teklif: vilardo tek maç için 4500 dolar ve uçak bileti istedi
palermo, galatasaray ile oynamaya hazır
şartları ağır bulan sarı-kırmızılı kulüp idare heyeti mütereddit davranıyor
şükrü gülesin roma'dan bildiriyor
palermo kulübünün ikinci başkanı vilardo, salı günü istanbul'da galatasaray'la karşılanmaya hazır olduklarını bildirmiştir.
dün öğleden sonra galatasaray kulübü idarecileri ile temasa geçen başkan, tek maç karşılığı 4500 dolar ve ayrıca yol masraflarının sarı -kırmızılılar tarafından ödenmesini istemiştir.
galatasaray kulübü ikinci başkanı rüçhan adlı, evvelâ palermo'nun bu teklifini müsbet karşılamış, fakat diğer idare heyeti azalar ile yaptığı bir konuşmadan sonra düşünmek üzere mühlet istemiştir.
galatasaray, palermo'ya dün gece geç vakitlere kadar müsbet veya menfi bir cevap vermemiştir.
vilardo, galatasaray'ın metin'i kendi kadrosunda oynatmak arzusuna da «evet» cevabını verdiğini de açıklamıştır .
italya'da çıkan corriere dello sport ve diğer günlük spor gazeteleri, palermo'nun salı gecesi metin'in eski takımı galatasaray'la istanbul'da bir maç oynayacağını yazmışlardırç
palermo kulübü, istanbulda yapacağı karşılaşma için hazırlıklarını tamamlamış ve futbolcuların pasaportlarını bile çıkarmıştır.
palermo'nun galatasarayla muhakkak oynamak arzusu, metinin eski kulübü ile metin mevzuunda bir anlaşmaya varmakta kararlı olduğuna bir işaret sayılmaktadır.
başkan vilardo, «galatasaray teklifi kabul etmezse aynı tarihte istanbulda aynı şartlarla bir başka takımla oynayabileceklerini» de sözlerine ilâve etmiştir.
galatasaray kulübü başkanı ulvi yenal, palermo'nun maç teklifini enteresan karşıladıklarını açıklamış, fakat mali bakımdan teklifi kabul etmelerinin zor olduğunu söylemiştir. «metinin yeni takımıyla oynamak bizim için zevk olur» diyen başkan, «seneye kadromuza almak istediğimiz metin mevzuunda da bu ziyaret sebebiyle palermo kulübü idarecileri ile görüşmek fırsatını elde edebilirdik» demiştir.
yenal, galatasarayın kat'i kararını bugün palermoya bildireceğini açıklamıştır.
galatasarayın organizasyondan vazgeçmesi üzerine palermo'yu f. bahçe getiriyor. başkan vilardo "sahaya metin'li tam kadro ile çıkacağız" dedi
şükrü gülesin roma'dan bildiriyor
galatasarayın şartları ağır bularak organizasyondan vazgeçmesi üzerine palermo takımı salı gecesi mithatpaşa stadında fenerbahçe ile hususi bir karşılaşma yapacaktır. metin oktay'ın da yer alacağı bu müsabakaya palermo kulübü başkanı vilardo, tam kadroları ile çıkacaklarını söylemiştir
italya liginde sekizinci durumda bulunan pembe - siyahlılar. 25 kişilik bir kafile halinde yarın sabah palermo'dan roma'ya geçecek ve oradan da uçakla mahalli saatle 19.30 da türkiyede olacaktır.
başkan vilardo, palermonun bütün yol hazırlıklarını tamamladıklarını ve türkiye için gerekli müsaadeyi aldıklarını söylemiştir.
metin oktay, türkiyeye kısa bir süre için olsa da dönmekten memnun kalacağını belirtmiştir.
feriköy, palermo'nun şartlarını kabul etti
galatasarayın 4500 dolar ve uçak masraflarını fazla bulup organizasyondan vazgeçmesi üzerine palermoya feriköy tlip olmuştur
feriköy kulübü, dün istanbul bölgesinden salı gecesi için sahayı kiralamış, ayrıca futbol federasyonuna müracaat ederek palermonun türkiyede oynaması için gerekli müsaadeyi almıştır.
feriköy kulübü idarecileri dün de bir telgrafla durumu palermo kulübüne bildirmiş ve ayrıca uçak bileti de göndermiştir. fenerbahçe ile de iki kulüp arasında anlaşmaya varılmıştır.
fenerbahçeli idareciler uzun yıllar, galatasaray takımında santrfor olarak oynayan. f. bahçenin mağlûbiyetlerinde büyük hissesi bulunan metin'i bu maçta karşılarında görmekten memnuniyet duyacaklarını belirtmişlerdir.
salı gecesi yapılacak maçtan evvel eczacıbaşı fabrikası mensupları ile spor yazarları takımı karşılaşacak, daha sonra saat 18.00 de feriköy, beyoğluspor ile hususi bir maç yapacaktır.
bilet fiyatları şöyle tesbit edilmiştir: numaralı 30, kapalı 15, açık: 7,5, duhuliye 2,5.
25 kişilik bir kafile hâlinde gelecek olan takımı yarın gece 20.00 de metinli galatasaray'la hususi bir maç yapacak
metin'li palermo takımı bu akşam 20.00 de fransa havayollarına ait bir uçukla yeşilköy'e gelecektir.
feriköy kulübü ve gazeteciler cemiyetinin davetlisi olarak gelen palermo, yarın gece 20.00 de mithatpaşa stadında galatasaray'la hususi bir maç yapacaktır.
bir gün sonra lig maçı olması sebebiyle fenerbahçe organizasyondan son dakikada vazgeçmiş, bunun üzerine galatasaray, palermo ile oynamayı kabul etmiştir.
palermo'nun mattrel, prato ve fernando'lu kadrosuna karşı galatasaray sahaya metin'le takviyeli olarak çıkacaktır.
bu akşam romandan 25 kişilik kafile halinde şehrimize gelecek olan palermo'da şu 16 futbolcu bulunmaktadır:
kaleciler: mattrel, pressich
müdafiler: burgnich, calvani
haflar: prato, benedetti, sereni, ferrazzi
forvetler: de robertis, mosca, malavasi, borjesson, metin, fernando, maestri, de nardi
bu gece mithatpaşa stadında saat 20.00 de galatasaray'la hususi bir maç yapacak olan metin'li palermo takımı dün gece 20.45 te şehrimize gelmiştir.
vilardo'nun başkanlık ettiği 15 futbolcu, 5 idareci, 2 gazeteci, 1 antrenör, 1 organizatör ve 1 de televizyon operatörünün bulunduğu kafileyi hava alanında binlerce sporsever, kulüp idarecileri ve gazeteciler karşılamıştır
kısa boylu, şişman, gözlüklü ve her lâftan sonra bir kahkaha atan sempatik başkan vilardo, «türkiye'ye gelmekten çok memnunuz. bizi bu memlekete ısındıran tek sebep, santrforumuz metin oktay olmuştur.» demiştir.
g. saray kulübü başta olmak üzere yüzlerce taraftar ve cemiyet temsilcileri palermo'luları ve metin'i buket yağmuruna tutmuşlardır. palermo kulübü reisi vilardo ve antrenör remondini bu akşam yapılacak, olan karşılaşmada metin'i kendi takımlarında santrfor oynatacaklarını açıklamışlardır.
metin'i karşılayan galatasaray kulübü teknik meneceri ve galatasaray idarecileri aksi tezi savunmuşlar ve teşkil ettikleri takımda genç futbolcuya soliçte yer ayırdıklarını bildirmişlerdir.
iki kulübün idarecileri bugün bir görüşme yaparak metin hakkında bir anlaşmaya varacaklardır.
bu geceki maça palermo, milli takımda bulunan kaleci mattrel ve asker olan sağbek burgnich'ten mahrum olarak şu şekilde çıkacaktır: de rossi - giorgi, calvani - prato, beneditti, sereni - de robertis, borjesson (malavasi), metin (borjesson), fernando, maestri
galatasaray'ın kadrosu ise şöyledir: turgay - candemir, k. ahmet - suat, ergun, b. ahmet - uğur (samim), recep, talât, metin (bahri), ayhan (uğur)
başkan vilardo, metin'i canı gibi sevdiğini ve satmıyacaklarını, soliç fernando da oktay'ı borjessona tercih ettiğini söyledi
doğan şener, nezih alkış
omuzlar üstünde uçaktan indirilen ve salona kadar taşınan palermo santrforu metin oktay, üstüste çıkan flâşlardan ve bu büyük tezahürattan şaşkına dönmüştü.
omuzlardan sıyrılıp ayağını yere bastığı anda bir basın mensubu, metin'e «senin yarın akşam galatasarayda oynamana palermolu idareciler müsade etmiyor, ne dersin?» sualini sordu.
şaşkınlıktan bir an kurtulan metin «kalbim galatasaray'la beraber. palermo'yu da seviyorum. ama galatasarayı hepsinden, her şeyden çok severim. elbette özlediğim sarı - kırmızılı formayı giymek isterim» dedi.
bir futbolcuya gösterilen bu sevgi ve alaka palermo'nun sempatik başkanı vilardo'nun da dikkatini çekmiş ve takım arkadaşlarını hayrete düşürmüştü.
metin'i kucaklayanlar arasında baba gündüz, takım kaptanı turgay, antrenör coşkun, ali uras ve galatasaray'ın eski reisi refik selimoğlu da vardı.
genç santrfor soluk gözüküyordu. zayıflamış olduğu pek çok insanın dikkatini çekti.
metin benim evlâdım
bütün mensuplarının en çok suallerine muhatap olanlardan biri de gözlüklü, şişman ve güleç başkan vilardo olmuştu. «metin'i niçin oynatmıyorsunuz ? galatasaraya iade edecek misiniz? satış listesine koyduğunuz doğru mu?»
bu suallere vilardo'nun canını sıkmış olmalıydı. güler yüzlü adam birden durdu. «kim söylüyor bunları?» diye sordu.
- italyan gazeteleri yazıyor.
«- bakmayın italyan gazetelerine.»
ve sonra devam etti:
«- ben metin'i evlâdım gibi seviyorum. onu bir yere bırakmak niyetinde değilim. üstelik iyi bir futbolcu olduğuna da inanıyorum. talihsiz, fakat mutlaka talihsizliğini yenerek. kendisini kadromuzda tutacağımız gibi, yakında çıkacağımız güney amerika turnesine de götüreceğiz.»
vilardo ile galatasaraylı idareciler de tanışmıştı. başkandan, hepsi metin'i bu gece oynayacağı maçta galatasaray forması altında yer almasını rica ettiler. vilardo «bu, federasyonun salahiyetinde olan bir iştir. karar vermek benim elimde değil.» diye cevap verdi
organizatör morelli ise metin'in galatasarayda oynayacağına dair elinde bir protokol bulunduğunu, aksi halde, palermo kulübünün bu taahhüdü yerine getirmemesi karşısında alacağı olan 4500 doların ödenmeyeceğini bildirdi.
gündüz kılıç ne diyor?
galatasaray meneceri gündüz kılıç ise şöyle konuştu: «bizim için enteresan olan metin'in galatasarayda yer almasıdır. takımımızı da bu şekilde kurduk. palermolulara galatasaray forması altında iyi futbol oynadığını göstermek isterdik.»
palermo kafilesi içerisinde en çok dikkati çekenlerden biri de antrenör remondşnş oldu. türk futbolunu yakından tanıyan remondini, kırık dökük türkçesiyle, «metin iyi futbolcu, ama oynamıyor. hep memleketi düşünüyor. ben her zaman tercih eder onu borjesson'a. ama yok moral. metin'in istanbul'da iyi oynayacağına ben inanıyor ama yok bu hava palermoda.» diyordu.
metini daima tercih ederim
futbolcular arasında herkesin tanıdığı brezilyalı fernando, arkadaşlarının hislerine tercüman olarajiolarak şunları söyledi: «- metin, hem insan hem de futbolcu olarak cidden fevkalâde. fakat sakatlığı hakiki değerini göstermesine mâni oldu. ben muvaffak olacağına mutlak surette inanıyorum. üstelik kendisine ağır ve değişik stilde bir oyuncu olan borjesson'a daima tercih ederim.»
maçın biletleri
büyük bir alaka toplayan maçın biletleri bu sabahtan itibaren galatasaray kulübünden, bölgeden, gazeteciler cemiyetinden ve stad gişelerinden temin edilebilecektir. gazeteciler cemiyetinde yalnız numaralı tribün bileti satılacaktır.
bu müsabakadan evvel saat 16.30 de spor yazarları - eczacıbaşı, saat 18.15 te feriköy - beyoğlu spor karşılaşacaklardır.
palermo, macar maçı için metine izin yerdi
palermo kulübü idarecileri macaristan milli maçı için metin'e müsaade ettiklerini açıklamışlardır.
metin, g. saraylı idarecilerle konuştu
palermo'lu futbolculara verilen izinden faydalanan metin oktay dün geceyi g. saraylı idarecilerle geçirmiştir. g. saraylıların metin'le transfer mevzuunda konuştukları zannedilmektedir.
palermo, bir maç daha yapacak
organizatörlerin yarın ankara'da beşiktaş veya gençlerbirliği ile oynaması için yaptıkları teklifi palermolu idareciler kabul etmiştir.
metinin sarı - kırmızılı formayı taşıdığı dün geceki büyük maçta
g. saray, palermo'yu 2-1 yendi
sarı-kırmızılılar, 90 dakika kapalı müdafaa yapan rakiplerini, receb'in şahane golleriyle çökerttiler
stadı dolduran mahşerî kalabalık metin oktay'a görülmemiş tezahürat yaptı
necmi tanyolaç
eski dostum sinyor remondini ile bir noktada ölünceye kadar tartışmaya hazırım...
dün gece seyrettiğimiz palermo'nun metin ayarında bir ikinci futbolcusu yoktu.. niçin hakikatleri tahrif edelim?... metin hayatının en şanssız gecesindeydi ve bu kadar «bitik», bu derece «futboldan soğumuş» hâliyle dahi palermo'nun büyük şöhretlerinden (!) bir başka tarafı, bir büyüklüğü olduğunu belli ediyordu.
