* ilk beraberlik aldığı, * deplasmanda ilk beraberlik aldığı maç.
not: o yıllarda takımlar haftasonları cumartesi ve pazar günü olmak üzere 2şer maç yaparlardı. bu yüzden bu maç 1. hafta maçı olmasına rağmen aslında galatasaray'ın ligdeki 2. ve deplasmandaki 2. maçıdır.
ilk basımı 2001 yılında olan hakan dilek'in "mahallenin en şık abileri" kitabından;
nuri asan
samsun aşığı
samsun 19 mayısspor kulübü'nün kapısından girdiğinde yıl 1955'ti. 17 yaşındayken de trabzon idmanyurdu'na okul masraflan karşılığında transfer oldu. 1956'da geri döndü ve yine eski takımının formasını geçirdi sırtına. trabzon îdmanyurdulu idareciler herhalde okul masraflarını veremediler. ama ben onun samsun sevgisinin ağır basmış olabileceğini daha akla yatkın buluyorum. o bir samsun sevdalısıydı...
dar alanda kısa paslaşmalar
o kadar inceciydi ki... top ayağına o kadar yakışırdı ki... 1950'li yılların genç milli takımında oynamaya başladığında, ilk turgay şeren'in aklını başından alan dar alan paslan yapar ve hemen galatasaray'a transferi gerçekleşir nuri asan'ın. 12.500 liraya... galatasaray'ın 7 yıl boyunca sarı-kırmızılı formasını taşıdığını çokları bilmez. onu, galatasaray üniversitesi öğretim görevlisi cüneyt akalın'in eski maçları yazdığı gazete pazar'da mithatpaşa stadyumu'ndaki bir maç öncesi seremoni fotoğrafında görmüş, çok sevinmiştim. 1966 yılı ordulararası milli takımlar finalinde attığı golle yunanistan'ı elemiş ve şampiyon olmuştuk. dönemin kendisi gibi pırıl pınl gençleri arasında kimler yoktu ki: galatasaraylı tank, yılmaz gökdel, mustafa yürür, fenerbahçeli aydın yelken, yüksel güner, ankaragücü'nden candan dumanlı...
samsunspor
yıl 1965 olduğunda samsunspor'un kuruluşu gerçekleşmiş ve nuri asan da memleketinin takımına koşmuştu hiç tereddüt etmeden. on yıla yakın kırmızı-beyazlı forma onun sırtında en güzel biçimiyle durdu. futbolu bittiğinde de genç, amatör, a takım... samsunspor'da nerede görev bulduysa orada çalıştı. onun zamanındaki genç takım oyuncularının neredeyse tümü sonradan a takım formasıyla top koşturdular samsunsporda. işte necati, necmi, eyüp, aydın, adnan, beyazıt, ercüment... daha kimleri saymalıyız ki?
1983-84 sezonunda bafraspor'da samsunspor'dan aldığı futbolcularla kurduğu ekipte ben de vardım. yani ilk sohbetimizin üzerinden henüz üç dört yıl geçmişti. kader birliği yaptık.
tom braks sebahattin de sonradan bize katıldı ve artvin'e kadar uzanan maç seyahatlerimizde onun futbol ciddiyetini kokladık havada... bir artvinspor-bafraspor maçında kafilemizi taşlayan artvin taraftannın üzerine tek başına yürümüştü.
futbol ciddi bir iştir
her maçın konuşması ince elenip sık dokunulmuş izlenimi veren, ama bize ne kadar gücendiğini gösteren bir atmosferde geçerdi... bir çarşambaspor maçı öncesi bizi samsun-trabzon yolu üzerindeki azot fabrikası'nın mola yerinde topladı. yanındaki masaya dayandı; hepimizin susmasını bekledi önce. sonra sözlerini şöyle sürdürdü: "çok az konuşacağım. bu maçın önemini biliyorsunuz... ha yenilmişim ha si...mişim. hiç fark etmez.." donduk kaldık. anlaşılan nuri hoca fena sinirlenmişti bir şeylere. çıktık ve ikinci samsunspor denilen çarşambaspor'la kendi sahalarında 1-1 berabere kaldık.
bugün saat 13.15'de adalet ile demirspor, saat 15.00'de galatasaray ile gençlerbirliği karşılaşacaktır.
ilk maçı izmir bölgesinden muzaffer savran, ikinci maçı da adana bölgesinden ali timur idare edecektir.
ankara şampiyonunun galatasaray karşısındaki oyunu bu maç için kendilerine ümit vermektedir.
demirspor forveti dünkü gibi gol kısırlığı çekmediği takdirde ilk maçında göz doldurmayan adaletin puan alabilmesi güçleşecektir. dün zorlu bir oyundan sonra fakat 2-0 lık net galibiyet alan galatasaray'ın bugün karşısında nispeten daha hafif bir rakip bulacağı düşünülmekte ve galatasaray'a fazla şans tanınmaktadır.
