gençlerbirliği'nin bu sezon evinde ilk galibiyetini aldığı maç. maçta sezon başında avustralya'nın asist kralı olarak gençlerbirliği'ne transfer edilen ve belki de gençlerbirliği'ne gelen en teknik ve aynı zamanda "yıldız" olan nicholas alberto carle "nick carle"ın sahada "free adam" olarak oynatıldığı ve 1 gol atıp bayağı güzel hareketler yaptığı maçtır.
nick, bu sezon başında fuat çapa'nın takımında önce free adam olarak oynatıldı ama geriden beslenemeyince çok da etkili olamadı. ardından sol kanata çekildi ki işte orada daha da az topla buluştu ve çok etkisiz göründü. fuat çapa'dan sonra göreve gelen reinhard stumpf da nick'i sol kanatta oynatmaya kalktı oysa adamın etkili olduğu yer free adamlıktı. geriden beslenip oyun kuracaktı bu kadar... bülent korkmaz başa gelince nick'i yedeğe çekmeye başladı. forma da bulmayan nick gitmek istediğini söyledi.
gençlerbirliğimizin sevgili yöneticileri de onu kazanmak yerine böyle bir futbolcunun değerini bilemeyip devre arasında gönderme kararı aldılar... oysa nick taraftarı tribüne çekecek kapasitede bir futbolcuydu. çok yazık oldu çok... yönetim bu hareketiyle hanesine bir - (eksi) daha ekledi...
bu maça mudanya'da olduğum için gidememiştim ama sezon başında bu maçı özellikle izlemek istiyordum. çünkü kasımpaşa kim ne derse desin bana göre milli lig ilk kurulduğunda ligde yer alan ve 43 yıldır 1. lig'e hasret olan bir takımdı. o takımı tribünden gençlerimize karşı oynarken izlemek beni mutlu edecekti. tıpkı hacettepe'yi, vefa'yı, feriköy'ü, yeşikdirek'i vb. 1. ligde gençlerbirliği'ne karşı izlemek gibi...
maçın golleri şöyle: dk. 6 nicholas alberto carle "nick carle", dk. 69 okan öztürk, dk. 90 [penaltıdan] carlos eduardo de souza floresta "kahe" (gençlerbirliği), dk. 8 jonathan kahne tehoue (kasımpaşa)
cem can'ın "ilkelerimizi kim yazacak?: fan-etik yazıları 2" kitabından;
türk antrenörlüğü, nereye?
turkcell süper lig gene o bildik fırtınaya yakalandı ve 9 haftada takımların neredeyse yarısı teknik direktörünü değiştirdi.
literatürde en erkeni 1956 olmak üzere çok sayıda araştırma var. son yıllarda bilgi işlem teknolojilerindeki gelişimlerle çok daha fazla değişkenin formüllere katıldığı araştırmalar yapılmaya başlanmış olsa bile futbol oyunu (ya da antrenör değişiklikleri) öyle bir fenomen ki henüz nedenleri ve nasılları somut bir şekilde ortaya koyabilen bir araştırma gerçekleştirilemedi.
daha önceleri sezon içinde ya da arasında yapılan değişikliklerin takıma kısa vadede olumlu etki yaptığı tespit edilmiş olsa bile mesela groningen üniversitesi ekonometri departmanından ruud köning'in 2000'de hollanda ligi için yaptığı çalışmada teknik direktör değişikliklerinin her zaman olumlu etki yapmadığı ancak bu değişikliklerden sonra takımların yedikleri gollerde belirgin bir azalma görüldüğü tespit edilmiş.
araştırmacılar yaptıkları çalışmaların geleceğe neden somut bir yargı taşıyamadığını gene kendileri açıklıyorlar. başlıca neden gerçek bir karşılaştırma yapma olanağının bulunmaması. yeni bir teknik direktörle çalışmaya başlayan hiçbir takım, maçlarını aynı koşullarda tekrarlama şansına sahip değil. eski hocanın içeride karşılaştığı rakiple yeni hoca dışarıda karşılaşıyor, hakem yönetimleri farklı, takımın ya da rakibin kadroları değişiyor vs...
