1962, neredeyse koca yaşin’in de sonuydu. iddialı rusların 4-1 önde oldukları kolombiya maçında kendisine hiç yakışmayan bir doğrudan korner golü yiyerek 4-4 beraberliğe sebep olacaktı.
tarih: 03 haziran 1962, arica / carlos dittborn stadyumu stadyumu hakemler: joao etzel filho (brezilya), carlos robles (şili), andor dorogi (macaristan)
sscb: lev yashin, givi chokeli, leonid ostrovski, valeri voronin, anatoli maslenkin, igor netto (kaptan), igor chislenko, valentin ivanov, viktor ponedelnik, victor kanevski, mikhail meshki teknik direktör: gavril kachalin (sscb)
kolombiya: efraim sanchez, anibal alzate, jaime ortiz gonzalez, oscar lopez, hector echeverry, rolando serrano, marcos coll (kaptan), german aceros, marino klinger, antonio rada, hector garzon gonzalez teknik direktör: adolfo pedernera (kolombiya)
goller: valentin ivanov (sscb) 8, igor chislenko (sscb) 10, valentin ivanov (sscb) 11, german aceros (kolombiya) 21, viktor ponedelnik (sscb) 56, marcos coll (kolombiya) 68, angulo rada (kolombiya) 72, marino klinger (kolombiya) 86
(tercüman’ın 1990 basımlı büyük futbol ansiklopedisinden alıntıdır.)
sovyetler birliği-kolombiya maçında kolombiya’nın üçüncü golünü direkt korner atışından yiyen sovyet kalecisi yaşin, önünü kapattığı için kendi beki chokeli’yi tekmeledi.
ilk basımı 1997 olan eduardo galeano'nun "gölgede ve güneşte futbol" kitabından;
hintli ve malayalı bazı müneccimler o yıl kıyamet kopacak diye kehanette bulunmuşlardı, ama dünya bütün hızıyla dönmeye devam ediyordu ve bu arada bir kuruluş, uluslararası af örgütü adıyla doğarken, cezayir, fransa'ya karşı sürdürdüğü yedi yıllık bir direnişin sonunda bağımsızlığa doğru ilk adımı atıyordu. yine aynı yıl israil'de nazi savaş suçlusu adolf eichmann idam ediliyordu; asturiaslı maden işçileri greve giderlerken, papa juan, kilise'yi yoksullara vererek yenilikler yapmak istiyordu. bilgisayarlar için ilk disketler üretilirken, bir yandan da ilk kez lazer ışınıyla ameliyatlar gerçekleştiriliyordu. ve bu arada marilyn monroe yaşama arzusunu yitiriyordu.
bir ülkenin uluslararası oy hakkının fiyatı ne olabilir? haiti, birleşmiş milletler'deki oy hakkını satışa çıkarmıştı, karşılığında on beş milyon dolar istiyordu; hepsi bir yol, bir hastane ya da bir baraj içindi. gerekli çoğunluk, amerikan devletleri teşkilatı'ndan, amerikan birliği'nin oyunbozanı küba'yı ihraç etmek üzere karar alıyordu. miami'den gelen güvenilir bilgiler fidel castro'nun devrilmesinin bir an meselesi olduğunu gösteriyordu. henry miller'in ilk defa sansürsüz yayınlanan romanı "yengeç dönencesinin yasaklanması için amerika birleşik devletleri mahkemelerine yetmiş beş ayrı dava dilekçesi veriliyordu. ikinci nobel odülü'nü almak durumunda olan linus pauling nükleer denemeleri protesto etmek için beyaz saray önünde pankart taşıyarak yürürken, aynı günlerde okuması yazması olmayan kübalı zenci benny kid paret, madison square garden ringinde aldığı yumruk darbeleri sonucu cansız olarak yere seriliyordu.
