gençlerbirliği, bugüne kadar deniz çoban'ın yönettiği 4 maçı da kaybetmiş.
bunlar:
02.11.2008 - tsl 9. hafta maçı; gençlerbirliği 1-2 antalyaspor 31.08.2008 - tsl 2. hafta maçı; bursaspor 2-0 gençlerbirliği 15.03.2008 - tsl 26. hafta maçı; kayserispor 3-0 gençlerbirliği 24.01.2008 - ftk b grubu 4. maçı; trabzonspor 3-2 gençlerbirliği
maçı ve hakem atamasını istatistiksel olarak değerlendirirsek;
bir maçı kaybetme, kazanma ya da maçta berabere kalma olasılıklarını 1/3 şeklinde eşit olarak hesaplarsak, bu hakemle 4 maç üst üste kaybederek zaten istatistiksel olarak 1/81 oranında bir şanssızlık yaşamışız.
aynı hakemle 5 maç üst üste kaybetme olasılığımız ise, yine aynı düz mantık istatistikle, yalnızca 1/243.
buradan taraftarımıza, futbolcularımıza, yönetimimize, tüm camiaya seslenmek istiyorum. bu maçı kaybetmeme olasılığımız 242/243. neredeyse kesin yani. herkes rahat olsun.
sevgili futbolcular, maçı kaybetme olasılığımız yok gibi. o yüzden saldırın. kazanalım bari gitmişken.
beşiktaş'a karşı lig karnesi oldukca zayıf olan gençlerbirliği istanbul'da ilk ve tek galibiyetini 2000-2001 sezonunda 3-0 ile almıştı. işin ilginç yanı o maçta da samet aybaba gençlerbirliği başındaydı. bakalım tarih tekerrür edecek mi...
hakemler : deniz çoban, muhittin gürses, nihat mızrak
beşiktaş : rüştü reçber, ekrem dağ, tomas sivok ibrahim toraman, ibrahim üzülmez, bobo, edouard cisse, fabian ernst, matias delgado (dk. 60 yusuf şimşek), rodrigo tello, mert nobre (dk. 60 filip holosko)
teknik direktör : mustafa denizli
gençlerbirliği : bojan isailovic, hakan aslantaş, koray avcı, ilhan eker, jacques momha, michael john jedinak "mile jedinak", cem can, bilal çubukçu (dk. 63 mehmet nas), james troisi (dk. 74 burhan eşer), mustafa pektemek, carlos eduardo de souza floresta "kahe" (dk. 66 bruce jose djite)
teknik direktör : samet aybaba
goller : dk. 64 fabian ernst (1-0) dk. 88 ekrem dağ (2-0) dk. 90 filip holosko (3-0)
sarı kartlar : dk. 45 rodrigo tello (beşiktaş) dk. 20 mustafa pektemek, dk. 84 hakan aslantaş (gençlerbirliği)
maçın 44. dakikasında beşiktaşlı tello, gençlerbirlikli jedinak'ın bacağını kırmaya çalıştı; fakat başarılı olamadı! biraz daha çalışman gerekiyor "sevgili" tello!
maçtan önce 429 dakikadır gol yemeyen bojan isailovic maçın 64. dakikasında yediği gol ile gol orucunu 493. dakikada tamamlamış oldu. böylece gençlerbirliği tarihinin en uzun süre gol yemeyen kalecisi olan selçuk çakmaklı'nın 1965-1966 sezonundaki 526 dakikalık rekorunu kıramamış oldu.
son 3 sezondur takımımızın kötü gidişatından dolayı istanbul takımları ile oynadığımız maçlarda hiç heyecanlanmıyordum. sonuçta skor belli idi... ama bu maç öncesi oynadığım 3 maçtır takımın ortaya koyduğu futboldan ötürü ve daha da önemlisi bu 3 maçın birinde fenerbahçe'yi yenmiş olmamızdan ötürü içimde bir umut vardı. maçta geri yaslanmamız haricinde iyi mücadele ettiğimizi düşünüyorum. sonuçta geriye yaslanırsan futbolcu ve teknik kapasitesi yüksek bir takıma karşı direnemezsin. oysa bu maçtan önceki 3 maçta yaptığımız gibi orta sahayı alabilseydik beşiktaşa hükmedip maçı alabilirdik ama olmadı sağlık olsun...
