bu maçtan 2 gün önce gençlerbirliği teknik direktörü thomas doll sözleşmesini 2 yıl daha uzattı...
doll’ün sözleşme töreninde gençlerbirliği başkanvekili tarık artukmaç, kulüp olarak yeni bir yapılanmanın içine girdiklerini belirterek. "artık istikrarı yakalamak istiyoruz. son yıllarda bir sezon içinde çok sayıda teknik direktör değiştiriyorduk. bundan ders çıkardığımızı düşünüyoruz. artık istikrarlı bir yapıya ulaşmak istiyoruz. bu yüzden doll ile 2 yıllık sözleşme imzalıyoruz. kendisiyle en az 3 yıl çalışmak istiyoruz. kendisine güvenimiz tam. son haftalarda alınan sonuçlar bizi fazla ilgilendirmiyor. doll, ile birlikte istenen gençlerbirliği'ne ulaşacağımıza inanıyorum. kendisine güveniyoruz" diye konuştu.
doll ise 2 yıl daha kırmızı-siyahlı renklere bağlayan sözleşmeyi imzalamaktan seviçli olduğunu ifade ederek sözlerini şöyle sürdürdü: "benim için söylenen sözlere teşekkür ederim. ilk günden itibaren kulübümün arkamda durduğunu yüzde 100 olarak hissettim. sezon başında benim için ve kulübüm için zor olacağı belliydi. kulüp içinde gecesini gündüzüne katan personelimizle birlikte yeni yapılanmanın içindeyiz. bu noktadan yola çıkarak, sözleşme uzatmanın memnuniyetini yaşıyorum. ilk olarak, sezon sonuna kadar puan durumundaki yerimizi daha iyi yere getirmek istiyoruz. gelecek sezondan itibaren beklenen gençlerbirliği'ni oluşturmak için çalışacağım. camia olarak tek vücut olmalıyız. gelecekte medyanın istanbul'dan çok türkiye ve ankara'yı konuşmasını diliyorum."
bu arada başkanvekili artukmaç, devam eden sezonu gelecek sezonlara hazırlık olarak gördüğümüzün altını çizerek, “bu sezon kadroda yer alan yabancılardan verim alamadık diyebiliriz. bu konuda hata yaptığımızı kabul ediyoruz. gelecek sezon bu hatalardan ders çıkaracağız. doll'un isteklerini karşılamak için elimizden geleni yapacağız. başarılı bir gençlerbirliği oluşturmak istiyoruz” diyerek sözlerini tamamladı.
gençlerbirliği taraftarı olarak thomas doll'un sözleşmesini uzatmasına çok sevindim. istikrar için aynı td ile çalışmak en önemli unsur çünkü.
işin komik yanı ise düşündüm taşındım ama bir türlü en son hangi teknik direktörümüzün sözleşme uzattığını bulamadım. tanıl abiye (bora), abreg'e ve birkaç arkadaşı daha arayıp heyecanla sordum ama kimse hatırlayamadı. gerçi tanıl abi "karol pecze olabilir bir ihtimal araştırmak gerek" dedi ama...
sonra işi biraz daha genişletip tüm takımları düşündümde, istanbullular dahil teknik direktörün sözleşmesinin uzatmasının çok çok nadir görülen birşey olduğuna karar verdim...
sahaya normal kadrodan çok farklı bir kadro ile çaktı gençlerbirliği. mesela ilk kez ilk 11'de harbuzi ve sandro vardı. kötü performasnına rağmen sırf koştuğu için oynayan kerem kenardaydı. cem can kenardaydı ve serkan çalık ilk onbirdeydi...
trabzonspor maça baskılı başladı ama hemen maçta dengeyi kurduk ve akabinde son zamanlardaki en organize golümüz attık. ceza alanı çizgisi üstünde sandro nefis bir pasla ceza alanı içindeki vranjes'le topu buluşturdu o da hiç bekletmeden tekrar sandroyu gördü ve gol...
hemen ardından trabzonsporun peş peşe girdiği iki pozisyondan ilkini orhan çizgiden çıkartırken ikincisinde burak'ın kaleci ile karşı karşıya iken akut'un kayarak müdahalesinde top aykutun ayağına çarpıp ardından burak'a çarptı ve yükseklik kazanıp serdarın üstünden kaleye girdi...
