kupa galipleri kupasında türkiye'yi temsil eden ilk takım fenerbahçe'dir...
aynı zamanda fenerbahçe'nin kupa galipleri kupasında türkiye'yi temsil ettiği ilk maçtır. kupa galipleri kupası ilk kez 1963-1964 sezonunda düzenlenmeye başlanmıştır. 1998-1999 sezonunda ise son kez düzenlenip uefa kupası ile birleştirilmiştir.
fenerbahçe ( 1-2-3-5 ) hazım canıtez, tuncay becedek, özkan köksoy, şeref has (kaptan), özer kanra, ali ihsan okçuoğlu, lefter küçükandonyadis, nedim doğan, şenol birol, birol pekel, selim soydan
antrenör: naci erdem
petrolul ( 1-3-2-5 ) vasile sfetcu, gheorghe pahonţu (kaptan), dumitru nicolae, gheorghe florea, alexandru fronea, marin marcel, alexandru badea, dumitru munteanu, mircea dridea, anton munteanu, constantin moldoveanu
uefa, f. bahçe - petrolul maç tarihlerini tasdik etti
uefa genel sekreterliği avrupa kupa galipleri turnuvasında petrolul ile karşılaşacak olan fenerbahçe'nin 12 eylül ve 16 ekim şeklindeki maç tarihlerini tasdik etmiştir.
bu turnuvada yer alacak diğer takımlardan maç tarihleri belli olanlar şunlardır:
sporting (portekiz) - atalanta (italya) 4 eylül ve 9 ekim. s. v. hamburg (b. almanya) — u. s. luxemburg 25 eylül ve 2 ekim.
romenlerin tertibi belli oldu. sarı - lâcivertliler maça hazır
avrupa kupa galipleri turnuası ilk turunda yarın fenerbahçe ile karşılaşarak olan romen petrolul takımı dün gece saat 20.40 da uçakla şehrimize gelmiştir.
aralarında romen futbol federasyonu genel sekreteri alexandrescu'nun da bulunduğu 20 kişilik kafilede iki idareci, iki antrenör, doktor ve 15 futbolcu bulunmaktadır.
takımın birinci antrenörü oana ilie fenerbahçe'nin kuvvetli bir kadro kurduğunu bildiklerini belirtmiş ve «maç zorlu geçecek» demiştir. petrolul baş antrenörü yarınki karşılaşmada takımın şu tertiple dizileceğini açıklamıştır: sfetcu - pahontu, dumitru - florea, fronea, marcel - badea, d. munteau, driedea i, a. munteanu, moldoveanu
f, bahçe maça hazır
fenerbahçe, petrolul maçına dün sabah bir antrenman daha yaparak hazırlanmıştır.
sarı - lâcivertli takım moda'daki kampına devam etmektedir. antrenör kokotoviç, «lig maçları beynelmilel turnualar için bir ölçü değildir.» demiş ve karşılaşmaya büyük önem verdiklerini açıklamıştır.
yunan hakemlerinin idare edeceği ilk tur eleme maçı m. paşa'da sat 20'de başlıyor
fenerbahçe, avrupa kupa galipleri turnuvasındaki ilk eleme maçını bu gece saat 20.00 de romanya kupa şampiyonu petrolul ile yapacaktır.
mithatpaşa stadında saat 20.00'de başlayacak olan müsabakayı yunanistan federasyonundan cuvaros petros, kanelepulos glovanis ve havlaropulos giorgios idare edeceklerdir.
avrupa şampiyon kulüpler turnuası maçları gibi lig usukünce yapılacak olan karşılaşmaya fenerbahçe'nin «hâzım - tuncay, özcan - ali ihsan, mzer, şeref - lefter, nedim, şenol, birol, selim» tertibiyle çıkması beklenmektedir.
petrolul antrenörü oana ilie de bu hususu teyid ederek şöyle konuşmuştur: «maçın çok çetin geçeceğini tahmin ediyorum. fenerbahçe'nin yeni kadrosu bizi ürkütmüyor. burada oyunu vermemeye çalışacağız. bizimiçin esas gaye budur. revanşta rakibimizi eleyeceğimizi söyleyebilirim.»
kadrosunda 7 milli futbolcu bulunana petrolul'un sahaya çıkacak tertibi şöyledir: stefcu - pahontu, dimitriu - florea, froena, marcel - d. muntenau, driedea, badea, a. muntenau, moldovenau
avrupa kupa galipleri turnuvasında türk futbolunun temsilcisi olarak bu gece hayli zor bir maça çıkıyorum.