oyun boyunca iki futbolcuyu dikkatle takip ettik, ikisi de metin'e tercih edilmiş, isimleri etrafında büyük gürültü ve heyecan yaratılmıştı... biri palermo'nun «ewalizatörü» diye tanıtılan parlak saçlı, yakışıklı portekizli fernando idi... bir vesile tanışmak fırsatını bulduğumuz bu futbolcu birde, babasının parasıyla hatır için takıma konulmuş bir asilzade çocuğu intibaını bıraktı.
metin'in transferşnden sonra büyük ümitlerle palermo'ya transfer edilen isveçli borjesson'a gelince; bu sarışın delikanlı hakkındaki hükmü dün gecenin seyircilerine bırakmalı...
metin ... metin ... metin
biletlisi, biletsizi, paralısı ve bedavacısıyla 40 bin kişiden fazla meraklının doldurduğu mithatpaşa stadındaki bu maç metin'le başlamıştı. iç spiker, metinin galatasaray takımında yer alacağını ilan ettiği an, ışıklar altındaki tribünlerden bir gök gürültüsü kopuyor ve metin oktay görülmemiş bir tezahüratla selamlanıyordu.
metin'e verilen bu değer, sahada oynanan maçı her an biraz daha devleştirirken, palermo, müdafaasını sahanın yarısına yaymış maça devam ediyordu..
kabul etmek lâzım ki, galatasaray oyun ve âsâp bozucu bu «sicilya» tipi müdafaa önünde ilk devre boyunca bir şey yapamadı..
mamafih, gene, italyan kalecisi ilk yarıda talât ve recebin iki gollük şutunu önledi de... devre, 9. dakikada sağhaf prato'nun 25 metreden çektiği bir frikikten attığı golle 1-0 palermo'nun lehine kapanacaktı..
ikinci yarıda galatasarayda ayhan'ın yerini uğur almış ve sağaçığa da selçuk geçmişti. sarı - kırmızılılar, ilkine nazaran daha sür'atli ve derli toplu akınlarla sarıverdikleri rakip kaleye 51. dakikada ilk gollerini bıraktılar.
şu ân'a kadar sahanın en iyisi olarak gözüken recep, ahmet berman'ın bir ceza atışında önüne uzattığı topu tutulmaz bir vuruşla bu defa de rossi'nin koruduğu kaleye mıhlayıverdi.. gol. bir ölüm sessizliğinin çevrelediği stadı ayağa kaldırmış ve galatasaray oyununu kurmuştu.. hakemin aşırı misafirperverliğine sinirlenen halkın protestosu devam ederken, galatasarayı recep, galibiyete de götürecekti. maçın son üç dakikası oynanıyor ve recep santrhaf benedetti'nin kafasından seken topu, kaleciden daha çabuk davranarak boş kaleye plaâseleyiveriyor... ve gece galatasarayın galibiyetiyle bitiyordu...
fakat, hayır, seyirci için maç bitmiş değildi.. galatasay alkışlanıyor. metin omuzlarda yükseliyordu. bu hadise, sahada üzüntülü üzüntülü dolaşan metin'e başka bir kuvvet verecekti. zira, herkes anlamıştıki; metin, palermo'nun en iyi, fakat en talihsiz elemanıdır da.. kaderin atak futbolu böylesine sevmeyen bir kulübe sürüklediği civa gibi bir futbolcuyu, dün geceki durgunluğunda mazur görmemiz lâzımdı.. galatasaray formasını taşıyor ve hala, istikbal endişesiyle bağlarını koparmadığı bir takıma karşı oynuyordu.
palermo'nun kolayca çizdiğimiz bu futbol tablosundan sonra metin'e palermo'da yer bulamayan remondini dostumuza şu suali sormak istedik: sinyor bırak metin'i, bırak galatasaray'ın daha çook seneler futbol oynayacak yıldızlarını, senin, şu dün geceki takımında. tanrı hakkı için söyle, artık futboldan bir şey beklemeyen bir recep adanır var mıydı?
palermo'nun sempatik görünüşlü babacın reisi vilardo, takımı mağlûp olmasına rağmen neşeini kaybetmemişti. şişman ve yuvarlak çehresinde eksilmeyen bir tebessümle «metin'i gördünüz. onu bu oyunu ile takıma almamız, herhalde bize fayda sağlamaz» diyerek şöyle devam ediyor: «galatasaray çok güzel bir takım. kendilerini bir defa seyretmiş olmama rağmen lig şampiyonluğunu hak edecek bir futbola sahip olduklarını söyleyebilirim. bize karşı çok sür'atll oynadılar. pazar günü lanerossi vicenza ile lig maçımız olduğundan, fazla yorulmamak için oyunu yavaşlatmak istedik ama muvaffak olamadık. iki haf suat ve ahmet ile recep, büyük klâsı olan futbolcular. bu arada seyircinizi de çok beğendiğimi söylemek isterim. tribünlerdeki kalabalığı hiç yadırgamadık. zira seyirciniz, aynı palermo seyircisi gibi...»
palermo g. saray'ı davet edecek
sözlerini bitirirken, italya lig maçlarının sonunda galatasaray'ı palermo'ya davet edeceklerini söyleyen vilardo, memleketimizde ikinci bir maç oynayamayacaklarını ve bu akşam italya'ya döneceklerini belirtti.
soyunma odasına âsâp bozukluğu içerisinde giren palermolu futbolcuların hepsi de galatasaray'ın avrupa çapında bir takım olduğunu açıklamaktan kaçınmıyorlardı.
g. saray soyunma odasındaki sevinç
g. saray soyunma odasında konuşulanları dahi anlamak mümkün değildi. zira duhuliye seyircileri kulakları sağır eden tezahürata aralıksız devam ediyorlar ve ısrarla metin'i görmek istiyorlardı. teknik menecer gündüz kılıç basın mensuplarına şu beyanatı verdi: «galatasaray biraz da italyan futboluna karşı türk futbolunu temsil etmek için sahaya çıkmıştı. futbolcularımız bu vazifeyi hem çok iyi futbolle, hem de centilmenlikle yerine getirdiler. palermo'lu idarecilerle konuştuk. biz metin'i istiyor ve onlardan anlayış göstermelerini bekliyoruz. hakeme gelince, ecnebilere yaranmak için yapmadığı kalmadı.»
etrafındaki kalabalığa rağmen metin oktay «maçın nasıl bittiğini dahi anlayamadım. çok heyecanlıydım» şeklinde konuşuyor ve kıymetli günlerinden birini daha yaşadığını söyleyerek «benim her şeyim olan türk seyircilinin kalbini italya'ya götürüyorum.» diyordu. turgay ise yediği golde ışıkların gözünü aldığını ve topu görmediğini ifade ediyordu.
bir gösteri maçında dokuz futbolcusunu geriye çekerek anudane bir müdafaa oyuna kuran palermo takımını beğenmedim.
bu sözlerle g. saray'ın dün geceki muvaffakiyetini küçümsemediğim hiçbir zaman akla gelmemelidir.
bilâkis sarı - kırmızılı takımı takdir ettim ve kazandığı başarıdan dolayı alkışladım.
biz, 1918 senesinden beri italyan takımları ile maç yapmıyoruz, galatasaray'ın ilk devredeki durgunluğu ve rakibinden çekinmesi bu sebeptendi.
fakat ikinci yarıda hasmının zaaflarını öğrenen sarı - kırmızılı takım adeta bir dantelâ örer gibi futbol oynamış ve italya ligi sekizincisi palermo'yu sahadan silip atmıştır.
herrera'nın meşhur inter'ini kendi sahasında 1-0 mağlûp eden sivori'nin juventusu'nu 4-2 lik hezimete uğratan bu takım ne yapmış ve nasıl oynamış da bu neticeleri elde etmiş anlayamadım doğrusu.
koca palermo takımında göz doldurabilen üç futbolcu görebildim. bunlar sağaçık de robertis, sağhaf prato ve soliç fernando'dur.
recep'in şaheser futbol oynadığı, cendemir'in, suat'ın ve iki ahmet'lerin çekip götürdükleri galatasaray takımı fırsatları biraz daha iyi değerlendirmiş olsaydı, italya'da ismi büyüğe çıkanların yapamadığını galatasaray dün pekala yapar ve metin'in takımını bozguna uğratırdı.
futbol oynamayan, dokuz kişiyi kalenin önüne çekip kademeli müdafaa kuran palermo takımında santrfor metin'in yükleneceği vazife çok güç. başarı ihtimali ise o derece zayıftır.
ben, doğrusu metin'e, dünkü maçı gördükten sonra hakikaten «talihsiz futbolcuymuş» diyorum.
maçın başlamasına 15 dakikacık var.. fakat galatasaray'ın soyunma odasında bir tek hazırlanan bile yok. bekliyoruz...
metini bekliyoruz, idarecilerimiz palermo'lularla adeta gırtlak gırtlağa müzakeredeler. italya'da metin'i takımlarında oynatmayan palermo'lular türkiye'de de onu takımında oynatmamak istiyorlar. halbuki mithatpaşa'yı tıklım tıklım dolduran seyirciler de palermo'nun metin'li bir galatasaray'dan alacağı dersi görmek için gelmişler.
soyunma odasının kapısının dışında sabırsızlıkla gezinirken birden idarecilerin güler yüzleri gözüktü. ve sevinçle seslendiler. «metin bizde oynayacak, geliyor» ben de sevinci içeriye müjdeledim, çocuklar şevkle soyunmağa kovuldular ve derken metin de gelip aralarına katıldı. kucaklaşmaları metin'in futbol izzeti nefsini kurtarmak için azimle hazırlanmaları görülecek şeydi.
şöyle konuşmaya mecbur kaldım: «dışarıda fevkâlade günlerin havası esiyor. fakat içerde, burada ben bir fevkalâdelik göremiyorum. metin hepimiz kadar bizden ve galatasaray'dan. yalnız şu var ki, bu bizden, galatasaraylı metin'imizi küçümseyen bir takıma karşı oynayacağız. metin bu aşırı heyecanlı ve gergin durumu ile tek başına belki bir şey ispat edemez. sizler hep birden türk futbolunu italyan futboluna karşı temsil edip metin'in hakiki takımıma palermo'dan daha iyi futbol oynadığını ispat edeceksiniz ama sadece futbolünüzle, sporculuğunuzla, efendiliğinizle.»
ve galatasaray çıktı. hususi maç yapan birinci sınıf bir profesyonel takıma zerre kadar yakışmayacak şekilde korkakça kapandıkça kapanan palermo'yu çok üstün futbolu ile ezdikçe ezdi.
böylece metin'i beğenmeyen palermolular metin'in yanında kendisine hiçbir iş düşmediği için belki turgay'ın büyük klâsını göremediler ama candemir'i, k. ahmet'i, suat'ı, ergun'u, b. ahmet'i, recep'i, talât'ı, uğur'u ve bunlara iyi niyetle yardım etmeğe çalışan ayhan'la selçuk'u muhakkak ki gıpta ile seyrettiler.
fakat ne yazık ki, netice ve gol bakımından pek ucuz kurtuldular. zira sahada en az vilardo veya remondini kadar palermo'yu düşünen pek misafirperver bir hakemimiz vardı.
metinin sahaya çıkışı ile müthiş bir taraka koptu. bu gök gürültüsü gibi bir şeydi. ve sonra sanki tribünlerdeki 26.000 seyirci bir anda dile gelerek «metin, metin çok yaşa» temposunu tutturd ular.
bu 26.000 seyircinin hepsinin galatasaray'lı olduğunu iddia etmek güç. ama hepsinin metin'i sevdiği şüphe götürmez.
uzun yıllar koştuğu, didindiği, sahaya ürkek adımlarla çıkmıştı metin. ellerini havaya kaldırmıştı. her taraftan birden yükselen sevgi tezahüratına mukabele ediyordu.
tribünde oturanların gözlerini dolduran bu manzara metin'in de elbette gözlerini yaşartmıştı.
o yana koştu, bu yana koştu, selâm verdi, selâm verdi. candan, gönülden selâmlardı bunlar.
hissen havaya «bu derece konsantre olan bir futbolcudan elbette ki fazlasını beklemek doğru olmazdı. nitekim metin de oynayamadı.
futbol moral oyunu. palermo'da manen yitirilmiş, morlamen çökmüş metin'i bir maçta ayağa kaldırmak... bu imkânsız bir iş.
anladık ve hissettik ki, futbolu sanayi haline getirmiş olan italya'da sanatçı vasfına sahip ve hassas bir insanın donuklaşması, katılaşması ve bir makine gibi randıman vermesi kolay değil.
bu metin'in talihsizliğini hem palermo gibi derme çatma bir takıma düşüşünde, hem de maddiyatın her şeye hâkim olduğu insanların birbirlerini öğüttüğü italya'nın futbol sanayiinde görüyoruz.
«metin'in maçı» olarak başladı, «recep'in maçı» olarak bitti. aslında bu, metinin şahsında türk futbolunu küçümsemiş bir palermo'ya, seyircisi ve oyuncusuyla türk futbolunun verdiği büyük dersti.
* * *
verdiğimiz «gol kralı»na haftalarca takımda yer bulamamış sonra da adına «talihsizlik» demişlerdi. dün gece palermo'yu yakından görünce anladık ki, metin için gerçek «talihsizlik», futbolu sahadan çok, idare heyeti odalarında oynayan böyle sönük bir takıma gitmiş olmaktı.
***
palermo'nun bekleri iyi imiş..
rivayet bu...
ya dün geceki hakikat: meselâ bir küçük ahmet, bütün palermı defansından daha büyük oyun çıkardı. îı.
palermo'nun hafları iyi imiş... bu da, rivayet!...
çünkü akşamki hakikat: meselâ bir büyük ahmet yanında bütün palermo hatları küçük kaldı.
malavasi... borjesson... fernando... boyuna ne sayıyoruz: tek başına bir recep, bütün palermo takımından daha üstündü işte!
