fourfourtwo dergisi temmuz-ağustos 2009 sayısından;
ligimizin yaz sıcağında başlamasına itiraz ediyoruz belki ama geçmişte ağustosta oynanan bir turnuvanın da özlemini duyuyoruz. tsyd'nin düzenlediği üç büyüklerle dolu bir güzelliğin...
- hilal gülyurt
kambersiz düğün olmazdı! fenerbahçe 1964 yılında turnuvadaki yerini aldı. ilk maçta eksik kadrolu galatasaray, tam kadrolu fenerbahçe'ye karşı 88. dakikaya kadar üstünlük sağladı ama maç 1-1 bitti. finalde fenerbahçe'yi yenen beşiktaş ve galatasaray karşılaştı. siyah beyazlılar 2-0 mağlup durumdan 2-2 beraberliğe yükselerek kupayı kaldırdılar. samim var, finalin ertesinde gazetesi hürriyet'te şöyle yazıyordu: "dün gece 30 bin kadar seyirci önünde oynanan gs-bjk maçını seyrettikten sonra, memleketimizde futbol karşılaşmalarının televizyondan yayınlanmasının imkânsız olduğuna inandık. sebep malum... futbolcularımız topu o kadar çok havalandırıyorlar ki, televizyon kameralarının bunları yakalayabilmesi mümkün değil!"
bugün, 8 ve 10 numaralı formanın yeni sahipleri için üç sene önce genç millî takım yetkilileri "bunlar futbolcu olmaz" demişti
doğan şener
sene 1961. beşiktaş'ın ele avuca sığmaz iki jünyoru, istanbul genç karmasında.
hazırlık maçlarından sonra açıklanan genç milli takım adayları arasında yer almadıklarını görünce iki minik beşiktaşlı oturup hüngür hüngür ağlıyor. kendilerini takıma seçmeyen idarecilerin fikri ise şöyle: «bunlar futbolcu olmaz!»
sene 1962. beşiktaş genç takımının 8 ve 10 numaralı bu iki futbolcusu, gene büyük bir şevkle çalışıyor ve kendilerini beğendirmek için didiniyorlar. hazırlık maçlarından sonra genç milli takım kadrosu açıklanıyor. gene isimleri yok. oturup bir kere daha hüngür hüngür ağlıyorlar.
genç milliler. yunanistan'a hareket ederken, son dakikada 10 numaralı futbolcu, bir «turist» gibi götürülüyor. bir defa olsun oynatılmadan getiriliyor.
sene 1963. iki yavru kartal, biraz daha büyümüş, serpilmiştir. birbirlerinden hiç ayrılmayan bu iki arkadaş, oturup ağlamaktansa sonuna kadar mücadele etmeğe karar veriyorlar. bu defa 8 numaralı olana genç millî takım, 10 numaralı olana da amatör milli takım yolları açılıyor.
sene 1964. herkes, beşiktaş birinci takımında şenol ve birol'dan boşalan yerleri dolduran iki delikanlıdan bahsediyor. üç senelik «futbol kavgalarından» başı dik çıkan bu iki genç, geçen hafta fevkalâde oyun ve golleriyle fenerbahçeyi deviren yusuf ile sanlı'dır.
ikiz kardeşler
yusuf ve sanlı'ya «beşiktaşın ikizleri» diyorlar. aslında kardeş oldukları için değil, birbirlerinden hiç ayrılmadıkları için söylenmiş bir söz bu.
yusuf ve sanlı futbola, dört sene önce beşiktaş genç takımında beraber başladılar. aynı mekteplere gittiler. üzüntüleri, sevinçleri de aynı oldu. aynı şekilde parladılar. aynı anda beşiktaş profesyonel takımına yükseldiler. ama geçen sene ayrıldı yolları. yusuf, genç milli takım formasını giyerken, sanlı'ya da amatör milli takım kaptanlığım verdiler. beşiktaş‘ta da ilk defa takıma yerleşen 10 numaralı sanlı idi. ailevi sebepler yüzünden oynaması geciken yusuf da, geçen haftaki şâhâne oyunlarından sonra 8 numaralı formanın sahibi oldu.