rakibimiz petrolul, çok yakından tanıdığımız romen futbolünde geçen yıl âdeta bir ihtilal yaparak şampiyonluk kazanan bir ekiptir. bu sebeple gerek burada, gerekle rakiplerimizin sahasında yapacağımız iki karşılaşmanın da fenerbahçe için olan önemi büyüktür.
hatırlanacağı gibi, türkiye. avrupa kulüpleri ve futbol seyircilerinin son derere alaka gösterdiği kupa galipleri turnuvasında bu yıl ilk defa temsil edilmektedir. bu şerefli vaziyete başlarken heyecanlı olmamız normal karşılanmalıdır.
romanya futbol kupasını ele geçiren petrolul'un, o şampiyonada avrupa futbolunda daima ileri bir mevki işgal etmiş olan bükreş dinamo'su ve cca gibi şöhretli rakiplerini yenerek elemiş olması, oynayacağımız maçların durumunu izaha kâfi gelmektedir.
1963/64 sezonuna kuvvetli bir kadro ile girdik. takımımız yavaş yavaş form tutmakta ve iyiye gitmektedir. ancak, yeni sezonun ilk ve en ciddi maçını bu gece petrolul'a karşı oynayacağız. takım arkadaşlarıma güveniyorum. rakiplerine lâyık oldukları ehemmiyeti vererek çalışacaklardır. hedefimiz, ikinci tur şansını mithatpaşa'da yakalamaktır. bu fırsatı kaçırdığımız takdirde, romanya'daki revanşta fazla iddiamız olamaz.
bütün sporseverlerden ve taraftarlarımızdan bizi güvenle desteklemelerini bekliyoruz. tekrar ediyorum: avrupa kupalarında bir takım kendi sahasındaki avantajını kullanmak zorundadır. kısacası fenerbahçe için maç buı gece bitmelidir.
g. saray'ın ferençvaroş karşısındaki başarısından sonra fenerbahçe de kükredi: 4-1
kupadaki rakibi petrolul'ü 2. yarıdaki fırtına oyunu ile dağıtan sarı-lâcivertliler galibiyeti birol, selim, şenol ve nedim sağladı
büyük bir kalabalığın takip ettiği müsabakanın birinci devresi 0-0 bitti
namık sevik
fırtınalaşan fenerbahçe petrolul'ü amansız bir mücadeleden sonra dize getirdi 4-1. mithatpaşa stadında bugüne kadar böylesine başabaş, dişediş haşin, süratli bir müsabaka seyretmemiştik.
petrolul kolay reslim olacak bir takım intibaını vermişti bizlere. meğer ne çetin ceviz, ne sert bir kaya imiş. içlerinde avrupa çapında büyük yıldızlar yoktu petrolul'un. esasen romen futbolu, avrupa'da terkos suyu kadar hafifti. geride bıraktığımız hafta lider kapatan beşiktaş karşısında seyretmiştik. petrolul ise ligde beşinci durumda idi. eee o halde, fenerbahçe sahaya çıkacak «atom forveti» ile romen kupa galibini gol yağmuruna tutacaktı.
taraftarı, idarecisi, teknik adamı ve hatta bu vadidde otorite sayılanlar hep bu düşünce ile stada geldiler. maç başladı. bir de görüldü ki; petrolul kaya gibi bir takım. fizikman, fenerbahçe'den üstün. attıkları paslar yerini buluyor. canavar gibi iki insayt, demir gibi bir solbek, kontrataklarda özeri traktör gibi çiğneyip giden santrfor dridea ve f. bahçe kalesi önünde her an bir mantar gibi bitiveren bir sağaçık.
f. bahçe için pek de parlak olmayan bu tablo, adeta herkesin üzerinde bir çok tesiri yaptı. dakikalar ilerliyor, ilerliyordu... ilk onbeş dakika... ha, biraz gayret... 45 inc dakika sarı - lâcivertli futbolcular elleri yana düşmüş, bir şey yapamamanın üzüntüsü ve sezi içerisinde sahayı terkediyorlardı.
arafat'a seytan taşlamaya giden fenerbahçeliler kendilerini taşlamışlardı...
sonra ne oldu? birden bir sihirli el, o çelik kadar sert takımı bir aside sokmuş gibi yumuşatacak ve bir anda toz bulutu haline getirecekti.
aman yarabbi, ne sürat, ne maça açılış ve yüklenişti. kükremişti fenerbahçe.