***
metin için böyle bir maçta «ideal metin'in oyunu» nu göstermek, her bakımdan zordu. şartlar, sanıldığının aksine, hep metin'e karşıydı dün gece... ama her galatasaraylı «bir metin» olarak palermolulara türkiye'de futbolun varlığını ispat edebilecek kudretteydi.
* * *
metin'i dün iki palermolu tutuyordu. halbuki palermo'da iken. bu istidatlı yıldızı bir teki tutmamıştı.
* * *
ister misiniz şimdi «bu oyuncuda istikbal var» deyip receb'i transfere kalksınlar. evet, recep'in istikbali de var, mâzisi de var. ya palermoluların? topa doğru dürüst vuracak hali yoktu hiçbirinin...
***
saha gene güzel ışıklıydı. ama, ışıkların bu kudretine rağmen sahada gölgeler gene çoktu. ve galiba, başta sicilya'da şişip mithatpaşa'da sönen isveçli santrforu borjesson olmak üzere, palermo takımı bütünüyle bir muhteşem gölge idi.
***
uzun sözün kısası, galatasaray dün gece vilardo'nun takımını bilardo topu gibi oradan oraya savurdu ve sonunda bir de baktık ki... bu top yeşil çuhalı masanın kalesindeki delikten süzülüp gitmiş: ortada ne borjesson var, ne fernando, ne de palermo...
netice: g. saray ve palermo metin mevzuunda anlaşamadılar
palermo atina'ya gitti
vilardo "metin'e g. amerika turnesinde son bir şans daha tanıyacağız" yenal ise "oktay'ı almağa çalışacağız" dediler
dün akşam takımı ile birlikte italya'ya dönen palermo kulübü genel sekreteri dr. salvadore vilardo, galatasaray'ın geri almak istediği metin oktay'a amerika turnesinde son bir sanş tanınacağını ve hakkındaki kararın sezon sonunda verileceğini açıklamıştır.
metin'in iadresi mevzuunda iki taraf idarecileri arasında dün sona eren müzakereler etrafında galatasaray kulübü başkanı ulvi yenal «palermo kulübünün selâhiyetli şahıslarının bu beyanlarına rağmen, metin'in italya'da kalacağını zannetmiyorum.» demiştir.
yenal, metin'in iadresi meselesinini palermonun istanbulu ziyaretiyle dikkatli bir şekilde tetkik edildiğine temasla şu beyanatta bulunmuştur: «palermo idarecilerine metin'in niçin kendi takımlarında oynayamaduğını iki noktada izaha çalıştık.
1.dâ-üs-sıla,
2. palermonun oyun stiline uyamaması.
italyan idareciler ilk nokta üzerinde bizimle mutâhık olduklarını bildirdiler. ikincisinde ise aksi tezi müdafaa ettiler. metin'in palermo'ya transferini takip eden günlerde çok iyi oyunlar çıkardığını, ancak sakatlandıktan sonra durumunun sarsıldığını ileri sürdüler. onlara göre futbolcumuzun, palermo'nun stiline uyamaması mevzubahis değildir. netice olarak, metin'den istifade edemeyeceklerini belirttik ve galatasaraya verilmesini istedik. palermo kulübü amerika turnesi dönüşünde kararını bize bildirecek ve metin'i satışa çıkaracaksa, ilk teklifi galatasaray'a yapacaktır.»
palermo yunanistan'a gitti
palermo takımı dün saat 18 de uçukla atinaya gitmiştir. pembe - siyahlılar bugün atinada olimpiyakos ile karşılaşacaklardır. kulüp resisi salvadore vilardo, «türkiyede gördüğümüz yakınlığa hiçbir memlekette rastlamadığımı samimi olarak söyliyebilirim. memleketinizden çok iyi intibalarla ayrıldım.» demiştir.
antrenör remondini ise, «ben her zaman metin'e bir antrenörden ziyade ağabeylik etmekteyim. metin sadece vatan hasretinden iyi oynıyamıyor. metin'in aleyhinde çalıştığım şeklinde çıkarılan dedikodular yanlıştır» şeklinde konuşmuştur.
takımı ile birlikte atinaya hareket eden metin «yakında herşey belli olacak. ben türkiyeye dönmeyi arzu ediyorum» demiştir.
isveç'in göteborg posten gazetesi yazarı nils halden'e göre: "börjesson metin'den daha iyi durumda"
palermo'nun türkiye'yi ziyareti sırasında, italyan takımı ile istanbul'a gelen isveç'in göteborg posten gazetesi yazarlarından nils halden, g. saray forması altında seyrettiğim metin'i borjesson'la mukayese ederek milliyet için aşağıdaki makaleyi kaleme almıştır.
sayın milliyet okuyucuları, sütunlarında bana yer veren meslektaşlarıma teşekkür ederken sizlere kendimi takdim etmek isterim.
ismim nils halden. isveç'in göteborg şehri milli takım komitesi başkanı ve göteborg posten gazetesi futbol münekkidiyim. türkiye'ye, palermo ile gelmemin sebebi, 18 nisanda stokholm'da rusya ile oynayacağımız milli maç için italya'daki futbolcularımızı, bu arada borjesson'u da seyretmektir.
italya'daki temaslarım hakkında sizlere evvelâ şunları söyleyebilirim. kurt hamrin'in ikinci kümeye düşmesi muhakkak olan udinese'de oynaması için teklifler son safhadadır. kendisini ikna etmeye çalışan arne selmosson'dur. şartlar çok iyi olduğu için hamrin belki kabul eder. etmese dahi, fiorentina'daki durumunun çok sağlam olacağı anlaşılıyor.
benden istenen ikinci ve «zor» kabul ettiğim hususa, yani metin'in börjesson'u mukayeseye gelince. bir gazeteci olarak bitaraf yapacağım tenkidlerle, metin'i çok seven hassas türk seyircisinin üzülmemesini isterim.
evvelâ metin, bir santrfor için lüzumlu «fizik» e sahip değil. top kontrolü noksan ve topu umumiyetle hasmı ile paylaşmaya razı gibi. fiziği düzelse belki rakibinden sıyrılabilir amma, palermo maçındaki hali ile buna imkân yok gibi. aleyhindeki faktörleri de kabul ederek «fazla tezahürat, tekrar eski takımında yer alması ve borjesson çatışması gibi» şanssız olduğunu kabul ile bu kusurlardan bir kısmını affedebiliriz. fakat duyduğumuz metin herhalde bu olmamalı. suat'ı, recep'i gördükten ve metin'in bunlardan da geçen sene üstün olduğunu duyduktan sonra türk oyuncusu için sadece «fazla heyecanı yüzünden»» oynayamadı diyeceğim. zira bu maçta metin, galatasarayın en zayıf elemanı idi.
borjesson'a gelince, isveç'im en iyi solaçığını santrafor olarak görmek bana üzüntü verdi. formunu çok kaybetmiş. isveç b takımında dahi oynayamaz. bu sebeple rusya kadrosuna çağırmayacağız. ancak tek meziyeti kalmış, o da sağa sola hiç durmadan koşabilmesi. netice vermedikten sonra bunun da faydası yok. unutmamalı ki, futbol netice oyunudur.
futbolunuza gelince. yüksek bir ferdi tekniğe dayanıyor. takım oyununa girdiğiniz takdirde avrupa'da başabaş maç yapamayacağınız çok az takım kalır.
hakeminize gelince. tebrik ederim. çok bitaraf ve tesir altında kalmadan güzel bir maç idare etti. seyircinize gelince. şimdiye kadar memleketim dahil, en iyisi.
tekrar teşekkür eder. isveç sporseverlerinin samimi selâmlarını sizlere iletirim.
bütün memleketin merakla gözlediği metin muammasının kalın kabukları ancak 2.4.962 pazartesi gecesş çatlayabildi. o gece yeşilköy hava alanında palermo kulübünü daha doğrusu metin'i karşılamak için toplanmış büyük bir kalabalık vardı. onlarca metin futbol demekti, şut demekti, gol demekti, mütevazı mert bir sporcu demekti ve daha çok da memleketten ayrı kaldığından ızdırap çeken, orada sevdiklerini, öz adetlerini, dinini, milliyetini ön planda tuttuğundan muaheze edilen temiz bir vatandaş demekti. ve herhalde birçok şeyler daha demekti ki onu kucaklamağa bu kadar candan koşup gelmişlerdi.
nitekim uçağın kapısı açılır açılmaz onu âdeta çekerek uçaktan alarak kendi toprağına ayak bastırdıktan sonra omuzlarda taşıdılar. biz bu heyecanlı kalabalığa sokulamadığımızdan olanlar uzaktan seyredebiliyorduk. ancak gümrük salonunda yanına sokulabildik. o fıldır fıldır cin bakışlı, yumuşak tatlı hareketli delikanlı öylesine değişmişti ki... gözleri donuk donuk bakıyor, hareketleri ile robot gibi kaskatı ve makinalaşmışa benziyordu... ayaküstü pek fazla birşey görüşemediğimiz için mecburen palermo kafilesini takiben kalacakları otele gittik. fakat metin'in donukluğu sanki bütün kafileyi yayılmış gibiydi. hattâ eski tanıdık, eski dost remondini bile bizleri sanki hiç tanımıyormuş gibi davranıyordu.
demir perdede gibi
bir ara metin yanımıza sokularak, beraber görülmekten çekinen bir hâl ile: «aman! baba ne olur beni bekleyin izin alıp çıkacağım. muhakkak sizle konuşmalıyım» dedi ve çabucak uzaklaştı otel salonlarında esen demirperde havası bizi son derece sıkmıştı. kapının önünde beklemeyi tercih ettik. bir hayli bekledikten sonra bir garson metin'den haber getirdi. «beni köşede beklesinler, geliyorum» diyormuş... nihayet gelebildi ve doğruca bizim eve yollandık. evde karşılıklı oturup birer yorgunluk kahvesi içtikten sonra metin'in nemli gözleri duvarda asılı bir gravüre takıldı kaldı. bunu o galatasaraya ilk girdiği sene kendi eliyle yapıp bana hediye etmişti. üzerinde zevkli motifler arasında (metin oktay ve galatasaray) yazılı bir gravür..
doktorun anlattıkları
uzun bir müddet hiçbir şey sormadan, söylemeden metini daldığı alemde bıraktım. o neden sonra biraz canlanır, eski metinleşir gibi oldu da konuştu: «biliyorum baba! bana birçok şeyler sormak istiyor, fakat kendinizi tutuyorsunuz. oradaki başarısızlığımın sebeplerini öğrenmek istiyor, fakat susuyorsunuz. ben size ne anlatsam belki de te'vile kalkıyor diyeceksiniz. iyisi mi alın şu mektubu okuyun. yazan palermoda tesadüfen dost olduğum bir doktor. fevkalâde bir insan... profesör giovanni cucco».
mektubu açtım ve okudum. okudukça da hayretler içerisinde kaldım. doktor kısaca şunları anlatıyordu: «bugün palermoda hiçbir kimse metin'in niye oynatılmadığını anlıyamıyor. halbuki bütün palermo metin'e hayrandır. metin seyrek olarak da sahada göründükçe onu diğerlerinden fazla alkışlıyarak bu sevgilerini açıklıyorlar. bence metin'i oynamaktan meneden belli başlıüç sebep var:
1 - bir ara antrenörlükten uzaklaştırılan antrenör remondini bunun metin yüzünden başına geldiğine inanıp onun baş düşmanı oluşu.
2 - bazı takım arkadaşlarının mesleki kıskançlıklarla metin'e cephe alışları.
3 - idarecilerin ekonomik sebepler yüzünden metin'i gerekidmanlarda gerekse dışarıda haddinden fazla yorup üzerek türkiyeye dönmeğe mecbur etmeğe çalışmaları. zira bu takdirde kontratın riayet etmedikleri mali hükümlerinden kurtulacaklarını sanmaları»..
mektup bitince bu sefer metin konuştu: «baba! bilmezsiniz bana neler neler yaptılar. adeta bir gangster çetesinin elindeyim. bu vilardo 20 adet fedaisi ile palermonun alı kıran baş keseni... antrenman sahasında biz çalışırken bile bir kenarda tabanca talimleri yapar. bu yıl alacağım 9 milyon lireti bir türlü vermiyor... halbuki gelecek mevsim başında da ayriyeten 12 milyon almam gerekiyor. beni usandırıp kaçırarak, bunların üzerine oturmağa çalışıyorlar. halk ise beni cidden seviyor ve oynatılmayışıma isyan ediyor. buna karşı da vilardo çetesi. metin italyanları sevmiyor. dini yüzünden bizlerden hoşlanmıyor gibi soğutucu yalanlar yayıyorlar. bütün bunlara o muhterem doktorun desteğiyle tahammül edebiliyorum. çünkü bana söz verdi. son torino maçından sonra kendisi ve avukatıyla beraber milano'ya gidip federasyon nezdinde resmen protestoda bulunacağız. kuvvetle muhtemel ki böylece kontratım fesholacak ve bem de aranıza kavuşacağım. lâkin lütfen bütün bu anlattıklarım aramızda kalsın. size yazdığım zaman açıklıyabilirsiniz.»
konuşa konuşa gecenin bir buçuğunu etmiştik. ertesi gece ise maç vardı. istemiye istemiye ayrıldık.
ve netice
şimdi metin'in beklediğim mektubu elimde. doktor ve avukatıyla milanodaymışlar. palermoyla resmen mücadeleye girişmişler. kısaca: «dönmeğe kararlıyım. yakında aranızda olacağım, yarın, öbürgün telefonla sizi arayıp kurtuluşumu müjdeleyeceğim.» diyor.
bizler de telefonunu, metin'i ve çektiği ızdırabın artık dinmesini sabırsızlıkla bekliyoruz...