tüm araştırmacıların çalışmalarında ortaya çıkan ortak faktör, teknik direktör değişikliğinin yarattığı "şok etkisi" ^
değişiklik sonrasında takımdaki farklılaşmayı futbolla ilgilenen herkes bilir: takım eski hoca hakkındaki olumsuz yargılardan (varsa) kesinlikle sıyrılır, üzerlerindeki suçluluk duygusunu ve yetersiz performans baskısını bir süre için uzaklaştırır.
kendisi hakkında yerleşmiş bir hüküm taşımayan yeni hocasına iyimser bir itaat göstererek kendisini çalışmaya verir. yeni teknik direktör de zaten bazı olumsuzluklar bulunduğunu kabullenerek geldiği için, çeşitli formsuzluklara, yetersizliklere asla yılgınlıkla yaklaşmayacağı gibi, hangi olumsuzlukları ne kadar olumlu yönde giderirse o kadar başarılı olacağını bildiğinden asla saldırgan, yargılayan bir yaklaşım içerisine girmez. ta ki takım teknik direktör, teknik direktör de oyuncular hakkında deneyimlenip yargılara sahip olana kadar...
futbolda yargılar orta vadede, kalıcı başarı/ başarısızlık orta- uzun vadede ortaya çıkar.
kesin olan şu ki; teknik direktör değişiklikleri aslında birer spor yönetimi fonksiyonu olduğu halde, genel olarak bir spor psikolojisi manevrası gibi kullanılmaktadır.
teknik direktör değişiklikleri genel olarak kısa vadede olumlu bir etkiye sahip olsa bile, incelenmesi gereken teknik direktör ve takım performansları değil, kulüp yönetimleridir. değişiklik sonrası etkilerin incelenmesinin yetersizliği ortada ise değişiklik öncesi yönetim süreçlerine odaklanılmalıdır.
değişikliklerin şöyle ya da böyle bir etkiye sahip olması dışında, teknik direktör sirkülasyonunun hızlanmasının ülke futbolu üzerindeki etkileri de var... türkiye'yi ele alırsak türk antrenörlüğünün yeterliliklerinin bu kadar şüpheli olmasında birçok teknik direk törün çok sayıda kulüpten sezonu tamamlayamadan ayrılmasının etkisi büyüktür.
teknik direktörlerin vızır vızır kulüp değiştirdiği futbolda teknik direktörün bir hocalık karakteri geliştirmesi, kendi yeterliliklerini ortaya koyması, eksiklerini süreç içinde geliştirmesi, ortaya özgün bir felsefe koyabilmesi neredeyse imkânsızdır.
böyle sübjektif "kan değişikliği" gerekçeleriyle çok sayıda teknik direktör değiştiren bir ülke futbolunda teknik direktörler vasat veya vasat altı niteliklere sahip olacaklardır. hem reel olarak hem de imaj itibarı ile... böyle ülkelerde çağdaş antrenörlük söylemleri çok, çağdaş uygulamalar ve çağdaş takımlar azdır. iyi performanslar geçicidir.
sezon içinde yarışma kaygısıyla telaşlanıp alel acele teknik direktör değiştiren yönetimler önlerindeki 1 -2 ay için iyi yönetim davranıştan göstererek rahatlasalar bile, orta uzun vadede ülkenin karakterine, futbol bilgisine ve felsefesine güvenilen, istekli coşkulu hocalarını erozyona uğratıyorlar, mesele budur.
teknik direktör seçimini kararlılık içeren teknik boyutu güçlü ve zaman toleransı yüksek olan bir uygulama haline getirmek için tazminat uygulaması mutlaka spor yönetiminin taviz verilmese bir parçası haline gelmeli, hatta federasyon her teknik direktör değişimi için bir miktar ekonomik yaptırım uygulamayı da düşünmelidir.
teknik direktörün elinin bu kadar zayıf olduğu bir futbolda yönetimlerin de teknik direktörlerin de gelişimi olanaksızdır.
