ilk basımı 2004 yılında olan halil özer'in "galata sarayı efendileri" kitabından;
fenerbahçe stadı her zaman galatasaraylı oyuncular için korkulu bir rüyadır. hiçbirisi orada oynamak istemezler. hatta kadıköy'e bile geçme taraftarı değillerdir. fenerbahçe maçları öncesi hep strese girerler. o stattan hep ürküntü duyarlar. ama bunu hiçbir zaman açığa vurmazlar. fenerbahçe seyircisini sevmezler. maç sırasında gözleri ve kulakları hep tribünlerdedir. bu korkuyu asla dışavurmazlar. ama içlerinde vardır. örneğin hagi bunu defalarca söyledi: "o stada gidince kötü şeyler hissediyorum." terim zamanında bu korku biraz kayboldu. ama asla tamamen kaybolmadı. hele terim'in ikinci yılında kadıköy'de yine bir fenerbahçe maçı vardı. o gün de terim'in doğum günüydü. maçı fenerbahçe kazandı. bir anda tüm fenerbahçe tribünleri "iyi ki doğdun fatih terim" diye bağırınca her-kes şaşırdı. terim bu olayı daha sonra şöyle anlatıyordu:
'inanın kızamadım. o kadar kurnazca ve zekice bir şey bulmuşlar ki helal olsun doğrusu. ne küfür, ne hakaret. kızmak için hiçbir şey yoktu ortada. elbette kızdım. ama tepki gösteremezdim. gösterirsem ayıp olurdu" diyordu.
onun göstermediği tepkiyi müfit erkasap gösterdi. soyunma odası çıkışında fenerbahçe taraftarı biraz işi abarttı. soyunma odasına giren davullu taraftarlar aynı sloganı atmaya başladı. terim bir anda taraftarlar arasında kaldı. bunu gören müfit erkasap dayanamadı ve taraftarlara saldırdı. ama orada bulunan polis hemen taraftarları uzaklaştırıp ciddi bir olayı önledi.
not: anıda terimin d.günü diyor ama terin d.günü 4 eylül. yani bu maç d.günün bir sonraki günün geliyor..
ilk basımı 2003 yılında olan yiğiter uluğ'un "hatice'den mektuplar" kitabından;
fotoğrafı ilk gördüğümde sevimli bulduğumu itiraf etmeliyim. tabii o ilk anda, giydikleri sarı-kırmızılı formanın göğsünde yazılı sloganı fark etmemiştim. dikkatle bakınca, kaynar sular başımdan aşağı döküldü.
galatasaray'ın sion'la isviçre'de oynadığı maçtan bir tribün manzarasını gösteriyordu fotoğraf... hepsi galatasaray'ın formasını giymiş ve tribünün önünde yer almış bir grup genç... başlarında sarı-kırmızılı bereler, ellerinde bayraklar, kaynana zırıltıları... ve ne yazık ki hepsinin göğsünde aynı slogan: "die for you" (senin için ölürüm).
üzüldüm. 4-1'lik galibiyetin keyfine bir kıymık gibi battı "die for you".
birkaç hafta geçti geçmedi, aynı tablo bu kez fenerbahçe tribünlerinde arz-ı endam etti. fenerbahçe-galatasaray maçında numaralı tribünün ön sıralarını hepsi fenerbahçe forması giymiş gençler kapmıştı. sahadaki renklerin, desenin tribünlerdekiler tarafından da paylaşılması, oyuna bambaşka bir atmosfer veriyor. üstelik bir örnek fener forması giymiş taraftarların, hemen hepsinin elinde birer de sarı-lacivertli davul vardı. kısacası, audio-visual bir gösteriydi hazırladıkları. ama... formalarının göğsüne yazdırdıkları slogan, bütün gösterileri anlamsız kılacak kadar vahşi, bütün renkleri ezip geçecek kadar hoyrattı: "kill for you" (senin için öldürürüm).
fenerbahçeliler, birkaç hafta önce galatasaray tribünlerinde başlayan modaya gönderme yapıyorlardı. yok aslında birbirimizden farkımız, biliyorsunuz... bir yerden sonra ölmeyi göze almakla, öldürmeyi göze almak, aynı kapıya çıkıyor.
peki, yaşamın en canlı, en heyecanlı, en coşkulu parçalarından biri olan, dünyanın dört bir yanında milyonları avucuna alan bir oyunun üzerine neden azrail'in gölgesi düşüyor bizim tribünlerimizde?