1959 senesinde apar topar başlayan ve yarım sezon oynanan milli lig’in ilk gol kralı, 11 gol ile metin oktay olur. 1959-60’da 33 ve 1960-61’de 36 golle metin iki yıl daha tahtından inmez. golleri ile türkiye’yi sallayan metin’i, önceleri real madrid’in istediği yazılıp çizilir ama altay, beşiktaş, milli takım ve galatasaray’ı çalıştıran leanordo remondini işi resmiyete döker ve kral’ı italya’ya götürmek ister.
300 bin liraya serie a’ya
arşivlere göre 1924’de “bombacı” bekir (refet)’in almanya’ya gitmesi ile başlayan, 1927’de altay’lı “kara” vahap (özaltay)’ın fransa’ya, 1950’lerin başına bülent eken, şükrü gülesin ve bülent esen’in italya’ya, lefter küçükandonyadis’in italya ve fransa’ya gidişi ile devam eden futbolcu ihracatımıza’a, 1961-62 sezonu için 300.000 lira karşılığında serie a’nın yeni takımı palermo’ya “evet” diyen kral eklenir…
ilk maçında üç gol
13 ağustos 1961’de 25 bin kişinin doldurduğu la favorita’da ilk kez sahne alan kral’ın takımı portekizin güçlü ekiplerinden sporting lisbon ile hazırlık maçı yapar. metin, 22. dakikada sporting ağlarını havalandırdığında tribünlerden büyük bir sevinç gürültüsü yükselir. 72. dakikada attığı ikinci golle ise tribünler adeta yıkılmaktadır.
maçın bitmesine 6 dakika kala kaleci ile çarpışan metin’in yerlerde kıvranması ile büyük bir uğultu kopar. üzüntü, keder ifade eden bir uğultudur bu… takım kaptanı ve remondini metin’e koşar… tedavinin ardından seke seke ayağa kalkan metin, 3 dakika sonra aldığı pası öyle bir kaleye havale eder ki… tüm seyirciler hep bir ağızdan “metin, metin” diye tempo tutmaya başlamıştır. bu tablo karşısında maçı takip eden birkaç türk gazetecisinin gözlerini buğulanır…
önce dizlerim titredi
“ülkemden ayrılıp italya’ya geldiğimde çok tedirgindim. sporting maçına çıktığımda fenerbahçe – galatasaray maçlarından farklı bir şekilde titredi ayaklarım. ancak 20 dakika sonra kendimi bulmaya başladım. eğer başarılı olduysam bunda, seyircilerin ve takım arkadaşlarımın hissesi çok büyüktür… ” diyen metin, gösterdiği performansla italyan futbol camiasına bomba gibi düşer. gazeteler, “halk silahın buldu”, “sporting’i metin yendi”, “delici vasıflarıyla dikkate değer bir futbolcu” gibi başlıkları atar…
şanssız bir açılış
ama sevinç uzun sürmez. zira, kral maçda aldığı darbelerden dolayı sakatlanmıştır. serie a’daki ilk maçta yerini alamayan metin, o günlerde italya’ya geleceği söylenen can bartu için milliyet’e yazdığı mektupta, “gel kardeşim. memleket hasreti ne kadar kahredici olsa da ‘turco’lar daima muvaffak olmalı… bekliyorum…” diyerek seslenmektedir…
ilk hafta deplasmanda bologna’ya 1-0 yenilen palermo’nun la favorita’da ilk kez sahne alacağı maçta kral pembe – siyah forması ile çimler üzerindedir. güzel bir oyun ve ilk resmi golünü imzasını atar ama takımının spal ferrara’ya 3-1 yenilmesini engel olamaz.
türkiye’den metin’i izlemek için gelen 300 dolayında türk’ün de tribünde yerini aldığı 3. hafta maçında metin’li palermo evinde, güçlü milan ile golsüz berabere kalarak serie a’daki ilk puanlarını alır.
nefis bir röveşata
4. hafta olimpico’da roma’ya 5-2 yenilen palermo’nun ikinci golünü nefis bir röveşata ile atan metin, bir sonraki hafta catania deplasmanında sakatlanır. 3 hafta takımından uzak kalan metin’i, futbol yazarları “gol sultanına ne oldu?” , “sporting maçından sonra bir türlü kendisini gösteremedi” diyerek eleştirmeye başlarlarken, remondini, “metin’e güvenim tam. sakatlığı geçtikten sonra kendisini gösterecektir” diyerek savunmaktadır… metin’in abano kaplıcasında çamur banyosu ile iyileşmeye çalıştığı 3 haftada palermo, fernando ve maestri’nin golleri ile 2 galibiyet ve 1 mağlûbiyet alır. bu süre zarfında palermo’da çok kritik bir gelişme olur. baş antrenör remondini yerine takımı yardımcısı oscar montez yürütmeye başlar. önceler çok önemsenmeyen bu kritik görev değişimi ileride çok büyük olaylara sebebiyet verecektir. 9. hafta’da juventus ve 10. haftada padova ile 0-0 berabere kalınan maçlarda forma giyen metin’in gol atamaması eleştirilmeye başlanır bu sefer de.
milli takımda alınan nefes
1962 dünya kupası eleme maçlarında norveç ve rusya’ya karşı görev almak için türkiye’ye gelen metin, 28 ekim 1961 tarihinde milliyet’e “da-üs-sıla”dan bahseden çok dertli bir mektup kaleme alır. memleket hasretine hala alışamadığını ama italya’da kendisine çizdiği hedefe ulaşmak için inancının tam olduğunu anlatır. her iki maçta’da birer gol atan metin, italya’daki gol orucunu milli takımda gösterdiği performans ile bozar ve italya’ya büyük bir umutla döner.
ağır bir sakatlık
la favorita’da oynanan 13. hafta maçında, palermo, lecco’yu 1-0 yener ama kral çok ağır bir sakatlık yaşar. önceleri lifinin koptuğu, sonraları ise sol ayak bileği çatladığı söylenen kral, 45 gün formasından ayrı kalacaktır. bu süre zarfında montez’in isteği ile metin’in eksikliğini doldurmak için juventusun isveçli futbolcusu borjesson transfer edilir. şansızlıklar birbirini kovalamaktadır. bir de bunlara, metin’siz geçen haftalarda palermo’nun destan yazması eklenince… 5 hafta sürekli olarak galip gelen takım bununla da kalmaz, 6 gol atıp kalesinde hiç gol görmez. serie a’ya yeni yükselen bir takımın ortaya koyduğu bu performans italyan futbol yazarlarından tam not almaktadır.
yaman çelişki
7 haftalık bir ayrılıktan sonra ligin 21. haftasında la favorita’da metin tekrar sahne alır. son derece hırslı bir şekilde lig dördüncüsü roma’ya karşı savaşan kral, beş gollük şut sallar kaleye. roma kalecisi cudicini’nin nefis kurtarışlarla kalesinde devleştiği maç 0-0 biter ama teknik direktör montez maçtan sonra “maçı kazanamadık ama metin’i kazandık” der… der ama bir sonraki hafta garip bir kararla metin’i kadroya almaz.
bu durum basını ikiye böler. bir kısım, “neden metin oynatılmıyor” diye montez’e yüklenirken, diğer bir kısım “metin istenileni veremedi. türkiye’ye gönderilsin” demektedir.
şaşalı dönemin ardından bir düşüş yaşayan palermo’da montez, venezia’ya karşı metin’e tekrar şans verir. 1-0 mağlûp olunan maçın ardından metin “tek başıma gol atmam çok zor” diyerek montez’i eleştirir. ama asıl bomba 28 ocak 1962’de metin’in milliyet’e zehir zembelek bir mektup yollması ile patlar. babasına hitaben yazdığı duygu dolu ve sinirli mektubuna, “özür dilerim. başarıya biraz geç kaldım” diyerek başlayan metin, remondini ile montez çekişmesinden ötürü forma bulamadığını dile getirir. remondini’nin kendisini ve montez’in önce fernando ardından da borjesson’u palermo’ya getirdiğini , bu yüzden şu an sazı elinde bulunduran montez’in antrenörlüğü remondini’ye bırakmamak için kendisine şans vermeyip antremanlarda bile özel olarak ilgilendiği borjesson’a forma verdiğini anlatır. “sen beni iyi tanırsın baba, iş güçleştikçe hırsım daha da yalınlaşıyor. biraz bekleyin.” diyerek mektubunu bitirir.
gerçekleşmeyen randevu!
la favorita’da 3-1 kazanılan sampdoria maçında tekrar formasına kavuşan metin gollerden birine imzasını atar. bu gol kral’ın palermo’daki 3. resmi golüdür. ne yazık ki bu maçta metin bir kere daha sakatlanır… metin şansızlıklarla boğuşurken can bartu, o yıl serie a’da fırtına gibi esen fiorentina’nın mor menekşeli formasını giymeye başlamıştır. ilk maçlarında ortaya koyduğu futbolla metin gibi “bomba” etkisi yaratan can, sonraları dalgalı bir performans tutturur. verdiği beyanat ve röportajlarda sürekli metin’in çok iyi bir futbolcu olduğunu ama italya’da şansız olduğunu dile getiren can’ın fiorentinası ile metin’in palermosu serie a’nın 25. haftasında floransa’da karşı karşıya gelecektir. ama ne büyük bir şansızlıktır ki, her iki futbolcu da sakatlıkları nedeniyle sahada değil tribünde yer alır.
galatasaray’da kral kampanyası
27. haftada gazeteler metin’in galatasaray’a dönmek istediğini yazmaya başlar. açıklamalar peş peşe gelir. palermo’nun 300 bin lira karşılığında metin’i galatasaray’a verebileceği yazılır. metin’in türkiye’ye döneceği haberi galatasaray cephesini de hareketlendirir. galatasaray başkanı ulvi yenal, ”300 bin liraya sattığımız futbolcuyu sezon ortasında bu rakamla geri almamız olası değil” derken taraftarlar 300 bin lirayı toplamak için kampanya başlatırlar. metin, 25 şubat 1962’de milliyet’e bir mektup daha gönderir ve palermo’da kalmak istediğini, artık iplerin montez’de değil başkan (bazı kaynaklara göre başkan yardımcısı) vilardo’da olduğunu söyler ve mektubun sonuna bir not düşer, “lütfen teşfik edici mektuplarınızı bana yazın, idareci ve teknik adamlara karşı sert ifadeler taşıyan mektuplar göndermeyin. geçinmek zorunda olduğum insanlarla bağım kopsun istemiyorum.” zira, metin’in venezia maçından sonra milliyet’e yazdığı yazıdan sonra türk futbolseverler palermo kulübü binlerce zehir zembelek mektup göndermiştir. bir mektup da montez’den
28. hafta’da oynanan ınter milan maçından önce 3 mart 1962’de garip bir şey olur ve oscar montez milliyet gazetesine bir yazı yazıp metin hakkında kendini savunur. metin’in iyi bir futbolcu olduğunu ama sakatlıklardan dolayı tam verim alamadıklarını söyler. 3-1 kazandıkları sampdoria maçından önce takımı remondini’nin hazırladığını ve o’nun metin’i oynatmak istemediğini ama kendisinin tüm palermo’yu karşısına alarak metin’e şans verdiğini, o’nun da bu şansı çok iyi kullandığını söyler.
palermolu kral, palermo’ya karşı!
bir türlü takıma giremeyen metin “b” takımında antrenmanlara çıkmaya başlarken gazeteler hararetle türkiye’ye döneceğini yazarlar. işte bu günlerde garip bir olay olur, plermo başkanı vilardo, türkiye’ye gelip galatasaray ile bir dostluk maçı yapmak istediklerini açıklar. galatasaray cephesi şaşkına döner. ne yapacaklarını bilemezler. önce teklifi reddederler çünkü onlara göre vilardo, metin’in değerini arttırmak için türkiye’ye gelmek istemektedir. yine garip bir durum olur ve feriköy süpriz bir şekilde palermo’nun teklifini kabul eder. hem palermo’yu çağırır hem de fenerbahçe ile anlaşıp palermo’yla maç ayarlar. fenerbahçe sonraları lig maçları olduğundan maçı iptal eder ve galatasaray teklifi kabul eder. 2 nisan 1962 saat 20:45’de palermo uçağı istanbul’a indiğinde yer yerinden oynar. yüzlerce galatasaray taraftarı metin’i omuzlarında taşır. tazahüratlar, sloganlar derken palermolu futbolcu ve idareciler şaşkına döner. 3 nisan 1962 saat 19:40 civarlarında galatasaray soyunma odasında tüm futbolcular hiçbir şey yapmadan beklemektedir. oysa 20 dakika sonra palermo ile mithatpaşa’da maçları başlayacaktır. bir gürültü kopar ve tüm futbolcular sevinç içinde giyinmeye başlar… palermolular metin’in, galatasaray formasını giymesini kabul etmiştir…
siz mi metin’e böyle yaparsınız!
aylardır “a” takımla maç yapmayan, moralman çökmüş ve inanılmaz bir heyecan yaşayan metin sahada ruh gibi dolaşırken, bir yandan galatasaraylı 10 futbolcu şampiyon kulüpler kupası finali oynuyormuş gibi maça asılırken, bir yandan da tribünler hiç susmadan metin’e tezahüratlar yapmaktadır. recep’in golleri ile galatasaray maçı 2-1 kazanır. sahada büyük bir sevinç vardır ama asıl sevinç bu zaferin metin için alınmış olmasıdır. galatasaraylı futbolcular metin’e kötü davranan palermo’luları cezalandırmışlardır!
maçtan sonra vilardo, metin’in maçtaki durumuna işaret edip “işte bu yüzden oynatmıyoruz” derken, galatasaray’lılar, metin’e sahip çıkıp türkiye’ye geri getireceğiz der.
yuvaya dönüş
o sezon metin palermo formasını resmi olarak bir kere daha giymez. palermo sezon sonunda metin’i de yanlarına alarak amerika’ya gider. önceleri basında metin’in hazırlık maçlarında iyi oynadığı yazılıp çizilir ama sonraları vilardo, “transfer yapmak için metin ve birkaç futbolcuyu satacağız” açıklaması yapar. galatasaray, 159 bin lira karşılığında metin’in bonservisini alıp 26 temmuz 62’de imza töreni düzenler.
