluyorlar: "afrikalılar avrupa'ya hoşgeldiniz!". italya maçın favorisi. napoli seyircisi italya'yı destekliyor ama coşkuları tartışılır. 17. dakikada toto schillaci kendine has beleş gollerden birini bırakıyor arjantin filelerine. 67'de olarticoechea'nın soldan ortası ve claudio caniggia'nın kaleci walter zenga'nın üzerinden attığı kafa ve durum 1-1. bu, zenga'nın italya 90'da yediği ilk ve son gol. penaltılarda kalesinde devleşen goycoechea, maçı arjantin'e getiriyor. halbuki nery pumpido, açılış maçında sakatlanmasa goycoechea, bu maçta olmayacakta. sonra ne mi oluyor? italyanlar'in intikamı acı oluyor. maradona birkaç ay sonra yıllardır kullandığı kokainle nihayet yakalanıyor!
- 1990'da bir italyan kulübü için top oynuyordun ve dünya kupası italya'da düzenleniyordu. tekrar şampiyon olmaya çok yaklaşmıştınız...
maradona: evet, ama işimizi güçleştiren çok daha fazla sorun vardı. her şeyin bir ay içine sıkıştığı bir turnuvada hiçbir sakatlığın, kafanızda hiçbir başka düşüncenin olmaması gerekir. meksika'da her şey yolundaydı. italya'da ise sakatlıklarla uğraştık.
- italya 1990'da arjantin italya'yı mağlup ettikten sonra yedi senedir yaşadığın ülke sana sırtını döndü. bundan dolayı herhangi bir pişmanlık duyuyor musun?
maradona: eğer olay benim orda kalmam ve italya'yı yenmenin bedelini ödemem olsaydı, 'tamam, cezamı öderim' derdim. ama beni kapı dışarı attılar ancak italya'yı yenmenin zevki buna değerdi. harikaydı.
- italya'dan seni def etmek için kampanya mı başlatıldı yoksa?
maradona: evet, daha sonraları. caniggia'nın da atalanta'da sorunları oldu. bu kadarı tesadüf olamaz, değil mi? tüm sene boyunca hain ilan edildik. italya'da oynamak hakikaten çok zor hale geldi, verona'ya gittiğimizde: "yıkanıp kendinizi temizleyin, pislikler..." diye pankart açtılar. ama napoli halkı benim yanımdaydı. çünkü onlar beni tanıyordu.
walter zenga: sovyetler birliği kalecisi lev yashin'e takılmıştı bu lakap. çünkü maçlara hep siyah kazak ve siyah şortla çıkardı. kalecilerin çoğu için bu ismin verildiğini duymuştum. bana gelince, italya'da 'l'uomo ragno" (örümcek adam) sözlerinin geçtiği bir şarkı vardı. o yüzden bana bu lakabı verdiler.
- italya 90 dünya kupası'nda 5 maç 67 dakika gol yemediniz? bu rekorun kırılabileceğini düşünüyor musunuz?
walter zenga: grup maçlarında yani avusturya, abd ve çekoslovakya'ya karşı gol yemedim. takımım da grubu ilk sırada tamamlayarak üst tura çıktı. mutlu oldum. eleme maçları olan uruguay ve irlanda maçlarında da gol yememiştim. ancak arjantin maçıyla kupa ya veda etmiştik- kupayı kazansaydık böyle bir rekorun sahibi olduğum için sevinebilirdim ancak futbolculuk yaşamımda da teknik adam olarak da kişisel başarılardan çok ekibin başarısını önemsedim. takımın ne yapacağı daha önemli. beni mutlu eden de bu olur.