ölmeye, öldürmeye neden bu kadar meraklıyız?
yüzyıllardır ölmekten, öldürmekten fırsat bulup da, yaşamak üzerine birşeyler kuramadığımız için mi?
ölümden önce bir hayat olduğunu bir türlü göremediğimiz için mi?
hani tribün terörünü yaratanlar, bir avuç serseriydi, işsizgüçsüz takımıydı! ne oldu "varoşların intikamı" söylemine? avuç dolusu para verip takımının formasını alan, üşenmeyip göğsüne baskıyla "ölürüm/öldürürüm" yazdıran, sonra da numaralı tribünün en önüne kurulanlar varoşlardan mı geliyor? yoksa şiddet hepimizin yüreğini biraz kemiriyor da, telaffuz mu edemiyoruz?
geride bıraktığımız hafta içinde bu konuya değinen yalnızca bir kişi çıktı medyada.. fatih altaylı, hürriyetteki köşesinde genç ve güzel bir kızın da maça göğsünde "kiil for you" yazılı formayla geldiğine dikkat çekiyor ve "bu kafayla yaşamasına gerek yok" diyordu. "en iyisi göğsüne 'die for you' yazdırsın ve ölsün. yaşaması anlamlı değil nasılsa..." bu satırlar da, aynı şiddet duygusunun başka türlü dışa vurumu değil mi? dedim ya, bir yerden sonra ölmek de, öldürmek de farklı kapılara çıkmıyor.
bu arada fenerbahçe stadı'nda skorborda yazılan sürpriz sonuç, yaşanan bazı tatsız oyunların gazete sütunlarında yer bulmasını da güçleştirdi. galatasaray kafilesi fenerbahçe stadı'na gelirken, binlerce polisin gözü önürde sarı-kırmızılı otobüsün taşlandığını, galatasaraylı futbolcuların sahaya kâğıt gibi yüzlerle çıktığını, belki de bu nedenle alışılmış performanslarının çok altında kaldığını kimse yazmadı mesela...
iki sezon önce fenerbahçe kafilesi trabzon-rize karayolunda taşlandı diye yeri göğü yıkan, "şampiyonluğumuz çalınıyor" diye feryat eden ali şen, benzeri olaylar kadıköy'ün göbeğinde yaşandığında zahmet edip özür bile dilemedi. galatasaraylı kalemşörler de, futbolcuların o anki psikolojisini anlamakkan çok uzak kaldılar. "fenerbahçe deplasmanlarının zorlu geçeceği önceden biliniyor. işleri ne? çıkıp oynasalardı" maço makamından çalmak işlerine geldi. en aklı başında diye bildiklerimden biri, mehmet aktop, süper futbol'da "galatasaray taraftarları da ali sami yen'i diğer takımlar için deplasmana (cehenneme demeye dili varmamış herhalde) çevirmeye hazır. fakat galatasaray yönetimi, bu sezon yaptığı uygulamalarla taraftarını pasifize ediyor" diye yazdı.
cennet ve cehennem arasındaki farkın altını çizmek yerine, cehennemde eşitlik istemek... işte bütün yapabildiğimiz bu! şiddetin olağan sayıldığı, hatta şiddeti daha iyi ve daha sistemli uygulayanın kazandığı, kaybedenin bir dahaki sefere aynı hatalara (!) düşmemesi için olabildiğince aşağılan dığı bu fenerbahçe-galatasaray maçından sonra tartışılanlar arasına, hınzır bir kutlama da giriverdi. maçtan sonra galatasaray soyunma odasının önünde toplanan bir grup fenerli, fatih terim'in yaşgününü "iyi ki doğdun fatih" şarkısıyla kutladı. oraya kadar girmeleri doğruydu-yanlıştı, ayrı bir tartışma konusu. ama bana göre, bu gergin derbinin öncesinde ve sonrasında ortaya çıkan en yaratıcı, en mizahi, en gerçekçi ve en insani tepkiydi ulyi ki doğdun" şarkısı... gariptir, kaybeden tarafı küplere bindiren de bu oldu. otobüslerinin camında patlayan şişeleri "oyunun bir parçası" olarak görenler, bu masum şakaya tahammül edmediler.
bazen tımarhane günlüğü yazıyormuş gibi hissediyor insan kendini...
fener ezdi geçti: 3-1 kadıköy'deki nefes kesen derbide fenerbahçe, tayfun, boliç (penaltıdan) ve okocha'nın golleriyle muhteşem bir zafere ulaştı. tugay'ın golü cimbom'a teselli dahi olamadı.