metin, italya’da sakatlıklar, teknik adam çekişmeleri ve vatan hasreti yüzünden kötü bir sezon geçirirken ankara demirspor’lu fikri elma 21 golle gol kralı olur. bu sayı metin’in gol kralı olurken attığı gollerin neredeyse yarısı kadardır. 1962-63 sezonunda metin yine gol kralı olur ama bu sefer tam 38 golle… futbolseverler taçsız kralın bu rekorunu geçecek olan bir futbolcuyu seyretmek için tam çeyrek asır beklerle ve 1987-88 sezonunda tanju çolak 39 gol atıp gol kralı olur…
ahmet çakır'ın "taçlı kral metin oktay" kitabından;
metinle beraber on beş yıl halit kıvanç spiker-tercüman gazetesi yazarı
metin'siz günler, haftalar... birden aramızda gene... palermo ile... metin'li galatasaray oynuyor metin'in italyanları karşısında... metin'in en zor maçı belki de... değişik duygular arasında "his adamı" metin'in ayakları tutuluyor. hele mithatpaşa'da o geceki muhteşem tezahürat... stadı metin'in varlığı aydınlatıyor. 3 nisan 1962 bu maçın tarihi...
ahmet çakır'ın "taçlı kral metin oktay" kitabından;
taçsız ve tek kral metin oktay mustafa bayka galatasaray dergisi, eylül 2002
"yumuşacık, yusyuvarlak... hareketli... ele-avuca sığmaz... zıp zıp zıplar, yerinde durmaz. onunla ilk tanıştığım gün, ayakkabısının bağlarını bile kendi bağlayamayan, yürümeyi yeni yeni öğrenmiş minicik bir çocuktum... 'sen de nereden çıktın?' der gibi vurdum ona... o ilk vuruşla birlikte, yolum da değişti, hayatımda. (...) çaresiz, kader bağlamıştı bizi... ondan ayrılamıyordum... benim en iyi arkadaşım olmuştu."
metin oktay meşin yuvarlakla bir yaşam boyu süren ilişkisini bu benzersiz satırlarla anlatıyor. galatasaray kimlik ve ruhunun yaratılmasında leblebi mehmet, aslan nihat, berlin panteri turgay seren, eşfak aykaç, baba gündüz, coşkun özarı ve adını sayamadığımız nice futbolcunun yanında metin oktay'ın apayrı bir yeri vardır. yarım yüzyıldır süren metin oktay efsanesinin canlı tutulması amacıyla üzerimize düşen görevi yerine getirmeye çalıştık.
galatasaraylılık ruhu ve metin oktay
ali kırca'nın dediği gibi,"galatasaraylılık ruhu, yalnızca galatasaray'a ait bir kimlik tanımıydı." spor yazarlığında bir duayen olarak gördüğüm eski fenerbahçeli futbolcu halit deringör de yazılarından birinde galatasaray'ın bu özelliğine değinmişti: "(...) ama galatasaray'da paradan da kuvvetli olan bir şey var. o da galatasaraylılık ruhu."
1961 yılının yazı benim için tam bir kabusa dönüşmüştü. ligi 36 golle kral olarak bitiren metin, italya'nın palermo takımına transfer olmuştu. inanmak istemiyordum ama gerçekti, metin gidiyordu.
ayrılık acısı daha o gitmeden çocuk kalbime çökmüş, sanki galatasaray'a küsmüştüm. futbolla bütün bağımı koparacaktım nerdeyse. sonra gerçekten, başımı iki elimin arasına alarak düşündüm, düşündüm. evet metin ilahımdı ama galatasaray'a olan sevgim daha büyüktü ve bu sevgi acımı hafifletecekti. artık metin'i gazetelerdeki haber ve fotoğraflarından izliyor, özlemimi bir nebze olsun dindirmeye çalışıyordum.
mithatpaşanın bir gecelik tribünleri
belleğim beni yanıltmıyorsa, 1962'nin şubat ayıydı (daha sonra, doğru ayın nisan olduğunu sayın servet oktay ve rıfat pala'mn bana hediye ettikleri "top ve ben" adlı kitaptan öğrendim). bir mucize gerçekleşiyor ve palermo galatasaray'la bir dostluk maçı oynamak için istanbul'a geliyordu. aylarda yanılabilirim ama maçın bir sah gecesi oynandığına eminim. salı sabahı okul yolunda mithat paşa'nın önünden geçerken bayraklan görmüş ve içim içime sığmamıştı. bu maça mutlaka gitmeliydim ve metinimi seyretmeliydim. ama bir problem vardı. o dönemde gece maçlarına yalnız gitmeme izin yoktu. babam da anadolu'da görevde olduğundan liseli dayımı (boru zeki-1244) razı etmek ve birlikte maça gitmek tek çözüm olarak görünüyordu. o gün ders mi dinledim yoksa saatleri mi saydım, hiç bilmiyorum. okulun bitiş saati 16'da fırladım ve olabildiğince çabuk eve geldim (bu arada "hastane" durağının oldukça kalabalık olduğunu da gözlemiştim). bereket dayım evdeydi ve teklifimi yineletmedi. o da metin'i özlemişti. ama bir sorun daha vardı. sağolsun dayım biraz ağırkanlıydı. maç saat 20'deydi. bütün 'hadilemelerime' karşın evden ancak saat 19'da çıkabildik. kapalı tribünün önüne geldiğimizde tüm kapıların kapalı olduğunu ve hatırı sayılır bir taraftar grubunun, ana demir kapıyı kırmaya çalıştığını endişeyle gördüm. istanbul sanki bir sel olmuş ve metin sevgisiyle 'stadyum'a akmıştı. alt tarafı özel bir karşılaşma, bir dostluk maçıydı. ama işin içine metin oktay faktörü girmişti. bu arada duyduğum endişe, tabii ki kapının kırılacağı değil, kırılamayıp bizim dışarıda kalacağımız yönündeydi. doğal olarak kapı kınlamadı ve biz son bir umutla şimdiki yeni açık tarafına gittik. o tarihte zannediyorum yeni açığın inşaatına yeni başlanmıştı ve 'gazhane' tarafındaki tepeden sahanın tümü görünüyordu. karanlıkta hemen bir imece çalışması gerçekleştirildi. inşaatta kullanılan bidonlar belli bir mesafe uzaklığında, kayalarla desteklenerek sabitlendi ve her iki bidon arasına olabildiğince sağlam iki kalas yerleştirilerek, yeni açığın üst gecekondu tribünleri tamamlanmış oldu. her 'mini tribün' yaklaşık 8 kişiyi taşıyordu ve bunların sayısı tahminen 50'lere ulaşıyordu.
"sayı yap metin, sayı yap"
takımlar sahaya çıkmıştı ve ortalık "metin, metin" sesleriyle inliyordu. metin galatasaray formasını yeniden giymişti. "sayı yap metin, sayı yap" tezahüratına sallanan kalasların üzerinden biz de katılıyor ve bu arada istenmeyen kazalar da oluyordu. ama ne gam. metin oradaydı ve biz onu bağrımıza basıyorduk. metin, eski metin değildi. goller kaçırıyor ve üzerindeki durgunluğu atamıyordu. devreyi 1-0 yenik kapadık, ikinci devre iş çığırından çıkmış, maç tam bir final maçına dönüşmüştü. tüm takım metin için oynuyor, ona bir galibiyet armağan etmek istiyordu, önce beraberlik, sonra da beşiktaşlı büyük futbolcu baba recep'in (recep adanır) unutulmaz frikik golü geldi. o gece, statdaki tüm seyirci (stat dışındaki bizler de!) ve oyuncular görevimizi yerine getirmiş ve metin'i mahcup etmemiştik. (...)
ahmet çakır'ın "taçlı kral metin oktay" kitabından;
palermo serüveni kısa sürdü
metin oktay, italya'da oynayan sayılı türk futbolcularından biridir. futbolumuzun bugüne oranla dışa kapalı sayılabilecek bir dönemde bu elbette ki çok önemli bir iştir. fakat bunu kırık bir öykü olarak nitelemek doğru olur. çünkü o, italya'da oynanan savunmaya dayalı sert futbola ayak uydurmakta zorlanmış olmasının yanında yurt özlemi nedeniyle de sıkıntı yaşamıştır. kral, yapı ve yaradılış olarak ülkesinden ve dostlarından uzak kalabilecek biri değildir.
böyle bir olayın gündeme gelmiş olmasının nedeni, daha önce türkiye'de görev yapmış bulunan italyan teknik adam remondini'nin palermo kulübünde görev almış olmasıdır. remondini, metin oktay'ın yeteneklerini bilmektedir. onun gibi bir golcüyü takımına kazandırmak için çok isteklidir. nitekim transfer için haftalarca süren görüşmeler yapılır ve sonuca ulaşılır.
metin oktay, palermo'ya transferini şöyle anlatır: "... yün mensucat, izmirspor, genç milli takım, galatasaray ve palermo... artık yeni bir dünyada idim. pembe siyah formalı takımın bir futbolcusu olarak italya'da futbol hayatımı devam ettirecek, belki de uzun yıllar bu sicilya adasında kalacaktım.
"...spor bir kıyafetle palermo kulübüne gidecektim. lacivert bir tişört, açık renkli bir pantalon ve siyah ma-kosen... otelden çıktım. antrenörüm remondini ve bu transferdeki temsilcim al-tayh hayri yorgancıoğlu ile buluştum. remondini sevinç içindeydi. benim burada büyük işler yapacağıma inanıyordu..."
açıkçası metin gibi duygusal ve bulunduğu ortama bağlı birinin böyle bir serüvene atılması anlaşılır gibi değildir. ancak bu karan almasında iki önemli neden vardır: birincisi, çok sevdiği istanbul'dan biraz da bunalmıştır.
bu, çelişkili bir durum gibi görünür ama öyle değildir. o dönemde de bugün de yıldızların dışarıdan çok parıltılı sanılan yaşantılarının tatsız ve sıkıntılı yönleri de yok değildir. metin oktay gibi hemen her isteyene elindeki avucundakini verecek kadar cömert birinin, böylesi isteklerden bunaldığı zamanlar da olacaktır.
bunun dışındaki insan isteklerine de yetişebilmek kolay değildir. kendisi bunlara hapisane olayının ve boşanmasmın travmalarını da ekler ki elbette haklıdır. bunlar, ondan çok daha güçlü duygusal yapıdaki insanların bile en azmdan bir süre bulunduğu ortamdan uzaklaşma isteği duyabileceği kadar ağır sorunlardır.
ikincisi, metin oktay'ın ülke şuurlarını aşan ünü de italya serüveninde bir etkendir. daha önce türkiye'de çalışmış bulunan remondini, şimdi italya'da ondan yararlanmak istemektedir.
gerçi o buna pek kulak asmaz ama türkiye'de kazanılacak miktarın çok üstünde para da görmezden gelinecek gibi değildir. günler süren görüşme maratonunun ardından metin, palermolu oluşunu şöyle anlatır: "palermolular istanbul'daki pazarlıkta koluma bir altın saat taktılar. saati takarken de bunun muhafazakar ve geleneklerine bağlı sicilya bölgesinde bir adet olduğunu söyleyip şöyle dediler: bu saat metinle palermo arasında kesilen sözün bir işaretidir.
"her şey stadio favorita'nın kapalı tribününün altındaki büyük salonda olup bitmişti. 45 milyon lirete yani 675 bin türk lirasına palermolu olurken, italyan kulübüne transfer eden üçüncü türk futbolcusu olmuştum. şükrü gülesin ve bülent eken'den sonra metin oktay... bilemezsiniz 10 temmuz 1961 günü ne kadar gururluyum..." aslında pek kolay bir anlaşma da olmamıştır. italya'daki görüşmtam 10,5 saat sürmüştür. transferin gerçekleşmesinde önemli bir rolü bulunan hayri yorgancıoğlu sözleşmenin her maddesinin üzerinde özenle durur. milli maçlarla ilgili izinler, metin'in istanbul'a geliş-gidişleri ayrıntılı olarak düzenlenir.
o günlerde yaşanan bir başka olay bizim memleketin nasıl bir açıkhava hapisanesi olduğunu gösterecek niteliktedir. metin oktay italya'ya gitmek üzere pasaport işlemlerini yaparken karşıyaka askerlik şubesinden bir ihbar gelir ve 9 gün eksik askerliği olduğu için yurtdışına çıkmasının sakıncalı olduğu bildirilir.
elbette ki bunda memleketin 27 mayıs 1960 darbesi sonrasında oluşunun da payı vardır. askerlik şubesinden gelen uyan, ortalığı karıştırır. metin oktay bir yandan italya düşü görürken öte yandan da yeniden paşakapısı cezaevinin yolunu tutma olasılığı ortaya çıkmıştır.
neyse ki bu kez derdini anlatabileceği birilireni bulmak mümkün olabilmiştir. dönemin istanbul valisi refik tulga olayla bizzat ilgilenir ve metin'in pasaport alıp italya'ya gitmesini sağlar.
baba gündüz'ün mektubu
elbette ki metin oktay'ın italya'da futbol oynayacak oluşu önemli bir olaydır ama burada ne gibi güçlükler yaşayabileceğini en iyi bilenlerden biri de baba gündüz'dür. temmuz başında palermo için imza atan metin oktay istanbul'da yeni takımına katılmadan önceki son tatilini geçirirken gündüz kılıç da onunla ilgili olarak palermo kulübü başkanına bir mektup yazmakta yarar görür.
"bambaşka birisiydi baba gündüz. kültürlüydü, bilgiliydi, babacandı, şefkat doluydu. bu özelliklerini futbolcularla kurduğu ilişkilerine de yansıtırdı. metin oktay palermo'ya transfer olduğunda, başkan vizzini'ye çok özel bir mektup yazmıştı.