üniversitede bir talebe: sanlı
birol, beşiktaştan ayrılırken, «siyah - beyazlı taraftarlar hiç üzülmesin. yerime öyle bir eleman bırakıyorum ki, kısa zamanda beni geçecek.» demişti.
henüz 19 yaşındaki sanlı, birol’un iki yıl önce söylediği sözleri gerçekleştirmek yolunda. bu yıl istanbul üniversitesinin eczacı okulunda ikinci sınıfa geçen sanlı, futbolu gibi zeki, son derelediği, bol bol şut.
tahsiline ortaokul'dan sonra devam edemiyen yusuf'un gıpta ettiği futbolcular: rivera, eusebio ve romen dinamosunun sagiçi dimitru. «rivera gibi oyuncu olmak isterdim» diyor. yerli futbolculardan da suat, sanlı, metin ve birol’u takdir ediyor.
beşiktaş’ın yeni şenol ve birol’u... «ikiz kardeşler»... ne denirse densin onlara, biz sanlı ile yusuf'u türk futbolunun iki körpe yıldızı olarak görüyor ve seviniyoruz...
beraberlik siyah-beyazlıları şampiyon yapacak. çoşkun özarı ve spajiç ümitli
türkiye spor yazarları derneği kupası finali bu akşam saat 20.30’da mithatpaşa stadında g. saray ile beşiktaş arasında oynanacaktır.
kupanın bundan önceki maçlarında galatasaray, fenerbahçe ile 1-1 berabere kalmış, beşiktaş ise fenerbahçe’yi 1-0 yenmiş bulunduklarından, bugünkü maçı beşiktaş kazandığı veya berabere bitirdiği takdirde şampiyon olacak. galatasaray'ın galibiyeti ise kupayı sarı - kırmızılılara kazandıracaktır.
geçen yıl tertiplenen 1. spor yazarları kupası finali yine galatasaray ile beşiktaş arasında oynanmış ve 1-1 berabere kalan iki takımdan galatasaray averajla kupayı kazanmıştı.
ii. spor yazarları kupası final maçına taraflar şu tertipleriyle çıkacaklardır:
galatasaray: bülent - candemir, b. ahmet - ismet, naci, doğan - yılmaz, turan, tarık, kadri (necdet), k. erol.
beşiktaş: necmi - b. yavuz, fehmi - suat, muhittin, kaya - mustafa (coşkun), yusuf, güven, sanlı, ahmet.
sarı - kırmızılı takımın başantrenörü coşkun özarı, «millî lige başlarken son hususi maçımız olan beşiktaş maçını iyi bir netice ile bitirerek lige iyi bir moralle girmek istiyoruz» demiştir.
beşiktaş antrenörü spajiç ise maç hakkında şöyle konuşmuştur: «- bazı eksiklerine rağmen galatasaray zorlu bir rakip. takımız da gün geçtikçe forma giriyor. çetin bir maç olacak, neticeyi lehimize çevirmek için çalışacağız.»
bu maçtan önce saat 18.30 da galatasaray ila beşiktaş genç takımları karşılaşacaktır.
"spor yazarları kupası"nın şâhâne finali 2-2 bitti
beşiktaş şampiyon
2-0 galip durumda penaltı kaçıran galatasaray, kupayı kazanma şansını maçın bitimine 6 dakika kala kaybetti
namık sevik
ikinci yarıda şahlanan beşiktaş, 2-0 lık mağlûbiyetten kurtularak 2-2 beraberliğe yükselmiş ve spor yazarları kupasını kazanmıştır.
mahşeri kalabalık önünde oynanan karşılaşma, son yıllarda özlenen bir futbolu ortaya koymuştur. ikinci devre için söylenecek söz «fevkalâde sür'atli, heyecanlı ve çekişmeli» olacaktır.
kabul etmek lâzımdır ki, galatasaray farklı galibiyeti tam 67 nci dakikada ismet'in penaltı atışım direğe nişanlaması neticesinde kaybetmiştir. bu ana kadar sahada bir gölge gibi dolaşan siyah - beyazlı futbolcular kaçan bu büyük fırsattan sonra şahlanmış ve fizikman çöküntü içerisinde bulunan galatasarayı ezmişlerdir.
futbolda gençliğin, büyük koz olduğunu iddia edenler, dün gece bir kere daha haklı çıkmışlardır. zira başta kadri, naci ve b. ahmet olmak üzere sarı - kırmızlı defans, beşiktaşın fırtınalaşan oyunu karşısında yaşlı bir çınar ağacı gibi devrilivermiştir.
galatasakayın ilk golü
maçın hemen başında coşkun'un bir atağını ahmet’in savuşturuşu sarı - kırmızılı taraftarlarının yüreğini ağzına getirmiştir. ancak beşiktaş forvetinin ilk devredeki en tehlikeli akını bu olmuştur. daha sonra galatasaray forveti, beşiktaş kalesini sık sık ziyaret etmiştir. 10. dakikada k. erol'dan bir ileri pas alan turan'ı muhittin ancak beline sarılarak durdurabilmiştir. turan, muhittini ceza sahasına kadar topla birlikte bir lokomotif gibi çekmişse de, bu hareketi penaltı yapabilecek bir mesafeye - ceza sahası içine kadar - getirememiştir.
bununla beraber, bu büyük avantaj kaybolmamıştır. zira ismet'in çektiği frikik, beşiktaşlı futbolcuların kurduğu baraja çarparak aksi köşeden filelere takılmıştır. necimi'nin kontrpiyede kalışı için, ancak «talihsizlik» demek icap edecektir.
