kolayca kurtarabileceği bir pozisyonda hata yaparak 35 metreden gol yemiştir. bu yüzden ona "el loco" (çılgın) lakabı takmışlardır.
josé rené higuita zapata (27 ağustos 1966) ünlü kolombiyalı kaleci ve şu an kolombiya profesyonel liginde deportivo pereira takımındadır. akrep vuruşu gibi ilginç, değişik kurtarışlar yapan kişidir. 68 defa kolombiya milli takım formasını giymiştir. 42 yaşında olmasına rağmen milli takıma girmeyi düşünüyor. fakat bu olmazsa, ulusal takımda antrenörluk ve politikacı olmayı düşünüyor.
tarih: 23 haziran 1990 cumartesi, naples / san paolo stadyumu seyirci: 50.026 hakemler: tullio lanese (italya), jamal al sharif (suriye), berny ulloa morera (kosta rika)
kamerun: thomas n'kono, victor n'dip, stephen tataw (kaptan), jules denis onana, bertin ebwelle, emile m'bouh, andre kana biyick, emmanuel maboang, louis paul m'fede (58 roger milla), françois omam biyick, cyrille makanaky (71 bonaventure djonkep) teknik direktör: valeri nepomniachi (rus)
kolombiya: rene higuita, luís herrera, luís perea, andres escobar, gilardo gomez, gabriel gomez (79 bernardo redin), leonel alvarez, alfonso fajardo (63 arnoldo iguaran), carlos valderrama (kaptan), freddy rincon, carlos enrique estrada teknik direktör: maturana francisco (kolombiya)
goller: roger milla (kamerun) 106, roger milla (kamerun) 109, bernardo redin (kolombiya) 115
ilk basımı 2004 yılında olan halit kıvanç'ın "futbol! bir aşk..." kitabından;
ikinci turun ilk maçında "ihtiyar delikanlı", bombayı bir kez daha patlatacaktı. daha önce attığı iki golle romanya galibiyetini getiren 38 yaşındaki milla, şimdi de kolombiya'yı eleyen, kamerun'a çeyrek final yolunu açan iki golün kahramanı oluyordu. tüm çabalarına karşın, iki takım da doksan dakikada bir gol dahi çıkaramamıştı, iki takımın kalesinde de, dönemin en iyi iki kalecisi vardı. kamerun'un nkono'su da, kolombiya'nın beckenbauer'i hayran bırakan higuita'sı da, bir tek topun dahi kalelerine girmesine izin vermiyordu. maç yarım saat uzatılacak ve bu uzatmanın ilk yarısı da golsüz kapanacaktı. ancak son uzatmanın hemen başında, ihtiyar kurt milla çaprazdan ceza alanına giriyor ve muhteşem bir şutla büyük kaleci higuita'nın kalesine golü gönderiyordu. stad inliyordu şimdi... tarafsız seyircilerin çoğu da, futboluyla gönülleri fetheden kamerun'u tutuyordu çünkü... 106. dakikadaki bu golden sadece dört dakika sonra, gene milla... ne mi yaptı? futbolda kendine aşırı güvenmenin ne kadar hatalı olduğu konusunda büyük bir ders verdi. kime mi? "en büyük kaleci benim" diyen kolombiyalı higuita'ya... higuita sık sık yaptığı gibi gene ceza alanı dışına çıkmış, ayağındaki topla rakip oyunculara çalım atıyor, pas verecek arkadaş anyordu. işte tam o anda milla bir hamle yaparak topu kaleciden kapıverdi. kendine çok güvenen higuita'mn dönüp kaleye koşacak zamanı yoktu artık. "baba" milla, şey pardon, "dede" milla, kaleciden kaptığı topu anında boş kaleye yuvarlamıştı bile... 2-0, her şeyin sonuydu kolombiya için... redin'in son dakikadaki golü de, takımının 2-0 değil, ancak 2-1 yenilmesini sağlayacak, belki minik bir teselli olacaktı. ama kamerun'un bu kupadaki büyüklüğünü hiç unutmayacaktım. o maçtan sonra gördüklerimle birlikte duygularımı da fotospor'a şöyle yazmıştım: "amerika'da oscar töreninde ünlü sanatçı ödülünü almak için sahneye doğru yürürken, salondaki yüzlerce konuk birden ayağa kalkar ve büyük sanatçıyı alkışlamaya başlar. şimdi lütfen, siz değerli sporseverler, evet, sizler de lütfen ayağa kalkınız ve kamerun takımını ayakta alkışlayınız. çünkü bunu fazlasıyla hak ettiler. yıllar boyu "insan yiyen yamyamlar" diye tanınmış ya da tanıtılmış kara tenli afrikalılar, 20. yüzyılın büyük spor olayında en büyükler arasında yer alıyor, inanılmayacak başarıları gerçekleştiriyorlar. kamerun mucizesi... kamerun efsanesi... kamerun destanı... muhteşem kamerun... farkındasınız: dünya basını, kamerunluların yarattığı büyüklüğü tam anlatabilmek için sözcük bulma yarışında... o halde tekrar rica ediyorum: hep beraber ayağa kalkalım. ve ayakta alkışlayalım kamerunluları..."
