fenerbahçe, 1966-1967 sezonunda balkan kupası finalinde yunan aek takımı ile karşılaştı. ilk maçı yunanistanda aek 2-1 kazandı, ikinci maçı fenerbahçe istanbulda 1-0 kazanınca o zamanki kurallar gereği gol averajı olmadığından 3. bir play-off maçı yapıldı.
istanbul'da oynanan maçta fenerbahçe aek'yı 3-1 yendi ve balkan kupasını müzesine götürdü.
ikinci maç sonrası kıbrıs'ta rauf denktaş tutuklandığı için, üçüncü maçın oynanması yaklaşık bir yıl sarkmış ve 1968'de oynanabilmiştir.
aek hakkında çok önemli bir not, bu takımın adının a-e-ka şeklinde hecelenerek değil, aek şeklinde tek kelime halinde okunması gerektiğidir. türkiye'de bu takımın adı yıllarca doğru olarak okunmuş olup, 1974 sonrasında türkiye-yunanistan futbol ilişkilerinin soğuması neticesinde trt kaynaklı bir yanlış okumanın kurbanı olmuştur.
dörder takımlı iki grup halinde oynanan grup maçları sonunda (şampiyonlar liginin ilk formatı !) gruplarında birinci olan fenerbahçe ve aek takımları final oynadılar. iki maçta ev sahibi takımlar galip geldi ve o günkü statü gereği bir üçüncü maç oynandı ancak bu maç siyasi sebeplerden dolayı ancak 1968 mayısında çekilen kurayla istanbul da oynandı.
halit kıvanç'ın 1983 basımlı "gool diye diye" kitabından;
fenerbahçe, parlak bir mevsim yaşıyordu. ligde şampiyonluğu yakalamıştı. hem de beklediğinden erken.. düğüm maçı ankara'da fenerbahçe'yi hacettepe'nin önüne çıkarıyordu. hacettepe bir azizlik yaparsa, beşiktaş'a yeşil ışık yanabilirdi. ama aksi oluyor, beşiktaş izmir'de altınordu'ya 2-1 yenilirken, fenerbahçe başkentte hacettepe'yi 3-0'la geçiyor, şampiyonluk turunu 19 mayıs stadfnda atıyordu.
basri dirimlili ve ahmet erol'la çalışan yaşlı macar hoca molnar'ı susturabilene aşkolsundu. konuşuyor konuşuyor ve hep aynı şeyi konuşuyordu: "molnar geliyö, fenerbağçe şampiyon oliyö.. var molnar var kupa, yok molnar yok kupa.."
hani haksız da değildi konuşmakta.. çünkü molnar'ın fenerbahçe'si kupaları peşpeşe diziyordu. ligden sonra türkiye kupası'nı da kazanmıştı sarı-lacivertliler.. altay'ı mithatpaşa'da ogün ve nedim'in golleriyle 2-0 yenerek, alsancak'ta 1-0'lık kayıpla kupanın sahibi olmuşlardı.
o zamanki statüye göre, hem ligi hem türkiye kupası'nı kazanan takım, cumhurbaşkanlığı kupasrnın da otomatikman sahibi oluyordu.
fenerbahçe, bunların yanısıra ulaslararası çapta bir başarı da sağladı ve balkan kupası'nı üç kupaya ekledi. böylece şampanyalar "4. kupa şerefine" patlıyordu. yine molnar'daydı söz: "var başka kupa.. siz göstermek kupa.. molnar almak kupa.. ben geliyö fenerbağçe şampiyon oliyö.."
milliyet'te değerli spor sekreteri ismet tongo'yla bu "4. kupa şerefine" yaptığımız güzel ilaveyi hiç unutamam...
ilk basımı 1993 olan, futbol ve kültürü kitabında yer alan tanıl bora ve necmi erdoğan'ın "dur tarih, vur türkiye: türk milletinin milli sporu olarak futbol"
türkiye'de futbolun tarihi ile türk milli kimliğinin kuruluşunun tarihinin de birbiriyle çakıştığı söylenebilir. 1921'de istanbul'da rumların gözde takımı pera ile türk takımları fenerbahçe ve union club (ıttihatspor) arasında yapılan maçlar "türk-yunan savaşı"na sahne olmuş; rumlar "zito (yaşasın) venizelos" diye bağırırken, türk seyirciler istanbul'da bulunan yunan savaş gemisi kılkış'ın bayrağını yakmışlardır. işgal istanbul'unda türk takımlarının -başta ingilizler olmak üzere- işgal kuvvetleri takımlarıyla yaptıkları maçların, "milli mücadele"nin bir parçasını/sembolünü oluşturduğu; kazanılan başarıların "esir şehrin insanlarında milli bir zafer hissi yarattığı, milli futbol tarihimizin vazgeçilmez hikâyelerindendir. işgal kuvvetlerine karşı oynadığı 50 maçtan 41'ini kazanan ve yalnızca 5 kez yenilen fenerbahçe bu "mücadele"de ve efsanede özel bir yere sahiptir. öyle ki kulüp, 1920 yılında, "müttefik kuvvetlerine karşı düşmanca duygular beslemek" vb. nedenlerle işgal kuvvetlerince kapatılmıştır. işgal altındaki izmir'de ise, kırmızı forma üzerine beyaz bir kuşakla sahaya çıkan idman yurdu kulübü ile mavi beyazlı apollo takımının maçları, iki milletin savaş cephesine paralel bir zeminde karşılaşmasını ifade ediyor; idman yurdu'nun kazandığı "zaferler", "milletçe gururumuzu okşuyor", "moralimizi kuvvetlendiriyordu. istanbul'daki ingiliz işgal kuvvetleri komutanı general harrington'ın 1923'de kendi adına düzenlenen kupayı fenerbahçe'nin kazanmasına çok canı sıkılırken; söke'yi işgal eden italyan kuvvetlerinin komutanı da takımının söke futbol takımına her seferinde yenilmesine öfkeleniyordu.
