legia warszawa: ıgnacy penconek, henryk grzybowski, horst mahseli, antoni trzaskowski, antoni piechniczek, lucjan brychczy, kazmierz fraçkiewicz, janusz zmijewski, bernard blaut, jacek gmoch, wieslaw korzeniowski
teknik direktör: virgil popescu
galatasaray: bülent gürbüz, naci erdem, candemir berkman, doğan sel, mustafa yürür, talat özkarslı, metin oktay, uğur köken, kadri aytaç, tarık kutver, ahmet berman
teknik direktör: gündüz kılıç
gol: (1-0) dk. 69 jacek gmoch (1-1) dk. 73 metin oktay (2-1) dk. 88 jacek gmoch
galatasaray’ın avrupa kupa galipleri ikinci turundaki rakibi legia dün yeni bir telgraf göndererek sarı * kırmızılıların 11 ve 18 kasım için yaptıkları teklifin sadece 18 kasım olanını kabul ettiklerini, ikinci müsabakanın 29 kasımda oynanmasını istediklerini bildirmiştir.
galatasaray profesyonel takımının menecer - antrenörü gündüz kılıç ise, ikinci karşılaşmanın 25 kasım'da olmasını talep ettiklerini açıklamıştır. sarı - kırmızı'lılar beşiktaş maçları için bugün perapalas otelinde kampa alınacaklardır.
f. bahçe'yi avrupa şampiyon kulüpler turnuasından eleyen hollanda şampiyonu 2. tur maçında lyn takımını 5-0 yendi. benfica berabere
avrupa şampiyon kulüpler, kupa galipleri ve fuar şehirleri turnuaları ikinci tur maçlarının tarihlerini tesbit eden uefa, g. sarayla legia arasındaki karşılaşmalardan ilkinin 18 kasım’da varşova’da, ikincisinin de 3 aralık’ta istanbul’da oynanacağını resmen açıklamıştır.
tarih tesbitinde daha önce anlaşan takımlar ise, ikinci tur maçlarına başlamışlardır.
talât kampa katıldığı için 16 kişilik kafileden necdet ve ismet çıkartıldı
galatasaray, varşova'da legia ile avrupa kupası ikinci tur maçını oynamak üzere bugün polonya’ya gidecektir.
emin erer başkanlığındaki kafilede idareci ali tanrıyar, müşahit hâdi kıncal, menecer antrenör gündüz kılıç ve 16 futbolcu bulunmaktadır. talât, kampa döndüğünden ismet ve necdet kadrodan çıkartılmıştır. legia maçı için varşova'ya gidecek 16 futbolcu şunlardır: turgay, bülent, candemir, ahmet, doğan, naci, kadri, talât, turan, metin, tarık. erol, uğur, yılmaz, mustafa. bahri.
dün sarı - kırmızılı lokalde, beykoz maçında yer almayan futbolcular çalışmıştır. menecer - antrenör gündüz kılıç, bilhassa talât'ın hareketleri üzerinde ısrarla durmuştur.
kılıç, legia maçının neticesi hakkında konuşmak istememiş sadece: «polonya'nın seri ve teknik bir futbol oynadığına son millimaçımızda şahit olduk. legia'nın da aynı tempo içersinde bulunduğu muhakkaktır» demekle yetinmiştir.
galatasarayın kupa galiplerindeki rakibi legia dünkü lig maçında lodz'la 0-0 berabere kalmıştır.
lodz şehrinde yapılım bu maçta legia defansı ve bilhassa solhaf blaut başarılı bir oyun çıkarmış olmasına rağmen, forvet ağır ve dağınık kalmıştır.
görbikli lider pogon’un ikinci, polonia’nın da üçüncü durumda olduğu lig’de legia yedincidir. 12 maçta 12 puan toplayan legia 27 gol atmış, 15 gol yemiştir.