yardımcı hakemler: michal listkiewicz (pol), peter mikkelsen (den)
italy: walter zenga (gk), franco baresi, giuseppe bergomi (c), luigi de agostini, riccardo ferri, paolo maldini, fernando de napoli, giuseppe giannini (dk. 73 roberto baggio), roberto donadoni, salvatore schillaci, gianluca vialli (dk. 70 aldo serena)
yedekler: ciro ferrara, pietro vierchowod, carlo ancelotti, nicola berti, stefano tacconi, giancarlo marocchi, andrea carnevale, roberto mancini, gianluca pagliuca
teknik direktör: azeglio vicini (ita)
argentina: sergio goycochea (gk), jose basualdo (dk. 99 sergio batista), gabriel calderon (dk. 46 pedro troglio), jorge burruchaga, claudio caniggia, diego maradona (c), ricardo giusti, julio olarticoechea, jose serrizuela, oscar ruggeri, juan simon
yedekler: angel comizzo, nery pumpido, abel balbo, edgardo bauza, gustavo dezotti, nestor fabbri, nestor lorenzo, pedro monzon, roberto sensini
kral tahtında kaldı. orta sahada bağdaş kurmuş gözlerini kapayarak ilahlardan yeni bir mucize bekleven maradona yine kurtuldu. acemice kaçırdığı penaltıdan sonra arjantin elenseydi belki de maradona'nın futbol kariyeri bitecekti. ama kral ikinci defa ipten dönmeyi başararak yarı finalde tekrar dünya sahnesine çıkma olanağını yakaladı. maradona, yugoslavya ile yaptıkları maçtan sonra basın mensuplarının sorularını yanıtlarken maçı kendince yorumladı:
"bir an her şeyi yitirdiğimi sandım. gözlerimi kapayarak tanrıya dua etmekten başka umudum kalmamıştı. penaltıyı atamamam pahalıya mal olabilirdi, ama korkulu rüya çabuk bitti.şimdi bütün dünyanın önğnde iddia ediyorum. dünya şampiyonluğunu bizden zor alırlar. ilahların beni koruduğunu söylüyorlar, doğru olabilir. ivkoviç, uefa kupası'nda da penaltımı kurtarmıştı ama yine de turu geçmiştik."
sahaya sakat sakat çıktığınım söylediği zaman maradona’yı artık kimse inanmıyor. maradona bu nedenle kendini savunmak gereğini duyuyor.
"inanın ilk maçtan sonra hep sakat sakat sahaya çıktım. ayakta duramıyorum. benim yerimde kim olsa bavulunu toplayıp memleketine dönmüştü. ama ben büyük inatla takımımı yalnız bırakmamaya çalıştım. beni ıslıklıyorlar. benden nefret ediyorlar. ben her şeyimi takımıma veren bir oyuncuyum. napoli'ye geldim. takımla büyük şampiyonluklar kazandık. daha ne yapabilirim ki."
şimdi kafalarda bir soru var, italya - arjantin maçında napoli kimi tutacak? maradona buna yanıt verirken oldukça samimi konuşuyor:
"364 gün küçümsedikleri bu şehirde şimdi italya'nın desteklenmesini istiyorlar. bu doğru değil. ben baştan beri napoli taraftarlarını karar vermeleri için serbest bıraktım. sonucu maç günü göreceğiz."
yorgun görünen maradona, sorulardan sıkılmış gibiydi. yine de yanıtlamaktan geri kalmıyordu:
"yarı finale kadar gelmenin bu denli zor olacağını tahmin etmiyordum. arjantin'e yalnız şansun yardım ettiğini söyleyemem. sahada varımızı yoğumuzu ortaya koyan bir takımız. kalbimizle oynuyoruz. artık bizi kimse tutamaz."
napoli (cumhuriyet) - yarı finalin ilk ayağında italya ile arjantin'in napoli kentinde karşılaşmaları dünya kupası gündemini futboldan milliyetçiliğe taşıdı. maradona'yı canları gibi seven napolililer iki ateş arasında kaldılar. tüm italya bu maçta napoli'nin milli takımı desteklemesi gerektiğini söylerken, marodana 364 gün "unutulan" napoli’nin bir gün için anımsanmasının haksızlıktan başka bir şey olmadığını belirtiyor. bizce napoli, italya’yı destekleyecek, ama diğer kentler gibi maradona'yı ıslıklamayacak.
burruchaga’ya kızgınlar
arjantin bu maça 9 sarı kartlı futbolcuyla çıkıyor. bilardo, hücumda maradona ve caniggia’ya dezottı'yi katacak. burruchaga bu maçta seyircinin tepkisini çekebilir. dün hakemlerin italya’nın şampiyon olması için elinden geleni yaptıklarını söyleyen burruchaga büyük polemik yarattı. yugoslavya önünde hırpalanan yaşlı arjantin bu maça yorgun çıkıyor. italya ise yorgunluğa karşı şeker kürü uyguluyor. sol ayağındaki sakatlığı suren maradona, geçilmez italyan defansını çok iyi tanıyor. vicini bu maçta maradona’yı tutması için vierkvood’u sürpriz adam olarak sahaya sürebilir. irlanda maçında stoper oynayan maldini solbeke dönüyor. italya’da herkes schillacci'ye güveniyor. bu oyuncunun yanı sıra italyanlar baggio'dan da çok şeyler bekliyor. italya’da kaleci zenga da bu maçta gol yememeye çalışacak.