"arayıp taransa dip köşelerde, arşivlerde, eşi benzeri yoktur bumektubun türkiye futbol ve edebiyat tarihinde. oğlu yerine koyduğu metin oktay için palermo kulübü başkanı'na "ne olur ona iyi bakın" diyecek denli şefkatli sözlerle doludur bu mektup. edebiyatçı spor insanları kuşağının en son temsilcisi gündüz kılıç'ın yazdığı ve aradan 48 tane yıl geçmiş olsa da, edebiyat, duygu ve şefkat dumanlarınn hâlâ tüttüğü ve milliyet gazetesi'nde yayınlanan bu mektubu noktasına, virgülüne dokunmadan yayınlıyoruz:
"sinyor casimiro vizzini palermo union sportiva kulübü başkanı palermo italya 17.7.1961. istanbul
sayın sinyor,
sizinle tanışmıyoruz. hemen kendimi tanıtmam lazım. ben galatasaray futbol takımı'nın meneceriyim. yani metin oktay'ın eski meneceri. artık metin palermolu oldu. kaç günden beri kulübünüzle anlaşma hikâyelerini, gazetelerde okuyor, resimlerini görüyoruz. fakat bilmem nedense anlaşılmaz derecede katılaşan, uyuşan hislerimle, olanları bir türlü değerlendiremiyordum. bugün, metin memleketimizdeki erişilmez şöhretinin içlerinden gelerek, inanarak başyazıcıları olmuş türk basını mensuplarına bir veda ziyafeti verdi.
ben de davetliydim. hepimiz görünüşte çok neşeliydik. amma, hepimiz de hissediyorduk ki, bu içlerimizi sızlatan, müşterek bir acıyı örtmeye çalışan yapmacık, feragat dokulu ve son derecede rutubetli bir neşe idi. nitekim metin toplantının sonlarında birdenbire sararan bir yüzle ayağa kalktı. gözlerindeki nem damlalaşarak boşanmasın diye, kendini tuta tuta titrek bir sesle konuştu.
memleketinden, anasından, kulübünden, arkadaşlarından ayrılmanın, yapayalnızlığın, yabancılığın soğuk koynuna atılmanın üzüntülerini öyle duyarak anlatıyor, oralarda da onu yalnız bırakmamamız için öyle çocuğumsu yalvarıyordu ki, sizinle yaptığı görüşmelere, hatta resmi mukaveleye rağmen, hâlâ donuk, inanamaz kalmış içim birdenbire kopasıya burkuluverdi. metin sahiden gidiyordu.
hayır! hudutsuz kederimin size kırılmaya kadar genişleyebileceğim düşünmeyin sakın. zira serinkanlı düşünebildikçe biliyorum ki zamanı gelince azı diş eti yarar, çıkar. su kaynayınca kabından taşar. evlat da kısmeti çıkınca evden kaçar. bütün bunlara da kimse mani olamaz. kısmet dedim de aklıma geliverdi. ne yalan söyleyeyim, size karşılık şimdi hakiki duygumuz da, sevgili oğlumuzu iç güveyliğine kabullenen zengin bir kayınpedere karşı duyulabilecek kekremsi hislerden pek de farklı değil doğrusu.
ah sinyor! belki, sizce basit bir mukavele ile bağladığınız o insanın size neler kazandırdığını ve kazandıracağını katiyen bilemezsiniz.
mükemmel bir futbolcu. her sezon riyazi (aritmetik) bir katiyet gibi, söylediği kadar gol atan bir futbol kralı. gençliğine rağmen inanılmaz derecede olgun, karakter sahibi bir insan.
herkese yardıma hazır bir hayırsever. hayır, hayır, bütün bunlar hiçbir şey değil. siz palermo'ya hiçbir kulübe nasip olmayan muazzam bir taraftarkitlesi kazandırıverdiniz. şimdi palermo union sportiva'ya kalben bağlı otuz milyon türk taraftarınız var, inanın.
küçücük türk yavrularından tutun da, beli bükük ihtiyar türk ninelerine kadar mefin'in başarısına dua edecek, metin'in atacağı golleri gözleyecek, dolayısıyla palermo'nun zaferlerini bekleyecek otuz milyon türk dostunuz var artık. siz bu kadar üzerinde titrenen bir kıymete sahip olduğunuzu nereden bilebilirsiniz ki. ne olur, ona iyi bakın. ona babacan davranın. ne kadar büyürse büyüsün, daima sevgiye, şefkate muhtaçtır metin. belki de muhitine cömertçe dağıttığı sevgi ve şefkat akümülatörlerini şarj edebilmek için.
eminim ki birkaç yıl sonra, memleket hasretine dayanamayıp vatanının sahalarına koşacak olan mefin'in arkasından siz de bana tıpkı benim gibi göz-yaşlannızla ıslatacağınız bir mektup yollayacak ve hislerimi o zaman daha iyi anlayacaksınız. metinimiz italya'da allah'tan sonra size emanet sinyor. sevgi ve saygılarımla. gündüz kılıç."
harika başlangıç
metin oktay yeni takımında harika bir başlangıç yapar. palermo'nun portekiz'in sporting ekibiyle yaptığı hazırlık maçında attığı 2 golle kendini gösterir. karşılaşmayı izlemek üzere italya'da bulunan milliyet gazetesinden kahraman bapçum şöyle anlatır: "metin, sporting'e kafi geldi: 2-0 maçın bitmesine 6 dakika kalmıştı. portekiz ikincisi sporting, italya'nın bu sene birinci kümeye geçmiş palermo'suna 2-0 yenikti. ve palermo sağdan korner atıyordu.
"attılar korneri. kısa düşen topu fernando kafa ile kaleye doğru aşırdı. tam kale ağzında sporting kalecisi bloke ederken orada bitive-ren palermo santraforu şimşek gibi fırlayarak daldı. yüklendi. santrafor, kaleci, ve top hep birlikte yuvarlandılar. santrafor yerinden kalkamadı. oyun durdu. statda geniş ve yaygın bir uğultu var. bir üzüntü bir keder ifade eden uğultu bu. yardımcı antrenör bruno koşuyor. takım kaptanı mallavazzi koşuyor. başantrenör remondini koşuyor. santrafor yerde. ve uğultu devam ediyor. birden uğultuyu bastıran bir ses duyuldu. "acqua, acqua". takım kaptanı mallavazzi yerde yatan arkadaşını, hayır kardeşini, ızdırap çekerken görmüş ve dayanamamıştı: su su diye haykırıyordu. biraz sonra santrafor yerinden kalkıyor, ağır ağır ilerliyor ortaya doğru. alkışlar, alkışlar. aradan üç dakika geçtikten sonra aynı santrafor ileri bir pas alıyor. toparlanıyor. yavaş, temkinli, ama tank gibi kuvvetli sağlam ilerliyor. santrahafı geçip sağa kayıyor. ve dayanamıyor. allah ne verdiyse. kaleci bu topu karşıladı ama... işte asıl kıyamet bu şuttan sonra kopuyor. sicilya'nın palermo şehrinin belediye stadında. şimdi seyirci gayet açık bir ismi tempo ile haykırıyor: metin, metin...
"ve aynı stadın gazetecilere ayrılmış tribünündeki bir kaç türk gazetecisi göz yaşlarını birbirlerinden gizleyerek asaplarına hakim olmaya çalışıyorlar. ikinci kümeden yeni gelmiş palermo, portekiz'in şöhretli ikincisini 2-0 yenmiş durumda. biraz sonra maç bitecek ve 7 sinden yetmişine kadar sıcak kanlı sicilyalılar birbirlerini tebrik ederken bir tek ismi sık sık tekrar edecekler: metin, metin...
"goal (gol) : gaye
"metin ne yapmıştı bugün? portekiz'in hakikaten üstün klaslı futbolcularına karşı artistik bir şeyler mi göstermiştir? hayır hatta bütün oyun boyunca durgun ve isteksiz bir adam gibi görünmüştü. ama, affetmeyen santrafor hüviyetini her şeye rağmen ispat ettirmişti. her şeye rağmen, mesela kendisine pas vermemek için inat etmiş gibi görünen iki insanın kahredici oyun tarzlarına rağmen...
"... ortada bir santrafor vardı. istediği gibi paslar alamıyor ve adeta yorgun bir adam gibi dolaşıyordu. bu hal 22 dakika devam etti. nihayet solhaf mallavazzi birden ileri bir top aşırdı. sağaçık yerine dep-lase olmuş maestri topu yere indirdi. ve ortada bir hayli zamandan beri öksüz çocuk gibi dolaşan santrafor yetişti. iki müdafiinin arasından daldı. şöyle topun dibine en büyük ustalara yakışır sükunetle dokunuverdi. meşin yuvarlak, portekiz'in mağrur ve şımarık kalecisi gomez'in köşesinden içeri giriyor ve tribünleri dolduran 25 bin civarında seyirci alabildiğine coşuyor.
"iyi paslar alamadığı bir tarafa, eğer santrahafın devamlı faulleri olmasa metin şüphesiz daha fazla pozisyona girecek.
"ilk devre bu golle bitti. ikinci devrenin başında sporting soliçi mendes 20 metreden bir frikik atıyor. direği sıyıran geçen bir kurşun bu. kaleci matralli'nin kurtanşı harika. tam iki dakika sonra aynı mesafeden şimdi de palermo frikik kazandı. arkadaşları metin'i tutup getiriyorlar. gerildi, gerildi... ve... biz böylesine türkiye'de "allah" diye bağırırız. eğer gomez biraz ileri fırlamasa zor yumruklardı bu şutu.
"iki dakika daha geçti. ferr'in uzaktan bir şutunu gomez kaçırdı. top direkten dönüyor. sola doğru gelen topa metin yetişti ve tribünde pek çok adam küçük dilini ısırdı. bomba kalenin üstünden sıyırıp gitmişti. kale boştu ve bir plase daha temkinli olurdu. ama, bu topa yetişmek bile güzeldi. ve biz tribünde geniş ve rahat nefesler alıyorduk. çünkü metin hele şükür şut atmaya başlamıştı. ve işte ikinci devrenin 32.dakikasında maestri'nin soldan yuvarladığı topu takip edip gene yakaladı ve sola kaydı... gene kaydı, gene kaydı. eyvah pozisyon kaçıyor demeye kalmadan kaleci ile direk arasındaki iki kanşlık yerden birbuçuk kanşlık meşin yuvarlak giriyordu. metin tanıdığımız metin oluyor.
"sonra sakatlık, sonra düzeliş. sonra seyircilerin temposu: metin, metin. muhite daha fazla alıştığı, arkadaşları da onun futbolunu daha iyi tanıdıkları zaman italya sahalannda isminden en çok bahsedilen futbolculardan biri de palermo santraforu olacak galiba.
"şöhretli sporting mütevazı palermo'ya 2-0 yenildi. ve bu maçm iki golünün kahramanı, henüz formunu bulmuş değil. onun, italyan kalecileri şahmerdan gibi dövmeye başlayacağı gün yaklaşıyor." (milliyet, 14 ağustos 1961)
dünya yıldızlarıyla birlikte
gazetelerin yanısıra o dönemde yayınlanan haftalık galatasaray dergisinin palermo'da da metin oktay'ı yakından izlediğini ve desteklediğini görüyoruz. derginin ilk sayılarında yoğun bir özlem dikkat çeker. bu nedenle derginin göbekteki iki sayfası sıklıkla ona ayrılır; hem de italya daki maçlarından haberler verilir, olmadı eski maçlarından gollerinin fotoğrafları aktarılır.
örneğin, lazio ile yapılan maçın 1-0 kaybedilerek kupadan elenme durumu fazla önemsenmez. buna karşılık metin oktay'ın milan karşısındaki futboluna övgüler yağdırılır.
bu karşılaşmada iyi oynayan metine yapılan bir penaltıyı hakemin vermediği genel kanıdır. stampa sera'dan "meşhur otorite" vittorio pozzo'nun şunlan yazdığı aktanhr:
"palermo, metinine kavuştuğu için bayram yapıyordu. abano'daki çamur banyosundan dönen türk, netice alıcı bir elaman olarak gözüktü. bu arada takımının gadre uğradığını belirtmeden geçemeyeceğim. ben hakem olsam bunca senedir juventus formasını sırtımda taşıdığımı unutur, palermo lehine penaltıya hükmederdim. türk santrforu ilerdeki maçlarda çok canlar yakacaktır." (galatasaray, haftalık spor mecmuası, yıl 1, sayı 1, 18 ekim 1961)
fazlaca türkçe'ye çevrilmiş gibi duruyor ama yine de hoş...
o günlerde sscb milli maçı için istanbul'a gelen metin oktay bu dergiye verdiği röportajda "yepyeni bir metin oldum" der. taçsız kral'ın artık futbola bakışının ve oynama şeklinin değiştiğini anlattığı bazı değerlendirmeleri gerçekten ilginçtir: "italya'da bulunduğum zaman içinde çok şeyler öğrendim. futbol zihniyeti de, telakkisi de bizdekinden çok farklı. futbolun icaplarını öğrendiğim zaman adeta hayata yeniden doğduğumu hissettim. üç ayda dört kilo zayıfladım. buna mukabil bütün adelelerim doldu. kuvvetlendim. kendime büyük itimat geldi. dile kolay, artık charles'ların, manfredini'lerin, sivori'lerin, angelille'ların arasında oynuyorum.