ilk basımı 2002 olan "dünya kupası" kitabında alp ulagay'ın "dünya kupası ve afrika futbolu" başlıklı yazısından;
grubun son maçında rusya'ya 0-4 yenilmesine karşın birinci sırada yer alarak ikinci tura yükseldi. bu turdaki rakip bir başka güney amerika temsilcisi kolombiya'ydı. 90 dakikası golsüz sona eren karşılaşmanın uzatma bölümünde sahneye milla çıktı. üç dakika içinde, birisi rakip kaleci higuita'nın ayağından çaldığı topla iki gol kaydeden 38lik golcü çeyrek final kapısını açtı. böylece "boyun eğmeyen aslanlar" dünya kupası finallerinde son sekiz arasına kalmayı başaran ilk afrika takımı oluverdiler. ama asıl büyük gösteri çeyrek finaldeydi.
ilk basımı 1996 olan simon kuper'in "futbol asla sadece futbol değildir" kitabından;
dünya kupasından önce hepsi birden ulusal takıma emeklilik yaşı gelmiş birinin katılmasına karşı çıkmış, dünya kupası'ndan sonra da çoğu, kamerun'un dünya kupası'ndaki başarısının sadece milla'ya bağlanmasından şikâyetçi olmuştu. françois omam-bıyık mutsuzluğunu, "biz oynadık, ama milla kazandı", diye dile getirmişti. milla benimle konuşurken bu konuda suskun kalmayı yeğledi, ama iki yıl önce france football'a şöyle demişti: "omam-bıyık hiçbir şey anlamamış. beni dünya kupası finallerinde oynatan ne teknik direktördü, ne de bakan. bunu halk istedi. ben sadece halkın bu kararını kabul ettim ve bu karar bana, devlet başkanı biya tarafından şahsen bildirildi. bunu onlar için yaptım, ülkemdeki gençler için. eğer kendim için yapsaydım, üstü açık bir arabayla champs-elyse'de dolaşır ve 'en büyük benim!' diye bağırırdım." doğruya doğru: milla hiçbir zaman üstü açık bir arabayla champs-elysees'de dolaşıp 'en büyük benim!' diye bağırmadı.
yeni aslanlar o olmadan da başarılı olabilirler miydi? "hiç kimse vazgeçilmez değildir. brezilya, pele olmadan da maçlar kazandı ama pele'nın takımdaki varlığı, diğer oyuncuları motive eden bir şeydi. benim varlığım da aynı etkiyi yarattı.
roger milla yi tanımlayabilir miydi? "bunu siz gazeteciler yapmalısınız. milla böyledir ya da şöyledir diyemem, ama ben herkesle ilişki kurmaktan hoşlanan bir adamım. doğamda, her şeyi herkesle tartışmak yatar, hem de kim olursa olsun. ve son bir şey: gördüğün gibi çok basit bir çocuğum."