3-4-5 ve 6 temmuz günleri kurban bayramıydı ve o günlerde kurban bayramın 2., 3. ve 4. günleri sadece bayram gazetesi yayınlanırdı. bu yüzden bu maçla ilgili geriye dönük gazete araştırmalarında malesef herhangi bir bilgi bulunamıyor. sadece bayram gazetesi bulunabilirse o günlerde yapraklara bu maçla ilgili nelerin düştüğünü görebiliriz.
fakat bayram gazeteleri bir yerlerde saklanıyor mudur işte bu büyük bir soru işareti. belki milli kütüphanede?
arjantin yenilgisinden sonra tüm çizmeye baştan aşağı sessizlik çöktü. sokaklar boşaldı. seyirciler tribünde, futbolcular da soyunma odasında çocuklar gibi ağladı.
nilgün cerrahoğlu
roma - italyanlar için dünya kupası, arjantin maçının oynandığı 3 temmuzda sona erdi. “ertesi gün” depresyonu etkisi ile hâlâ devam ediyordu. 28 milyon tv seyircisinin izlediği maçtan sonra çizmeye baştan aşağı sessizlik çöktü maskeler, kent meydanlarındaki çeşmelerde yapılan banyolar, klaksonlarla şenlenmesi beklenen yollar sıcak, mehtaplı bir temmuz gecesinden sonra bomboş kaldı. vip'ler için montezonolo'nun verdiği yarı final partisine ise tanınmış artistler ve politikacılardan hiç biri gitmedi.
italya - almanya finalinini oynanacağına kesin gözü ile bakan gök mavililer hâlâ yenilgi şokundan kendini kurtaramadı. maç sırasında tv'den duyulur bir şekilde arjantinli oyuncularla küfürleşen italyan futbolcular, yenilginin arkasından soyunma odasında çocuklar gibi ağladılar. ertesi sabah yapılan tv söyleşisine kapkara, siyah özlüklerle çıkan zenga ve bialli, arjantinlileri "efendice kazanmayı bilmemek"le suçladı.
gerçeği söytemek gerekirse, bir iki oyuncunun ötesinde asıl italyanlar kaybetmeyi bilemedi. hakeme, sağlam oyun kuramayan teknik direktör vicibi'ye penaltıları durduramayan kaleci zenga’ya, napoli'de oynayan maradona’ya ve hatta maçın oynandığı napoli kentine bile çamur attılar. maradona'nın tarafını tutmakla suçlanan bu güney italya kenti “yeterince italyan olmamakla" eleştirildi. yangına körükte giden maradona da napolililere "sizin italyan olduğunuz yılın bir günü hatırlanıyor, 364 gün unutuluyor." dedi. bunun üzerine italya arjantin maçının ötesinde müthiş bir “napoli polemiği" patlak verdi.
gerçek şu ki, ev sahibi olarak, süper stadyumlarda ultramodern güvenlik önlemlerine dek çok iddialı hazırlanan italya bu futbol kermesini, "kupa 90" onlara vaat edilmiş gibi yaşadı. "italya'nın bu kupayı nasıl olup da kaybettiğini anlamak güç" diye yazdı "corriere della sera" gazetesi ve ekledi "çünkü zafer için gereken her şey vardı. zenginlik, güç, kalite, düş gücü, coşku, sevinç ve neşe. teknik direktör vicini'nin emrinde, sahaya arka arkaya iki milli takım çıkaracak sayıda yetenekli futbolcubulunuyordu. üstelik, gol kralı schillaci de tam zamanında patlamıştı. işin başından beri italya havaya girmişti ve hep kazanmak için oynadı. ve oynamak için de hep kazandı."
her halükarda vicini ve süper futbolcuları şimdiden 1994 abd dünya kupası'na kendilerini hazırlamaya başladılar. yaşlıları eleyip baggio, schillacci gibi genç futbolcularla yola çıkacağını açıklayan vicini için bugün bari'de ingiltere ile oynanacak üçüncülük maçı yenilgi burukluğunu büsbütün arttırmaktan başka hiçbir anlam taşımıyor. ilk günlerdeki italya - çekoslovakya maçında gök - mavilileri görebilmek için karaborsada biletlere 900 bin lira ödeyen italyanlar şimdi maçı televizyonda bile seyretmek istemiyorlar.
napoli (cumhuriyet) — yarı finalde gelen beklenmedik yenilgi sonunda kupaya veda eden italya'da yüzler gülmüyor. maç sonrası bir basın toplantısı düzenleyen teknik direktör vicibi, kendisine yöneltilen soruları yanıtlarken terledi. sert biçimde eleştirilirken futbolda sürpriz sonuçların da bulunabileceğini yineleyen vicini, “her şeye karşın kupanın en iyi takımı italya'ydı" dedi. toplantıda vicini'ye sorulan sorular ve yanıtları şöyle oldu:
- arjantin yenilgisi hakkında neler söylemek istersiniz?