bu maçın benim açımdan en önemli parçası maçı tanıl bora ve oğlu ışıkla birlikte evinde izlememiz oldu. sağolsun çok iyi misafir etti beni. devre arası ve maç sonunda da tanıl abiden bolca futbol kitabı ödünç aldım. bir bavul kadar :)
zamanla bu kitaplardaki anı ve bilgileri macanilarina alıntılayacağım... :)
istanbul'a gitmeye geçen hafta pazar günü ankaragücü karşılaşması sonrasında karar verdim. aslında antalya'ya gidecek olmam dolayısıyla olası inönü deplasmanını kafamda bitirmiştim.ancak ankaragücü karşılaşması sonrasındaki ortam da benim kafamdaki istanbul'a gitmeme düşüncesini bitirdi ve istanbul'a gitmemin önünde bir engel kalmadı.istanbul'a gittim ve bu antalya'ya gitmeyeceğim anlamına gelmiyor,inşallah o haftasonu sınavım olmazsa -ki olmayacak gibi- kırşehir şanallar turizm'le antalya'dayım.
gelgelim istanbul yolculuğuna.cuma akşamına kadar elimde ulaşım adına bir bilet yoktu.ekrem üstattan aldığım ilhamla istanbul'a otostopla gitmeyi bile düşünüyordum.ancak cuma akşamı hava bozmaya ve kar yağmaya başladı.üstelik tek başına bu yolculuğu kaldıracak deneyimim de yoktu.işin ucunda soğukta kalıp hasta olmak da vardı.bu yüzden bir araçla istanbul'a ulaşmaya karar verdim.o nedenle tcdd'nin internet sitesinden trende yerimi ayırttım.
cuma akşamı ders adına tüm işlerimi bitirdim.deplasmana gidiyorsam kafam rahat olmalıydı değil mi!3 saatlik bir uykudan sonra saat 06.00'da kalkarak 06.15'te evden çıktım.fakat gece kar yağmış ve yollar açık olmakla birlikte yerler de buz tutmuştu.yukarı çıktığımda olağan zamanda 9 dakikada durakta olması gereken 06.15 kalkışlı ilk 185 otobüsü ortada yoktu.nitekim otobüs 5 dakika gecikmeli geldi.saat 06.29 olmuştu.benimse acelem vardı.oysa otobüs yerlerin buz olması nedeniyle çok yavaş gidiyor ve beni ürkütüyordu.saat 06.50'de ulus'a vardım.o sırada gar'a yetişmek için hızla ilerledim ve koşmaya başladım.06.55'te gar'daydım.yüksek hızlı tren ilk resmi seferi için kalkışı bekliyordu.kalkış 07.00'de olacaktı.neyse ki 5 dakikayla da olsa treni kaçırmaktan kurtulmuş ve kötü bir rüyadan uyanmıştım.
yüksek hızlı tren'in ilk resmi seferine binenlerdendim.tren saat 07.00'de kalktı.bu seferin ücreti tanıtım amaçlı olarak 5 milyon liraydı.tren öncelikle gar-esenkent arasındaki 44 kilometreyi ortalama 100 kilometreyle aldı.hemzemin geçitlerde ve tehlikeli noktalarda,örneğin sincan'daki köprü yapımı olan yerde hızımızı 60'a düşürdük.esenkent'e varınca ray değiştirdik ve hızlı trenin asıl yoluna girdik.bu girişle birlikte hızlı tren kendini buldu ve ortalama 250 kilometreyle eskişehir'e tasarlandığı gibi saat 08.27'de vardık.tren rayda giden arkadaşlarına göre o kadar hızlı ki maşallah eskişehir-polatlı arasını jet gibi aldı.hele ki benim gibi trenlerde 13 saat geçirmeye alışık olan insan için bu hızda ve bu kadar uygun fiyatta yolculuk tam bir mükemmellikti.bu arada hızlı trende trt benimle de röpartaj yaptı,televizyonda gördüyseniz şaşırmayın.
eskişehir garı'na inmemizle birlikte saat 08.42'de hareket edecek olan eskişehir ekspresi'ne geçtim.fakat önce orada bir tren boş boş duruyordu,gar'da hzılı tren ve bunun dışında başka tren olmayınca şaşırdım,nerede istanbul'a gidecek tren dedim.meğerse istanbul'a bu boş boş duran tren gidecekmiş.lokomatif,motor,2 yolcu vagonu ve 1 yemekli vagondan oluşan bu tren o kadar boştu ki!1. vagona zaten kimse binmedi,ikinci vagondaysa 15 kişi ancak vardı.
eskişehir ekspresi de istanbul'a oldukça hızlı gitti.tam 4 saatte istanbul'da olduk.tabi bunda sadece arifiye ve pendik'te durmamızın ve bazı bölümlerde 100 kilometre hızla gitmemizin etkisi vardı,ortalamaysa 85 kilometre hızla gittik.
istanbul'a varıp haydarpaşa'ya inince yağmuru gördüm.olsun,yağmur kar onur'a engel olur mu hiç!gezintim başlıyordu.