"milan maçını hatırlıyorum da sahadaki 22 futbolcu arasında greaves vardı ki kendisine paha biçilemiyordu. sonra o şeytan zekalı altafini. bir iki defa kendisiyle karşılaştık. top söktüm. bana çalım attı. maçtan sonra da gülerek resim çektirdik. bunlar manevi tarafı büyük olan şeylerdi. sonra juventus maçı var. türkiye'de hayranlıkla seyredilecek juventus defansının arasında büyük bir cesaretle oynuyordum. garzena, sarti, emoli, charles gibi futbolcular arasında top kovalıyordum. ve bu futbolcular beni durdurmak için çelme takmaktan çekinmiyorlardı. halk ne kadar protesto etmişti hakemi."
italyan futbolu bizi adam etti
röportajın sonrasında türkiye'deki me-tin'e italya'da savunmaların top göstermeyeceğinin farkında olduğunu belirten kral, italyan futbolundaki bu sertliğin yamsıra disiplinli çalışma ve profesyonel yaşantının önemini de vurguluyor.
metin oktay palermo kulübündeki ortamdan da hoşnut olduğunu anlatır bu röportajda. sonraki gelişmeler sırasında hatırlanacak türden açıklamalardır bunlar: "(...) kulüpte çok samimi bir hava vardı. fernando, maestri, mattreli ve benedetti'ye çabuk ısınmıştım. en iyi arkadaşlarım onlardı. femando'nun çok iyi bir çocuk olduğunu zamanla anladım. o da ilk geldiği zaman benim gibi daüssılaya (yurt özlemi) kaptırmıştı kendini. az konuşuyor ve az dostluk gösteriyordu. sonra sahadaki hareketlerini de yadırgıyordum. iki yabancı gibi oynuyorduk. fakat italyan futbolu ikimizi de adam etti doğrusu. artık pasın değerini biliyor ve futbolun istediği şeyleri yerine getiriyorduk. benim için bundan sonra kimse 'egoist futbolcu' diyemeyecek artık." (gs dergisi, sayı 3, sayfa 8) derginin aynı sayısında orta sayfalar da yine metin oktay'a ayrılmıştır ve kendisiyle yapılan röportajdan günde ortalama 10-15 mektup aldığını öğreniriz türkiye'den. bunlardan biri de fenerbahçeli taraftarca gönderilmiş...
kral, galatasaray'ın maçlarını mümkün olduğu kadar yakından izlemeye çalıştığını ve hedefinin de palermo'dan ya roma'ya ya da milan'a geçmek olduğunu söylüyor.
dergide rahmetli islam çupi'nin de muhabir olarak çalıştığını ve standart 10 soruluk röportajlar yaptığını görmek de ilginç...
sscb milli maçı dönüşündeki maçlardan birinde palermo'nun lecce'yi 1-0 yenerek 18 takımlı ligde ll.sıraya çıktığını görüyoruz. bu karşılaşmada da metin ve fernando'nun iyi oynadığı yazılıyor: "eğer palermo'da metin ve fernando da olmasa bu takımın seyredilecek bir tarafı olmayacak. dün sahanın kahramanları benedetti, sereni, metin ve fernando idi. metin evvelki maçlara nispetle daha kollektif oynadı. tehlikeli şutlar attı ama lecce kalecisi uyanıktı. ikinci devrenin 2 7. dakikasında metin'den top fernando'ya geldiği vakit brezilyalı futbolcu bomboştu." (tutto sport)
kral, ülkesine dönmek istiyor
ancak sonrasında işler hiç de düşünüldüğü ve beklenildiği gibi gelişmez. hatta yadırganacak kadar tersine döner her şey. metin bu arada ciddi bir sakatlık geçirir ve tam 3 ay futboldan uzak kalır. sonrasında da bir türlü bekleneni veremez.
gerek italyan futbolunun sertliği gerekse metin oktay'ın uyum konuda yaşadığı sıkıntı hakkında hemen tüm kaynaklarda görüş birliği vardır. onun bu ülkeye adamını attığı andan itibaren geri dönme konusunu hiç gündemden düşürmediğine ilişkin anekdotlardan biri şöyledir:
"palermo, 1961... karadeniz yolcu gemisi akdeniz seferi sırasında bir günlüğüne palermo limanına demir attı. yolcular, kaptanlar limana inince önce şu soruyu sordular:
'bugün palermo'nun maçı var mı?..'
"evet, vardı. hem de metin oktaylı palermo'nun.
"sahada palermo-milan. tribünlerde bir avuç türk.
"italyan çığlıkları türk çığlıklarına karışıyor koskoca stadda:
"metin... metin... metin...
"maçtan sonra yolcular, kaptanlar, tayfalar gurbetteki kralımızla karadeniz gemisinin salonlarında kucaklaşırken, acı bir düdük ayrılık saatini bildiriyor.
"metin rıhtımda, yolcular, tayfalar, kaptanlar gemide ağlıyorlar. öyle bir tablo ki, anlatılacak, yazılacak gibi değil. karadeniz demir alırken, metin oktay'ın da bulunduğu rıhtıma gemiden konserve kutuları, lokum kutuları, sucuk kangalları yağıyor. ve metin oktay mendilini sıka sıka ağlıyor yapayalnız rıhtımda.
"n'olur beni de alın götürün türkiye'ye..." (ceyhan gür, spor kazanı kitabının içindeki 'bir metin oktay vardı' yazısından, 1986, izmir, s.40)
buna benzer bir yığın durumun yaşanmasının ardından zar zor 1962 yılına ulaşıldığında onun istanbul'a dönme konusundaki isteği daha sık gündeme gelmeye başlar.
metin oktay'ın türkiye'ye dönmek istediğine ilişkin ilk ciddi haberi kendisi de italya'da yıllarca futbol oynamış ve adeta efsane olma düzeyinde basan sağlamış bulunan eski bir yıldız verir. bazı kaynaklarda kral'ın menaceri olarak gösterilen bir büyük futbolcunun imzasını taşıyan haber şöyledir:
"şükrü gülesin roma'dan bildiriyor"
"dün çıkan gündelik corriere dello sport gazetesi, metin'in italya'da muvaffak olamadığını ve türkiye'ye dönmek istediğini bildirmiştir.
"gazete, 'metin, italya'da bu kadar zamandır futbol oynuyor. italyan lisanına ve futbolüne ısınamadı. bu takdirde kulübü galatasaray'a dönmesinden başka çare yok. fakat, palermo'nun, türk kulübüne ödediği 300.000 lirayı geri almadan futbolcuya bonservis vermesi de mümkün değildir. ancak metin'in burada muvaffak olamaması türkiye'de de muvaffak olamayacağı demek değildir. galatasaray, palermo ile anlaştığı takdirde futbolcusunu geri alabilecektir.' denilmiştir.
"metin beni aldattı"
"bu haber üzerine palermo ile konuşup, metin'den türkiye'ye hakikaten dönmeyi arzu edip etmediğini öğrenmek istedim. fakat palermolu idareciler metin'i hiçbir gazeteci ile görüştürmemek için aldıkları karardan vazgeçmediler ve kendisiyle konuşmama mâni oldular." 1962 yılının başında yani metin'in palermo'ya gelişinden sadece 6 ay sonra artık bu işin sonunun olmadığını gösteren belirtiler birbiri ardına ortaya çıkmaktadır. bunlar arasında onu palermo'ya getiren remondini'nin hayalkınklığı artık gizlenemez durumdadır hatta italyan antrenör bunu biraz da tatsız biçimde gündeme getirecektir.
açıkçası metin oktay'ı ne kadar seversek sevelim palermo macera sınırı pek parlak geçmediğini kabul etme zorunluluğu karşımızda durur. yıllar sonra kendisi de bu olayı değerlendirirken bir yığın çelişki ve tutarsızlık gözden kaçırılabilecek gibi değildir.
bunu biz umursamayabiliriz hatta döneceği için sevinebiliriz ama bazıları için durum farklıdır. onu palermo'ya getiren remondini'nin şaşkınlığı artık öfkeye dönüşmüştür. "metin beni aldattı!" diye tepki gösterir. remondini'ye göre metin asla türkiye'deki gol kralı olan muhteşem oyuncu olmamıştır burada. idmanlarda iyi çalışmamakta, sürekli sakat olduğunu ileri sürmekte, oynadığı maçlarda hemen hiç koşmamakta ve bir varlık gösterememektedir.
metin'in gerçek çapını ve kalitesini bildiğini belirten remondini, bu konuda artık düşkırıklığnıı çok aşan tepkilerini her ortamda dile getirmeye başlar. bu da metin oktay'ın palermo macerasında sonun başlangıcı olacaktır. remondini, metin oktay'ın bir türlü istanbul'u aklından çıkaramayışından yakınır. başka şikayetleri de vardır.
o, metin oktay'ın büyük bir parayla transferini sağlamış ve bu nedenle kulübe karşı mahcup duruma düşmüştür. takımın brezilyalı golcüsü fernando, metin'den daha düşük bir ücrete oynamaktadır. buna karşılık metin maçlarda çok etkisizdir. o kadar ki, kafaya bile çıkmamaktadır.
remondini'nin bu düşüncesine karşılık metin, takımın mahalle futbolu oynadığını, bu yüzden de kendisinin verimli olamadığını söyler. takımda ne paslaşma ne yardımlaşma ne de başka türlü bir organizasyon vardır. bu nedenle de basan hayaldir. sonuçta ayrılık da kaçınılmaz hale gelmektedir.
bunu önleyebilmek için hem italya'da hem türkiye'de çaba gösterenler vardır. palermo'da metin'in başanlı olmasını isteyenler yok değildir. elbette ki transfer bu amaçla yapılmıştır. özellikle gündüz kılıç, kral'a sürekli destek vermektedir.
baba gündüz, ocak 1962'de metin'e yazdığı bir mektupta mutlaka kalıp kendini kabul ettirmesini ne kadar çok istediğini bildirir. bunun için de oyun anlayışını değiştirmesini, sadece gol atmayı düşünmek yerine oyuna daha çok katılmayı temel amaç edinen bir boyuta geçmesini önerir.
açıkçası, baba gündüz'ün mektubu, metin'in italya'da oynanan futbola ayak uydurma konusundaki sıkıntılarını ortaya koyacak niteliktedir. sadece gol atmayı düşünüp o anlayış içinde oynamaya çalışmanın bu ülkede geçerli olamayacağını bilecek kadar dünya futbolundan haberdardır o.
mektuptaki uyarılar bugün için bile geçerlidir ama metin oktay artık böyle şeyler düşünebilecek durumda değildir. bundan sonraki süreçte artık kral sürekli huzursuzdur ve geri dönmeyi düşünmeye başlamıştır. zaman zaman ziyaretine gelen türk gazetecilere bu durumu açıkça anlatır. hatta bazı gazetecilerle birlikte istanbul'a dönme isteğini de gizlemez.
bu dönemde palermo'nun istanbul'a gelip galatasaray'la maç yapması, metin oktay'ın geri dönüşünü kolaylaştıran bir gelişme olacaktır. palermo kafilesi 2 nisan 1962 akşamı istanbul'a gelir. metin izin alıp hemen baba gündüz'ün yanına koşar. uzunca bir süre konuşmadan karşılıklı içtikten sonra metin içini döker.
'çetenin elindeyim'
"baba, bilemezsiniz bana neler yaptılar, neler dedim. orada adeta bir gangster çetesinin elindeyim. bu vilardo, 20 fedaisiyle palermo'nun ali kıran baş keseni sanki. antrenman sahasında biz çalışırken bile bir kenarda silah talimleri yapılır. bu yıl alacağım 9 milyon lireti bir türlü vermiyor. halbuki gelecek sezon başında da aynca 12 milyon liret almam gerekiyor. beni usandınp kaçırarak, bunlann üzerine oturmaya çalışıyorlar. palermo halkı ise beni cidden seviyor ve oynatılmayışıma isyan ediyor. buna karşı da vilardo çetesi, 'metin îtalyanları sevmiyor, dini yüzünden bizlerden hoşlanmıyor' gibi soğutucu yalanlar yayıyorlar..."
görünen o ki artık metin oktay'ın palermo serüvenini sürdürme olanağı kalmamıştır. her türlü gelişme ayrılığın kaçınılmazlığını gösterecektir.
durum 23 şubat 1962 tarihli milliyet'te şöyle aktanhr: "palermo, metin'i 300.000,-tl karşılığında galatasaray'a veriyor. "telefonla konuştuğumuz remondini, idare heyetinin dün bu karan aldığını açıkladı.
"palermo kulübü 300.000 lira karşılığında metin oktay'ı galatasaray'a bırakmaya karar vermiştir.
"dün telefonla palermo'dan konuştuğumuz antrenör remondini, metin'in uzun zamandan beri sakatlık, şansızlık ve memleket hasreti sebebi ile oynayamadığını açıklamış ve evvelki akşam ikinci başkan vilardo'nun iştiraki ile yapılan idare heyeti toplantısında metin'in 300.000,-tl. karşılığında eski kulübüne iade edilmesine karar verildiğini söylemiştir.
"antrenör remondini, bu durumdan metin'in de haberdar edildiğini, esasen türk futbolcusunun da aynı arzuya sahip bulunduğunu sözlerine ilâve etmiştir. palermo kulübü, metin'in moral bozukluğunun daha ziyade istanbul'dan yapılan telefon konuşmaları ve gelen mektuplardan doğduğu kanaatindedir.
"antrenör remondini, metin hakkındaki sözlerine şunları ilâve etmiştir: 'metin'i palermo'ya ben transfer ettim. kendisini türkiye'den tanırım. takdir ettiğim bir futbolcudur. fakat, arzulanan oyunu maalesef gösteremedi. hissen memleketine çok bağlı bir adam. bence de bu şartlar altında türkiye'ye dönmesi en doğru yol olur. galatasaray kulübü kendisine ödenen parayı iade etmeli ve metin'e tekrardan kavuşmalıdır.'
"remondini, galatasaray bu parayı ödemediği takdirde metin'in palermo'da kalacağını söylemiş ve 'artık takımda oynamak şansı hiç yok gibidir.' demiştir.
"palermo teknik direktörü montez ise yeni sezonda yapılacak transferleri şimdiden tespit etmek üzere kuzey italya'da bir turneye çıkmıştır.
"dün, telefonla konuştuğumuz metin'in dostu profesör cucco ise, corriere dello sport'ta metin'in yurda döneceğine dair çıkan haberlerin, bizzat kulüp ikinci reisi vilardo tarafından ortaya atıldığını söylemiştir. profesör, palermo'da büyük entrikaların döndüğünü ifade etmiş ve 'bu hâl metin'in sinirini bozdu, çok sevdiğim bu türk futbolcusuna her balamdan yardım ediyorum.' demiştir.