ilk basımı 2002 olan "dünya kupası" kitabında kaan durukan'ın "muhitin ağır abileri: dino zoff, roger milla" başlıklı yazısından;
italya'daki '90 dünya kupası büyük bir sürprizle başladı: açılış maçında turnuvada pek fazla şans verilmeyen kamerun, bir önceki kupanın sahibi maradona'lı arjantin'i 1-0 mağlup etti. o tantana arasında, 81. dakikada oyuna giren bir oyuncuyu kimse fark etmedi. roger milla, bir süredir ara verdiği futbola dünya kupası nedeniyle dönüş yapmıştı; işin ilgi çekici tarafı şu ki, milla 38 yaşındaydı, dünya kupalarında görev yapan en yaşlı oyuncuydu ve halk arasındaki tabiriyle, en genç futbolcu olarak 17 yaşında dünya kupası'nda forma giymiş kuzey irlandalı norman whiteside'ın babası yaşındaydı. tamam ilginçti, ama işte o kadar. ülkesinde "aslan" lakabıyla tanınan milla, ikinci maçta kadroda "büyüğümüzdür, hevesini alsın" diye bulunmadığını kanıtladı: romanya gibi belalı birekibe karşı (yine) sonradan girdiği oyunda attığı iki golle kamerun'a galibiyeti ve bir üst tura çıkma garantisini getirdi. bu rehavetle, sovyetler birliği'ne karşı oynadıkları maçta takım halinde yattılar (milla yine 34. dakikada oyuna dahil olmuştu), ancak artık herkes bu yer tutmasını, topu saklamasını bilen, rakip savunmayı uyutmayı başaran, pozisyon bulduğunda da üstün top tekniğiyle bitirici vuruş yapmayı beceren yaşlı adama dikkat edilmesi gerektiğini öğrenmişti.
öğrenmişti ya, kurt futbolcu yine de yapacağını yapıyordu. bir sonraki aşamada, kamerun kolombiya'yla karşılaştı: artık alışıldığı üzere, ikinci yarının başlarında oyuna alınan milla beraberliğin bozulmaması sebebiyle oynanan uzatma dakikalarında attığı iki golle kolombiya'yı da yıktı. gollerden biri oldukça ilginçti: kolombiya'nın yarı futbolcu, yarı akrobat kalecisi higuita (belki hâlâ, ingiltere'ye karşı oynanan bir özel maçta kalesine gelen topu amuda kalkıp topuklarıyla karşıladığını anımsayanlar vardır) sırayı-saygıyı unutup kale sahası civarında milla'ya çalım atmaya kalkmış, sonrasında da kaptırdığı topu filelerinden çıkartmıştı. başka birisi onu kışkırtmaya kalkabilirdi, milla ağır adamdı, yapmadı.
bunlar olurken, kamerun daha önce hiçbir afrika takımının yapamadığını başarmış, çeyrek finale yükselmişti. karşılarında lineker'lı, waddle'lı, barnes'lı, platt'lı, gascoigne'lu ingiltere vardı, fakat çok etkili bir oyun çıkartan kamerun ingiltere'yi sallıyor, daha da ileri turlara geçecek gibi görünüyordu. üstelik, yine 46. dakikada oyuna ne zaman ne yapacağı kestirilemeyen, mutlaka durdurulması gereken yaşlı kurt milla da girmişti. son on dakikaya kadar skor 2-1 kamerun'un lehineydi, ancak karşılaşmanın hakemi ingiltere'ye bir penaltı vererek maçın uzatmaya gitmesini sağlamış, uzatmada da bir penaltı düdüğü daha çalarak lineker'e ingiltere'yi 3-2 öne geçirme şansını vermişti. durum tam tersi olsaydı, o düdüklerin çalınıp çalınmayacağı cevabı kolay kolay verilemeyecek bir sorudur.