26.10.2007
dip not: sezonun 5. haftasında fuat çapa'yı gönderen ve 7. haftada stumpf'u başa getiren gençlerbirliği'nin maçına yazdım.
i'm afraid that thanks to ilhan cavcav, the cash-obsessed idiot who runs genclerbirligi, i was unable to see the only two events that the anatolian news agency deemed fit to report on in the first half.
but first up i should report that we didn't quite get the numbers that the ankaragucu kankas managed on friday night for the "handbags in sakarya" match. mountaineering kanka robbie managed to get a damn lot of girls for that match but us gencler kankas made up for it in quality, ie, spine got french kanka hande to show up for her first match of the season.
but sex counts aside, tonight we got guclu, alev, flying dutchman kanka, me, spine, french kanka, alpine kanka and kucuk chris kanka and michal along for pre-match drinks. i have to also acknowledge sir eski kanka jim for coming along to support us tonight as well as yankee kanka and maniac kanka who both were at the match but for perhaps sensible reasons didn't show up at the chopin - see sir eski kanka's report on the fener-ankaragucu match for the reason.
so we rock on up to the stadium after a few beers at the chopin. plenty of time left until kick off and we find ourselves in one hell of an enormous queue. there was only one gate open for maraton!
i'm not sure just how much money cavcav saved by only opening one gate but it certainly stuffed up a damn lot of us.
genclerbirligi 3 - 1 erdoganspor
as i said before, there were two events which i missed thanks to not getting inside, thanks to cavcav - the first two goals!
so, from what i'm told. nick carle comes in from the left, gets past various players with aplomb and shoots at an extreme angle..... bang and it is in and we are one up. my fellow aussie scores his first league goal for genclerbirligi and i'm still waiting in a queue outside! typical! (as an aside i may have been lucky because i had promised jim that if carle did score i would sing the australian national anthemn... thing is i'm not sure i know the words)
two minutes, and two feet forward in the queue to get in, and kasimpasa sends a ball up. two defenders are not sure what to do, neither is jesus in goal and bang, a kasimpasa taps it in. from what those who were actually saw it this was a case of absolute rank incompetence.
so we finally get in...
the match from then on is all genclerbirligi. mehmet nas and nick carle in particular played brilliantly. at the back tolga dogantez had a great game also. still though, even though we were in total control we failed to get that many shots on target.
i have to admit i was slightly surprised that we had okan ozturk up front, considering that isaac promise had scored a hat trick in our previous match. but anyway, the match was ours for the taking and it was finally taken when mehmet nas had a go on goal, the keeper couldn't hold on to it and ozturk latched on to the free ball. 2-1.
all cheers and songs (many new ones which seem to have their roots in the spanish civil war and italian left-wing politics) from us genclerbirligi fans but then we had a horrid 10-15 minutes in which kasimpasa attacked like hell. we held them out, luckily in some cases.
isaac promise also came on around about then and by god he was playing brilliantly. he was not only getting shots on target but he was also setting stuff up, getting past players and in general doinf stuff that he had practically never done last year. i was so impressed that i actually joined the "we love you isaac" chants.
extra time. i.e. lets waste time and kahe is brought on. in what must have been his only touch of the game he was brought down in the box for an absolutely clear penalty. kahe then got himself up, and smashed the ball in. 3-1
all up, i would say this was a damn fine result. we looked good, carle and nas in midfield are a pair which i'm definitely looking forward to seeing again. isaac promise also looked great once he was brought on in the second half.
so my advice for herr stumpf. start up with isaac and kahe up front. now that engin is back from suspension play carle and cakir in the middle, with nas out on the right. as for the rest, well, you are paid to be the coach so you figure it out.
whatever, i'm bloody happy... and bloody relieved.
after the match it was off to the capadokia bar to actually figure out what happened on friday night.
edit: just updated the league table and don't you just love seeing what team is at the very bottom!
gençlerbirliği: gökhan tokgöz, erkan özbey, tolga doğantez, nikola petkovic, ayhan tuna üzümcü, mehmet nas (dk. 88 carlos eduardo de souza floresta), nicholas alberto carle, kerem şeras, sedat yeşilkaya (dk. 57 promise isaac), mehmet çakır (dk. 67 eren aydın), okan öztürk