21 inci dakikada galatasaray takımını bir makina intizamı içerisinde işleten erol'un uzattığı pası turan kullanamamış, akabinde, 43 üncü dakikada ise galatasarayın müdafaaya çekilmesi neticesinde beşiktaş akınları müessir hale gelmiş ve orta sahada gelişen bir hücum neticesinde coşkun, üç metreden topu beceriksizce bir vuruşla dışarı atmıştır.
ikinci yarıdaki şâhâne futbol
ikinci yarı, son yıllarda özlenen ve gıpta edilen bir futbol ziyafeti şeklinde geçmiştir. 49 uncu dakikada tarık'ın yavuz’un yanından bir otomobil süratiyle sıyrıldığı görülmüştür. tarık ceza sahasına dalmış ve şutunu patlatmıştır. necmi, iyi bir gününde olmamasına rağmen bu ve şutunu patlatmıştır. necmi, iyi bir gününde olmamasına rağmen bu yüzdeyüz gollük şutu çelmeğe muvaffak olmuştur. ancak, akını tâ gerilerdenberi bir tilki gibi kovalayan yılmaz, bir anda kale önünde bitivermiş ve bu defa çapraz bir vuruşla sağ köşeden ikinci galatasaray golünü atmıştır.
bunu, 63. dakikada güven’in üç müdafii teşbih tanesi dizer gibi atlatışı takip etmiştir. fakat yakın mesafeden patlattığı şutun üst direkten dönüşü, hem siyah - beyazlı taraftarları, hem de futbolcuları tekke âyini yapan dervişler gibi dövündürmüştür.
67. dakika ise, maçın kaderinin değiştiği an olmuştur. bahri'nin yavuz tarafından ceza sahası içerisinde kasti bir şekilde biçilişini, hakem çok yerinde bir kararla penaltı ile tecziye etmiştir birinci golün kahramanı ismet gerilmiş, fakat topa itimatsız bir şekilde yaklaşmış ve köşeye doğru çok hafif bir vuruş yapmıştır.
direğe vuran top, necmi'nin kucağına gelmiş ve galatasaray üçüncü bir golden mahrum etmiştir.
işte maç da bu andan itibaren tamamen aksi bir seyir takip etmiştir. yorulan galatasaraylılar müdafaaya ehemmiyet vererek oynarken, genç ve dipdiri oyunculardan kurulu beşiktaş, hücum üzerine hücum tazelemeğe başlamıştır. bu ağır baskı iki dakika sonra semeresini vermiştir. güven'in naci ve kadri tarafından makaslanışına, şahit olunmuştur. hakemin yine tereddütsüz verdiği penaltıyı ahmet, affetmez bir vuruşla gole çevirmiştir.
şimdi sahada beşiktaş var
artık, sahanın her tarafını siyah - beyazlı futbolcular doldurmuştur. 80. dakika güvenin bir kafa şutunu bülent fevkalâde bir refleksle dışarı atmıştır. mikro’lar, sanlılar, güvenler, ahmet'ler sarı - kırmızılı kaleyi şut yağmuruna tutmuşlardır. hattâ büyük falsolar yapan yusuf’un dahi toparlandığı göze çarpmıştır.
beşiktaşlılar, şampiyonluğa giden beraberlik golünü 84. dakikada sanlı’nın sagaçığa kayıp, avut çizgisi üzerinden yaptığı şâhâne bir orta neticesinde kazanmışlardır. kaleci bülent’in de yerini kaybetmiş olması, kale ağzında bekleyen güven'in işini kolaylaştırmıştır. güven, süzülüp gelen topu, boş kaleye âdeta fotografçılara poz verircesine soğukkanlı bir vuruşla sokmuştur.
işte bu anda mithatpaşa stadında bir tarraka kopmuş ve 2-0 mağlûpken bile takımlarını candan teşvik eden siyah - beyazlı taraftarların çılgınca alkışları stadı inletmiştir...
ve ilk defa olarak pek çok kimse hakemin düdüğünü işitince böylesine güzel bir maçın bittiği'ne üzülmüşlerdir.