futbol, "milli mücadele"ye rakibi/düşmanı böylece "kahrederek" katıldıktan sonra; cumhuriyet döneminde, özellikle "yunan'a" karşı "milli zafer"i 'up-date' etmeye (güncelleştirmeye) ve yunan revanşizmine fırsat verilmeyeceği inancını pekiştirmeye 'yaramıştır'. zira futbol yunan milliyetçiliği için de gayet anlamlı bir revanş (intikam) sahasıdır. nitekim türk milli takımı yunan milli takımıyla 1948'de atina'da yaptığı maçtan 3-1 galip ayrılınca "yurtta bayram havası" eserken, yunanlı bir seyirci üzüntüsünden intihar etmiştir. iki ülke takımlarının uluslararası maçlarda karşı karşıya getirilmemesine dikkat edilmesine rağmen, 1967'de fenerbahçe ile aek atina'nın, balkan kupası finalinde karşılaşması, türk ve yunan milliyetçilikleri açısından önemli bir milli hadise olmuştur. ilk iki maçta yenişemeyen takımlar arasında, üstelik araya kıbrıs bunalımının girmesiyle ertelenerek 1968'de istanbul'da yapılan üçüncü maçta revanş arzusu karşılıklı olarak doruktadır. türk basını "kıbrıs'ın hıncının yunan takımından alınacağı" yorumunu yaparken, yunan basınında şunlar yazılmaktadır: "bizans -yani istanbul- iki başlı kartal armasıyla yüzyıllarca dünyaya egemen olmuştu. şimdi, aek kendi kartal armasıyla bizans efsanesine yeni bir sayfa ekleyecek". seyircilerin söylediği "dağ başını duman almış" marşı eşliğinde oynanan maçı fenerbahçe'nin kazanmasıyla revanşı adlandırma şerefini türk milliyetçiliği elde etmiş; maçın adı, "kıbrıs'ın hıncı alındı" olmuştur.
fenerbahçe sk istanbul (ıgnace molnar) : yavuz şimşek, şükrü birant, levent engineri, selim soydan, ercan aktuna, yılmaz şen, ogün altıparmak, nedim doğan, abdullah çevrim, ziya şengül, yaşar mumcuoğlu
ilk basımı 2012 yılında cem zamur'un "onun gibisi gelmedi: memleket futbolundan portreler" kitabından;
şehzadenin yazgısı yılmaz şen
(...)
yılmaz şen denilince tevellüdü yeten herkesin aklına fenerbahçe formasıyla çıkardığı inanılmaz performanslar gelir ki, bunlar hiç de yabana atılır cinsten değildir. 30 mayıs 1968'de bin bir gerginliğin yaşandığı bir dönemde, 9 ay gecikmeyle oynanan balkan kupası finalinde aek'nın güçlü kadrosu karşısında alınan 3-1'lik galibiyette büyük payı vardır yılmaz'ın. hem aek'lı forvetleri durdurur hem de takımının ikinci golüne imza atar. bu bir türk takımının balkan kupası'nı ilk kucaklayışı olur.
30.mayıs.1968 - 49 sene önce bugün fenerbahçe, 1966-67 sezonundan kalan, balkan kupası finali üçüncü maçında yunanistan'ın a.e.k. takımını 3-1 mağlup ederek ülkemize, futboldaki ilk uluslararası kupayı kazandırdı. 11 ekim 1967'de, atina'da oynanan ilk maçı a.e.k. 2-1 kazandı. iki hafta sonra mithatpaşa (inönü) stadı'nda oynanan rövanş maçını ise sarı-lacivertliler, 48.dakikada ercan aktuna'nın penaltı golüyle 1-0 kazanınca, dönemin kuralları gereği şampiyon üçüncü maça kaldı.
30 mayıs 1968 perşembe günü mithatpaşa stadı'nda oynanan ve 24.817 kişinin izlediği üçüncü final karşılaşmasını bulgaristan futbol federasyonu'ndan teodor becirov, mitko chukov, gocho rusev hakem üçlüsü yönetti. tarihi maçta fenerbahçe, yavuz şimşek - şükrü birand, levent engineri - selim soydan, ercan aktuna, yılmaz şen - ogün altıparmak, nedim doğan, abdullah çevrim, ziya şengül, yaşar mumcuoğlu; yunanistan'ın a.e.k. takımı ise theodoros maniateas (dak.46 stelios serafeidis) - giorgos kefalidis, fotis balopoulos - apostolos fragoudakis, taos vasiliou, giorgos karafeskos - andreas stamatiadis, nikos stathopoulos, kostas nikolaidis, dimitris papaioannou, spiros pomonis kadrolarıyla mücadele ettiler. sarı-lacivertliler 1 ve 69.dakikalarda ogün altıparmak ile 31.dakikada da yılmaz şen'in golleriyle 3-0 öne geçti. 70.dakikada dimitris papaioannou konuk ekibn tek golünü attı ve 3-1'lik skor, türk futboluna tarihindeki ilk ulusal kupayı fenerbahçe müzesine getirdi.
fenerbahçe, ilk maçta 2-1 mağlup olup 2.maçta 1-0 mağlup ettiği aek’yı 3.maçta da mağlup ederek balkan kupası şampiyonu oldu ve türkiye’ye uluslararası platformda kupa kazandıran ilk türk takımı oldu.