neticede, kamerun elendi, kahramanımız da turnuvanın gol krallığını biri penaltıdan altı golle alan salvatore 'toto" schillacci'nin ardından dört golle tarihe geçti. bitti mi sandınız, hayır: 1994'te, amerika birleşik devletlerinde düzenlenen kupada milla 42 yaşında, kendine ait olan rekoru kırmak üzere tekrar sahadaydı. gerçi ne milla eski milla, ne de kamerun '90'ın kamerun'uydu, ancak milla brezilya ve rusya'ya karşı âdeti olduğunca ikinci yarılarda oyuna girdi, hatta arada-derede biçimine getirip rusya'ya bir de gol attı.
ilk basımı 1997 olan eduardo galeano'nun "gölgede ve güneşte futbol" kitabından;
90 dünya kupası'nda kamerun, almanya'ya karşı başarılı bir oyun sergileyen kolombiya'yı sahadan silmişti. afrika takımının sonucu belirleyen golü kaleci rene higuita'nın bir hatasından doğmuştu; kaleci sahanın ortalarına kadar açılmış ve orada topu kaybetmişti. bu tür cüretkârca çıkışlar başarılı olduğunda coşkuyla alkışlayan seyirciler, higuita yurda döndüğünde neredeyse onu çiğ çiğ yiyeceklerdi.
1993 yılında, higuita'nın yer almadığı kolombiya karması arjantin'i 5-0'lık bir skorla sahada ezip geçti. bu hezimetin elbette bir suçlusu olması gerekiyordu; kuşkusuz bu da kaleciden başkası olamazdı. sonuçta kabak sergio goycochea'nın başında patladı. o zamana kadar arjantin karması otuzdan fazla maç yapmış, hiç yenilmemişti ve bu başarıda goycochea'nın payı olduğunu kimse inkâr etmiyordu. fakat kolombiya'nın attığı gollerden sonra, penaltı kurtarışlarıyla ünlü olan bu kaleci gözden düştü ve milli takım kadrosuna alınmadı, dahası, birçok kimse intihar etmesinin kendisi için en iyi yol olacağını yüzüne karşı söyleyip durdu.
kamerunlu roger milla, 38 yaşında katıldığı turnuvada herkesi şaşırttı ve attığı gollerle takımının ikinci tura taşıdı. milla, ikinci turda kolombiya ile oynadıkları karşılaşmada, kolombiya kalecisi rene higuita'nın hatasını iyi değerlendirdi ve onun kaybettiği topu kazanarak boş kaleye gönderdi.
#24 rene! seni aptal adam! kamerun vs kobmbiya, 1990
"higuita ile kolombiya defansının en son oyuncusu arasında kendime bir yer bulmuş, olası kötü bir pas durumunda topu kapmak için hazır bekliyordum. valderrama'yla montpellier'de beraber oynarken rene'nin oyun stili hakkında konuşmuştuk. kendi ceza sahasının dışında oynamaktan hoşlandığını biliyordum" diyordu kamerunlu roger milla. higuita, milla'yı çalımlayarak pasını aktarmak istiyordu ama roger topu kapmıştı. daha sonra topu ağlara gönderen kamerunlu koca bir gülümsemeyle korner bayrağındaki dansını yaptı ve ülkesinin çeyrek finale kalan ilk afrika takımı olmasını kutladı.
40 yaşında tekrar futbola dönme kararı alan ve venezuela birinci lig takımlarından guaros de lara takımıyla sözleşme imzalayan kolombiyalı çılgın kaleci rene higuita'yla fifi'nın resmi internet sitesi geçtiğimiz ay içerisinde güzel bir röportaj yaptı...
- venezuela futbolu hakkında ne gibi fikirleriniz var?
higuita: gittikçe gelişen ve tanrı tarafından yetenek bahşedilmiş bazı oyuncular var. ancak en önemli sorun, onları kendi kabiliyetlerine inandırmak. ülke futbolunun pozitif biçimde gelişimini ulusal takım performansından da görebiliyorsunuz. aldıkları olumlu sonuçlara bakıldığında kendilerini gittikçe üst seviyelere çıkarttıklarını farkedebilirsiniz. ama her şeyden önemlisi insanların saygısını kazanan bir takım oldular.