- biz bu serüvenden elimizden gelenin fazlasını yaparak çıktığımıza inanıyorum. arjantin ile pynadığımız maç çok zorlu geçti. biz de yenebilirdik, ama kaybettik.
- ya penaltılar?
- penaltı vuruşlarından önce, schillac’nin ayağı müthiş derecede ağrıyordu. ferri'nin bacağına ise sürekli kramplar giriyordu. bu iki ustadan yoksun olarak penaltı atışlarına başladık. ama arjantinliler daha usta idiler. biz kaçırdık, onlar attı.
- vialli'yi neden bazı maçlarda oynatmadınız?
- vialli kötü oynamadı. onun gibi fizik gücü yüksek oyunculara bu maçta ihtiyacımız vardı. ilk iki maçımızda takımda ona yer verdim, galip geldik.
arjantin milli takımı kaptanı diego maradona, erkek kardeşi raul'un ehliyetsiz araba kullanması nedeniyle roma yakınlarındaki kamp yerine polisle çıkan tartışmaya katıldı. gazetelerde yer alan haberlerde raul'un polisle birlikte geri dönmesinden sonra maradona'nın kamp dışında bir takım sinirli laflar ederek çevresindekilere yumruk attığı iddiasında bulunuldu. olay üzerinearjantin'in italya büyükelçisi carlos ruckuauff, bazı olaylar olduğunu, ancak italyanların sinirliliğinden kaynaklandığını söyledi. olaydan sonra gazetecileri yanına çağıran ünlü futbolcu italya bayrağı ile birlikte asılı olan yırtılmış arkantin bayrağını gösterdi. bu arada italya - arjantin maçından sonra kimlikleri tespit edilemeyen 4 kişi, maradona'nın napoli'deki evini taşa tuttular. olay sırasnda evde maradona'nın iki çocuğu, larısı ve annesinin bulunduğu bildirildi.
roma (cumhuriyet) - arjantin’i finale taşıyan maradona mı, goycochea mı? yugoslavya maçında iki penaltı kurtaran goycochea'nın şanslı olduğu söylenebilir. ama ya ev sahibi italya'yı finalden eden iki penaltıyı da engellmesine ne demeli?
futbolda ellerle kazanılacağını bir kez daha kanıtlayan goycochea, kusursuz bir kaleci olduğunu savunmuyor. italya'yı eledikleri maç sonrası napoli san paolo stadı'nda düzenlenen basın toplantısında 27 yaşındaki kaleci, üç direk arasında yarattığı mucizey gazetecilere şöyle anlattı:
"arjantin'in başarısını şansa bağlamak haksızlık. özellikle bu maçta çok güzel oynadık. finale kaldığımız ancak serena'nın şutunun vücuduma vurmasından sonra inanabildim. danadoni'nin kaçırdığı penaltıya bakıp ümitlenmek yanlış oldurdu. penaltı vuruşlarına karşı özel bir hazırlığım yok. italyanların maçlarını videodan izlemedim. penaltı kurtarmak önsezi işi. kalecinin üç seçenekten birini aniden tercih etmesi gerekiyor. ya sağa ya sola atlayacak ya da yerinde kalacak. bazen rakibin yüzünden hangi tarafa atacağını da anlayabiliyorsunuz. penaltı kurtarmak bana büyük güven verdi. dünya kupasına gelmden önce çok huzursuzdum. 4-5 ay yeterli antrenman yapamamıştım. kolombiya ligleri çok öncden bittiğinden uzun süre tek başıma çalışmak zorunda kaldım. allah'tan bilardo beni unutmadı. ancak yine de ona teşekkür etmek istemiyorum. pumpido'nun ayağı kırılmasaydı dünya kupasına yedek kulübeden seyredecektim. pumpid'nun şansızlığı bir yerde bana şans yarattı. arjantin'in finale şanslı ile yükseldiğine gelince. şans en fazla brezilya maçında bizden yanaydı. brezilya'nın nzi ezmesine karşın bir kez fırsat yakaladık ve iyi kullandık. büyük kaleci olduğumu iddia etmiyorum. çünkü antrenmanlarda arkadaşlarımdan yediğim penaltı sayısı bir hayli fazla.