çarşamba akşamı varşova’da legia stadında saat 17 de başlayacak olan galatasaray maçı hakkında antrenör «galatasaray'ı kendi sahamızda yeneceğimizi sanıyorum» demiştir.
küçük hesaplı, küçük hasetli bazı bezdirici fiskoslar, söylentiler, dedikodular ve beyanatlar içinde hazırlandık bu büyük maça...
fakat çok şükür bezmedik. çünkü hepimiz iyi niyetle azimle doluyduk.. kim kime niye kızar, kim kimden ne ister ve kim kimdir?
biz bu memleketin evlâtları olarak bunları iyi biliyorduk... fakat diyardaki bilir mi «türk'leri yendik. perişan ettik» deyip geçerdi.
işte herşeyi unutup sırf bunları dedirtmemek için her şeye rağmen dişimizi sıkıp derlenip, toplanmağa çalıştık... fakat öyle şartlar içersinde ki... orasını hiç sormayın.
galatasaraylı futbolcuların kendilerinde henüz gidermeğe vakit bulamadığımız eksiklikleri varşova'da insan üstü gayret ve azimleri ile tamamlayıp en iyi şekilde mücadele edeceklerine inanıyoruz.
allahaısmarladık... inşallah dönüşte hepinizle daha gönül ferahlığı ile kucaklaşırız...
turgay oynamıyor. antrenör gündüz kılıç "kazanacağız" dedi. hava şartları sarı-kırmızılılları düşündürüyor. 3. maç belgradda
galatasaray, avrupa kupa galipleri turnuasının ikinci turundaki ilk maçını varşova’da bugün legia ile oynayacaktır.
polonya kupa şampiyonunun kendi ismini taşıyan 27.000 kişilik stadında türkiye saatiyle 18'de başlayacak olan gece maçını macar federasyonundan gabarsoss idare edecek, yan hakemliklerini de macar’lar yapacaktır.
dün akşam ışıklar altında antrenman yapan galatasaraylılar, sakat elemanların durumu yüzünden takım teşkilinde güçlüğe uğradıklarını söylemişlerdir. bununla beraber galatasaray'ın bu zorlu maça bülent - candemir, doğan, kadri, talât, naci - tarık, mustafa, metin, b. ahmet, uğur tertibiyle çıkması beklenmektedir.
istanbulda yapılan son beykoz maçında şirzatla çarpışarak sakatlanan turgay'ın sakatlığı dünkü antrenmanda nüksettiği için yerini bülent alacaktır.
galatasaray’ın takım tertibinden de anlaşılacağı gibi sarı - kırmızılılar defansif bir oyun tercih edeceklerdir. nitekim iki müdafaa oyuncusu mustafa ve ahmet'in forvete alınması buna delil olarak gösterilmektedir. daha ziyade kontrataklarla neticeye gitmeğe çalışacak olan galatasaray bir beraberlik için oynayacaktır.
iki taraf idarecileri üçüncü maçın belgrad'da oynanması hususunda anlaşmaya varmışlardır
galatasaray antrenörü gündüz kılıç, maçı takip için varşova'ya gelen polonyalı gazetecilere maç hakkında görüşünü «kazanacağız» diyerek ifade etmiştir. takımına güvendiğini belirten kılıç, «sahaya kazanmak için çıkacağız. varşova’da alacağımız en kötü netice beraberlik olacaktır.» demiştir.
günlerden beri şiddetli sağnak halinde yağan yağmurun, dün âniden kar'a çevirmesi, galatasaraylıları endişelendirmiştir.
leyla’nın yugoslav antrenörü de gündüz kılıç gibi galibiyetten bahsetmiştir. kur'a sonucu belli olduktan bugüne kadar ağzından galibiyet sözünü düşürmeyen popescu şunları söylemiştir: «kupa maçlarında hedef, rakibi daha ilk maçta zararsız hale getirmektir. biz bunu varşova’da yapacak kuvvetteyiz. silâhlarımız, revanşın rahatlığını sağlayacaktır. açık konuşayım. kim ne derse desin farklı bir galibiyet bekliyorum.»
* viyana'da beş saate yakın uçak değiştirmek için bekleyen galatasaraylı futbolcular, korkulu bir uçak yolculuğundan sonra varşova hava alanına inince rahat bir otelde, sabaha kadar deliksiz uyku uyuyacaklarını sanarak hemen gümrüğe koştular. ama burada kendilerini acu bir sürpriz bekliyordu. çünkü istanbul’da vize muameleleri yapılmamıştı, idarecilerin hatâlarını futbolcular hava alanında iki saat bekleyerek ödediler.