52 aydır g.saray'a kadıköy'de yenilmeyen f.bahçe bu unvanını dünkü maçta da korudu. inanılmaz bir hırs ve disiplinle mücadele eden sarı lacivertli futbolcular, ilk dakikadan itibaren orta alanı ele geçirdiler. ilk yarıyı 1-0 önde tamamlayan f.bahçe yediği beraberlik golünden sonra rakibinin hatalarını iyi değerlendirdi 3 puana ulaştı.
seyirci-hasılat: 26 bin kişi, 14 milyar 725 milyon tl.
fenerbahçe ezeli rakibi galatasaray'ı bir kez daha yenerek ligde zirveye kondu: 3-1. maç öncesi favori gözüken galatasaray, orta alandaki silahlarını kullanamayınca oyun fenerbahçe'nin üstünlüğüyle geçti..
8. dakikada adrian ilie'nin arapasıyla hakan şükür ceza alanına sokuldu. yavaş kalınca kaleci rüştü yatarak topa sahip oldu.
13. dakikada fenerbahçe öne geçti. sabin ilie'nin arapasında boliç sağ çizgiden ortaladı. tayfun uzak direkte kafayı vurdu ve topu filelere gönderdi: 1-0.
19. dakikada hagi'nin mükemmel arapasıyla buluşan hakan şükür ceza alanında kaleci rüştü ile karşı karşıya kaldı. rüştü yatarak topu aldı.
25. dakikada adrian ilie soldan selahattin'den sıyrılarak ceza alanına girdi. altıpastan ortasında top rüştü'yü geçti. hakan şükür dokunamadı. son anda högh ayak koydu, rüştü kucağına gelen topu bloke etti.
28. dakikada okocha'nın uzun topuyla hareketlenen erol, bülent'ten sıyrılırken kendini yerde buldu. verilen serbest atışı boliç paslaşarak kullandı. sabin soldan çizgiye indi. ortasında kemalettin'in kafayı vurdu. top üst direkten geri döndü. filipescu tehlikeyi uzaklaştırdı.
31. dakikada ilker'in pasında galatasaray ceza yayı üzerinde okocha gelişine vurdu. top az farkla üstten auta gitti.
38. dakikada tayfun yaklaşık 25 metreden çok sert vurdu. top direğin yanından auta gitti. ilk yarı f.bahçe'nin 1-0 üstünlüğüyle kapandı.
48. dakikada ergün'ün arapasıyla hakan şükür ceza alanına girdi. karşı karşıya kaldığı anda vuruşunda rüştü topu ayaklarıyla çeldi.
60. dakikada galatasaray beraberliği yakaladı. adrian ilie soldan ceza alanına girdi, ortaladı. hakan şükür'ün kafayla geriye çıkardığı topa tugay ceza yayı üzerinden çok sert vurdu. meşin yuvarlak köşeden filelerle kucaklaştı: 1-1.
64. dakikada okocha'nın pasıyla ceza alanına giren saffet sancaklı topu düzeltmek isterken, fatih topu eliyle kesti. hakem bu pozisyonda penaltı beklentisini yanıtsız bıraktı.
68. dakikada b.saffet sağdan cezaalanına girdi. k.hakan'dan sıyrılırken kendini yerde buldu. hakem penaltı noktasını gösterdi. atışı kullanan boliç takımını tekrar öne geçirdi: 2-1.
70. dakikada b.saffet, hagi'den kaptığı topu boliç'e aktardı. bu futbolcunun pasıyla ceza alanına giren okocha, mükemmel vurdu. top 90'a takıldı: 3-1.