memfis'te elvis presley üç yüz milyon plak sattıktan sonra, bir köşeye çekilerek bir daha çalışmayacağını açıklamasına rağmen kısa bir süre sonra bu fikrinden vazgeçiyordu. londra'daki plak şirketi decca, beatles adı verilen uzun saçlı müzisyenlerin şarkılarını plağa almayı reddediyordu. carpentier "ışık yüzyılı" adlı yapıtını, gelman da "gotan"ı yayımlıyordu. arjantinli subaylar cumhurbaşkanı frondizi'yi iktidar dan uzaklaştırırken brezilyalı ressam cândido portinari son nefesini veriyordu. guimares rosa'nın "primeiras estorias" adlı yapıtı ve vinicius de moraes'in "para viver um grande amor" adlı şiiri okurlara tanıtılıyordu. joao gilberto, carnegie hall'de "samba de uma nota sö"yu söylerken, brezilya karmasının oyuncuları şili'yi devirerek, beş güney amerika, on avrupa ülkesinin katıldığı yedinci dünya futbol şampiyonasında kupayı alıyordu.
62 dünya kupası'nda şanssızlık di stefano'nun yakasını bırakmadı. otuz altı yaşına merdiven dayayan bu futbolcu yeni ülkesi ispanya'nın karmasında oynayarak futbol hayatının son imkânını kullanacaktı. ama açılış öncesinde sağ dizinden sakatlanmasına rağmen aldırış etmedi. futbol tarihinin en iyi oyuncularından "altın ok" lakaplı di stefano'ya hiçbir dünya şampiyonasında oynamak nasip olmadı. bütün dönemlerin en iyi futbolcusu pele bir kas kopması yüzünden kadro dışında kaldı ve o da di stefano gibi şampiyonaya katılamadı. futbolun bir başka devi yaşin'in de başı talihsizlikten kurtulamadı. dünyanın bu en iyi kalecisi, kolombiya ile oynadıkları maçta tam dört gol yedi. soyunma odasında, maçtan önce yuvarladığı birkaç yudum içkinin sanırım bu yenilgide büyük payı oldu.
dünya kupasının dördüncü günü ilk defa böyle bir turnuaya yakışır zenginlikte geçmiş ve üç şehir bol gollü maçlara sahne olmuştur.
dünya spor otoritelerini hayrete düşürecek neticeyi kolombiya rusya karşısında 4-4'lük bir beraberlikle alırken bulgaristan'ı 6-1 lik hezimete uğratan macaristan, finallere girmeyi garantilemiştir. almanya da isviçre'nin ümidini 2-1 lik galibiyetle kırmış, ispanya son dakikada attığı golle meksika'dan güçlükle ayrılmıştır: 1-0
arica
12 dakika içersinde 3-0 galip duruma geçen rusya, ikinci devrede müdafaa yapmak gafletine düşmüş ve 8 dakikada üç gol yemiştir.
seyredenleri hayretten hayrete düşüren bu enteresan maçın ilk devredeki gollerini 8. dakikada ivanov, 11. dakikada çislenko, 12. dakikada ivanov atmışlar ve 21. dakikada kolombiya'dan acores atmışlardır.
ikinci devrenin 12. dakikasında ponodelnik dördüncü golü de atınca rus takımı gevmemiş, bunun neticesi olarak 68. dakikada coll. 73 de rada, 76 da klinger'in kaydettiği gollerle kolombiya maçı 4-4 bitirmeğe muvaffak olmuştur.
maçtan sonra antrenör kaçalin «pek kötü oynadık. ama futbol bu, hiç belli olmuyor. üstelik kolombiya ateşli ve cesur oyunu ile bu neticeyi de haketti» demiştir.
hala rusya - kolombiya maçının tesirinden kurtulamayan antrenör kaçalin, «nasıl oldu bilmiyorum. sanki takımımızda bütün futbolcuların eli ayağı bağlandı ve büyük bir rahatlıkla üç gol yedik» demiştir.
