maça gidip gitmek arasında çeşitli kararsızlıklar yaşarken birdenbire polatlılı'yı arayarak bilet sordum ve maça gitmeye karar verdim bilet var haberi ile (evet ilk defa olarak yazılı olarak da beyan ediyorum ki bu sene kombinem yok). mersin idman yurdu tribünleri stad atmosferi ile ilk tanıştığım, bir yerde ortaokul, lise yıllarımı geçirdiğim tribün. bu maçta ilk defa bizlerden yaşlı olan ankara'lı abilerimizin ankaragücü ile ilgili olan hislerini biraz anladım.kaybetsek üzülecektim elbet ama özel bir durum olmadıkça sanırım bu üzüntü diğer takımlara yenilmekle mukayese edilirse oldukça az olacaktı (ki o özel durum gelişti e ben maçtan epeyce üzgün ayrıldım).
maç oldukça güzel bir havada başladı. hatta her zamanki gibi geciken ve yanıma gelen mehmet bile "tam maç havası" dedi. ama burası ankara. ikinci yarı başlarken, güneşin çekilmesi ile müthiş bir soğuk başladı. öyle ki maç biterken ayaklarımı hissetmiyordum. bu kadar üşümemizde sahada olmayan gençlerbirliği futbol'u da etkendi sanırım. nice üşüdüğüm maç bilirim, galibiyet gelince soğuktan eser kalmazdı ama bu sefer öyle olmadı.
maç aynı zamanda kendilerine ayırılan yerleri epeyce dolduran bir grup mersin idman yurdu taraftarı önünde oynandı. gençlerbirliği kale arkasında da yeni bir grubun oluştuğu gözden kaçmıyordu.
maçın ilk yarısı 0-0 berabere bittiğinde ben hala her zamanki gibi kötü oyunumuza rağmen umudumu koruyordum. fakat ikinci yarıda yine iyi oynayan bir mersin vardı ve golü buldular. neyse daha vakit var dedik golü çıkartmak için fakat o konuda gerçekten istekli bir oyuncu yoktu bu sefer. bir de hakan arıkan'ın zamana oynaması, dakikaları, yerde yatarak veya aut atışlarını geciktirerek zaman geçirmesi, özellikle maraton tribününün göbeğini epeyce sinirlendirmiş olmalı ki, kendisine oradan sık sık 8 yediği liverpool maçı hatırlatılmaya başladı. sonrası daha da feci. hakan arıkan'ın tribünlere hareket çekmesi, tribünlerin hep bir ağızdan "şerefsiz hakan" cevabı, 90+ oynanırken penaltı golümüz, hakan'ın golden sonra topu vermeme ve oyunu başlatmama çabası ve yine "şerefsiz hakan" sesleri. hayatımda ilk defa (10 yıldır gençler tribünündeyim) bir maçta bir rakip oyucuya hep bir ağızdan bağırıldığını duydum. maç bittiğinde hala hakan arıkan tribünlerle oynamaya devam ediyordu. tribünlerde hakan'la.
bir gün sonra forumlara falan baktığımda gördüğüm şey hakan'a öfke ve yapılan hareketlere dair pişmanlıktı. o gün maçta hakan'a bağıranlar, sövenler bir gün sonra yahu bu biz değiliz aslında diyorlardı. bir anlamda özeleştiri veriyorlardı. bu bile aslında kemik gençlerbirliği taraftarının duruşunu göstermek açısından çok önemli bir göstergeydi.
bir de doldur boşalt (bedava biletle gelen) taraftar grupları var ki, onlar için maçta sövmek de, sonrasında (bu maç çıkışında olduğu gibi) birbirlerine girmek de çok sorun değil. evet maç çıkışında iki taraftar grubu gecekondu ile rüzgarlı girişi arasında birbirlerine girdiler. sanırım olaylar sonrasında ulus sokaklarına da sıçramış. bunların çoğu taraftarların arasında çok da aşina tipler değiller. en azından bizim tribünler için. bir kısmı ankaragücü tribününden sanırım. fakat tribün büyüdükçe yaşabileceğimiz şeylerin bir göstergesiydi olanlar.
maçla ilgili son iki not da pankartlar hakkında. bu maçta ilk defa sevgili akşit abimizin yaptırdığı 25 metrelik "gençlerbirliği ileri" pankartı uzunlupundan dolayı tellerde değilse de tribünlerde yerini aldı. bir de üzerinde "puan kaybına tahammülümüz yok, ama olabilir de" yazan ve imzasını okuyamadığım bir pankart daha vardı. mersinliler de kendi pankartlarını getirmiş ve tellere asmışlardı.