taraftarları korkunç tezahürat yaparken beşiktaş'lılara şöyle diyordu: "hele şükür, kupa görebildik"
spajiç «iyi oynadık. yenilsek bile üzülmezdim»
özarı «penaltıyı atsaydık maç beşlik olurdu» dedi
necati karakaya
antrenör spajiç, şeref turunu tamamlayan futbolcularını tam çıkış tünelinde durdurdu ve siyah - beyazlı taraftarları selamlamalarım işaret etti.
onbir papatya renkli futbolcu, ellerinde «spor yazarları kupası olduğu halde «sağol, sağol!» diye bağırdılar. tribünler ayağa kalktı. büyük tezahürat devam ederken, beşiktaşlı futbolcuların ağzından şu sözler dökülüyordu: «şükür allaha! nihayet bir kupa yüzü gördük.»
antrenör spajiç realist konuşuyordu: «- takımımın bu geceki oyunundan çok memnunum. yenilselerdi bile, çocukları gösterdikleri azim ve takım ruhu bakımından gene tebrik ederdim.»
«ah o penaltı!»
fazla üzüntülü gözükmeyen sarı - kırmızılı futbolcuların konuştuğu tek konu, penaltı idi. ismet «teessürümden ne yapacağımı bilemiyorum. ilk sayıyı kaydedince bugün gol şansım olduğuna inanmış ve penaltıyı o yüzden atmak istemiştim» diyordu.
antrenör coşkun özarı ise «iyi oynadık. penaltıyı alsak maç beşlik olurdu» diye konuştu.
bülent golleri -hele ikincisini- hatâlı yemiş olabilir... galatasaray defansı çoğunluğu yaşlılardan kurulu olduğu için maç sonuna doğru yorulmuş olabilir... ismet penaltıyı atmamakla takımım 3 farklı bir skordan mahrum etmiş olabilir... ama her şeye rağmen bir kupa finalinde 2-0 ileri geçmişken maçı alamamak «olmaması gerekeni» işlerdendir.
galatasaray penaltıyı atamamıştı, üstelik penaltıdan bir de gol yemişti. fakat beşiktaş defansının da sarı - kırmızının çabuk kaçan iki açık elemanım durduramadıktan bir gerçekti. futbolcuların yaptığı birçok ferdi hatâlara rağmen takımı dışarıdan idare edenler bu maçı vermeyebilirlerdi.
beşiktaş'a gelince: ilk yarım saat içinde rakibin şuurlu ve kaliteli futboluna baş eğdikten ve uzun süre iki farkı kabul etmiş gibi göründükten sonra saldıracak zamanı iyi buldular. karşılıklı penaltılar siyah - beyazlıların lehine sadece bir gol kazandırmamış, futbolcuya ve seyirciye de moral kazandırmıştı. galatasaray’ın geri çekilip oyunu yavaşlatmak için başvurduğu taktiğe uymadılar.
ve maçı bu sebeple kurtardılar.
maç, bir sezon başı finali için fazla hızlı ve canlı idi. galatasaray'ın baskıya girince, bunalan defansı hariç, her iki takımda da fizik kondisyon sezon için ümit verici idi. ama her iki takım da millî lige bu defans kuruluşları ile girerse çok sıkıntılı günler geçirecekler demektir.
futbol kalitesi yönünden elbette kıyaslanamaz ama, bir avrupa şampiyon kulüpler veya kupa galipleri ya da ingiliz kupa finali, ancak bu çapta heyecan yaratıyor. inanın ki, daha fazla değil... bu bakımdan beşiktaşla, galatasaray'ın dün gece gerçekten bir finale yakışır tempoda oynamaları, mevsimin henüz başında zevkli, canlı, heyecanlı bir maç seyretmemize imkân verdi.
oyuna iyi başlayan galatasaray'dı. iyi bitiren ise beşiktaş oldu. iki farklı mağlûp durumdan, hattâ penaltıdan üçüncü golü yemek tehlikesinden sıyrılıp da oyunun rakamla ifadesini denkleştirmek büyük başarı idi. ve işte bu haşan. siyah - beyazlılara spor yazarları kupası’nı kazandırdı.
maçın büyük düğünü, galatasaray’ın ismet'in ayağından penaltıyı kaçırdığı anda çözülmüş, sarı - kırmızılıların atamadığı penaltıyı, siyah - beyazlılar kupa’ya giden yolun anahtarı olarak kullanmışlardı.
yeni mevsimi bir kupa kazanarak açmak, herhalde beşiklaşlılara eski mevsimi kupa'sız kapamış olmanın üzüntüsünü unutturacak ve yeni mevsimdeki yeni kupa, yeni limitlerin de kaynağı olacaktı. tebrikler beşiktaş'a...