frank sinatra'ya benzemekten şikayetçi olan kolombiya antrenörü paderna, meşhur caz sanatçısından imza isteyenlerin elinden kaça kaça bitap bir hale gelmiştir.
fatih uraz'ın "adamın abdalı kaleci olur" kitabından;
yaşin ve banks'ı ayrı yere koymak
19501i ve '60'lı yollarda çok uzun sayılabilecek 1.89 cm'lik boyuna karşın çevikliği, sıra dışı plonj onları ve ceza sahasında kurduğu hakimiyetle "black spider" (kara örümcek) diye de anılan yaşin'i anlamadan kaleciliği anlamaya ya da anlatmaya çalışmak beyhude olabilir. defansını mükemmel idare etmesiyle tanınan yaşin'e maç içinde sürekli konuştuğundan ötürü kızan kişi yalnızca karısı olmuştur. takım arkadaşları bile hallerinden şikâyetçi değilken bunun tasası neden karısına düşmüş, orasını kimse bilmiyor artık.
kariyeri boyunca 150 penaltı atışını kurtarmaya muvaffak olan bir kalecinin karşısına bu konuda bir rakip çıkacağım beklemek sizce de safdillik olmaz mı? hatta bu konuda daha da ileri gidebilirim. antrenmanlarda yapılan çift kale maçlarını dahi bu hesaba katsam, yine 150 penaltı kurtarmış başka bir isimle daha karşılaşmayacağıma eminim.
ilerde sıkça değineceğim üzere, iyi kaleci demekle hata yapmayanı değil hatasından ders alam, yaptığı hataların ağırlığı allında ezilmeyeni kastettiğim anlaşılacaktır. yasin gibi bir efsane bile arada bir de olsa vahim hatalar yapmıştır. kornerden dahi gol yediği bilinen bu dev kaleci, sscb'nin 4-1 önde götürdüğü kolombiya mücadelesinde akıllara seza hatalar yaparak maçın 4-4'e gelmesine neden olmuş ve ünlü l'equipe gazetesi "artık kariyeri bitti" diye onu manşetlere taşımasına rağmen o, bir sonraki turnuva da yine muhteşem bir performans sergilemekten geri durmamıştır.
topu oyuna çabuk sokarak hücum hattında avantaj sağlamanın temelini atan yaşin, penaltı noktasına gelen yüksek topları tutmak yerine yumruklamayı tercih ederek başka bir yeniliğin öncülüğünü de üstlenmişti. iyi bir buz hokeyi oyuncusu olmasının ona avantaj sağladığını söyleyenler olsa bile, ben buz hokeycileri arasından bir yaşin'in daha çıkabileceğini sanmıyorum açıkçası.
yaptığı inanılmaz kurtarışların altında yatan sebep ona sorulduğu zaman genellikle şu cevabı veriyormuş: "bir sigara içerek sinirlerimi yatıştırdıktan sonra sert bir içkiyle kasları ma yeniden ayar veriyorum!"
uzun yıllar önce tanınmış bir teknik adamdan dinlemiştim "önemli bir maçın öncesinde, soyunma odasının içki koktuğunu ve kokunun kaleciden geldiğini fark ettim. kadroyu açıkladığım için, daha doğrusu diğer kaleci sakat olduğundan dolayı ses çıkaramazdım, işi şansa bırakmaktan başka çare yoktu. benim çakırkeyif kalecim hayatının en iyi maçını oynadı, bir ara kalede onun değil de iribar'ın olduğunu sandım. içki kullanmayan biri olduğum halde maçtan sonra ona şöyle dedim: 'istediğin zaman idmana ya da maça içkili gelebilirsin.' ama bütün bu olanlara rağmen muhteşem oynadığı maça alkol alarak çıktığını ona asla kabul ettiremedim."