* otele gelince bütün futbolcular şaşırdı. zira otelin sirkeci'deki otellerden farkı yoktu. kimse yatmak istemedi. gündüz kılıç bütün odaları teker teker gezdi ve futbolcularına hak verdi. bu otelde yatılmazdı. ama saat de artık 02.00 olmuştu. sabah otelin değiştirileceği teminatı verilmesi üzerine çarnâçar odalara taksim olundu ve tabii kimse sabaha kadar gözünü kırpmadı.
* sabah otel değişmişti. ama bu defa lüks denilen otelin lokontasının yok olduğu görüldü. yemek yemek için futbolcular günde üç defa maçı oynayacakları legia’nın stadına kadar gidip gelmek zorunda kaldılar. ayni zamanda yemekler de beğenilmemişti. beğenilecek gibi de değildi hani...
* antrenmandan evvel şehri gezen futbolcular bol bol kristal ve porselen eşyalar aldılar. başka alınacak bir şey olmadığından yok pahasına alınan bu porselen ve kristal eşyaları otele taşımak da hayli dert oldu...
* sarı - kırmızılıların ışıklar altında yaptığı antrenmanı bilhassa legia yöneticileri büyük bir ilgi ile izlediler. legia antrenörünün metin ve tarık'ın her hareketini dikkatle takip etmesi gözden kaçmadı. antrenör, fikrini soran gazetecilere tebessüm etmekle mukabele etti.
istanbul'dan ayrılırken güç şartlar içinde işe başladığımızı ve yine bu güç şartlar içinde en iyi şekilde hazırlanabildiğimizi söylemiştim. her kafadan çıkan ses, kasıtlı ve imâlı sözler yapmak ve yapılması istenilen işleri aksatıyor, köstekliyordu...
şu anda hepsini unutmuş gözüküyoruz... çocuklar arzulu ve hırslı. tıpkı viyana’da oynadığımız magdeburg maçındaki gibi... metin geldi, dünkü yorucu antrenmandan sonra bana, «baba dedi, neden öyle düşünceli bir halin var?» «yok dedim, yarınki maçı düşünüyorum.» «korkma, üzülme dedi bana. göreceksin korktuğumuz olmayacak...»
turgay geldi bana, «baba, dedi, ne zaman favori olarak sahaya çıksak kaybettik. bu defa çok şükür favori biz değiliz, legia'lılar.»
sonra ahmetler, mustafalar, talâtlar, doğanlar, naciler, uğurlar, yılmazlar... hepsi, hepsi de aynı şeyleri tekrarladılar. «teslim olmayacağız, en iyi neticeyi almağa çalışacâğız. bizlere güvenebilirsin» dediler...
onların bilmedikleri, daha doğrusu benim onların bilmesin, istediğim taraf, sarı kırmızılı çocuklara güvenimin ve inancımın büyük olduğu idi. «elbette iyi netice alacaksınız ve hattâ buna o kadar inanıyorum ki, polonya basınına bile bu kanaatimi açıkladım.» dedim. işte çeşitti dedikodulara, hava şartlarının kötülüğüne, otelin perişanlığına, yemeklere bir türlü alışamamıza rağmen varşova’daki havamız bu.. böyle zor bir günde yurtta bulunanların da kalblerinin bizim başarımız için çarptığından en ufak şüphemiz yok. sîzlerden dua, bizlerden gayret...
"legia (en kötü halinde bile) bir aufbau değildir"
gregor aleksandrowicz varşova'dan yazıyor
polonya futbolünü bugünyeni bir imtihan beklemektedir.
daha doğrusu bu sezon çizdiğimiz başarılı futbol grafiğinin geçici olup olmadığı meydana çıkacaktır. fakat legia son maçında çok bozuk ve dağınık görülmüştür. sakatlanan üç futbolcusundan sadece mashell oynayabilecek durumdadır. kısaca legia, sür'atli, teknik ve golcü hüviyetini bir hayli kaybetmiştir.