ikinci yarı orta sahanın ve maçın hakimi gençlerdi. trabzonspor'un sahasından çıkış paslarını hep gençlerliler kaptı ve atağa çıktı. önce muhteşem bir top oynayan vrajes'in nefis pasında topu ıskalayan serkanın pozisyonu, ardından mahmut'un çok yakından kafasının kaleci onur ters köşeye uzanırken ayağına çarpıp çıkması... gol geldi gelecek derken maçın 89. dakikasında sandro'nun ceza alanı içinde bacak arası aldığı trabzonlu tarafından yakapaça düşürülmesini gözleri önünde es geçen hakem tolga özkalfanın pozisyonun dönüşünde trabzonspor'un attığı gole sevinip sevinmediği soru işareti ile maç bizim için bitti.
ardından yenilen 3. gol ve tıpkı 3-5 hafta önce istanbul'da beşiktaşa karşı iyi oynayıp alakasız bir skorla kaybettiğimiz gibi yine iyi oynayıp bireysel hatalar ve bir de bariz hakem hatası ile yenilmek çok can sıkıyor... hele ki 7 haftadır maç kazanamadığımız düşünülürse iyi oynanılan bir maçın "bu şekilde" kaybedilmesi daha üzücü...
maçtan sonra şenol güneş aslında olanları özetlemiş: "en olumsuz maçımızı galip olarak bitirdik."
07 mart 2010 pazar tarihli habertürk gazetesinden;
"iki kere penaltıydı/bülent yavuz
trabzon-gençlerbirliği maçının kırılma noktası 89. dakikaydı. bu dakikada gençlerbirliği futbolcusu sandro ceza alanı içerisinde giray ve egemen tarafından hem çekiliyor hem itiliyor hem makasa alınıyor hem de yere düşürülüyor. hakem tolga özkalfa çok yakın olmasına rağmen direk penaltıyı, hatta iki defa penaltıyı veremedi. o top da döndü, gitti trabzon'un galibiyet golü oldu. üstelik bu gol de yüzde yüz ofsayttı. zaten ondan sonra da maç koptu. hakem özkalfa bir yerde karşılaşmanın kaderini tayin eden faktör oldu. penaltıyı verse gençlerbirliği galip gelecekti."
gençlerbirliğinde kötü gidişat devam ediyor. arada hükmen kazanılan ankaraspor maçını saymazsak son 8 maçtır galip gelemiyorlar... bu maçlarda 5 mağlubiyet ve sadece 3 beraberlik aldılar...
gençlerbirliği kulübü basın sözcüsü muammer akyüz, fenerbahçe maçının hakemi mustafa kamil abitoğlu'nun yönettiği maçla, iyi niyetlerini hak etmediğini savundu.
muammer akyüz, yaptığı açıklamada, geçen hafta trabzonspor ile deplasmanda yaptıkları maçta hakemle yaşadıkları sıkıntıların fenerbahçe maçında yaşanmamasını temenni ettiklerini anımsatarak, ''maalesef fenerbahçe maçının hakemi, bize trabzonspor maçını arattı'' dedi.
maçtan sonra futbolu ve futbolun güzelliklerini konuşmak istediklerini ancak buna hakemlerin izin vermediğini anlatan akyüz, şunları kaydetti: ''fenerbahçe maçının hakemi kamil abitoğlu futbolumuzun tecrübeli hakemlerinden biri ve bana göre de iyi niyetli hakemlerimizdendi. ancak fenerbahçe maçındaki yönetimi ile bugüne kadar ona duyduğumuz iyi niyetimizi hiç hak etmediğini ispatladı. yardımcıları ve dördüncü hakemle birlikte elbirliği ile gençlerbirliği'ni cezalandırdılar.
iki metre önlerinde fenerbahçeli oyuncudan taça çıkan topu, yine fenerbahçe'ye attıran, yine aynı mesafede dirseği ile orhan'ın dudağını patlatan santos'a değil de orhan'a sarı kart gösteren hakemlere eğer kör değilseler ne denilir.
onu futbol kamuoyunun takdirine bırakıyorum. en ufak bir normal faulde futbolcularımıza cesur bir şekilde sarı kartını gösteren hakem tekme tokat oynayan fenerbahçeli oyunculara neden kart gösteremediğini çok merak ediyoruz.''