"profesör cucco ise metin'in her şeye rağmen italya'da kalmak ve muvaffak olmak azminde bulunduğunu iddia etmiştir."
haberin "g.saray kulübü ne diyor?" başlıklı bölümü de şöyledir: "galatasaray kulübü, metin oktay'ın yurda döneceği haberini hayretle ve heyecanla karşılamıştır. ikinci başkan rüçhan adlı, 'palermo'nun istediği 300.000 liralık transfer ücretini öder misiniz?' şeklinde sorulan bir suale 'şu anda cevap vermek mümkün değil. bu mühim meseleyi ancak idare heyetinin yapacağı toplantıda tesbit eder ve karara bağlarız' diye cevap vermiştir.
"federasyona yakın olan şahıslar ise metin oktay'ın, galatasaray kulübü 300.000 liralık transfer ücretim ödemiş olsa dahi sezon sonuna kadar resmi maçlarda yer almasına imkân olmadığını bildirmişlerdir.
"metin oktay'ı palermo'ya götüren ve anlaşmasında büyük rolü olan hayri yorgancıoğlu ise 'metin'in istememesi halinde palermo ile olan mukavelesinin feshinin imkânsız olduğunu' söylemiştir."
"türkiye'ye dönmeyeceğim"
şubat sonuna doğru artık metin oktay'la ilgili gelişmeler hızlanmaya başlar. bunda palermo'nun istanbul'a gelip galatasaray'la maç yapacak oluşu da önemli bir etkendir.
ancak bunun öncesinde metin oktay'ın italya'da kalıp kalmama konusunda henüz kesin bir karar veremediğini, daha doğrusu bir kafa kanşıklığı durumunun söz konusu olduğunu onun 24 şubat 1962 tarihli milliyet gazetesinde yayınlanan haberden anlarız: "metin italya'da oynamak için azimli" başlıklı haber şöyledir: "palermo santrforu metin oktay: 'italya'da kalmak futbol oynamak azmindeyim. geri dönmeyeceğim' demiştir.
"dün palermo'dan telefonla konuştuğumuz milli santrfor, 'bir gün türkiye'ye dönersem elbette yerim eski takımım olan galatasaray'dır.' demiştir. palermo kulübünde büyük entrikaların döndüğünü ve bunıarın kendisinin moralini bozduğunu söylemiştir. profesör cucco'nın kendisine yakın dostluk gösterdiğini izahatına ilâve eden oktay, 'ben mukaveleyi feshetmezsem palermo hiçbir zaman benimle olan anlaşmasını tek taraflı bozamaz.' demiştir. metin, sözlerine şu cümlelerle devam etmiştir: 'türkiye'de beni seven pek çok dostum var. bu dostlarım, bana karşı biraz haşin davranan teknik direktör montez'e son aylar içerisinde muhtelif lisanlarla yazılmış yüzlerce mektup gönderdiler. bunlar benim, montez'le aramın açılmasına sebep oldu. palermo kulübü bu sebeple bana gelen mektuplan vermemek ve telefon ko-nuşmalannı menetmek karannı aldı. şimdi çalışıyorum, muvaffak olacağımdan eminim. hiç kimse ile hasım durumunda değilim. ne antrenör remondini, ne de başkan vilardo benim italya'da oynamak azmimi kıramayacaktır."
haberin "remondini ne diyor?" arabaşlıklı bölümü de şöyledir: "palermo kulübü antrenörü remondini, galatasaray kulübünün metin oktay'a 22.00.0000 liretin karşılığı 300.000,-tl. ödememesini hayretle karşıladığım söylemiştir. remondini, 'metin çok iyi futbolcu. fakat hissi. galatasaray'a giderse san kırmızdı takımı şampiyon yapar.' demiştir. galatasaray kulübünün bu tutumu karşısında metin'in sezon sonuna kadar palermo'da kalacağım açıklayan antrenör, üzerindeki ataleti atarsa belki de önümüzdeki haftadan itibaren takımda yer alabileceğini söylemiştir."
lütfen mektup yazmayınız!
gelişmeler alabildiğine hızlanmışur. milliyet gazetesi metin oktay'la ilgili gündemi iyi izler ve hemen her gün gelişmeleri aktarır. 25 şubat 1962 tarihli milliyet'te metin oktay'ı yazar olarak görürüz ama bu "vilardo ile anlaştım" başlıklı mektubu doğrudan onun yazmış olmasından doğan bir durumdur. metin oktay'ın mektubu şöyledir:
"italya'da mı kalacağım, yoksa türkiye'ye mi döneceğim? öyle tahmin ediyorum ki, şu anda pek çok kimsenin kafasında bu sual yer etmiştir.
"cevabını ben vereyim. italya'da kalacağım. palermo'da futbol oynayacağım. ve göreceksiniz muvaffak da olacağım. zira ben, bu büyük yolculuğa çıkarken azimliydim. belki hatırlayacaksınız, bir gün memleketime geldiğim zaman benden sonraki genç nesillere bir şeyler bırakılmak arzusundayım, diye yazmıştım. hem bunu arzula, hem kendini yeni bir dünyaya ayarla, sonra da basan merdiveninin eşiğine dahi basmadan ters yüzü dön, olur mu? kafamda yaratmak istediğim metinle bunun alâkası var mı?
"belki tab'an biraz romantik yapılıyım. memleketimi seviyorum. dostlarımı anyonun boğaz'ı özlüyorum. ama, insanlann bir yerde realist olmasının icab ettiğini, bütün bunlann üstünde çok daha iyi biliyorum.
"bugün palermo'daki hakikat çırılçıplak ortada. rüzgârın hangi istikametten estiği malum artık. montez diye bir kimse yok artık. bütün idare ve salâhiyet başkan vilardo'da. üstelik şişman, babacan yapılı bu adam beni seviyor da. onunla son defa konuştum. bana görüşlerini açıkladı. gazetelerde çıkan yazılara aldırmamamı ve moralimi sağlam tutmamı tavsiye etti. itimat verici bir konuşmaydı bu.
"şimdi, palermo'ya yeniden gelmiş gibiyim, oynamak ve başarı kazanmak hırsı içimde alevlendi. çok değil, her maçta sampdoria'ya çıkardığım oyunu tekrarlayabilirsem, bu bana yeter bile. "çok sevdiğim galatasaraylılar ve sporseverler.. "sizlerden iki ricam var. teşvik edici mektuplarınızı lütfen bana yazın, idarecilere ve teknik adamlara karşı sert ifadeler taşıyan mektuplar göndermeyin. bunlar benim için yıkıcı oluyor. dostça geçinmek mecburiyetinde olduğum insanlarla aramdaki bağlan kopartıyor. ikinci ricam da, beni sevenlerin biraz sabırlı olmasıdır. oynayacağımı kuvvetle tahmin ettiğim inter maçı benim için bir dönüm noktası olacaktır. zira sabnn sonu selâmettir."
gs-palermo maçında iş bitiyor
bu açık mektubun ardından metin oktay'la ilgili haberler biraz kesintiye uğrar. bunda onun kesin bir dille italya'da kalacağını ifade etmiş olmasının da rolü vardır ama gelişmeler pek de istediği gibi olmayacaktır. nisan ayı başında palermo'nun istanbul'da galatasaray'la yaptığı maç artık bu işin "dönüşü olan" bir noktaya geldiğini gösterir.
3 nisan 1962 salı akşamı galatasaray'la palermo'nun istanbul'da oynadığı maçı galatasaray 2-1 kazanır. bu karşılaşmada metin'in sahada galatasaraylı bir oyuncu olarak yer alması bugün inanılması zor bir durumdur ama olmuştur.
elbette ki böyle bir durumu italyanlar da epeyce yadırgamışlar ama uzun süren görüşmeler sonucunda böyle bir duruma razı olmak zorunda kalmışlardır.
metin'in galatasaray formasıyla sahaya çıkmaması halinde doğabilecek olaylardan sorumlu olmayacakları yolundaki uyan, italyan kulübünün yetkililerini çaresiz bırakmıştır.
bu, aynı zamanda metin oktay'ın galatasaray'a dönüş sürecinin de son adımı olmuştur denilebilir.
bunun niye böyle olduğu, daha doğrusu bu akılalmaz durumun nasıl gerçekleştiği yolunda çeşitli söylentiler var ama içlerinde en ciddi görüneni metin oktay'ın "galatasaray'a karşı oynamam" demiş olmasıdır.
olayın daha geniş
açıklaması gündüz kılıç'm 4 nisan 1962 tarihli milliyet'te yayınlanan "metin'in asıl takımı" başlıklı yazısıdır:
"maçın başlamasına 25 dakikacık var... fakat galatasaray'ın soyunma odasında bir tek hazırlanan bile yok. bekliyoruz...
metin için oynayın
"metin'i bekliyoruz. idarecilerimiz palermo'lularla adeta gırtlak gırtlağa müzakeredeler. italya'da metin'i takımlarında oynatmayan palermo'lular, türkiye'de de onu takımında oynatmamak istiyorlar. halbuki mithatpaşa'yı tıklım tıklım dolduran seyirciler de palermo'nun metinli bir galatasaray'dan alacağı dersi görmek için gelmişler. soyunma odasının kapısında sabırsızlıkla gezinirken birden idarecilerin güler yüzleri gözüktü. ve sevinçle seslendiler: 'metin bizde oynayacak, geliyor.' ben de sevinci içeriye müjdeledim. çocuklar şevkle soyunmaya koyuldular.
"ve derken metin de gelip aralarına katıldı. kucaklaşmalan metin'in futbol izzeti nefsini kurtarmak için azimle hazırlanmaları görülecek şeydi.
"şöyle konuşmaya mecbur kaldım. 'dışarıda fevkalade günlerin havası esiyor. fakat içerde, burada ben bir fevkaladelik göremiyorum. metin hepimiz kadar bizden ve galatasaray'dan. yalnız şu var ki, bu 'bizden, galatasaraylı metinimizi küçümseyen bir takıma karşı oynayacağız. metin bu aşın heyecanlı ve gergin durumu ile tek başına belki bir şey isbat edemez. sizler hep birden türk futboluünü italyan futbolüne karşı temsil edip metin'in hakiki takımının palermo'dan daha iyi futbol oynadığım isbat edeceksiniz. ama sadece futbolünüzle, sporculuğunuzla, efendiliğinizle.'
"ve galatasaray çıktı, hususi maç yapan birinci sınıf profesyonel takıma zerre kadar yakışmayacak şekilde korkakça kapandıkça kapanan palermo'yu çok üstün futbolu ile ezdikçe ezdi.
"böylece metin'i beğenmeyen palermo'lular metin'in yanında kendisine hiç iş düşmediği için belki turgay'ın büyük klasını göremediler ama candemir'i, k.ahmet'i, suat'ı, ergun'u, b.ahmet'i, recep'i, talat'ı, uğur'u ve bunlara iyi niyetle yardım etmeğe çalışan ayhan'la selçuk'u muhakkak ki gıpta ile seyrettiler.
"fakat ne yazık ki, netice ve gol bakımından pek ucuz kurtuldular. zira sahada en az vilardo veya remondini kadar palermo'yu düşünen pek misafirsever bir hakemimiz vardı."
o karşılaşmada san kırmızılı takımın kadrosu şöyledir: turgay seren - candemir berk-man, k.ahmet - suat mamat, ergun ercins, ahmet berman - uğur, selçuk, recep adanır, talat özkarslı, metin oktay (ayhan elmastaşoğlu).
karşılaşmada san kırmızılı takım 1-0 yenik duruma düşmüş, sonrasında recep adanır'm iki golüyle maçı kazanmıştır.
maçla ilgili olarak "talihsizliği yenen sevgi" başlıklı yazısında namık sevik, taraftarların metin sevgisini şöyle anlatır: "metin'in sahaya çıkışı ile müthiş bir taraka koptu. bu gök gürültüsü gibi bir şeydi. ve sonra sanki tribünlerdeki 26.000 seyirci bir anda dile gelerek 'metin, metin çok yaşa' temposunu tutturdular.
"bu 26.000 seyircinin hepsinin galatasaraylı olduğunu iddia etmek güç. ama hepsinin metin'i sevdiği şüphe götürmez.
"uzun yıllar koştuğu, didindiği sahaya ürkek adımlarla çıkmıştı metin. ellerini havaya kaldırmıştı. her taraftan birden yükselen sevgi tezahüratına mukabele ediyordu. tribünde oturanların gözlerini dolduran bu manzara metin'in de elbette gözlerini yaşartmıştı.
"o yana koştu, bu yana koştu, selam verdi, selam verdi. candan gönülden selamlardı bunlar..." (milliyet, 4 nisan 1962)
necmi tanyolaç da maç ve metin'le ilgili olarak şunları yazar: "(...) dün gece seyrettiğimiz palermo'nun metin ayannda ikinci bir futbolcusu yoktu... niçin hakikatleri tahrif edelim?... metin hayatının en şanssız gecesindeydi ve bu kadar 'bitik', bu derece 'futboldan soğumuş' haliyle dahi palermo'nun büyük şöhretlerinden (?) bir başka tarafı, bir büyüklüğü olduğunu belli ediyordu.
"(...) biletlisi, biletsizi, paralısı ve bedavacısıyla 40 bin kişiden fazla meraklının doldurduğu mithatpaşa stadındaki bu maç metin'le başlamıştı. ıç spiker metin'in galatasaray takımında yer alacağını ilan ettiği an, ışıklar altındaki tribünlerden bir gök gürültüsü kopuyor ve metin oktay görülmemiş bir tezahüratla selamlanıyordu.
"metin'e verilen bu değer, sahada oynanan maçı her an biraz daha devleştirirken, palermo müdafaasını sahanın yansına yaymış maça devam ediyordu..." (milliyet, 4 nisan 1962)
metin'in türkiye'ye ve galatasaray'a ait olduğunu artık herkes görmüştür. bundan sonrası artık sadece formalitelerin yerine getirilmesinden ibarettir. nitekim haziran'da metin'in dönüşüyle ilgili imzalar atılır ve bu defter kapanır.