87. dakikada tugay'ın kale içine ortasına suat ayak koydu. rüştü'yü geçen top yan direkten döndü. ve karşılaşma 3-1 f.bahçe'nin galibiyetiyle sona erdi.
bariç: maçı saffet kazandırdı fenerbahçe teknik direktörü otto bariç, galatasaray maçını b.saffet'in yürekli oyunu sayesinde kazandırdıklarını söyledi. bariç, ''son bir aydır galatasaray'ı konuştuk, galatasaray'ı dinledik. bu, bizim için teşvik oldu. 1-1'den sonra oyuna aldığım saffet maçı lehimize döndürdü. mustafa doğan olsaydı çok daha rahat kazanırdık'' diye konuştu.
terim: penaltı bizi yıktı
g.saray teknik direktörü fatih terim, hakemin fenerbahçe lehine verdiği penaltının tüm planlarını alt üst ettiğini söyledi. terim, ''ilk yarı çok pozisyon bulduk ancak değerlendiremedik. beraberlik golünden sonra her şey bizim lehimize dönmüştü. ancak penaltı kararı bizi moralmen yıktı.'' dedi.
boliç'e özel uçak bosna hersek'in bugün hırvatistan ile oynayacağı maç öncesinde izin alınarak galatasaray karşısında forma giyen elvir boliç, dün akşam maç bitiminde özel uçakla istanbul'dan ayrıldı. bu arada g.saray'ın rumen futbolcuları da dün akşam maçtan sonra milli maç için ülkelerine gittiler.
her iki takımın da sayısız gol pozisyonu bulduğu fenerbahçe-galatasaray maçının galibini kaleciler belirledi. bu sezon en başarılı maçını oynayan fenerbahçeli rüştü, özellikle b.hakan'la karşı karşıya kaldığı dört pozisyonda mükemmel kurtarışlar yaparak, maçın seyrini değiştirdi.
galatasaray kalecisi volkan ise özellikle tayfun'un attığı kafa golünde ve okocha'nın skoru belirleyen golünde yüzde yüz hatalıydı. öte yandan maçtan bir gün önce ateşi yükselen ve serum bağlanan fenerbahçeli ilker, çok hasta olmasına rağmen zorlu derbi maçında forma giydi.
casuslar işbaşında! karşılaşmayı izleyenler arasında g.saray ve f.bahçe'nin avrupa kupalarındaki rakiplerinin temsilcileri de vardı. sarı lacivertli ekibin rakibi steau bükreş kulübü başkanı puşcaş marcel presi ve teknik direktör stoichite mihai karşılaşmayı izlediler.
g.saray'ın rakipleri sparta prag'ın hocası jarabinski ile b. dortmund'un antrenörü henken de maçı izledi. yine maç için romanya'dan gelen ilie kardeşlerin babası marcel de, ''kimin kazanmasını istiyorsunuz?'' sorusuna, ''sabin'in takımının galip gelmesini istiyorum'' dedi.
karşılaşmanın televizyondan naklen yayınlanmaması maca olan ilgiyi artırdı. her iki takımın taraftarları da öğle saatlerinden itibaren gişeler önünde kuyruklar oluştururken, karaborsada biletler 25 milyon liraya kadar alıcı buldu.
g.saray kafilesini taşıyan otobüs stada geldiği anda f.bahçeli taraftarlar tarafından pet şişe yağmuruna tutuldu. f.bahçeli taraftarlar, tribünlere eliyle ''6'' işareti yapan g.saraylı arif'e tepki göstererek, aleyhinde tezahüratta bulundu.
alabora galatasaray, dün akşam fenerbahçe karşısında tam anlamıyla alabora oldu. beş günde bu kadar farklı bir oyun tarzına bürünmek doğrusu çok garip. galatasaray'ı vanspor karşısında görenler, herhalde dün akşamki galatasaray'la mukayese edemezler. denilebilir ki, bu fenerbahçe maçı doğru. ama dün akşam galatasaray'ın oyunun hiç bir bölümünde futbola yakın davranışları yoktu. defans, tanınmayacak hatalar yaptı. zaman zaman fenerbahçe forvetleri dörtde iki, beşe iki yakaladılar ama gol atmakta zorlandılar. fenerbahçe'nin attığı gollerde tabii ki, galatasaray kalecisi volkan'ın büyük hataları var. birinci ve üçüncü golde çok ağır kaldı. galatasaray orta sahası da öyle. tugay'ın dışında görev yapan yoktu. tugay hem çok koştu hem de nefis bir gol attı. galatasaray'daki büyük sorun forvetti. geçen haftanın kralı hagi sahada dolaştı. ilie de öyle, b.hakan da. oysa tek hat üzerinde oynayan fenerbahçe defansını tek paslarla geçmek kolaydı. ama galatasaray orta sahasından fenerbahçe geri dörtlüsünün üstüne üstüne gelen olmayınca, kısa yahut uzun ver-kaç yapmak da mümkün olmadı.