öncelikle haydarpaşa'dan çıkıp kadıköy'e doğru ilerledim.buradan haldun taner sahnesi ve o sarı topun olduğu kadıköy iskelesi'ne kadar vardım.söğütlüçeme caddesi'nden içeri girdim,amacım bağdat caddesi'ne de bakmaktı çünkü.söğütlüçeşme caddesi'nde yol sorduğum bir beyle sohbet de ettik.kendisi fenerbahçe divan kurulu üyesiymiş.çok dert yandı bana,kocaelispor'un fenerbahçe'yi mahvettiğinden dem vurdu.
söğütlüçeşme caddesi'nin ulaştığı tepeden aşağıya indim ve kadıköy deresi'nin üzerindeki köprüden ilerleyerek recep peker caddesi'nden kızıltoprak'a ulaştım.buradan da ilerleyip bağdat caddesi'ne girdim.yürüyorum yürüyorum sonu gelmiyor.gelmez de zaten.maşallah 7 kilometrelik bir cadde bağdat caddesi.e karşıya geçip asıl tarihi yerleri görmem de gerek,gecikiyorum.ne yapsam,ne etsem,üsküdar'a yürüsem buradan kaç kilometredir diye sordum,6 dediler.bu 50 dakika anlamına geliyordu.tam o sırada sokak arasından demirleri gördüm.bunlar demiryolu demiriydi.e bende de o günün anahat tren bileti olduğundan banliyö trende bedavadan yolculuk edebilirdim.o nedenle hemen demiryolu demirlerini izledim ve feneryolu istasyonu'na ulaştım.fakat o da ne?benim tarafta sadece turnikeler vardı ve geçişimi sağlayacak görevli bulunmuyordu.artık nasıl olsa bedava seyahat etme hakkım var deyip sağa solda kimse var mı dedikten sonra çıkış turnikesinden yarı atlayarak yarı demileri kendi tarafıma çekerek tren peronuna giriş yaptım.
trenle tekrar haydarpaşa'ya geldim.buradan eminönü gemisine bindim.haydarpaşa'dan çıkarken manzara çok güzeldi.nitekim boğaz boyunca da öyle.sadece geminin üst katı açık olduğumdan rüzgar sırtıma vurdu,o sorunu da kapalı bölüme geçerek çözdüm.
eminönü'ne vardığımızda istanbul boğazı'nın masmavi suları gitmiş ve yerine aynı eskişehir porsuk çayı'nda olduğu gibi çamurlu sular gelmişti.
eminönü'ne çıktıktan sonra önce mısır çarşısı tarafına çıktım.sonra sirkeci üzerinden gülhane yanından topkapı sarayı arka kapısından devam ettim ve sultanahmet'e ulaştım.sarnıç'a gireyim dedim,3 milyonmuş.ayasofya camisi'ne gireyim dedim, para.dikilitaş'ın resmini çektim bakın o bedava.aslında bir müze kart alabilirdim ancak müze gezmem demek sınırlı zamanımın iyice azalması demekti.sultanahmet camisi'ne girdim,o güzel yapıyı dakikalarca inceledim,ta ki ikindi namazı dolayısıyla ziyaretçiler dışarı çıkana kadar.
sultanahmet'te köftecilere meyletmişken bari taksim'e kadar dayanayım dedim ve geldiğim gibi eminönü'ne indim.bu kez mısır çarşısı'nın içine de girdim.
haliç köprüsü'nden geçerek karaköy'e ulaştım.bu arada haliç'te balık tutan o insanlar umarım o balıkları öldürmeyip tekrar denize atıyordur.çünkü o balıklar ne yenmez ne yedirilir.mazaallah o balıkları bir kediye verseniz kedi zehirlenerek ölür.o pis sularda balık tutulur mu hiç!deniz mi kanalizasyon mu belli değil haliç!