galatasaray'a gelince, son maçlarda aldığı neticeler formda olmadıklarını açıkça göstermektedir. fakat türk takımlarının ve bilhassa sarı - kırmızılıların dış sahalarda başarılı müsabakalar çıkardıkları muhakkaktır. ama, galatsaray'ın ilk turda kur'a ile elediği aufbau magdeburg'u iki defa seyretmiş biri olarak kesinlikle söyleyebilirim ki, legia en kötü halinde bile bir aufbau değildir. 13 maçta yediği 15 gole mukabil attığı 27 gol, netice alıcı gücünü ifâde edebilecek kudrettedir.
ama devamlı surette yağan yağmur ve kar neticesinde sahanın balçık haline gelmesi bilhassa legia için bir dezavantaj kabul edilmektedir. ayni köttl hava şartları seyirci avantajını da ortadan kaldırmıştır. bu şekilde karşılaşmanın kalitesiz olacağı açıkça meydana çıkmaktadır. fakat bütün bu hususlar legia'nın maç kazanmasına mâni olacak engeller değildir. legia onbiri varşova'da galatasaray'ı yenecek kudrettedir.
albay izynski dedi ki: "iş kur'aya kalırsa g. saray kazanır!.."
albay romwald izynski önündeki kalın hâtıra defterini bir müddet karıştırdı. aradığını bulmuştu. anlatmaya başladı: «- bu degftere takımımızın yaptığı her maç teferruatı ile yazılır. legia'nın canlı tarihidir bu defter. işte 1957 yılı aralık ayı, 4 maç yapıp 4'ünü de kazandığımız israil'den dönüyoruz. istanbuldayız, 19 aralık 1957'de beşiktaşı 2-0 yenmişiz. üç gün sonra fenerbahçe bizi 3-2 yenmiş. 23 aralık 1957 günü de galatasaraya 4-3 mağlûp olmuşuz. o maçta oynayan mahseli, grzybowski ve brychczy yedi yıl sonra avrupa kupası için tekrar galatasaraya karşı oynayacaklar. size bunları bizim takımda eskiler ve yeniler diye iki olduğunu ve her maçta ayni oyunu çıkaramadıkları için anlatmak istedim. enteresan bulacaksınız. ilk turda elediğimiz admira'yı viyanada kendi sahasında şâhâne bir oyun oynayarak 3-1 yendik. viyanalı seyirciler bizim takımı alkışladılar. haftasına rövanş maçında kendi sahamızda çok kötü oynadık. 1-0 güç belâ aldığımız maçta da kendi seyircimiz bizi yuhaladı. takımımız futbolu hakikaten iyi bilir. fakat istikrarlı bir futbol oynamıyoruz. 4-2-l'ü iyi tatbik ettiğimiz günler netice alıyoruz.»
maçın tahminini yapmaktan çekinen albay sözünü espri yaparak, bitirdi: «iki maç da berabere bitecek, üçücnü maç viyanada. tabii. galatasaray yazı turada kazanacak. biz de bu deftere yazı turada kaybettiğimiz ilk maçı yazacağız...»
varşova'da dondurucu soğuk ve kar altında rakibi ile başarılı bir şekilde mücadele eden
g. sarat, maçı son iki dakikada verdi: 2-1
ahmet ve mustafa'yı geri çekerek defans yapan sarı-kırmızı'lı takımın en iyisi kaleci bülent'ti
golleri 75. dakikada gmoch, 78'de metin, 88'de frackiewicz kaydetti
gregor aleksandrowicz varşova'dan bildiriyor
galatasaray iki dakika daha dayanabilseydi... tam iki dakikacık... hepimiz ayağa kalkmıştık. gözlerimiz saatteydi. seyircilerin de çoğu stadyomdan çıkmaya hazırlanıyordu zaten.
bu soğuk havada seromoni seyredecek hali yoktu kimsenin. legia da bir futbol zaferi kazanmadığına göre, maçın son dakikalarında kim, neyi görecekti sahada? zira maç berabere bitiyordu. yanımdaki arkadaşıma «netice galatasaray için başarı. işte aldı beraberliği, gidiyor» demiştim...
gerçekten de oyunun bitimine yakın, hava buydu. galatasaray elindeki beraberliği «ölesiye» müdafaa yaparak korumaya çalışıyor, legia ise tesirsiz hücumlarla, zamanı öldürüyordu. kim bilirdi ki, bütün oyun devamınca dirilmeyen legia, g. saraya son bir kurşun atmaya hazırlanıyor?.. attı son kurşununu polonya kupa şampiyonu. hedefine vurdu. birkaç dakika evvel sahayı terkedenler, içeride kalanların gürültüsüne yetiştiler, ama gole asla. maç bitmişti: 2-1.