fenerbahçe kalecisi rüştü'yü alkışlarım. dün akşam dört dörtlük oynadı. bravo rüştü. seni her zaman böyle görmek isterim. fenerbahçe maçın başından itibaren tüm yüreğini ortaya koyarak oynadı. galatasaray ise tam aksine. sanki maça çıkmadan hepsi, nasıl galip geliriz düşüncesiyle yaşamışlar ve tabii ki bunun neticesini de sahada gördüler.
cimbom bommmm yoo, başlığı öyle ‘‘bommm’’ diye okuyunca sakın lastik falan patladı sanmayın. fenerbahçe, sadece yıllardır değişmeyen bir geleneği uygulayıp, g.saray'ın ‘‘yılın takımı’’ balonunu yine patlattı. vay keratalar vay. vay f.bahçeli futbol cambazları vay.
bir zafer, bir galibiyet ki, sormayın gitsin. maç bittiği an f.bahçe stadı'nda olup da sarı lacivertli taraftarların ihtişamını görmeliydiniz. kelimelerle cümlelerle anlatılamaz. kadıköy binlerce taraftarın ‘‘en büyük fener, başka büyük yok’’ çığlıklarıyla çın çın çınladı.
eee, kolay değil. bir takım öyle kıytırık iki maç kazanmakla büyük olmuyor. f.bahçe de durdu durdu, ‘‘yılın takımı’’ g.saray'ın fiyakasını bozup, adeta ciğergahından vurdu. vallahi helal olsun. itiraf ediyorum, gözlerim yaşardı. fenerbahçeliliğimle bir kez daha iftihar ettim.
yıllardır izlerim, beşeri kanundur; g.saray onu yener, bunu yener, f.bahçe'yi görünce püff diye söner. f.bahçe de huyu kurusun öyle yapar, böyle yapar, g.saray'ı görünce dayanamaz yener.
bu maçın adı lig maçı beyler. g.saray favori de, fenerbahçe pavorotti mi? işte maç, işte tabela, işte maçın sonucu. fenerbahçe: 3- g.saray: 1. var mı, itirazı olan? işte halep, işte şam. kadıköy'de şahane bir akşam.
futbol böyledir bekliyordum ki, bariç g.saray'ın tempolu, uyumlu oyunundan adrian ilie'nin hakan şükür'ün canlılığı ve golcülüğünden, kendi takımının ağır kanlılığından yola çıkacak, savunma ağırlıklı bir anlayışla oyuna başlayacak. hayır, f.bahçe'yi tutan bir jokey gibi değildi bariç. kafa kafaya bir oyun yeğlemişti. doğru da yapmıştı. ya da düşüncesi g.saray yüzünden doğrulandı. zira cimbom bu yılın geride kalan maçlarındaki başarılı performansında değildi. o yüksek tempolu çabukluğu üst düzey yardımlaşması, yaratıcılığı yoktu. ve dokunduğu altın olur cinsten becerikli değildi. zira, ilk yarıda hakan şükür tam üç pozisyonu gole çeviremedi. g.saray'ın olabildiği kadar hızlı olamayışı f.bahçe'ye avantaj sağladı. düşük tempo sarı lacivertli takıma etkili kontratak olanağı tanıdı. f.bahçe de ilk yarıda iki gol daha atabilirdi.
bariç maç başında beklediklerimi ikinci yarıda yaptı. kalabalık savunmayı benimsedi ve az adamlı ataklarla g.saray'ın açıklarından yararlanarak fırsatlar yakaladı ama gol becerisi gösteremedi. ve sıra g.saray'a geldi, tugay'ın uzak şutu beraberliği sağladı. ancak bu durum f.bahçe'yi kamçıladı. 64. dakikada fatih topu ceza alanında elle taşıdı, hakem ‘‘kaza’’ yorumu yapıp, penaltı vermedi. ama 5 dakika sonra yorumu bu kez penaltı şeklindeydi. boliç'in penaltısını, okocha'nın görkemli vuruşundan doğan süper gol izledi. f.bahçe beklenmeyeni başarırken, g.saray kendini toparlayamamanın faturasını ödedi.
naklen yayın sorununa çözüm bulmak için devlet bakanı güneş taner'in başkanlığında yapılan toplantıda skandal yaşandı. cıne5 ve show tv'nin sahibi erol aksoy, uzlaşmaz tutumunu sürdürerek, ''hoşçakalın'' bile demeden toplantıyı yarıda terketti. taner, olayı ''bu, devlete hakarettir'' diye yorumladı.