hayat bazen çok acımasız oluyor... futbol sahnesinden çekilmelerinin üzerinden onca yıl geçtiği halde hâlâ unutulmayan ve yapılan en iyi kaleci listelerine halen en üst sıralarda girmeyi başaran yasin ile banks'in yüzlerine talih pek gülmedi ne yazık ki. yasin ölümünden birkaç sene önce bacağını kaybederken, banks'da kalesine çekilen şutları şahin keskinliğinde süzerek panter gibi kurtarmasında etkin rol oynayan gözlerinden birisini bir trafik kazasında yitirecekti.
geçmiş zamanların şöhretli kalecilerine ait video görüntülerini izlediğim zaman, onların o gülle gibi ağır topları sert zeminlerde, hiç kaleci antrenmanı yapmadan, modern teknikler kullanmadan, paranın dayanılmaz motivasyonundan bihaber halde kurtarışlarını seyrettikçe onlara duyduğum hayranlık her seferinde pekişir.
size lev yaşin'in, gordon banks'in çıkardığı o inanılması güç şutları günümüz koşulları içinde kurtaracak kaleci yoktur desem, eminim çoğunuz şimdiki kalecilerin daha çabuk, daha hızlı ve onların yükünün daha ağır olduğu yönünde görüşlerle karşıma çıkarsınız. haklı olabilirsiniz, lakin o muhteşem eldivenlere günümüz idman metotlarıyla antrenman verilme şansı bulunabilseydi ya da olduğu halleriyle onları bugüne ışınlamak mümkün olabilseydi eğer maç başına düşen gol yüzdesinin nasıl tepetaklak aşağı düştüğüne birlikte tanıklık edeceğimizden eminim.
son yıllarda ortaya atılan komplo teorileri arasında en ünlülerinden birisi şüphesiz ki, gordon banks'ı sahaya çıkartmayan bozuk bira hikâyesidir... gordon banks içtiği bozuk bira yüzünden 1970 dünya kupası çeyrek final maçında batı almanya'ya karşı forma giyememişti. yerine oynayan peter bonetti, beckanbuer'in attığı ilk golde yavaş kalmakla suçlanırken imparator da o vuruşun banks'ı mağlup etmeye yetmeyeceğim açık kalplilikle ifade etmiştir.
"yazar kitabı değil, kitap yazarı seçer" sözleri kalecilerin doğası ve yazgısıyla bire bir örtüşür. genç gordon banks duvarcılık zanaatını öğrenirken, henüz futbola ayıracak zamanı yok gibidir, derken 1953 ekimi'nde bir cumartesi günü kader ağlarını başka türlü örmeye başlar. şiddetli yağmur yüzünden çalıştığı inşaatta mesai paydos edilince banks çaresizce otobüse biner ve evin yolunu tutar. otobüsten indiğinde yağmurun dindiğini görmüş ve biraz oyalanmaya karar vermiştir. ayakları onu yakınındaki bir futbol sahasına sürükler. orada çelik fabrikası işçileri maça başlamak üzereyken banks'i tanıyanlardan biri şöyle seslenir: "hey gordon, bizim kaleci gelmedi, sana zahmet kaleye geçsene!" banks biraz tereddütten sonra kaleci formasını giyer ve yaptığı müthiş kurtarışlarla o takımın vazgeçilmezleri arasına giriverir; aynen yakın bir gelecekte ingiliz milli takımı'mn vazgeçilmez file bekçisi olacağı gibi!
hakkında "safe as the banks of england" diye özdeyiş üretilen, ingiltere'nin en sağlam bankası kabul edilen, kalecilik tarihinin bu seçkin ismi, ingiltere dünya şampiyonu olduktan sonra boynuna taktığı madalyayı 2001 yılında 124.750 pounda satmış ve gerekçesini şöyle ifade etmiştir: "böylelikle çocuklarımı ben öldükten sonra 'bu madalyayı ne yapalım' diye kara kara düşünmek zahmetinden kurtarmış oldum." 73 kez milli, 511 kez kulüp formasını sırtına geçiren banks, abd'de 37 maç oynadıktan sonra parlak kariyerini kapattı.