metinin sakatlığı mühim değil
dünkü demirspor maçında metin ikinci golü attıktan sonra oyundan çıkmıştır. bunda galatasaray santrforunun ayağındaki bir arızanın maçta nüksetmesi sebep olmuştur. ancak metinin sıkı ve süratli bir tedavi ile bugün takımdaki yerini alacağı sanılmaktadır.
seri, güzel, göz doyuran ve futbol oynaan bir maçtı bu... ilk dakikalarda galatasaray derhal rakip sahaya yerleşmiş ve gençlerbirliği müdafaasının pek az takımda görülen o temiz, rahat ve olgun müdahaleleriyle karşılaşmıştı.
belliydi bu maçın zarif galatasaray forveti ile erkek karakterli gençlerbirliği müdafaası arasında geçeceği... ama bu hesap yanlış çıktı... çünkü galatasaray hem metinsizliği hem suatsızlığı acı acı hissetmeğe ve bu büyük eksiklerin avanslarını vermeğe çok geçmeden başladı.
bir gün evvelki adale arızası ile yedek olarak soyunan ve saha kenarında bekliyen metin haftaymda oynayabilecek durumda olduğunu söylemiş fakat takıma alınmamıştı. suat da santrfora geçince son haftaların en iyi sağiçinden mahrum kalan takım çırpınmaya başladı.
bir gün evvelin yıldızı kahraman da suatı çok yakından ve dikkatle marke eteğe muvaffak oluyordu. 26 nci dakikada hiç de fena gözükmiyen mete çıkarılıp yerine uğur'un alınması garipsendi ama asıl garabet uğur'un sağbeke, saimin santrhafa, ergunun santrfora geçmesi ile oldu. evet, demirspor maçının dört yıldızlık mükemmel santrhafı ergun şimdi bir başka mükemmel santrhafın karşısında şansını deneyecekti. maksat belki de suatı yakın markajdan kurtaracak girgin bir elemanın yardımını temindi. ama kırmızı-siyahlılar derhal müdafaa kuruluşunu değiştirip sağhafu ergunun üzerine, oral'ı da suat'ın üzerine bırakıverdiler. cengiz ve zühtü bugün müessir değildiler. böylece kahraman boş müdafi olarak kalıyor ve geri sahada rahat ve hatasız oyununa devam ediyordu. gençlerbirliği kontrataklarla gelişen akınları cenablardan -bilhassa soldan- oluyor ve sarı-kırmızı müdafaa ancak saimin tecrübesi ve enerjisi ile kurtuluyordu.
ikinci devreye ergun santrhafa geçmiş müdafaa normal kuruluşu ile başlamıştı ve maç ikinci devrede ilk devredekinden çok farklı ve çok daha güzel oldu. çünkü sahada ancak bir kaç kişi aksıyor ve galatasaray ahmedin de düzelmesiyle oyunu sahada örerek rakibini dağıtmayı deniyordu. seyri güzel ve muhtemel neticeleri beklenebilir bir oyundu bu... ama gençlerbirliği müdafaası öyle kolay kolay dağılacak bir durumda değildi. kahramandan başka civa gibi ve girgin bir oral, süratli ve becerikli bir erdoğan, her harekette varlığını hissettiren bir sağiç orhan vardı. ve kırmızı-siyahlılar zaman zaman rakiplerinden çok üstün gözüküyorlardı.
iki takım da birbirine gol atamadı, bu netice herşeyden evvel müdafaaların başarısı idi. bir de galatasaray kalecisi yükselin... yüksel ikinci devrenin 35 nci dakikasında orhan'dan bir pas alarak dalan ilhan'ın ayaklarına öyle mükemmel bir plonjonla kapanmıştı ki, bu kurtarış bir golü değil maçı kurtarıyordu. ilk devrenin 16 nci dakikasında isfendiyar'ın bir dolduruşuna yaptığı hatalı çıkışa rağmen çelik bir yay gibi geri fırlayarak yetişen selçuk da kaderi değiştirmişti. 54 üncü dakikada saim'in çektiği ve üst direğe çarpan şaheser frikik hariç kaçan fırsatların hepsi müdafaa elemanlarının başarı hanesinde idi.
böylece sarı-kırmızılılar ilk devresini bozuk ikinci devresini iyi oynadıkları maçta puan alamamışlar, kırmızı-siyahlılar ise bir puan için değil iki puan için oynadıkları oyunda galip gelememişler fakat muvaffak olmuşlardı. sahanın en iyisi şüphesiz ki, saimdi.