55 inci dakikada bir silindir gibi nedim'in sola kayışı, sağbeki geçişi ve topu lefter'e kadar uzatışı lefter'in ara pası, şeref'in çok sert şutu. top müdafilerin kafasına vurarak direğe çarparak geriye dönecek ve «ah, talihsizlik» dendiği bir sırada pozisyonu iyi takip eden birol, yetişerek topu filelere gönderecekti. korkunç bir gürültü koptu mithatpaşa'da. beklenen yağmur gelmiş ve sağanak halinde yağmaya başlamıştı.
aman yarabbi. ne tezahürattı. o romen futbolcuları daha henüz santra yapmışlardı. a. ihsan ileri kayarak bir mıknatıs gibi topu, dridea'nın ayağından kapacak ve lefter'e derinlemesine bir pas atacaktı. kaleci atağını yapmıştı. fakat selim, ondan daha atik davranıyor ve bir füze daha gönderiyordu. bir dakika içerisinde iki gol, tribünleri ayağa kaldırmıştı. sapasağlam, kaya gibi dimdik petrolul takımı, ufalanmış ve kum haline gelmişti. şimdi bir çöküş seyrediyorduk. yıldız elemanlardan mahrum, kollektif oyunda mahir petrol'ul çözülüşü idi bu. artık, serilik de kalmamıştı oyunda. ilk devredeki gibi. hoş bu sertlikle hakemin müsamahası ile birlikte lefter'in hiç lûzum yokken romen'lerin en iyi futbolcusu olduğu şüphe götürmeyen solbek, florea'ya vurduğu kafanın rolü büyüktü. lefter çapında bir futbolcuya bu küçük hareketi yakıştıramamıştık.
evet, coşan, milyonluk forvet üstüste akınlarla petrolul kalesini tehdit ediyordu. 54 üncü dakikada hiç umulmayan bir sırada munteanu'nun santrfor dridea'ya uzattığı pas ve özer'in ıska geçerek bu futbolcuyu kaçırması pek çok kimsenin yüreğini ağzına getirdi. bereket versin, hâzım, rakibini iyi kontrol edecek ve fevkalâde bir supleksle topu kornere atacaktı.
bu gol olsaydı, fenerbahçe belki de farklı bir galibiyet elde edemiyecekti. zira moralsiz petrolul takımı, bu gol ile pekalâ kendini düştüğü ümitsizlik çukurundan kurtarabilirdi. ama dedik ya fenerbahçe, hakikaten avrupai bir futbol oynuyor ve bir flâşın çakışı kadar süratli ve bol deplasmanlı oyunu ile petrolul kalesine akıyordu.
68. dakikada selim - şenol paslaşması ve şenol'un ceza çizgisi üzerinde köşeyi bulan çok sert şutu galibiyetin perçinlendiğini ilan ediyordu: 3-0 tribünler gene ayağa kalkmıştı.
«fenerbahçe çok yaşa» sesleri kulakları çınlatırken gene şenol'un sürükleyip götürdüğü ve kalecinin üzerinden aşırdığı topu nedim güzel bir kafa vuruşu ile romen kalesine gönderiyordu: 4-0.
artık rüya hakikat olmuştu. fenerbahçe amansız rakibini evvela sallamış sonra yerinden oynatımış, sonra çökertmiş ve sırtüstü yere sermişti.
bu sevinç içerisinde, gene özer, dridea'yı elinden kaçıracaktı. bu defa hâzım, santrforun şutunu önleyemedi: 4-1
bu gol ve son dakikalarda nedim'in rakibi ile çarpışarak bir beyin sarsıntısı geçirmesi. romen futbolunu hakkıyla temsil eden, isimsiz kahramanların takımı petrolul'a karşı elde edilen zaferin üzücü tarafını teşkil ediyordu.
24 saat ara ile galatasaray ve fenerbahçe, türk futboluna dış piyasada itibar sağlayan birer altın netice hediye ettiler . sağolsunlar...
maçtan sonra bir baygınlık geçiren nedim tedavi altına alındı. petrolul antrenörü, «revanşta daha fazla gol atacağız» diyor
nezih alkış
oyunun tam 73. dakikasında mithatpaşa stadı derin bir sessizliğe gömüldü. bir adam sahayı terketmek istedi. bereket kendini kaybeden genci kaleci hâzım yolundan çevirdi. bu, soyunma odalarında petrolul karşısında elde edilen parlak zaferin sevincine iştirak etmeyen özer'den başkası değildi.
sebep neydi? gol onun yüzünden olmuştu. gene futbolcu idarecilerinin ve takım arkadaşlarının teselli edici sözleri ile biraz olsun kendine gelebildi ve duşun yolunu tuttu.
ve heyhat... bu sevinç dalgası da ancak on dakikacık sürdü fenerbahçe soyunma odasında... bu defa doktor ve masörün kolunda, bir di-
mağ sarsıntısı geçiren nedim odaya girmişti... güçlükle duşunu aldı, sonra yardımcıları vasıtası ile giyindi, oradan da doğru tedaviye...