- hâlâ gerçekleştiremediğiniz arzularınız var mı?
higuita: fazlasıyla... amacım 45'ine kadar futbola devam etmek. zaten bu yüzden yakın zamanda siyasi partilerden, televizyondaki şov programlarından ve de kulüplerden gelen antrenörlük tekliflerini reddettim. ben gol kurtarmayı tercih ettim, zaten tüm bunları futbolu bıraktıktan sonra da yapabilirim.
- başınıza gelmeyen kalmadı; hapse girdiniz, doping yaptığınız için ceza aldınız. tüm bu yaşananları nasıl değerlen diriyorsunuz?
higuita: kanımca en önemli şey karşınıza nasıl bir engel çıkarsa çıksın onu aşmak için gerekli çabayı göstermektir. ben de tanrı'ya önüme çıkan tüm bu engellerde yanımda olduğu için şükrediyorum. bu felsefemi çocuklarıma ve de gelecek kuşaklara aktaracağımdan şüpheniz olmasın.
- insanlar hâlâ kamerunlu roger milla'nın1990 dünya kupasında size attığı golü soruyorlar mı?
higuita: insanlar kariyerimle alakalı iki önemli olay hatırlıyor: biri kamerun maçında rakibi geçmeye çalışırken topu milla'ya kaptırıp yediğim gol, diğeri de wembley'de yaptığım o meşhur akrep vuruşu... insanlar bu vuruş nedeniyle beni kutladıktan sonr yediğim o şanssız golü hatırlatıyorlar. veya tam tersi biçimde soruluyor. futbol aynı zamanda hayattır, her zaman kaybedenler ve kazananlar olacaktır, iyi insan, kötü insan, zayıf insan, şişman insan, uzun boylu insan, kısa boylu insan... her şeyi olduğunca kabullenmek gerekiyor.
yardımcı hakemler: jamal al sharif (syr), berny ulloa morera (crc)
cameroon: thomas nkono (gk), andre kana-biyik, jules denis onana, bertin ebwelle, francois omam-biyik, emile mbouh, louis mfede (dk. 54 roger milla), stephen tataw (c), victor ndip, cyrille makanaky (dk. 69 boneventure djonkep), emmanuel maboang
yedekler: joseph antoine bell, benjamin massing, emmanuel kunde, eugene ekeke, alphonse yombi, jean claude pagal, thomas libiih, roger feutmba, jacques songoo
teknik direktör: valeri nepomnyashchi (rus)
colombia: rene higuita (gk), andres escobar, gildardo gomez, luis herrera, carlos estrada, gabriel gomez (dk. 79 bernardo redin), carlos valderrama (c), leonel alvarez, luis carlos perea, freddy rincon, luis fajardo (dk. 63 arnoldo iguaran)
yedekler: leon villa, jose perez, miguel guerrero, eduardo nino, carlos hoyos, geovanis cassiani, wilmer cabrera, alexis mendoza, ruben hernandez
teknik direktör: francisco maturana (col)
goller: 1-0 roger milla (cmr) 106' 2-0 roger milla (cmr) 108' 2-1 bernardo redin (col) 115'
sarı kartlar: andre kana-biyik (cmr) 44', victor ndip (cmr) 46', emile mbouh (cmr) 68', luis carlos perea (col) 72', gabriel gomez (col) 73', jules denis onana (cmr) 117'
bu maçı da sanırım abilerle evde izlemiştik. kamerun'u tutuyorduk ve sonuçtan ötürü oldukça mutluyduk. sanırım o dünya kupasında dünyanın yarısından fazlası kamerun'u tutmuş ve başarısını istemişti...
federal almanya teknik direktörü, ilk turun değerlendirmesini yaptı
beckenbauer higuita hayranı
cumhur canbazoğlu
roma - federal almanya teknik direktörü beckenbauer, kalabalık bir gazeteci topluluğunun katıldığı basın toplantısında, final eleme gruplarının en başarılı futbolcusu olarak kolombiya kalecisi higuita'yı gösterdi.