hiçbir futbolcuyu hedef almak istemediğini belirten akyüz, açıklamasında şu görüşlere yer verdi: ''emre'nin 90 dakika boyunca yaptığı faullerle en az iki kere kırmızı kart görmesi gerekirken, ancak 75. dakikada bir sarı kart göstermesi, herhalde emre'nin dokunulmaz olduğunun göstergesidir. hadi bizim oyunculara yaptığı kural dışı hareketlere göz yumdu, maç boyunca neredeyse hakemi dövecek hareketlerde bulunması da mı maçın hakemi olduğunu hatırlatmadı?''
abitoğlu'nun son dakikada oyuncularının kaleci ile karşı karşıya kaldığı pozisyonda maçı bitirmesinin tarihe geçecek bir hareket olduğunu anlatan akyüz, ''aynı pozisyonda fenerbahçeli bir futbolcu olsaydı maçı bitirebilir miydi? eğer yapardım diyorsa yukarıdaki ifadelerimin tümünü geri alıyorum. kendisinden özür dileyip alnından öpüyorum. bunlara benzer daha başka olaylar olmadan ve testi kırılmadan federasyonu ve merkez hakem kurulunu göreve davet ediyoruz'' diye konuştu.
trabzon deplasman organizasyonunu 5 kişilik dev taraftar topluluğuyla gerçekleştirdik.
geçen hafta cumayı kendime tatil kıldım, cuma günkü derslerinin kolay telafi edilebilirliğini de göz önüne alarak sabahleyin yola çıktım, uygun bir otobüs bularak samsun'a ulaştım. şöyle kısa bir şehir turu attım. bu sırada bafra nokolu denilen o güzel tatlıyı da şans eseri de olsa tattım. kilosu 10 milyona, % 50'si ceviz, % 50'si un, yağ, şeker, kuru üzüm, bal. çok şahane bir şey, samsun'a gidecek olanlara öncelikle bafra nokolunu öneririm. tabi lezzet turumuz bununla da sınırlı kalmadı ve ordu-polonya-samsun şeklinde kilosunu 6 milyona getirdiğimiz halis fındık kreması nutella ve bafra pidesi de bize eşlik etti.
cumartesi sabahı yola çıktık. ünye'den yunus'un katılımı ve ordu'da yaptığımız kısa gezinti sonrası mehmet abi'nin gelişiyle birlikte trabzon'a doğru yola çıktık. karadeniz sahil yolunun oldukça iyi koşullarında bu yolculuğumuz oldukça kısa sürede tamamlandı
trabzon'da stadı bu kez oldukça kolay, karşılaşma öncesinde destek enerjimizi de tost evinde bulduk. ne yiyelim ne edelim derken karışık tostta karar kıldık. bu kez dükkan sahibi ''sizin karışık mı bizim karışık mı?'' deyince trabzonlu olmadığımızın ayan beyan anlaşıldığı bir kez daha ortaya çıktı. bizim karışık kaşar+sucuktan oluşuyor, onların karışıkta kaşar+sucuk+turşu+ketçap+mayanoz+zeytin varmış. trabzon usulü karışığı tercih ettik etmesine de tek pişmalığımız bu tostun bizi aşırı doyurması ve akşama yer kalmamasıydı. burada 5. taraftarımız deniz (burçay haberal) de bize katıldı ve stada doğru kutlu yürüyüşümüz başladı.
bu kez geçen seneki sıkıntıyı yaşamamak için işi sıkı tutmuştuk ve buna değmişti. konuk taraftar tribünü artık hiç olmadığı kadar bizimdi. polis girişte kimlikleri dahi kontrol edip doğum yerine baktı ki tribüne gençlerbirliği taraftarından başka kimse girmesin. üzerimiz üstünkörü arandı, hiç bir sıkıntı yaşanmadı, polisler de karşılaşma için iyi dileklerini iletti.
takım sahaya çıktığı zaman serdar'la selamlaştık. bu sırada asuman abla abreg abi'yi aradı, ''ekrandakiler siz misiniz?'' sorusunu yöneltti. ilk orada televizyona çıktık. bundan 5 dakika sonra bir sürpiz daha yaşadık ve geçen sene temel'den tsunami fıkrası anlatan, çekirdek ve çikolata ikramının yanısıra neşe ikramıyla da bizi mutlu eden artvinli polis abi'mizi yan tribünde gördük. biraz muhabetten sonra kendisi görüşürüz deyince bunda bir tereddüt duymadık çünkü biz onu bulmasak bile o bizi kesin buluyordu.