kabataş yönünden sola yani kasımapaşa yönün sapıp hırdavatçıların önünden tarlabaşı caddesi'nin devamına çıktım.buradan kasımpaşa'nın yanından tepebaşı'na vardım ve oradan hemen ingiliz sefareti'nin arkasından galatasaray lisesi yanına çıktım.istiklal'de seyrettim ve fransız sefareti'ne vardım.bu noktada durmalıydım artık.
bu noktada durmalıydım çünkü yemek yiyeceğim noktada gelmiştim.bana yapılan tarifi unutmamış ve karadeniz pidecisi'ni bulmuştum.burası fransız sefareti'nin yanında küçük bir dükkandı.içeri girdiğimde öncelikle makinayı şarja taktım.sonrasında kıymalı yumurtalı karadeniz pidesi istedim ki tadına doyum olmaz.vakfıkebir tereyağı sürülmüş olan bu pide enfes,çift yumurta ve acı da bu pideyi taçlandırıyor.sultanahmet'te köfte yemediğim çok iyi olmuş.pide üzerinde bir de üzeri iyi pişirilmiş kadayıf da yedim ki ne güzel.
taksim'den gümüşsuyu üzerinde stada indim.bilet almaya gittiğimde ankara'dan 5 taraftarımız da hemen oradaydı.biletlerimizi aldık ve beraberce içeri girdik.girişte polis müdürü nazikçe pankartı sordu,arama falan da olmadı.hatta öyle ki iki kalem,bozuk para,bunları saklamama gerek bile yokmuş.
stada pankartı soktuk da siz de televiyzondan görmüşsünüzdür,pankartı asamadık.beşiktaş konuk takım taraftarının pankart asmasına izin vermiyormuş,özel güvenlik pankartı karşılaşma sonuna kadar yanına aldı.sanırım geçen sene de böyle bir sorun yaşanmıştı.
takımı çağıramadık çünkü o kutlamalar sırasında sesimiz takıma gitmezdi.
toplamda 35 kişi olduk.bizden ben,ankara'dan 1 araba,istanbul'dan gelenler,yine o sırada istanbul'da bulunan yüksel kardeşler.bunun yanısıra daha önceden hiç tanımadığımız gençlerbirliği taraftarları genç arkadaşlar.ayrıca deniz abi'yle de tanışmış olduk.kendisi istanbul'a 2 gün önce ankara'dan gelmiş,hem akrabasında kalıp tatil yapıyormuş hem de karşılaşmayı izlemek için buradaymış.kendisi her olaslığa karşı telefon numarasını da verdi,eğer ankara'ya dönemezsem veya istersem kendilerinde kalabileceğimi söyledi,kendisine teşekkür ettim.
karşılaşmanın teknik/taktiğini biliyorsunuz,bu arayı tekni/taktikteki yazım üzerinden bütünleştirebilirsiniz.
3. golle birlikte artık iyiyice koptuk ve bitişi beklemeden dışarı çıktık.biz çıkarken tribünde 35 kişiden sadece 3 kişi kalmıştı.
çıkışta özhan ve gökhan otobüse binmek için taksim'e çıktı.bense oğuzhan abi'yle üsküdar gemisi'ne bindim.maşallah gemi 7 dakikada üsküdar'a vardı.oğuzhan abi'nin acelesi vardı ve evine bu yüzden otobüsü dolmuşu beklemeksizin doğrudan taksiyle gitmesi gerekiyordu.ancak oğuzhan abi aslında ben olmasam doğrudan gideceği acıbadem yönüne gitmedi beni harem'e götürmek için taksiyle önce üsküdar'dan harem'e gitti.tam zıt yönler:harem ve acıbadem.bu sırada dedim ya,oğuzhan abi takside yolunu benim için ez az 3'erden 6 kilometre ve 10 dakika uzattı.oysa ki oğuzhan abi'nin oldukça çok acelesi vardı.
eğer oğuzhan abi beni harem'e götürmese üsküdar'dan harem'e yürüyecektim.çünkü harem-üsküdar arasını en fazla 1,5 kilometre sanıyordum.oysa ki yol da epey uzunmuş.e ben de o arayı hiç geçmediğimden harem'e geldim geleceğim yürür dururmuşum.sağolsun oğuzhan abi beni hem beşiktaş'tan üsküdar'a geçişte karşıdan karşıya geçirdi hem de harem'e oldukça acelesi olmasına karşın götürdü.kendisine ne kadar teşekkür etsem azdır.inşallah en kısa zamanda bir karşılaşmamızda görüşürüz.teşekkürler oğuzhan abi!