"bu kaleciyi seyretmek insana heyecan veriyor. kolombiya takımından farklı olarak ilginç karizması olan bir futbolcu. her hareketinde hâkim ve kararlı."
kupanın en ilginç iki ekibi karşı karşıya. afrika aslanlarının arjantin'i, daha doğrusu mara dona'yı yendikten sonra çeyrek final elemelerinde napoli'ye düşmeleri şansızlık. napoli seyircisi kamerun'a kızgın. teknik direktör nepomniachi, sscb'den 4 gol yiyen n'kono'yu tekrar kaleye koyacağını açıkladı. oman bıyık'ın sol dizindeki ağrılar sürüyor. kamerun bu maça, massigo ve pagal'ın da forma giyeceği "sert bir takım" çıkartacak. kamerun'un tur primi 1 villa ve 50'şer bin dolar. kolombiya, federal almanya maçındaki oyununu tekrarlarsa kamerun’u yener. kolombiya için bu galibiyet, ülkelerindeki ekonomik sorunları bir süre unutturabilmek için çok önemli. huguita ile milla - bıyık ikilisinin mücadelesi çetin geçecek.
goller: 1-0 dk. 105 miller 2-0 dk. 109 miller 2-1 dk. 116 redin
---
napoli (cumhuriyet) - dünya kupası finalleri 2. tur maçında dün kamerun ile kolombiya karşı karşıya geldiler.
karşılaşmayı kamerun uzatmada 2-1 kazanıp çeyrek finale yükseldi.
maça hızlı başlayan ekip 2. tura son anda çıkan kolombiya'ydı. buna karşı grubundan lider olarak çıkan kamerun kontratakla rakip kalede gol aradı. maçın 6. dakikasında herrera'dan aldığı pasla n'kono ile karşı karşıya kalan estrada’nın şutunu kaleci önledi. 19 dakikada estrada, alvarez ile girdiği verkaç sonucunda topu valderrama'ya bıraktı. valderrama'nın yerden ortasında rincon ropla buluşamadan kendisini yerde buldu. penaltı itirazlarına rağmen hakemin kararı "devam" oldu.
29. dakikada kamerun, ilk tehlikeli atağına girişti. oman bıyık sağdan girip iki kişiyi çalımladıktan sonra yerden ortaladı. topla uygun pozisyonda buluşan makanaky’nin şutu kalenin üzerinden dışarı çıktı. 44 dakikada bir serbest atışta rincon’un şutu direkten döndü ve ilk yarı 0-0 sona erdi.
maçın 2. yarısı da ilk yarısı gibi zevksiz geçti. 53 dakikada escobar'ın şutu n'kono'dan döndü. 55. dakikada oman bıyık kaleci ile karşı karşıya kalmasına rağmen topu dışarı attı. maçın 2. yarısı da 0-0 sona erince karşılaşmada uzatmaya gidildi. uzatmanın ilk yarısında iki ekip de sonucu değiştirecek tehlikeli atağı geliştiremeyince uzatmanın 2. yarısına kaldı. 2. uzatmanın henüz 4. dakikasında (105 dk.) kamerun umutla beklediği gole 38'lik yedek miller ile kavuştu. bu dakikada miller soldan daldı ve iki kişiyi çalımladıktan sonra kaleci higuita'nın üzerinden topu ağlara gönderdi. kamerunlu oyuncular henüz golün sevincini yaşarken 4 dakika sonra, 109. dakikada miller takımının 2. golünü kolombiya ağlarına gönderdi. bu dakikada higuita ceza sahasının dışına çıkıp kendisine gelen pas ile rakibini çalımlamaya çalışırken topu kapan miller topu sürdü ve boş kaleye kamerun'un 2. golünü bıraktı. uzatmadaki gol yağmuru bununla bitmedi. 116. dakikada valderrama'dan aldığı pasla sol çaprazda buluşan rodin takımının tek golünü kaydetti. bu golden sonra iki takım da atak geliştiremeyince maç 2-1 sona erdi.