roma - italya'nın kupada hakemlerden yana pek sorun yaşadığı söyleneme. ancak arjantin maçında fransa vautrot, italyan ve arjantinlileri aynı derecede çileden çıkartarak hakemlik kariyerine büyük gölge düşürdü ve beklenmedik şekilde yenilen italyanların eleştirilerine hedef oldu. vautrot açılış maçındaki kötü yönetimi kamerun'un süpriz galibiyetiyle unutulup gitmişti. geçen salı gecesi yarı finalin ilk ayağında ise italya ile arjanti ölüm kalım maçı oynuyorlardı. kronometre 17. dakikayı gösterirken vialli topa vurduğunda schillaci ofsayt pozisyonundaydı, kaleciden dönen topu içeri atarak takımını galip duruma geçirdi. vautrot hiçbir şey görmemiş, büyük bir kararlılıkla başlama noktasına yönelmişti. arjantin'in 14 numarası giusti son sert oynuyordu. her haraketi kasti fauldü. bu kastı faullere karşın sahada kalmaya devam ediyordu. vautrot ikinci kez sarı kartını giusti'ye göstermek için cebinden çıkartıp yine yerine koyunca tribünlerde bir kez daha kıyamet koptu.
vautrot arkadaşlarına, “maçı kesmeyi unuttuğunu" şöyle anlatıyordu "daha yarım saat sonunda yorulmuştum. uzatmaları nasıl oyynattığımı siz düşünün. fark etmeden 5 dakika fazla oynatmışım. (vautrot uzatmanın ilk devresinin 8 dakika 20 saniye yerine 5 dakika oynattığını sanıyor) iyi ki guistu'nn baggio'ya vurduğu pozisyonda saha kenarına geldim (yan hakem listkiewicz'e gülerek) sen change, change (değiştir, değiştir) dşye bağırmasaydım farkına varmayacaktım. ne biçim fransız aksanım var nereden öğrendim. neyse arjantinliyi attıktan sonra durumu düzelttim." vautrot uzatmaların ilk devresinde oyunu normak süreden 8 dakika 20 saniye sıra kesti. yani 15 dakikalık bir uzatma devresini yüzde 60 daha fazla oynattı. napoli'de yarı finalde arjantin'in 4 adamı final için vautrot'dan vize alamadı. italyanlar da en az arjantililer kadar sert oynamarına karşın fransız hakem açılış maçında 9 kişi kalan kamerun karşısında kolladığı dünya şampiyonuna acımadı. fifa'nın testlerinden vautrot'nun baraj için saptanan hızda 40 metreden sonra kışamadığı 100 metreden sonra tıkandığı belgelendi. fransız hakemin italya - arjantin maçındaki yönetimi fifa'yı da karıştırdı. vautrot napoli'de maç öncesi fifa'nın bir numaralı hakemi idi. şimdi ise fifa kulislerinde vautrot'nun uluslararası kariyerinin bittiği konuşuluyor.
roma / napoli — roma olimpiyat stadı'nın dışına ilk kez çıkan italya, beklenmedik bir şekilde final umudunu yitirdi. hem de italya 90'da yediği tek golden sonra. aslında tüm futbol otoriteleri gibi italya da bu sonucu beklemiyordu. teknik direktör vicibi finalden o denli emindi ki birbirleriyle çok iyi anlaşan schillaci - baggio ikilisini bozarak finalde gol açısından daha güçlü olmak için formsuz vialli'ye ilk 11’de yer vermişti. ama bicini'nin yaptığını, bizim dilimizde "dereyi görmeden paçayı sıvamak" özdeyişi çok iyi açıklıyordu. hele bu kupada 'kataneçyo'yu en iyi uygulayana ve caniggia gibi karşı atak oyuncusuna sahip olan arjantin'i hafife almak vicini’nin yaptığı en büyük hataydı. vicini maradona’ya bile markaj yaptırmak gereğini duymamıştı. maradona bu şampiyonada kötü oynuyordu. arjantin de öyle ama italya'nın karşısında son dünya şampiyonasının 1 numarası olarak çıkan arjantin deneyimi vardı. maradona ise kötü olsa bile her zaman oyunu değiştirebilecek yeteneklerini kullanabiliyordu. brezilya'yı maradona saf dışı bırakmamış mıydı? bicini tüm bunların hesabını iyi yapmamıştı.