naklen yayın sorununa çözüm için istanbul'da yapılan uzlaşma toplantısında büyük bir skandal yaşandı. cıne5 ve show tv'nin sahibi erol aksoy, devlet bakanı güneş taner'in başkanlığında yapılan toplantıyı terketti.
vatandaşların fenerbahçe ve beşiktaş'ın maçlarını televizyondan naklen seyredememesi üzerine devlet bakanı güneş taner ve spordan sorumlu devlet bakanı yücel seçkiner'e özel görev veren başbakan mesut yılmaz bu soruna acilen çözüm getirilmesini istedi.
güneş taner, anlaşmazlığın tarafları bimaş ve cıne5 yetkililerini dün bankalar birliği binasında bir araya getirdi. toplantıya cıne5 adına erol aksoy, iktisat bankası yönetim kurulu başkanı gürbüz tümay, iktisat bankası yönetim kurulu üyesi osman birsen ile cıne5 yetkilileri katıldı.
bimaş'ı ise yönetim kurulu başkanı yaşar eroğlu, murahhas üye kenan sönmez ile zafer mutlu temsil etti.
‘‘başbakan çözüm bulun dedi‘‘
toplantıya başkanlık eden devlet bakanı güneş taner, özetle şunları söyledi:
''sayın başbakan naklen yayın sorununa bir an önce çözüm bulunmasını istiyor. özellikle bu hafta sonu oynanacak fenerbahçe-galatasaray ve beşiktaş-trabzon maçından önce anlaşma sağlanmasını arzu ediyor. bize de bu konuda talimat verdi. sizlerin anlaşmaya uygun bir zemin bulmanız dileğinde. inşaallah, uzlaşırsınız ve bu toplantıdan da bir anlaşmayla çıkarız.''
bu konuşmanın ardından söz alan cıne5 ve show tv'nin sahibi erol aksoy, gergin ve sert bir üslupla şifreli kanal işinin bimaş'ın bu işe girmesinden sonra bozulduğunu söyledi.
erol aksoy fiyatların çok anormal yükseldiğini, bimaş'ın yüksek fiyat vererek anadolu kulüplerini şımarttığını, işin içinden çıkılmaz bir hale geldiğini ileri sürdü. aksoy bu arada ''bu nedenle bimaş'a fenerbahçe ve beşiktaş için daha önceki teklifimde söylediğim parayı veremem. bunun daha altında bir para ödeyebilirim'' dedi.
‘‘bu, devlete hakarettir‘‘
aksoy'un bu sözlerine bimaş yönetim kurulu başkanı yaşar eroğlu itiraz etti. eroğlu, ''zarar etmiyorsunuz. şirketimin değeri arttı diye övünüyorsunuz. bu işten zarar ediyorsanız havuz işi yeniden ihale edilsin. biz de bimaş olarak katılalım'' diye konuştu.
aksoy'un bu sözlere tepkisi çok garip oldu ve ''yalan söylüyorsun'' diye bağırarak birden ayağa kalktı. toplantıya başkanlık eden devlet bakanı güneş taner'e sert bir üslup kullanan aksoy, ''benim bu toplantıda daha fazla kalmama gerek yok'' deyip herkesin şaşkın bakışları arasında toplantıyı terketti.
devlet bakanı güneş taner olayı, ''bu, devlete hakarettir'' diye yorumladı. taner daha sonra ''toplantı sona ermiştir'' diyerek toplantısını bitirdi. masanın çevresinde bulunan cıne5 yetkililerinin, ''efendim biz devam edelim'' önerisini geri çeviren taner sadece ''bu şartlarda toplantı olmaz'' demekle yetindi.
inancın zaferi fenerbahçe bu maçın favorisi değildi. herkesin favorisi olan g.saray, ne yazık ki, f.bahçe karşısında çoğu kez favori takımın kaybettiği gibi bir tekrar daha yaptı. f.bahçe parreira'nın daha önce oturtmuş olduğu sistemin bir tekrarını g.saray karşısında bariç tarafından gerçekleştirince savunması sağlam, orta sahası rakibine şans tanımayan, hücum bölgelerinde yakaladığı gol pozisyonlarını değerlendiren takımdı.