şimdi size, skoru değiştiren bu golü anlatmak isterim. galatasaray kalesinin çok sıkıştığı bir an. bu takım, bu müdafaa ile gol yemez, dediğimiz, maçın berabere biteceğine inandığımız an. sağiç brychczy birden ayağında topla h. saray defansının önünde göründü. geliyordu. üç kişiyi birden geçti, şimdi kalesini boşaltan bülent'le karşı karşıya idi. ihtimâl ki bülent, onun şut atacağını sanmıştı. akıllı futbolcu önündeki geçidin kapandığını görünce topu sol tarafta bekleyen solaçık fraektewicz'e uzattı. ve bir sert şut. legia’nın galibiyetini sağladı.
halbuki, galatasaray bu mağlûbiyeti hak ederek kadar kötü oynamamıştı. kötü hava şartlarına, bütün gün yağan yağmurdan sonra, oyunun üzerine çöken kar'a rağmen sarı - kırmızılılar kuvvetli bir defans yaparak işe başlamış ve ilerideki silâhlarıyla da kontrataklara kalkışmışlardı. iki takım da canlı oynuyordu aslında. bir milli maç gibi, süratli, hırslı ve iddialı bir oyun oluyordu. legia, ilk devre devamlı bastırdı. galatasaray ise üçlü, dörtlü kademelerle, rakibine karşı koydu. ve kaleci bülent'i alkışlıyorduk.
sahanın yıldızı bülent bu anda iki muhakkak golü önlüyordu.
ikinci yarıda da oyun aynı güzellikle geçti. galatsaray defans taktiğinde ısrar ediyor ve çözüleceğe benzemiyordu. 75. dakikada brychczy güzel bir iniş yaptı, ileri fırlayan gmoch’a pas uzattı. ba futbolcu da adetâ santimle köşeye topu bıraktı. bülent atladı topa. boşunaydı bu hareketi. 1-0 galip duruma geçen legia, ikinci bir gol ararken galatasaray bir frikik atışından beraberliği temin etti. candemir topu kaleye şandellemişti.
metin sıçradı ve kafayla köşeyi buldu. penconek seyretti bu topu. galatasaray istediğini bulmuştu. bu defa ileride sadece uğur’la, metin'i bıraktı. oyun artık g. saray sahasında oynanıyor ve legia bastırıyordu. nihayet, beklenmeyen son gole geliyorduk. galatasaraylılar golün üzüntüsü ile çöküvermişlerdi.
en güç şartlarda dahi sarı - kırmızılı çocukların normalin üzerinde bir güç göstereek sahada didineceklerine, mücadele edeceklerine ve formalarım ıslatacaklarına her zaman inanmışımdır.
nitekim dün sahanın kötülüğüne, havanın, iki gün içerisinde alışamayacağımız kadar soğuk oluşuna rağmen galatasaraylı onbir kendinden bekleneni elinden gelebildiği kadar, âdeta tek bir vücut olurcasına verdi.
ancak, kötü bir talih bu gayretimizi maçın bitmesine iki dakika kala yediğimiz bir golle gölgeledi. müdafaamız bir anlık tereddüt geçirmemiş olsaydı istanbulda legia'nın karşısına daha iyi şartlar altında çıkacaktık.
maç sonunda çocuklar, yüzleri soğuktan pancar gibi kızarmış bir halde soyunma odasına döndüler. hepsi üzüntülüydü... hepsi tir tir titriyorlardı. ben de üzülmüştüm. ama henüz her şey bitmiş değildi ki... bunun istanbu'u da vardı. hem bu defa kendi sahamızda, ve dıştan gelen nahoş seslere kulak asmadan daha iyi çalışma imkânını bulacaktık.. tanıdığımız, futbolunu öğrendiğimiz legia'lı rakiplerimize revanşı vermemek ümidiyle dönüyoruz. kısacası varşova'da maçı kaybettik. üçncü tur şansını asla!..