oysa her şey italya’nın lehine gelişiyordu. daha ilk yarıda kazanılan ofsayt gole de orta hakem vautrot, yan hakemi michelsen'e uzun uzun baktıktan sonra onun santraya koşmasından sonra ofsayt golü onaylamıştı. arjantinli futbolculara üst üste sarı kart göstererek onları pasifize ederken italya'ya avantaj tanımıştı. ama italya kazanacağından o denli emindi ki kendisini zorlayıp skoru garantiye almaya gerek bile duymamıştı. 17 italya atağının 15'inde schillaci'nin ofsayta düşmesi bile onları önlem almaya götürmemişti. oyunun başından itibaren hiçbir varlık gösteremiyen vialli tam 70 dakika futbol alanında tutulmuştu. vialli sahadan çıkarken elini iki omuzuna götürdükten sonra başına koyup tanrıya dua ediyordu. bu dua "yine başaramadım, tanrım yardım et" şeklinde miydi? yoksa vialli takımının durumunu iyi görmeyip italya için mi tanrıya yalvarıyordu? onun saha kenarına geldikten sonra sırt üstü yatıp penaltı atışlarına kadar maçı bile izlememesi daha çok kendini düşündüinancına götürdü bizi.
bundan önceki yorumlarımızda italya için en büyük tehlikenin ne pahasına olursa olsun dünya şampiyonluğuna koşullanması olduğuna değinmiştik. kendileri ve yandaşları bundan başka sonuca hazır değillerdi. maç içinde yenilenecebilecek kaza golünü düşünüp psikolojik olarak buna hazılanmamışlardı. nitekim arjantin golü attıklan sonra adeta neye uğradıklarını anlayamadılar. toparlanıncaya kadar maçın normal süresi bitti. hem de arjantin'in mükemmeltop çevirmesi ile şaşkına dönerek.
uzatma devresinde ise yürüyecek halleri kalmadı. uzatma süresinini ilk yarısı tam 23 dakika oynatıldı. 15 dakikalık devreyi 8 dakika uzatma ekleyen vautrot, böylece tarihe geçti. arjantinli futbolcu guisti (14) uzatma bölümünün 5 dakika 22. saniyesinde kırmızı kart gördü. hem de stattaki 59 bin izleyicinin ve basın mensuplarının hiçbir şey alamadığı bir pozisyondan sonra. en küçük pozisyonları bile defalarca yineleyen italya televizyonu, birçok kamera ile maçı yayınlamasına karşın olayu yakalayamamış veya tekrarını göstermek işine gelmemişti. bu da italya için iyi bir avantajdı. amabu avantajı iyi kullanan italya değil arjantin oldu.
maçın gendinde savunmada kalıp daha az güç harcayan arjantin, diri kalmıştı. italyan futbolculara kramplar giriyordu. hem uzatmayı kramplar nedeniyle yürüyerek zorla tamamladı italya’nın en başarılı futbolcusu donadoni'nin atılan pası kovalayacak hali kalmamıştı. işte bu donadoni penaltıyı kaçırdıktan sonra sıra maradona'ya gelmişti. maradona penaltıyı gole çevirince kulübeye koşup arkadaşlar ile sanki finalist olmanın sevincini yaşıyordu. oysa italva son penaltıyı arjantin kaçırdığı an skor eşitlenecekti. ama maradona sonucun ne olacağını hissetmişti galiba. kaleci goycochea bir penaltı daha kurtarınca italya son atışı kullanmasına gerek kalmadı. artık arjantin finalist olmanın sevincini yaşıyordu.
yedek kulübesinden gelip 2 maçta 4 penaltı kurtaran goycochea, italya'nın final şansını yitirmesi roma’daki karnavalların sonu oldu. daha önceleri italya'nın maçlarından sonra bayram yerine dönen roma, şimdi sessizlik ve hüznü yşıyor. gece yarısına doğru napoli'den roma’ya geldiğimizde sokaklarda için için ağlayan genç kızlar gördük. belki de onlar, "keşke dünya şampiyonluğuna bu denli alışmasaydık" diye düşünüyorlardı. balkonlardaki bayraklar henüz inmedi ama sanki onların dalgalanmasında bile hüzün vardı.