nasıl anlatacağımızı tam olarak bilemesek de bir deneyelim; bazı kalecilerin yalnızca duruşu, kıyafeti, sahaya çıkışı dahi onları farklı kılabiliyor. kaleci dediğiniz yeri geldiğinde fotoğraflık plonjonlar, fantastik kurtanşlar yapabilmeli, rakiplerin zihnini okuyabilmeli, seyirciyi hop oturtup hop havalara kaldırabilmen. banks her ne kadar böyle düşünmese de bu durum zengin insanın "para hiç önemli değildir" demesine benziyor! 1970 dünva kupası'nda banks fizik kurallarını altüst ederek rakibinin kafa şutunu kurtardığında, pele tarafından şu sözlerle taltif ediliyordu: "o an ondan nefret etmedim değil ama ne zamanki sakinleştim işte o zaman onu tüm kalbimle alkışladım, çünkü hayatımda gördüğüm en iyi kurtarıştı!"
oynadığı 73 milli maçın 35'inde gol yemeyen, kalan 38 maçta sadece 57 gole izin veren banks, başarısını şu sözlerle açıklıyor "bir kalecinin iyi olduğu, yaptığı göz kamaştırıcı kurtarışlardan anlaşılmaz. bir sürücü araba kullanırken karşısına çıkan tersliklerden kurtulmak için inanılmaz direksiyon ustalığı gösterebilir. ancak bu onun iyi sürücü olduğunu göstermez, iyi bir sürücü o terslikleri yasamamak adına önlemlerim önceden alan kişidir, iyi bir kaleci de seyirciyi büyüleyen kurtarışlara başvurmak zorunda kalmadan görevini yapmalıdır."
bu bölümü banks'ın hoş bir anısını daha naklederek bitirelim: tesadüf eseri genç bir kaleciyi idman yaparken seyreden gordon banks yanında duran kulüp yöneticisine onu beğendiğini söyler ve kim olduğunu sorar. cevap ilginçtir: "sen kulüpten ayrıldığın zaman yerine geçecek olan kaleci'." karşılıklı gülüşmelerin ardından zaman geçer ve gerçekten de o genç kaleci, 1972 ekimi'nde banks'in geçirdiği trafik kazasının ardından önce milli takımda, iki sene sonra da stoke cityde oynamaya başlar. o kalecinin adı peter shilton'dur.
yardımcı hakemler: andor dorogi (hun), carlos robles (chi)
soviet union: lev yashin (gk), givi chokheli, leonid ostrovski, anatoli maslyonkin, igor netto (c), valeri voronin, valentin ivanov, viktor kanevski, mikhail meskhi, viktor ponedelnik, igor chislenko
yedekler: vladimir maslachenko, sergei kotrikadze, eduard dubinski, albert shesternyov, nikolai manoshin, yozhef sabo, gennadi gusarov, aleksei mamykin, slava metreveli, viktor serebryanikov, galimzyan khusainov
teknik direktör: gavril kachalin (urs)
colombia: efrain sanchez (gk)(c), anibal alzate, jaime gonzalez, hector echeverri, rolando serrano, oscar lopez, german aceros, marcos coll, marino klinger, antonio rada, hector gonzalez
yedekler: adelmo vivas, francisco zuluaga, ignacio calle, carlos aponte, jaime silva, hernando tovar, luis paz, ignacio perez, eusebio escobar, delio gamboa, jairo arias
teknik direktör: adolfo pedernera (arg)
goller: 1-0 valentin ivanov (urs) 8' 2-0 igor chislenko (urs) 10' 3-0 valentin ivanov (urs) 11' 3-1 german aceros (col) 21' 4-1 viktor ponedelnik (urs) 56' 4-2 marcos coll (col) 68' 4-3 antonio rada (col) 72' 4-4 marino klinger (col) 76'