f.bahçe bu maçı kazanırken hiçbir futbolcusunun kötü oynamadığını belirtmek isterim. elbette iyiler vardı. iyilerin ötesinde süper görüntü sergileyenler ise başta kaleci rüştü. inanılmaz goller kurtaran bu kardeşimiz, hakan'ın karşı karşıya kaldığı üç-dört pozisyona gol izni vermeyen kişiydi. vallahi helal olsun rüştü'ye. bir takımın böylesine muhteşem kalecisi olursa rakibe de kolay gol şansı vermez. f.bahçe maçın hemen başında tayfun'un kafa golüyle öne geçince favori takımın beklenilen futbolu ne yazık ki, f.bahçe stadı'na yansımadı. iyi futbolu yansıtan taraf f.bahçe olurken boliç'le gelen ikinci gol penaltıdandı. ama üçüncü bir okocha golü vardı ki, aynen ampul gibi 90'a, g.saray kalesinin 90 tabir edilen köşesine asılı kaldı. bu maçın helalinden galibi olan f.bahçe'yi canı gönülden kutlamak isterim. bu arada, orta hakem muhittin boşat'ın verilmesi gereken penaltıyı vermeyip olmayan penaltıyı da vermesiyle hakemliğine gölge düşürmek istediğini kendisine bu satırlardan hatırlatırım.
cem can'ın "fair play yemin istemez: fan-etik yazıları" kitabından;
taraftarın ölüm oyunları
gazetecilerin türkiye'ye gelen takımların teknik direktörlerine sorduğu başlıca sorulardan biri "taraftarı nasıl buldunuz" sorusudur. alınacak yanıt neredeyse standarttır. "ben takımını böylesine destekleyen taraftan güney amerika'da bile görmedim." ve bu yanıttan kendimize ulusal bir övünç payı çıkartırız. ülkemizden ayrılmış olan yabancı futbolcular da her zaman taraftan unutamadıklarını ifade ederler.
yabancıların taraftar hakkındaki bu yorumları göğsümüzü kabartırken, türk futbolseverinin centilmen olduğunu söylemedikleri de gözden kaçıyor.
bütün dünya futbolda şiddetin önüne geçmenin yollarını ararken, türk futbolu da psikolojik ve fiziksel şiddetten payını alıyor. taraftarlar arasında baş gösteren yeni bir eğilim, takım sevgisini ölümle ilişkilendirerek şiddet olgusuna yeni kapılar açıyor.
galatasaraylılar'ın "die for you - senin için ölürüz" sloganıyla başlayan bu çığır, fenerbahçeliler'in "kili for you - senin için öldürürüz" karşılığıyla tırmanış gösteriyor. yaklaşımlarının arabeskliğini boş verip, sloganlarını marifetmiş gibi formalarının göğsüne ingilizce yazan bu taraftarlara bir çift sözümüz var.
beyler! galatasaray monaco'da verdiği davette bütün avrupa jet sosyetesine seçkin kulüp olmanın örneklerini verirken, fenerbahçe başkanı ali şen fenerbahçe'yi dünyanın en büyük kulüplerinden biri yapacaklarını söyleyip galatasaray'ı geçen sene çiçeklerle karşılarken sizlere düşen görev ölüm sloganları üretmek değildir.
hele ki "kill for you - senin için öldürürüz" ifadesi hiçbir boyutuyla şirin bulunamaz. bu sizin taraftar olarak varoluş biçiminizin deklarasyonudur. ligin daha gerilimli yaşandığı haftalarda bu ifade son derece kışkırtıcı bir hal alacaktır. artık size düşen, bu die for you, kill for you rezaletinden gönüllü olarak vazgeçmenindir. aksi taktirde bu sloganların ve bu sloganları sahiplenenlerin stadlara sokulmaması için en üst düzeyde girişimlerde bulunacağız.
unutmayınız ki, galatasaray'ın ve fenerbahçe'nin kurucuları, yöneticileri ve sporcuları kulüpleri ve takımları için ölmemişler ve hiç kimseyi öldürmemişlerdir. doğru taraftarlık anlayışı için kulüplerinizin tarihinde sayısız örnek vardır.
yedekler: murat şahin, tarık daşgün, saffet akbaş, halil ibrahim kara
teknik direktör: ?
galatasaray a.ş.: kerim volkan kilimci, iulian sebastian filipescu, bülent korkmaz, fatih akyel, tugay kerimoğlu, gheorghe popescu (dk. 75 suat kaya), ergün penbe (dk. 75 arif erdem), bucurel adrian ilie, hakan şükür, gheorghe hagi, hakan ünsal (dk. 75 osman coşkun)