halit kıvanç'ın 1983 basımlı "gool diye diye" kitabından;
1971 yılının son büyük maçı, bir açıdan çok ilginçti. türk futbolunun yetiştirdiği, unutulmaz futbol adamı, sevgili gündüz kılıç, bu enteresan maçın düğüm adamıydı. bir süre önce beşiktaş teknik direktörlüğünü kabul etmiş olan gündüz kılıç'ın o günkü görevi, takımını başarıya ulaştırmaktı. iyi ama karşısında hayatını verdiği, yıllarca formasını sırtından çıkarmadığı galatasaray vardı. zordu işi... bir yanda o gün için ekmeğini, mesleğini, meslek namusunu bağladığı takımın başarısı duruyordu. öte yanda, kalbindeki sevgili vardı. ikisi arasındaki tercihi meslek şerefi için kullanıyor ve rakibi yenecek tüm kozları ortaya seriyordu. zorlu bir oyun olmuştu. beşiktaş'ı 1-0 öne geçiren golü lindholm atmıştı. 1-1'i sağlayan galatasaray golü gökmen'dendi. sonra nihat sahnedeydi ve beşiktaş onun golüyle 2-1'e ulaşıyordu. evet, baba gündüz, galatasaray'ı yenmişti.
maçtan sonra gündüz kılıç'ı omuza alan beşiktaşlı futbolcular arasında, bir süre önce galatasaray'dan siyah-beyazlı takıma geçen ergün acuner de vardı.
galatasaray'ın ingiliz antrenörü brian birch ise. soyunma odasına giderken, sadece üzgün değil, ziyadesiyle kızgındı da...
1971-72 sezonunda beşiktaş, hemen herkesi şaşırtan bir hamle yapmış ve türk futbolunun unutulmaz ustalarından galatasaraylı gündüz kılıç'ı teknik direktör olarak göreve getirmişti. kılıç'ın karizması, futbol bilgisi ve yeniliklere açık, cesur kişiliği beşiktaş'ta bahar rüzgârları estirmeye başlamıştı. hemen herkeste takıma dönük umutlu bir bekleyiş egemendi. yusuf tunaoğlu da karmakarışık, az uykulu, bol sabunlu yaşamında yeniden futbol, oynama keyfini yakalamıştı. sanlı ve yusuf, baba gündüz'e inanıyorlardı. kılıç, yusuf'taki küskünlüğü, dağınıklığı özel sevgisi ve şefkatiyle gidermeye başlamıştı. o yıl beşiktaş lige çok hızlı başlamış, ezelî rakibi galatasaray'ı inönü'de 2-1 yenerek zirveye adını yazdırmıştı. yusuf da attığı goller, oynadığı oyunla alkışı hak ediyor, millî takım aday kadrosuna çağrılıyordu. ancak kılıç'lı dönemin devamı beklendiği gibi güzel olmadı. beşiktaş sezonu dördüncü sırada bitirirken federasyon-kulüp çatışması uzun vadeli hesapların unutulmasına neden oldu.
kılıç'ın bir yanı da spor yazarlığı idi. "olacağı kadar olamayanlar" dizisinin içine girecek tiplerden biri de yusuf tunaoğlu oldu... o eşsiz çalımların, topla buluşuncaya kadar ağıraksak koşuların, topla buluştuktan sonra yarı sahayı rüzgâr gibi geçip ceza alanına girerek hangi ayağından çıkaracağı belli olmayan şutların sahibi, devamlılık ya da istikrar dediğimiz özelliği hiçbir zaman taşımadı. kafası hayata, yaşamın daha keyifli, daha sıcak saatlerine kayıyordu, işine konsantre olamıyordu. kadınlarla mesafe ayarlaması ve zamanlaması sürekli başarısızlıklarla, yanlış tercihlerle gerçekleşiyordu. rakiplerine çalım atmakta üstüne yoktu. ama o delikanlı ve mert kişiliği, kadınlara çalım atma konusunda aynı beceriyi gösteremiyordu.
bir kadın meselesi yüzünden yine başına dertler açıldı yusuf tunaoğlu'nun. bu defa karşı karşıya kaldığı, zıtlaştığı kişi kulüp başkanı mehmet üstünkaya idi... futboldaki durağanlığını da öne çıkararak onu kulüpten uzaklaştırdılar. altay kulübü'ne kiraya verdiler.