ankara(cumhuriyet bürosu) — kamerun - kolombiya maçının uzatma bölümünün naklen gösterilmemesi tepkilere yol açtı. trt ankara televizyonu yayın yönetim müdürü yunus gençoğlu, "tansiyonu düşük bir maçtı, kesmeseydik bütün yayın akışı altüst olacaktı" dedi.
dünya kupası ikinci tur maçının normal suresi 0-0 bitince uzatmaya gidildi. normal bolümü naklen yayımlanan maçın uzatma bölümlerinde naklen yayının kesilmesi izleyicilerin tepkisine yol açtı. yayın yönetim müdürü yunus gençoğiu cumhuriyet'e yaptığı açıklamada, uzatma bölümünün naklen verilmesi halinde bütün yayın akışının altüst olacağını söyledi. gençnğlu, "lütfen hoşgörüyle karşılayın. kesmesek çok zor durumda kalacaktık. ancak çok önemli, tansiyonu yüksek maçlar için bir şeyler düşünüyoruz" diye konuştu. naklen yayınlarda uzatmaya gidilebileceğinin düşünülerek, alternatif bir yayın programının bugün (dün) için olmadığını kaydeden gençoğlu "bugün (dün) özel bir gün! trt müzik ödülleri özel programı var. onun mutlaka yayına girmesi lazım" dedi.
38 yaşındaki kamerunlu futbolcu, ancak bir devre oynayabildiğini söylüyor. şansının 38'inden sonra döneceğini vurgulayan 'yaşlı aslan' avrupa kulüplerinden teklif bekliyor.
napoli (cumhuriyet) - dünya kupası’nda 4 maçta toplam 159 dakika oynayıp 4 gol atan kamerun'un “yaşlı aslanı" milla, italya'da günün adamı oldu.
eleme maçlarında romanya'ya attığı gollerle dikatleri üzerine çeken ve ierlemiş yaşına karşı avrupa kulüplerinin transfer gözdesi haline gelen milla aynı zamanda 14. dünya kupası'nın en yaşlı golcüsü ünvanını da elde etti.
38 yaşındaki kamerunlu futbolcu önceki gün kolombiya maçında kendisinden 14 yaş küçük ve en az kendi kadar ünlü kaleci rene higuita'dan kaptığı topu anlatırken o anı yaşarcasına heyecanlanıyor ve "çok iyi yer tutmuştum. güzel bir bel harketi ile rakip defansı geride bıraktım ve hugita'yı mağlup ettim. unutamadığım 2. golde ise tamamen kişisel davrandım. içinden bir ses, higuita'nın hata yapacağını söylüyordu. koştum, bastırdım, topu önümde görünce dooğukkanlılıkla golü attım" diyordu.
genç futbolun yaşlı temsilcisi, afrika futbolunun bu gelişimini anlatırken eskiyi hatırlatarak, "8 yıl önce güzel oyunlar sergilememize karşın elenmiştik. bu kez şans da bizden yana. aynı güçle devam edebilirsek finale kadar ulaşabileceğimizi umuyorum. biz modern futbol oynuyoruz" diye konuştu.
milla, yaşı ileilgili eleştirilere ise şu yanıtı veriyor, "benim başarımın tek sırrı cesur olmam. ben sahaya girince, arkadaşlarımın rahatladığını ve benden gol beklediklerini gözlerinden okuyorum. bizim takım, bu cesaretini sürdürecek ve çeyrek finalde ingiltere veya belçika'yı alt edecek. "
neden sürekli maçlara yedek çıktığı sorulduğunda ise milla, kendini 90 dakika oynamaya hazır görmediğini söyleyerek sözlerini şöyle tamamladı: "1 yıl yattıktan sonra milli takıma çağırıldım. antrenmanlarda büyük güç sarf ederek yarım devrekik kondisyona ulaştım. şu anda tek devre bana yetiyor."
fakirlerin, güçsüzlerin, yamyamların ve italya'da yaşayan işportacı afrikalılara verilen adla “vu cumpra"ların takımı kamerun, şimdi italya'da flaş ekip oldu.