karşılaşma teknik taktiğini diğer başlıkta geçtim. http://www.alkaralar.com/...=viewtopic&p=89109#89109. buna ek olarak gol olunca gördüğünüz gibi çok sevindik, televizyona da çıkmışız. 3 kez radyoya, bununla birlikte 3. kez de televizyona çıktım, aman ne büyük olay! tribün kalabalık olduğu için sadece beni, yunus'u, deniz'i çekebilmişler, abreg ve mehmet abi'yi bir sonraki olası golde yanımıza davet ettik ki onlar da kalabalıktan sıyrılıp televizyona çıkabilsin.. gol atılınca televizyonda oldukça neşeli görüntüler sergilemişiz. karşılaşma sonundaysa trabzonspor öne geçip de yandan 1-2 uşak bizim tribüne doğru koşunca bu harekete bir anlam veremedik ama stattan çıkıp da o korna seslerini işitince anladık ki bu galibiyet onlar için çok anlamlıydı. bizim penaltımızın verilmemesi ve ofsayttan gol atmaları bile o an umurlarında değildi, dünya o an boştu. o kadar zor bir galibiyetti ki! deniz, korna çalma olayının ancak üçüzlerle oynanan karşılaşmalar sonrası olduğunu belirtince olayın önemini daha iyi anladık.
meydan'a geldiğimizde geleneği bozmayarak yine aynı yerde akşam yemeği yedik. ben de bir koşu kadayıf aldım ki yine gelenek bozulmasın. yemekleri yedikten sonra deniz'i yol üzerindeki dolmuş durağına bıraktık, bizse ordu'ya doğru yola çıktık.
saat 00.30'da ordu'daydık, yunus'u ünye'ye bırakıp abreg abi'yle samsun'a devam ettik, saat 02.15'te samsun'a vardık ve abreg abi beni otogara bıraktı. 3-4 saat uyku için git gelin anlamı yoktu. nitekim otogara indikten sonra ilk gelen ankara otobüsü olan lüks karadeniz turizm'in poli-tiflis-batum-hopa-samsun-ankara-antalya aracıyla, gürcü arkadaşlarla kardeş kardeş ankara'ya doğru yol aldım.
2 günü aşkın zaman sonra ankara'daydım. epey yorulmuş, çok yol kat etmiş, iyi karşılaşma görmüş ama 3 puanı tadamamıştım. tüm bu duygularla eve yol aldım. 2 günün yorgunluğunu üzerindem attım. deplasman bilgilerini ve fotoğraflarınıysa onca yorgunluğun ve sitedeki arızanın üzerine ancak bugün aktarabiliyorum. o yüzden sizi şimdi seyre davet ediyorum.
yet again i'm going to give the referee crap. yet again we were robbed. perhaps we weren't the best team on the pitch but for the second week in a row we were denied a penalty right at the death.
trabzonspor 3 - 1 genclerbirligi
spine, dr. who and myself joined a group of around 30-40 gencler fans at the beer bus to find it was allowing smoking. humph. oh well, at least we didn't have to leave every five minutes.
the match itself started off with trabzon attacking full on. they looked like scoring from pretty much the kick-off but somehow we kept them out with serdar pulling off some pretty good saves.
plenty of crappy football and them we got them on the backfoot with a wonderful goal by sandro in the 25th. we had the ball near the box and i thought it was yet another case of no one from gencler prepared to have a shot. sandro passed it to eureka, who sent it back to sandro who gave it a nice whack. 1-0 up and the beer bus erupted.
just seconds later trabzon almost scored as one of their players managed to sort of lob it over serdar. the ball was almost in when orhan sam raced back and cleared. sighs of relief all round.
then came the equaliser in horribly unlucky circumstances. a trabzon player was put through and serdar was forced off his line. aykut came with what in any other circumstances would have been a brilliant tackle, only to see the ball come off the attacker, past serdar and into the goal. arrgggh.
we had a few good shots but the rest of the match seemed a bit of a an efes-induced blur until just near the end.
how on earth did the referee not give a penalty (check the video at 2:36) i have no idea idea. then just seconds later trabzon counterattacked and scored. evil stuff. with the stuffing kicked out of them, trabzon then scored another.
we dropped dr. who off and then returned to spine's place to annoy french kanka, play some darts and drink some more. i still haven't recovered, from the alcohol, nor the match.