«göreceksiniz bu takım yenilmeyecektir. benim kanaatim bu.» diyen sarı - lâcivertli kulübün reisi ismet uluğ etrafını saranları müşkülâtla yapılan ilk golden sonra romenlerin oyunu bıraktıklarını. sarı - lâcivertli futbolcuların heyecanlı, çekişmeli kalite ve sür'at bakımından son günlerin en iyi oyununu gösterdiğini anlatıyordu.
ve en enteresan lâf da teknik komite âzâsı fikret arıcan'dan çıktı, «yabancı takımlar nedense türklerin golcü vasıflarını unutuyorlar.»
bir ingiliz centilmeni kadar kibar, bir italyan kadar sempatik ve bir türk kadar misafirperver romen takımı antrenörü oana ilie, futbolcular ağır ağır terli formalarını üzerinden çıkarırken basın mensuplarına şunları söylüyordu: «ploeşti'de biz daha fazla gol ayacağız.»
takımının aksine yumuşak ve güleç yüzlü antrenörü kupada iddialarının sona ermediğini kesin bir lisanla belirtiyor ve «eğer santrfor dridea iki muhakkak golü kaçırmasa ve hakem de badea'ya yapılan faulü penaltıyla tecziye etseydi netice daha farklı olurdu.» diyordu
petrolul kafilesi ile birlikte şehrimize gelen romen futbol federasyonu genel sekreteri alexandrevçu ise fenerbahçe'nin iyi bir rakım olduğunu şöyle ifade etmekteydi: «bu güzel futbolün neticesi beraberlikti.»
petrolul santrforu ve şeref golünün kahramanı dridea da revanşı daha acık bir skorla alacaklarını iddia ediyor ve maç hakkındaki görüşünü açıklıyordu: «fenerbahçe müdafaası çok kolay geçilen bir takım, ama forvet müthiş.»
oyunun yıldızları dimutru ve, anton manteanu kardeşler de maçı çok şanssız bir seklide kaybettikleri kanısındaydılar.
prometus, insanlığa gökyüzünden ateli getirmişti. zeus buna kızdı. yakaladılar çaldığı ateşle, ilahlaşan prometus'u ve dağın zirvesinde zincirleyip çiğerlerini kartala yedirdiler. prometus'un başını yukarı kaldırıp bastığı çığlık sonsuzun ötesindeki karanlıkları titreşti. bu, bir can acısı değildi. çünkü ilahlaşan bedeni, kartalın yediği çiğerini daima yenilmekte idi. prometus ölmezlere karışmıştı. çığlık, ilahlaşan insanlığın zafer narası idi.
***
ve, birinci golden bir dakika sonra selim (büyük selim!, muhteşem selim!... dünyanın en büyük futbolcularına yakışan golü atınca tribünden yükselen ses onsuzun ötesini karıştıran bir prometus çığlığı gibi büyüdü, büyüdü...
rakip, akılları durduracak enerjili, süratli, inadı ve mücadele azmi ile, fenerbahçe'nin ciğerini -mitolojinin cellât kartalı gibi- gagalayıp duruyordu. ama, bu çiğerde her an bir yenilenme vardı. prometus'un ciğeri gibi...
***
fenerbahçe büyük bir maç kazandı. belki de bu, son beş on yılın en güç maçlarından biri idi.