nilgün cerrahoğlu
roma — fakirlerin güçsüzlerin, yamyamların ve italya'da işportacı afrikalılara verilen adla "vu cumpea"ların takımı kamerun'un olağanüstü serüveni devam ediyor. napoli'deki mücadelesini sürdüren kamerun'un arkasında buruk bir kıtanın tribünlere sığmayan coşkusu seziliyor. kamerun'un her sahaya çıkışında şeref tribünlerinde kara kıta ülkelerinin başbakan ve cumhurbaşkanları gözleniyor.
italyan gazetelerinde artık afrika kıtasının atlantik okyanusu sahillerinde çizilmiş bir futbol sahası olarak gösterilen 11 milyon nüfuslu kamerun, bundan sonra kara kıtanın iki büyük sömürge gücünden biri ingiltere ve belçika ile oynayacak. önceleri, alman, 1914-18'den sonra ise fransa ve ingiltere’nin kolonisi olan 1972'de bağımsızlığına kavuşan ülkeyi fernando poo adlı bir portekiz denizcisi keyfetmiş. kristof kolomb'un amerika'yı bulduğu 1492 yılında buradan geçen portekizliler, balık tutmak için ağlarını wouri ırmağına atmışlar. portekizcede "cameroes" olarak anılan ağlardan çıkan iri karidesleri bulunca ülkeye bu adı vermişler. o günden bu yana çeşitli kavimlerden oluşan ülke "karides" adını taşıyor.
futbol, sayıları 250'yi bulan ve 60 ayrı dil konuşan kavimleri bir arada tutan, bunları bir bayrak altında toplayan önemli bir etken sayılıyor. hala ingilizce ve fransızca resmi diller olarak geçerliliğini koruyor. "ehlileştirilemez aslanlar" adındaki takım, şimdi tarihin ironisi ile afrika'nın eski patronu ingilizleri ya da zengin kongo madenleri ile köşeyi dönen kuçuk burjuva belçika'lıları yenmeye hazırlanıyor. attığı dört gol ile yalnız kamerun'un değil, dünya kupası'nın en "star" futbolcuları arasına katılan zenci oyuncu albert roger milla "ingiliz ve belçikalılardan korkmuyoruz" diyor ve sözlerine, “napolililer bize maç sırasında büyük destek verdiler. kolombiya'yı yenmemizin en büyük nedenlerinden biri de stattaki sıcak atmosferdi. şimdi karşımızda ingiltere veya belçika olmuş ne fark eder" diye devam ediyor.
kamerunlular italya'da buldukları beklenmedik sempatiden her haliyle memnun oldukları izleniyor. burada taklit marka tişört satarak geçinen afrikalılar için kaçak tezgâhlarda afrikalı bir "işadamı" tarafından üretilen kupa t-shirtlerinin üzerinde "italyanlara, amigolukları için teşekkür ederiz" yazıyor. çizmeye işportacılık yapmaya gelen, fakat kısa surede italyanlardan ticaret öğrenen kamerunluların, kupa için piyasaya sürdükleri bu t-shirtler, italya 90'ın en ilgi çeken objeleri arasında sayılıyor. diğer dünya kupası t-shirtleri en fazla 10 bin lirete sarılırken, kamerununki iki misline kapış kapış gidiyor.
ulusal formayı kamerun cumhurbaşkanı paul biya'nın ısrarları ile son kez giymeye razı olan kral milla, “halk futbola dönüşümü alkışladı. ben yalnız umutlarını bana bağlayanları düş kırıklığına uğratmamaya çalışıyorum. yeniden fizik kondisyona ulaşmak için çok uğraştım. bu çabama devam edeceğim. çünkü bizim için dünya kupası şimdi yeni başlıyor" diyor.
rusa, fransızca, ingilizce ve italyanca tercümeler arasında ne dediği her zaman iyi anlaşılamayan ve farklı kavimlerden gelen bu ulusal takımı bir arada tutmak için özel bir gayret sarf ettiği anlaşılan sovyet teknik direktör valeri nepomniachi de beklenmeyen bu başarıdan çok memnun görünüyor.