gregor aleksandrowicz milliyet'in varşova muhabiri
müdafaada kapanan ve hücumda bir şemsiye gibi açılarak legia kalesine akan galatasaray takımının dünkü oyununu gördükten sonra legia’nın istanbul’daki karşılaşmada kazanma şansının az olduğunu söyleyebilirim.
halbuki, daha önce milliyet'e yazdığım bir makalede legia’nın en kötü halinde bile alman takımı aufbau olmadığını ve sarı - kırmızılıları varşova'da alacağı netice ile kupadan eleyeceğini iddia etmiştim. yanaldığımı peşinen itiraf etmek isterim. beni bu peşin hükme götüren istanbul’da geçen ay içinde oynanan polonya -
türkiye milli maçında türk takımının ortaya koymuş bulunduğu futbol olmuştur. ancak galatasaray takımı bende hâsıl olan bu düşüncenin yersizliğini -anormal hava şartlarına rağmen- gerçekten iyi bir futbol oynayarak silmiştir.
sağiç mustafa ve soliç ahmet'i geriye çekerek defansif bir oyun tutturan galatasaraylılar ilk yarıda kontrataklarla neticeye gitmeğe çalışmışlardır. tarık, uğur ve metin üçlüsü zaman zaman legia kalesi için tehlikeli olmuştur. 75. dakikada 1-0 mağlûp duruma düşen sarı - kırmızılılar 78. dakikada metin'in candemir'den gelen topa güzel bir kafa vuruşu ile beraberliği sağlamalarından sonra, tamamen müdafaaya çekilmişlerdir.
bu âna kadar legia takımın, da beyin vazifesi gören brychzy'nin mustafa ve talât tarafından bir gölge gibi takip edilişi polonya kupa galibinin hücum gücünü kırmış ve kollektif bir oyun çıkartmasını önlemiştir. bununla beraber legia'lıların iki gollerini gene de brychzy'nın vermiş olduğu müsait paslardan faydalanarak kaydetmişlerdir. müdafaası demir gibi, kalecisi emin, hücumda ise aldığı kontratak taktiğini iyi tatbik eden türk takımının, istanbul'daki maçta üçüncü tura giden legia barajını kolay aşacağını tahmin ederim.
varşova'da oynayan g. saray legia kupa maçının kahramanı..
"bekle!" denince bekliyor; "oyna!" denince de şâhını oynuyor
dev kaleci turgay'ın arkasında sabırla bekleyen bülent, en başarılı gününde bile "ben sadece vazifemi yaptım" demekte
varşovamuhabirimiz gregor aleksandrovicz, telefonda haykırıyordu: «bülent fevkaladeydi. g. saray kalecisini halk doya doya seyretti, doya doya alkışladı.»
olay, galatasaray - legia maçının oynandığı gece geçiyor ve bülend'in futboluna hayran kalan aleksandrovicz «bülend» diyor da başka bir şey demiyordu. muhabirimize maçın oyuncularını milliyetin yıldız baremine göre değerlendirmesini rica etmiştik; yazın, dedi, bülend 5 yıldız.»
40 yıldır futbol işleriyle uğraşan ve gazetecilik hayatı boyunca polonya içinde ve dışında yüzlerce milli ve temsili maç ve bir o kadar kaleci seyreden aleksandrovicz, bülend'i anlattı, anlattı, anlattı. koruduğu kalenin her yanını saran bataklıkta, en öldürücü şutlara karşı emin çıkışlarını, köşelere giden toplara uçuşunu anlattı. bir yabancı gözüyle de bülend o gece kaleciliğini göstermiş ve galatasarayı legia alanlarından korumuştu.