şimdi, petrolul'un teknik bir futbol oynamadığını, üstün bir klası olmadığını falan söyleyecek kimseler çıkacaktır. boş lâf, fenerbahçe. ,dün gece enerjiden kurulmuş bir dağı parçalamıştır.
fenerbahçe sert, cesur ve takım halinde canla başla oynayan petrolul karşısında hayli zorlu bir ilk yarı geçirdikten sonra, ikinci devrede hızlanarak beklenen farkı yaptı.
ancak, petrolul maça girdiği andan itibaren fenerbahçenin beklemediği bir final maçı başlamıştı. romanya şampiyonunun, belki bir orta avrupa takımı kadar tanınmış adamı yoktu. ama, takımın bütün futbolcuları «dişli» bir beraberlik halinde fenerbahcenin saha avantajını kullanmasına mâni oluyorlardı. kısacası, petrolul kollektif oyuna çok önem veren tipik balkan futbolunu temsil ediyordu...
bu sebeple, fenerbahçe kendi sahası ve seyircisi önünde bu çetin rakibi «düşürebilmek» için terledi ve aşağı yukarı 50 dakika mücadele etti.
kısacası, fenerbahçe dün akşam hakiki bir kupa maçı kazandı. sahaya çıktığı âna kadar futbol gücü hakkında fazla bir bilgiye sahip olmadığımız petrolul'u seyrettikten sonra sarı - lâciverti takımın elde ettiği bu neticeyi küçümsemek haksızlık olurdu...
romen kupa galibi petrolul takımına ilk devrede verilmesi gereken en doğru isim, galiba «demir leblebi» oalcak. dişe diş, başa baş, durmadan mücadele ettiler. bu mücadelede görünür bir teknik, fevkalâdelik yoktu. fakat enejileri, azimleri hakikaten takdir edilecek derecede ileri idi.
iki içleri, bütün devre boyunca ateş parçası gibi idiler. fakat gayretleri daha ziyade müdafaa manasında kaldı. bu gayretli, takımlarının hücum gücüne ekleyebilselerdi gol atmaları imkanı o kadar artardı ki...
fenerbahçenin hiç şüphesiz daha üstün tekniği, rakibinin yakın- markajlı ve yukarıda belirttiğimiz çok sert oyunu karşısında «zor, oyunu bozar» kavlince, önce bir türlü istenen ölçüde müessir olmak seviyesine çıkamadı.
fakat ikinci devrede, petrolul'un yorulmasıyla derhal gözüken bu üstünük sarı - lâcivertli takıma dört gol ata imkânı verdi ve böylece galatasaraydan sonra fenerbahçe de, mithatpaşa'yı parlak bir galibiyetle terketti.
fenerbahçeyi, candan tebrik eder, başarılarının diğer maçlarında da devamını dileriz.
30 bin seyircinin dişleri sinirden birbirine kenetlenmiş...
30 bin seyirci heyecandan boğulacak hâle gelmiş...
30 bin seyirci, sahadaki fırtınayı müthiş bir uğultuyla takip ediyor...
petrolcuların takımı ha? diyor, önümdeki meraklı... ben de yanımdaki arkadaşıma tekrarlıyorum: petrolcuların takımı ha? keşke bizde de böyle bilmem necilerin bir kaç takımı olsa da, futbol seyretsek diyorum...
fenerbahçe, futbol oyununun nâdir gördüğü bir hırsla rakibine yükleniyor.. forvetin sık sık kale önünde 7 kişiye çıktığını görüyorum. ve petrolul, yıldızsız, cilasız, gösterişsiz dayanıyor.
ilk yarı sona erdiği an, 30 bin seyirciden herhangi birinde fenerbahçenin bu kıyasıya maçı farklı bir netice ile bitireceğine dair bir ümid olduğunu sanmıyordum..
...sonra petrolul kalesi önünde bir kasırga koptu ve dört tanksavar topu patladı. birol... selim... şenol... nedim...
eğer, dün gece mithatpaşa'da avrupa kupa galipleri turnuvasının finali oynanmış olsaydı, seyirci ancak böyle bir futbolun şahidi olurdu.
müthiş bir futbol savaşıydı gördüğümüz. fenerbahçe, yediği gol bir tarafa, bu sahalarda kazanılmış maçların en zorunu ve en yorucusunu kazandı. fileleri değil, kayaları delercesine hedefine gitti...
yâni, 30 bin kişiyle birlikte yendiğimiz takım, ketenhelvacıların takımı değildi...
petrolul ploieşti: vasile sfetcu, gheorghe florea, gheorghe pahontu, dumitru munteanu, alexandru fronea, dumitru nicolae, anton munteanu, mircea dridea, alexandru badea, marcel marin, constantin moldoveanu
teknik direktör: ılie oana
gol: (1-0) dk. 55 birol pekel (2-0) dk. 56 selim soydan (3-0) dk. 68 şenol birol (4-0) dk. 70 nedim doğan (4-1) dk. 74 mircea dridea