harem'de hemen bir firmadan bilet kestirmedim.çığırtkanlkar beni bulur diye düşünürken ben onları buldum.kayseri firması olan (özerler) inci turizm'den ankara'ya 20 milyona bilet aldım.saat 22.05'de aracımız harem'den kalktı.muavin çocuk keki,suyu ve meyve suyunu getirdi.ondan sonra bir uyku basmış ki beni sormayın.bir ara bolu'da bir tesise geldiğimizi hatırlıyorum.uyandığımdaysa saat 03.00'tü.harem'de yanımda olan genç gitmiş yerine 5 yaşında bir çocukcağız yorgan-yastık uyuyor.ileride birtakım ışıklar.her halde ankara'ya geldik dedim ve otobüs gişelerden geçince anladım ki ankara'ya gelmişiz.gişeleri geçtikten sonra otobüs ön camları yıkamak için durdu.ben de fırsattan yararlanarak telefonla evi aradım ve yarım saate ankara'da olacağımı söyledim.
saat 03.30'da otobüs aşti'nin karşısında aşti ankaray istasyonu önünde durdu.o sırada uyuyan yavrumuzu uyandırmamak için kendisinin üzerinden atladım ve aşağıya indim.tam 1 dakika beklemişken evden geldiler ve beni aldılar.böylece cumartesi 06.15'te çıktığım evime pazar 03.50'de vardım.eve gelip eşyaları yerine koyduktan sonra siteye girip ilk teknik/taktik yazısını yazdım.
dışarıda kar yağıyordu.saat 04.30'du.yatma zamanıydı.22 saatlik deplasmanda karşılaşmanın sonucu dışında benim açımdan her şey güzel geçmişti.şimdiki hedefse artık antalya'ydı.
gençlerbirliği’nin avustralyalı futbolcusu bruce djite, inönü stadı’nda beşiktaş’a karşı oynamanın “bugüne kadarki en çılgın deneyimi” olduğunu vurgulayan djite, “bazı kulüplerin kale arkalarında oturan az sayıda fanatik grupları var. fakat beşiktaş’ta tüm stat fanatik. işler iyi gitmediği zaman sahaya sandalye atmak gibi şiddet olayları yaşanıyor. ama bu, sporu ne kadar çok sevdiklerinin de bir göstergesi” ifadesini kullandı. genç oyuncu, az sayıda futbolcunun ingilizce konuşmasından da dert yandı.
this is going to be one of my shorter match reports.
besiktas 3 - 0 genclerbirligi
i met up with a whole heap of gencler fans at the beer bus bar in kizilay (for some reason the gencler fans have been banned from the chopin bar) and everyone was in high spirits. we hadn't conceded a goal in four weeks and everyone thought we could pull off an upset.
it was not to be. it was pretty clear that we were out for a draw and for quite a while i thought we might pull it off. koray in defence was great but in the 64th they broke us down. it looked like offside but i'm not sure.
it was then time for full on attack and while we tried we just didn't have the luck. then came the sucker punch and right towards the end one more when our defenders had pretty much given up.
oh dear. denizli next week and a match which we really should... must win.
beşiktaş a.ş.: rüştü reçber, edouard leopold cisse, tomas sivok, matias emilio delgado (dk. 59 filip holosko), mert nobre (dk. 59 yusuf şimşek), deyvison rogerio da silva, rodrigo alvaro tello valenzuela, ekrem hayyam dağ, ibrahim üzülmez, fabian ernst, ibrahim toraman
yedekler: hakan arıkan, uğur inceman, erkan zengin, serdar özkan, tomas zapotocny
teknik direktör: mustafa denizli
gençlerbirliği: bojan isailovic, mustafa koray avcı, mustafa pektemek, bilal çubukçu (dk. 61 mehmet nas), james troisi (dk. 71 burhan eşer), cem can, ilhan eker, carlos eduardo de souza floresta (dk. 64 bruce djite), jacques momha, hakan aslantaş, mıchael john jedınak
yedekler: recep öztürk, eren aydın, daniel addo, soner aydoğdu
teknik direktör: samet aybaba
goller: (1-0) dk. 62 fabian ernst (ayakla) (2-0) dk. 87 ekrem hayyam dağ (ayakla) (3-0) dk. 89 filip holosko (kafa)
sarı kartlar: dk. 44 rodrigo alvaro tello valenzuela (beşiktaş a.ş.) dk. 19 mustafa pektemek, dk. 84 hakan aslantaş (gençlerbirliği)