bugün 34 yaşını yaşayan bülend için futbol dünyasının en sessiz ve efendi yedek futbolcusu denilebilir.. sultantepe'de yetişmiş, beşiktaş’a geçmiş, beşiktaş'tan kasımpaşa’ya gitmiş ve galatasaray'da görünmüştü. galatasaray'da devamlı olarak bir yarı sezon dahi oynadığını kimse hatırlamıyordu. turgay şeren vardı çünkü önünde. daima onun arkasında kalmış, formunu, klâsını ve arzusunu gizlemişti idarecilerden. ama, büyük kaleciliği kadar, sabrı da vardı sultantepeli delikanlının. gel dendiğinde geliyor, çıkıyor, futbolunu oynuyor. git dendiğinde gidiyor, an’anevi sessizliğine bürünerek «bekliyordu.»
legia maçı da bülend’in yedekte beklediği maçlardan biriydi. varşova'da turgay'ın sakatlığı tekrarlamış ve gündüz kılıç ona «haydi bülend» demişti. o kadar. bülend, turgay’ın kalesini yine devralıyor ve oynuyordu.
bülend’in futbol hayatı belki galatasray'da bitecektir. ama, bir şeref tablosuyla. daha sonraki yılların gençlerine, galatasaray'da geçen yedeklik devrinin hikâyelerini anlatacak, anlatırken de bir tevâsu ve terbiye dersini, hikâyeyle birlikte vermiş olacaktır. turgay sakatlanmıştır. gel denmiştir. turgay hastalanmıştır; hazır ol bülend denmiştir. turay magdeburg’a götürülmemiş. bülend iki gün içinde kendini hazırlamıştır. turgay'ın da, bu vefakâr yardımcısı için söyleyecek bir iki sözü olmalıdır; sorulduğunda «bülend mi?» diyecektir; «o, dünyanın en iyi insanı. galatasaray'ın bir numaralı kalecisidir.»
bülend'in ise turgay’ın yerini doldurduğu maçlardan sonra sırtını okşayanlara söylediği söz şu kadarcıktır; «vazifemi yapyaptım..»
kaleci bülent, varşova'da fevkalâde kurtarışlar yaptı.
kaleci oynayanlar bilirler. batak sahada kaleciliğin ne olduğunu... bülent, çok kötü hava şartları altında devamlı zorlanan sarı - kırmızılı kaleyi hırs, azim ve cesaretle ördü ve takdir topladı. ona her zaman güvenmişimdir. turgay‘ın varşovadaki antrenmanda sakatlığı nüksedince «haydi bülent, iş yine sana düştü» dedik. yüzünde hiç bir değişikdik olmadı, büyük maçlardan birine çıkacağını biliyordu.
çıktı, oynadı ve alkışlandı. sanki, istanbuldan yola çıkarken takımın yedeği değil de, oynayacak kalecisiymiş gibi... her zamanki gibi hazırdı bülent. bu olay onun karakterini de çizmektedir. vazife sırası geldiğinde hazır olmak. varşova bütün kalecilik hayatı bu karakter ölçüsüne uygun bir grafik çizen iyi futbolcu bülent’in başarılarından biridir. bülent, galatasaraya daha nice uzun yıllar hizmet edecrk ve faydalı olacaktır. buna inanıyorum.
bülent çok ender insanda bulunan sağlam bir karaktere ve yılmadan çalışma gücüne sahip bir sporcudur.
uzun yıllar turgay‘ın arkasında beklemesine rağmen hiç bir şikâyeti olmadı. her maça oynayacakmış gibi hazırlandı. en kritik maçlarda kendisine vazife verdiğimiz saman kalesini basarı ile korudu.
yine bu mevsim başında turgay ameliyat olunca, bülent sekiz, on maç kalede galatasaray takımının en iyi oyuncusu olarak temayüz etti.
pek çok futbolcular kötü bile oynasa başındakiler tarafından takıma konulmadığı zamanlar küser, darılır. halbuki bülent, en fevkalâde oynadığı maçlardan sonra bile, bir sonraki maçta kalesini turgay’a bırakınca bile neşesini, çalışma azmini, efendiliğini ve disiplinini yine ön plânda tutmuştur. galatasaray'ın bugün turgay ve bülent gibi her zaman insanın gözü arkada kalmadan rahatça kaleye koyabileceği iki kıymetli elemanının bulunması muhakkak ki en büyük şansıdır. bülent'in yeni yetisen genç futbolculara örnek olması bakımından da bence ayrı bir değeri mevcuttur.